kibrit

Yine sigaramın son közüyle yeni sigaramı yaktığım bir döneme girmiştim. Bu durumun tüm sorumlusu olarak bir türlü yanmayan çakmağımı suçluyordum. Yeni bir çakmak almak yerine “o çakmak yanmayacak bak” diyen sesi duymak daha bir anlamlı geliyordu belki de…

Ciğerlerimi soldurma eylemim tüm hızıyla devam ederken karşımızdaki binaya yeni taşınanların mahalleyi inleten bağrışmalarına kulak kesildim.

Genç kızın konservatuara gitmek isteyip anne ve babasının bu isteğe rıza göstermediğini mahallenin sağır Türkan teyzesi bile biliyordu.

Bizim evde de curcuna hiç eksik olmazdı. Bizdeki curcunanın müsebbibinin ben olduğum iddiasındaki ev ahalisinden kaçış yerim olan balkona benden başka pek kimse giremiyordu desem de yeridir.

Öyle çok sigara içiyordum ki, ev ahalisi ile yaptığım tartışmalardaki aşırı mantık yüklü konuşmalarımın onlarda oluşturduğu aşağılık kompleksinin rövanşını almak İçin beni balkona hapsetmenin gururunu yaşıyorlardı. Kendimi gaz odasına gönüllü giren bir mahkum gibi hissettiriyorlardı.

Yine sigaramın son közüyle yeni bir sigarayı ateşleyecektim ki, sigaramın bittiğini derin bir üzüntüyle ve biraz da öfkeyle fark edip bir hışımla deri ceketimi askıdan alıp üzerime giydim.

Mecburen ev ahalisinin arasından ve hakkımda konuşulanların gürültüsünden hışımla geçip sokak kapısını açıp dışarı apartmanın merdivenlerinden uçarcasına sokağa doğru yöneldim.

Hava çok soğuktu ve deri ceketim bir anda buz kesti sanki. Karşımızdaki binanın köşesindeki bakkalın kapalı olduğunu, saatten bihaber olan bendeniz ancak bakkalın önüne geldiğimde fark edebilmiştim.

Bu soğukta sırf sigara almak ve en yakın benzinciye gitmek için pek cesaretim de yoktu açıkçası. Bu esnada evdeki tartışmanın devamını isteyen bir telefon araması geldi. Boş bulunup açtım. mantık ve hakikatten uzak ithamlar karşısında tüm mahalleyi inleterek “yeter artık üstüme gelmeyin. Üzerime giyemediğim onurumu bırakın da çantamda taşıyayım bari” dedim ve telefonumu bol yazılı sokak duvarına fırlatıp parçaladım.

Elim ayağım titremeye başladı ve ciğerlerimi solduran, öfkemin celladı olan bir dal sigara olsaydı derken “al yak bi cigara sakinleşirsin” diyen sesin sahibine bakmadan uzatılan paketten gelen daveti hemen kabul edip tek dal sigarayı dudaklarıma götürdüm.

Ceketin cebinden yine yanmayan çakmağımla boğuşmama daha fazla mücadele etmeme izin vermeyen sesin sahibi “yanmaz o boş ver” diyerek kibriti çakıp avucunun içinden bana doğru ateşini uzattı. Sigaramı yakıp kafamı kaldırdığımda göz göze geldik ve sanki zaman durdu, derin bir sessizlik içinde sadece solmaya yüz tutan ciğerlerimizin çığlıkları duvarlarda yankılandı.

Konservatuara gitmek isteyen mahallemin curcunalı kızı karşımda duruyordu. Şaşkınlığımı gizleyemedim ve hemen teşekkür edip alt mahalledeki küçük parka doğru yöneldim.

-Bir saniye lütfen dedi ve ekledi “yanlış anlamayın lütfen ama az önce onurunuzu üzerinize giyemediğinizi söylediniz. Çok derin ve anlamlı bir ifadeydi. Ayrıca sizi duman altı olan balkonunuzdan tanıyorum. Muhtemelen siz de beni ailemle yaşadığım ve tüm mahalleye mal olan tartışmalarımızdan tanıyor olmalısınız.

-evet ben de sizi tanıdım. Keşke bu şekilde tanışmasaydık. Açıkçası öfkeme yenik düştüğüm bir hal ile değil de daha eğlenceli bir halimle karşılaşmayı isterdim. Ama olsun… sorunuza yanıt veremem. Daha doğrusu bu sorunun yanıtı tam olarak yok. Bakın üzerimde sadece deri ceket var ve sırt çantam bile yok. Dedim

“Gözlerimi bir an bile başka yöne çevirmek istemiyordum ama ilginç bir durumda yakalandığım İçin kötü bir izlenim bırakmak istemiyordum.

-anlaşılan sizde ev ahalisiyle pek anlaşamıyorsunuz. Üzülmeyin ve ciğerlerinizi fazla soldurmayın. Dedim ve bana harika bir gülümsemeyle

-madem aynı kaderi farklı binalarda ama aynı mahallede yaşıyoruz. O halde artık küçük parkta size eşlik edecek bir yol arkadaşı bulduğunuz için sevinin. Dedi

Ben de ;

-iyi madem. Bana verdiğiniz tavsiyeye siz de uyarak ciğerlerinizi soldurmayın. Soldurmayın ki, bizleri anlamayan insanlara gösterdiğimiz merhametin bir sonucu olarak tek kişilik gaz odasına mahkumiyeti meşru kılmayalım.

Bu günden sonra ben ve curcuna mahallesinin kızı sigarayı bırakmakla kalmadık, O konservatuarı başarı bursuyla kazanıp dünyanın en iyi piyanistleri arasına ismini yazdırdı ben de onurumu üzerime giyip herkesin ölçüsüne göre dikim yapabilen bir terzi oldum.

Curcuna mahallesi deyip geçmeyin. Hangi yıldız tozunun nereye düşüp hangi kurumuş çiçeklerin yeşermesine sebep olacağı belli olmaz.

Tags : dikimedebiyatedebiyat denemehikayekibritorhan kemalöykücüterziyazı
Burak Bozkurtlar

The author Burak Bozkurtlar

Siber Güvenilir Türkiye

Leave a Response