körnoktayapayzeka

 

 

Yapay Zeka nedir? İlk nerede ve kim tarafından dile getirilmiştir diye Google’a sorduğumuzda karşımıza; antik Yunanlar, Çinli ve Mısırlı çağ öncesi bilim insanlarının robotlarla ilgili mitlere sahip olduğunu ve yapay zeka denilebilecek gerçek bahsin 1956 yılında John McCarty öncülüğünde “Dartmouth Collage Artificial Intelligence” başlığıya gerçekleşen bir konferansta ortaya atıldığını ve ilk yapay zeka laboratuvarının da 1959 yılında MIT’de John McCarty ve Marvin Minsky tarafından kurulduğu gibi bilgiler çıkacaktır.

Ülkemizde ise 1958-1959 yılları arasında Ord. Prof Dr. Cahit ARF tarafından MAKİNE DÜŞÜNEBİLİR Mİ VE NASIL DÜŞÜNEBİLİR? Sorusuna yanıt aranarak yapay zeka üzerine ilk çalışma yapılmıştır. Her ne kadar günümüzde MIT’de ki kadar kapsamlı ve zaman olarak eski tarihe dayanan bir laboratuvar olmasa da, Milli Eğitim bünyesinde büyük bir iştahla kurgulanan robotik kodlama atölyeleri, yapay zeka başlıklı eğitimler ve “code week” temalı etkinliklerle yapay zeka geliştiricisi adayı olan çocuklara yapay zeka için çalışma alanları sağlanıyor diyebiliriz.

 

Arama motorlarında antik Yunan, Çin ve Mısırlı çağ öncesi bilim insanlarının robota duydukları merakı ve haliyle yapay zekayı işleyen çağrışımlar arasında Türklere yer verilmemesini hiç yadırgamıyorum. Hatta ülkemizde, antik Yunanlı bilim insanlarının bile hayal edemeyeceği bir zeka ve Mısırlı çağ öncesi bilim insanlarına Rabia ile selam gönderirken Kızıl Elma’yı sulandırıp hoşaf yapılıp tek millete yutturulmasına da şaşırmıyorum. Şaşkınlık yaşadığım tek şey, Türk’ün tarihinde yer alan ve mitolojik diye pek dikkat çekmeyen Kızıl Elma’nın Göktürk Alfabesi ile yıldızlar ötesinden kodlanıp günümüze kadar geldiğini pek kimsenin dile getirememiş olması. Belki de Türk milleti, tek milletinin bize ait olan değerlerine antik mısırdan arabesk kültüre kadar uzanan tavırlarına gülüp geçiyordur. Kim bilir?

Eğitim sistemimizin ne kadar iyi veya kötü olduğundan daha çok ve bağımsız olarak değerlendirmek ve Yapay Zeka özelinde ifade etmek gerekirse, Cahit ARF hocamızın 1959 yılında sorduğu soruya hakkıyla yanıt verebilen kim var diye bir soru sormakta sanki fayda var… Bu soruya , “ben” ve ülkem adına yapay zeka ile şu ve bu hizmetleri veriyorum diyen varsa hemen şapka çıkaralım. Hatta şapka çıkarmakla kalmayalım ve ulusal güvenlik konusu diyerek konuya dört elle sarılalım derim…

Bakın burası çok önemli;

 

Geçtiğimiz günlerde Milli Eğitim Bakanımız Ziya Selçuk tarafından öğrenci ve velilere yapılan çağrıyla uzaktan eğitimin daha kaliteli olması için fikri olan lütfen bize iletsin demişti. Daha önce kamu tarafında iletilen ancak pek kimsenin yanaşmadığı Yapay Zeka destekli sistem yöneticisi gibi fikirlerin karşılığı pek olmadı ama bakan beyin bu çağrısı oldukça iyi niyetli ve takdire şayan diye düşünüyorum.

Yapay Zeka’yı 1959 yılında doğan ve halen daha büyümemiş olan bir çocuk gibi düşünebiliriz aslında. Çünkü günümüzde bilim adamları yapay zekadan bahsederken henüz emekleyen bir bebek tanımlaması yapıyorlar. O halde önce çocuklara nasıl eğitim verilmeli acaba? Diye biraz irdelemek gerekiyor. Finlandiya, Çin, Rusya, Almanya, Hindistan ve İngiltere gibi nice ülkenin programcı sayısına baktığımızda ülkemizin açık ara geride olduğu zaten bilinen bir husus. Bu bağlamda son yıllarda sıkça eleştirdiğim BTK’yı da bu sefer tebrik etmem gerekir. BTK AKADEMi olarak çok kıymetli eğitimlere hem uzaktan hem de kaliteli eğitmenlerle büyük önem verdiler diyebilirim

 

Her Çocuğun Zeki Olduğu Bir Alan Vardır…

Bu söze çok kıymet veren İsrail’deki eğitim sisteminde en önemli ilke üstün zekalı çocukların tespit edilip geliştirilmesi ve ikinci olarak da çoklu zeka alanlarında yeteneği olan çocukların tespit edilerek, üstün olduğu alanda geliştirilip işlenmesidir. Üstün zekalı çocuklarla teknoloji, endüstri, otomotiv, savunma sanayi, ekonomi, bilişim ve mimari alanlarının mutfak kısmı olan teknik alan doldurularak bilim üreten bir kesim oluşturulmuştur. Dikkat çeken bir olguysa futbol, atletizim, halter, güreş, voleybol, basketbol gibi spor alanlarında öne çıkacak yeteneklerin gelişimine yönelik politikalarının olmamasıdır. Bu alanı genellikle diğer ülkelere bırakmışlardır.

Bu son paragrafta yazılanlarda kim kendi küfesine ne doldurur bilemem ama isterseniz zeka konusuna biraz değinip yapay zekayı iyice irdeleyelim…

Zeka duyularla ilgili algılanan bilgi verilerine hızla odaklanarak bu bilgilerin sentezlenmesi ve doğru yorumlanması sonucunda oluşan bilgi havuzunun, benzer ya da benzerlik kurulabilecek soru ve sorunlara en kısa sürede uygulanarak yorumlanmasını ifade eder. Bir görüşe göre zeka, akışkan zeka ve kristal zeka olarak iki türe ayrılır. Akışkan zeka, doğruya en kısa sürede ulaşma becerisi olarak tanımlanabilir. Raymond Cathell’a göre akışkan zeka “alıştırma ve deneyim olmadan iki şey arasındaki ilişkiyi görme, yorumlama ve kullanma becerisidir” 1971. Yani akışkan zekayı yorumlarsak, duyularla (koku ve tat hariç) gelen verilerin sol talamus veya sağ talamustan geçmesi gerekir.

Yukarıda verilen son bilgilere baktığımızda aslında yapay zekanın insan beynini modellemeye çalıştığını kolaylıkla görebilirsiniz. Çünkü yapay zeka, makine öğrenmesi ve derin öğrenme gibi süreçleri aynen yukarıda belirtildiği gibi ve belirlenen sınırlarda (tat ve koku gibi) bilgilerin sentezlenmesi ve doğru yorumlanması için geliştirilmektedir.

Şimdi Kızıl elmamızla hoşaf yapma derdinde olanlara Nüha akıl ve Lüb hakkında büyük bir özveri ile Türk’ün dünyaya adalet, eşitlik, şeffaflık gibi parametrelerde katıksız veri setleriyle geliştirilmeye devam eden yapay zekadan bahsetsek, bu sefer de tarihimizde olmayan simgelerle yapay zeka geliştirdik, bu yapay zekayı kullanan 10 dil bilecek gibi pazarlama yöntemlerine alet olmaktan korktuğum için Kızıl Elma’nın işletildiği yapay zeka yöntemleri üzerine daha fazla detay vermeye gerek görmüyorum.

Ancak, açıkça dünyada birçok konuda avantajlı olarak kılınan İsrail’e subliminal mesajla Yasef’in Türklerine atıfta bulunmak yerine Türk’ün örf, adet, ananelerini hiçe sayarken kullanılan simge ve sembollerin de Türk milleti için hiçbir kıymeti harbiyesi olmadığını da ifade etmekten de çekinmiyorum

Yüreği olan, zekası yeten varsa bir zahmet yapay zeka destekli hükümet yönetim sistemini devreye alıversin de, nerede ne kaynağımız ne kazanımımız varsa milletin gözetiminde şeffaf ve hataların sıfırlandığı bir sistemle gerçek manada dünyaya hükmedenlerden olalım….

Elon Musk tarafından kulak arkasına takılması planlanan ve geçtiğimiz gün bu çipi kullananların yabancı dil öğrenmesine gerek kalmayacak gibi daha birçok iddiayı destekleyecek herhangi bir teknik veri bulunmamasına rağmen yine dünya genelinde çok başarılı PR çalışması yapıldığını gözlemledik. Apple veya Samsung gibi markaların ürünlerini büyük bir heyecanla satın alıp kullanan insanları gördükçe, “bir kulağımızın arkası kalmıştı zaten” diyerek birçok insanın kulağının arkasını yapay zeka destekli bir çipe feda edeceğinden sanırım kimsenin şüphesi yoktur. Ayrıca Arap petrollerinin kalitesini ispatlamak için akademik methiye düzmeye çalışanların da Sudi Arabistan’da “geleceğin şehri” sloganı ile robot kadın ve erkeklerle bir arada yaşanabilmesi için evlilik  fetvası hazırlığında olduklarından ya haberleri yok ya da pek umursamıyorlar herhalde…

Yapay zekanın kör noktası elbette ki insanlığı örnek alırken insan kadar mükemmel olmadığını baştan kabul etmiş olması. Nesnelerin internetle buluştuğu günümüzde, teknolojik bir nesnenin bağlı bulunduğu sunucular kul yapısı olduğu için, kainatın en gelişmiş teknolojisi olan insanlık ister inansın ister inanmasın ama yaratıcısına ezelden ebede kadar zaten bağlı. Tıpkı günümüz teknolojisinde olduğu gibi farklı yöntemlerle bilişim sistemleri üzerinden araya giren yöntemler olduğu gibi insanla yaratısının arasına girmeye çalışıp, kendi bağlantısını en güçlü olarak niteleyen insanlar her zaman var olmuş ve olmaya belli ki devam edecek.

Dijital dünyanın tüm nimetlerinden faydalanırken analog bir hayatı savunanların, ülkemizde Gazi Ata’nın belirlediği muasır medeniyet seviyesinin de üzerinde hedeflediği muasır medeniyet üzerindeki çıtaya erişmeleri için gençliğe büyük görev düşüyor. Bu nedenle yapay zekanın kör noktasını iyi bilerek gençliğin enerjisini siyaset ve kişiye özel inanç modelleriyle harcamak yerine, çok daha verimli kullanmak adına çaba sarf etmekte fayda var. Neticede birinin Arap’a diğerinin İngiliz’e hayranlığını ifade etmek için gündeme getirdiği akademik çalışmalarıyla ve yalnızlığın en üst katında robotlarla düşledikleri fantazilerini tuvale resmedenlerin işgal ettikleri makamları da Yapay Zeka Destekli Sistem Yöneticisinin devreye alınması ile son bulacağını sanırım herkes kolaylıkla görebilir.

Yapay zekanın kör noktasından insanlığın teknoloji ile olan güncel durumuna kısaca bir göz attık aslında… Umalım da, insanlığın tek bakir alanı olan kulak arkasına kadar teknolojiyle süslemeye çalışılmaz ve kontrolsüz, denetimsiz, şan, şöhret, makam ve sanal itibar uğruna umarım kimse heba edilmez….

Hele bir de yerli beyin çipi ürettik ve bu beyin çipini üretebilen sayılı ülkeden biri olursunuz diyerek kulaklara fısıldayanlar olursa vay halimize…

Yapay Zekaya ufak bir hatırlatma “İstediğin gibi yaşa nasılsa sende bir gün öleceksin”

Tags : beyin çipicahir arfcahit arf yapay zekacezericode weekelon muskharezmiKızıl elmaTürk milletiyapay zekayerli beyin çipi
Burak Bozkurtlar

The author Burak Bozkurtlar

Siber Güvenilir Türkiye

4 yorum

  1. Türklerin bilimde teknoloji de geride olmasına artık şaşırmıyorum
    Bu konularda yeni adımlar öncüler görmek beni mutlu etti

Leave a Response