Yapay Zeka

Yapay zekâ, bir bilgisayarın veya bilgisayar kontrolündeki bir robotun çeşitli faaliyetleri zeki canlılara benzer şekilde yerine getirme kabiliyeti.[1] İngilizce artificial intelligence kavramının akronimi olan AI sözcüğü de bilişimde sıklıkla kullanılır. Yapay zekâ çalışmaları genellikle insanın düşünme yöntemlerini analiz ederek bunların benzeri yapay yönergeleri geliştirmeye yöneliktir.[2]

Bir bakış açısına göre, programlanmış bir bilgisayarın düşünme girişimi gibi görünse de bu tanımlar günümüzde hızla değişmekte, öğrenebilen ve gelecekte insan zekâsından bağımsız gelişebilecek bir yapay zekâ kavramına doğru yeni yönelimler oluşmaktadır.

Bu yönelim, insanın evreni ve doğayı anlama çabasında kendisine yardımcı olabilecek belki de kendisinden daha zeki, insan ötesi varlıklar meydana getirme düşünün bir ürünüdür. Bu düş, 1920’li yıllarda yazılan ve sonraları Isaac Asimov’u etkileyen modern bilimkurgu edebiyatının öncü yazarlarından Karel Čapek’in eserlerinde dışa vurmuştur. Karel Čapek, R.U.R adlı tiyatro oyununda yapay zekâya sahip robotlar ile insanlığın ortak toplumsal sorunlarını ele alarak 1920 yılında yapay zekânın insan aklından bağımsız gelişebileceğini öngörmüştü.

Bilgi GüvenliğiCyber Securitysiber güvenlikSiber istihbaratYapay Zeka

Telefon mu? Ajan mı?

hackingattack

Her geçen gün yeni nesil teknolojiler hayatımızın vazgeçilmezleri arasında yerini alıyor ve görünüşe göre de almaya devam edecek. Özellikle elektrikli araçlar, yapay zekâ ile üretilen video içerikler ve dronlar ile gerçekleştirilen gösteriler hepimizin malumu olduğu üzere bu sıralar herkesin dikkatini çekmeye başladı. Uzun süredir yapay zekâ destekli hükûmet ve kamu yönetim modelini açıklayan ve ulusal siber güvenlik stratejilerinde siber istihbaratın kritik önemini anlatmaya çalışan biri olarak yeni bir yazıyla farkındalık oluşturmayı istedim.

Yalnız bu yazıyı lütfen dikkatli okuyunuz. Bu dikkatli okumayı da tüm inançlardan bağımsız, yani objektif olarak yapmayı deneyiniz.

Günümüzde akıllı telefon ve bu akıllı telefonlarda bulunan mesajlaşma, sosyal medya ya da oyun gibi uygulamaları kullanmayan kim var diye merak ediyor musunuz? Bize ne! Kim ne kullanırsa kullansın diyenler olabilir. Saygı duyarım… Çoğu kez ifade ettiğim gibi akıllı telefonlar, modemler, akıllı saat ve tabletler ile elbette ki sensörleri bulunan tüm elektronik cihazlar aslında birer siber istihbarat ürünüdür. Hatta, yeni nesil saha ajanlarıdır. Örneğin internetle buluşan bir elektrik süpürgesi, üzerinde kamera olmasa bile kullanıcısının yaptığı tüm hareketleri modelleyebilir. Ya da bir ekran, karşısındaki izleyicilerin avatarını oluşturabilir. Akıllı saatlerin sağlık veya spor başlığı altında kullanıcılarından aldığı veriler hayat kurtarabildiği gibi önemli görevi olan bir bürokrat ya da siyasetçi için ciddi bir şantaj aracına dönüşebilir.

Uzun bir süredir dünyadaki siyasetçilerin klonlanmış ya da insansı robotlarla değiştirilmiş olabileceği çok konuşulmaya başladı. Bu durum ne kadar gerçekçi bilemem ama siyasetçilerin konuşma metinleri için yapay zekadan destek alındığı bilinen bir gerçeklik. Önceden “paralel bilişimciler” olarak adlandırılan gruplar kamuda edindikleri mevkiler ile yabancı istihbarat servislerine çalışan donanım ve yazılımları tercih ederek “yüz yılın istihbarat darbesi” için ellerinden geleni yaparlardı. Şimdilerde ise gelişmiş teknolojilere sahip olabilmenin verdiği haz sayesinde kimin elinde, kimin cebinde hangi akıllı cihazlar var ve bu gelişmiş teknolojiler algılar başta olmak üzere kitleleri nasıl yönetiyor diye soran bile yok.

Evvelden bu günleri iyi tahlil eden Mustafa Kemal ve Kazım Karabekir gibi paşalarımız, ulus devletlerin sonunu getirmeye çalışan ve tek merkezli devlet anlayışını dikte etmeye çalışanların çanına ot tıkamışlardı. Günümüzde gelişen teknolojilerin denetimsiz ya da dijital mütekabiliyetten yoksun olması nedeniyle toplumu şekillendirmesinin yanı sıra askeri ve diplomatik ilişkilerin de tek merkezli yönetimine olanak tanıyor. Bilişim teknolojilerine uzak olanlar ya da sadece kullanıcı seviyesinde bilişimle işi olanlar için birkaç örnek verirsem sanki daha iyi olacak;

Diyelim ki 25 yıllık gazeteci olmakla övünen ve aslında savunduğu Cumhuriyet değerlerine çok da zıt olarak başta savunma sanayi olmak üzere ulusal güvenlik için çalışan gençleri hakir görmeye çalışan, yazdığı köşe yazılarının yüzüne bakılmayan, bastırdığı kitapların ilgi görmediği birini hayal edin. İşe yaramadığı ve savunduğu değerlerle yaşamı örtüşmeyen bu gereksiz insanın bir de yaşadığınız binanın ya da sitenin yöneticisi olduğunu düşünün. Böyle biri muhtemelen omurgasızlığın kitabını yazmak isteyen ve sözde gazeteci olarak teveccüh görememenin hırsını bina sakinlerinin huzurunu kaçırmak ya da çalışanlara eziyet olarak çıkarmak isteyecektir. Bu saçma hikâyenin saçma karakterinin sebep olacağı sorunları öngören ve tedbir alan da henüz 13 yaşında ve bilgisayar biliminden azıcık anlayan bir çocuk getirebilir mi?

Öncelikle bu yazar bozuntusunun herkese açık sosyal medya paylaşımlarıyla internette bulunan bilgilerine bir göz atan çocuk, sözde yazarın okunan ve sevilen biri olmadığını hemen teyit eder. Ardından yöneticinin herkesi izlemek için telefonunda bulunan kamera erişim programının güvenlik açığından faydalanarak yöneticinin modemine ve elbette modemle bağlı olan tüm cihazlara erişir. Dünkü velet diye hitap ettiği çocuğun meğer ne maharetleri varmış…

Dünkü velet, yazardan bozma apartman yöneticisine iyi bir ders vermek için whatsapp konuşmalarından, usulsüz yaptığı işlemler, kanunsuzluklar ve daha da kötüsü ülkenin güvenlik güçlerini riske eden verilere kadar her şeye erişir ve hemen birçok sunucuya yedeğini alır. Tüm bu işlemleri yaparken de yaşlı dedesine raporlar. Dedesinin “peki bu öfken niye? Niçin bu adama bu kadar taktın kafayı” sorusuna ise şöyle yanıt verir dünkü velet; “dedecik bak bu adam geçen gün beni karşı komşumuzun kızının yanında azarlamaya kalktı. Neymiş efendim kendisi yöneticiymiş istediği zaman istediği kişinin kapısının önünde beklermiş, istediği çalışana bağırırmış ve en önemlisi de yanındaki saldırgan köpeği isterse herkesin üzerine salarmış” ben söyledim ona dedecik, yapma bak böyle amca. Kimse senin emir erin değil. Sen burada alt tarafı yöneticisin. Günü geldiğinde bilincini yapay zekaya aktaracağımız örnek davranışlarda bulun. Yoksa bu zehirli dilini değil komşular ben bile çekmem haberin olsun dedim. Ama “başkanım da başkanım, ille de başkanım” diye diye anırdı. Diye yanıt verdi. Bunun üzerine dedesi “evlat bunları yapmanın amacı nedir? Hem onca dersinin arasında bunlarla neden uğraşıyorsun? Babana söyleseydin ya gereğini yapsaydı” diye sorunca “dedecik sen merak etme. Bu ve buna gaz veren yönetim ve denetim kurulu 24 saat içinde istifa edecek ve yönetimi yapay zekaya devredecekler. Aksi halde zaten ortaya saçılan pislikleri yüzünden insan içine çıkamayacaklar. Artık bu işler bebek işi dedecik. Aklın yaşta değil başta olduğunu öğretecek ve toplumumuzun haksızlık karşısında sessiz kalmaması gerektiğini örnekleyeceğiz.”

Evet bu saçma ya da hayal ürünü olan hikâyede kullandığımız teknolojilerin, o teknolojileri üreten ülkelerin haber alma servisleri tarafından erişilebilir olduğunu, Five-Eyes gibi oluşumların istihbarat paylaşımı yaparak veya yapmayarak Ortadoğu, Balkanlar ya da uzak doğuda krizi tetiklemenin çok kolay olduğunu. Kola içmeyip ya da kola dökerek verilen anlamsız tepkilerin, tepki verildiği sanılan ülkelere ait teknolojilerle kayıt altına alındığı ve yayınlandığı mecraların da o ülkelere ait olduğunun bilinmesinde sanki biraz fayda var. Bu neyi değiştirir derseniz, örnekleme yapmak adına anlatılan hikayedeki gibi dünkü velet diye tabir edilenler günü gelir en yakın arkadaşları ya da aile bireyleri tarafından bilinmeyen suçları yayınlamakla tehdit eder ve dün akım derken bugün bokum yemek zorunda kalınabilir.

Bu işler NATO standartlarında üretilen insanlı ya da insansız araçlarla milli ve yerli diye övünürken öte yandan gel deyince gel git deyince git demekten bir hal olanların kavrayabileceği detaylar olmayabilir ama dijital mütekabiliyetin mimarları da hiçe sayılmayacak kadar kıymetli olsa gerek. Şayet öyle olmasaydı ülkemizde sessiz ve derinden ilerleyen yapay zekâ destekli siber güvenilir sistemler için kanunlar birer birer çıkıyor olmazdı.

Uzun lafın kısası, dünkü velet diye hakir görülenlerin de günümüz teknolojilerinin önemsenmeyen siber riskleri de birbirine benziyor. Her ikisinde de hakir görenler el kaldırınca yasa çıkıyor ve teknoloji hayatın denetimini daha çok ele alıyor.

Devamını Oku
Bilgi GüvenliğiCyber SecurityDijital Dönüşümsiber güvenlikYapay Zeka

Deprem ve Yapay Zeka

ai turkey

İki arada bir derede yine yapay zekayı iliştirmişsin, iyi de bunun depremle ne alakası var diyenler olabilir. O halde biraz sabırlı olun ve bir demlik çayı veyahut büyük bardak bir kahveyi hazır edip bu yazıyı okumaya başlayın…

Yüreğimizi yakan, yüzyılın beceriksizliği, liyakatsizliği ve yalakalığın sonucu olarak yaşadığımız her şey, herkesin malumu. Hiç kimse kusura bakmasın ama yitip giden canların, yetişememenin ve geç kalmışlığın vebali hepimizin omuzlarında.

Bu nedenle birileri gibi lafımı sakınmayıp, kimseye hak etmediği unvanları yakıştırmadan hakikatle yazacağım.

Devlet çökmedi ve çökmesi söz konusu bile edilemez. Ancak birçok devlet kurumunu sevk ve idare eden yetkililer tam anlamıyla çöktüklerini ilan etmiş oldular.

Şayet yapay zeka destekli kamu yönetim modeli ve yapay zeka destekli belediyecilik gibi kavramlar uygulanmış olsaydı bugün çok daha farklı şeyler konuşuyor olurduk. Nasıl mı?

Mesela, enkaz altında kaç kişi, kimler ve neredeler? Gibi sorulara yanıt verilebilirdi. Bir tane güvenlik makalesi okumadığım halde Sayın Cumhurbaşkanımız beni İçişleri Bakanı yaptı diyen bir bakan olmayı istemem ama dördüncü seviye yardım çağrısı yapıldığına göre dış güçlerden de yardım talep edilmiş oldu. İyi ki de geldiler elbette ama önceden tatbikatı yapıldığında prosedür ve protokölller simulasyonla Cumhurbaşkanına tecrübe ettirilseydi de gerçek deprem anında da yapay zeka süreci otomatize edip Sayın Cumhurbaşkanının önüne gelen onay butonuna sadece basmak kalsaydı. Eminim çok daha kısa süre içerisinde kurtarma ekipleri ve tüm paydaşlar sürece dahil olurlardı.

Bu arada dış güçlerden gelen yardımlar nedeniyle yabancı istihbaratçıların ülkemizde cirit attığına dikkat çeken Ankara’nın bürokrasisini çok iyi bilen ve Bay Pipo lakaplı Ömür Çelikdönmez’in İletişim başkanlığı başta olmak üzere birçok kamu kurumunda kullanılan bilişim teknolojileri sayesinde insana dayalı istihbarat yerine çok daha verimli olan siber istihbarat faaliyetlerinin ne durumda olduğuyla alakalı bilgisi olup olmadığını da merak ederim. (Bkz: GAFAM teknolojileri ve PRISM)

Ayrıca, yok senin kurtarma ekibin vay benim yardımlarım, güvendim, güvenmedim, yardımlara yapıştırılan başkasına ait stickerlar derken “o kadar çok çalıştım ki bakın sakallarımı bile keseledim” veyahut “konuşamıyorum ağlamaktan” diyen bir yapay zeka olmayacağı gibi isimlere ve kimliğine bakmaksızın etki kapasitesi ile yeteneğine, tarafsız ve sadece uygunluğuna göre yönlendirme yapacak bir yapay zekanın devreye alınması pek ala mümkündü.

Özellikle Hatay’dan arayan dostlarımızın destek taleplerine yeteri kadar karşılık vermediğim için kahroluyorum. Keşke demeyi hiç sevmem ama Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Hatay’da 2019 yılında gerçekleştirilen Siber Güvenilir Hatay ve Yapay Zeka Destekli Belediyecilik gibi projeler siber güvenilir bir şekilde vücut bulsaydı ne iyi olurdu . Maalesef seçim kampanyasında bir etken olmanın yanı sıra gençlerin dikkatini çekmekten ve farkındalık oluşturmaktan öteye geçilemedi.

Oysa HBB Başkanı TED Kolejindeki Yapay Zeka etkinliğinde Hatay’da yapay zeka destekli bir yönetimin olacağını çok da güzel anlatmıştı. Siyasete kurban edilen bu projeden siyasi çıkar elde edilmesin diye konuşma metnini ve videoyu elbette paylaşmayacağım ama yazık olduğu kesin.

Düşünsenize, veri tabanında kim, hangi yaş aralığında, nerede gibi soruların yanıtlarını barındıran bir yapay zeka var ve anlık olarak droneler ve siber güvenilir gençler ile yıkılan binalarda görüntü ve ses işleme gibi daha birçok başlıkta somut veriler oluşturup, önceden belirlenmiş prosedürlere göre gerekli protokolleri uygulamak yapay zeka için ne kadar zor olabilir?

Tek yakıtı bilgi ve elektrik olan bu akıllı teknolojiyi geliştirecek gençleri bulmak mı daha zor yoksa altmış yaş üstü yöneticilere laf anlatmak mı?  Sakın kimse de çıkıp “bu dediklerin için bütçe mi var?” Demesin! Bütçe sıkıntımız hiç olmadı. Olan tek sorun kaynakların verimli kullanılamaması.

Ayrıca birileriyle olan fotoğraflarımızı yayınlamadık diye kimse işkembeyi kübradan konuşuyoruz da sanmasın. Devlet arşivlerinde her şey fazlasıyla mevcut.

Hükümeti ya da yerel yönetimi haklı olarak eleştirdik diye kimse devleti yermeğe de kalkmasın.

Siber güvenliği, erişim engeli getirmek ya da internet sayfalarına index atmak olarak sananların Siber Güvenilirlik konusunda zerre bilgileri de yok. Şayet biraz bilgileri olsaydı, kolundaki akıllı saat ile MGK toplantısında verdiği fotoğrafla attığı havanın günü geldiğinde yargılamaya konu olacağını da çok iyi bilirlerdi.

Akıllı şehircilik ve yapay zeka gibi kavramları süslü cümlelerle soslayanların nasıl sınıfta kaldığını hep birlikte gördük.

Ne Dijital Dönüşüm Ofisi ne de İletişim Başkanlığı’ndan birileri de AFAD’ın okçu bilgi işlem müdürünün sunumu karşısında çıkıp da “hayırdır birader sen ne içiyorsun da bilişimi okla yayla eşleştirip de sunum yapıyorsun? diye sormadı. Arkadaş senin işin olası bir felaket durumunda AFAD’ın bilişim sistemleri vasıtasıyla ekipleri ve paydaşları kesintisiz iletişimle sahada koordine etmek değilse nedir? Günü geldiğinde TÜBİTAK ile işbirliği yaptım diye caka satan etkinlik sponsorları da elbette Kadim Türk Devletine hesap verecek.

Dijital Dönüşüm Ofisi’nin kerameti kendinden menkul başkanı Google, Amazon, Facebook, Apple, Microsoft teknoloji markalarını eleştirmek için GAFAM teknolojilerinin isim babası olmakla övündüğü haberde “Dijital Dönüşüm Ofisi Başkanı Taha Koç’un boğun eğmeyi reddettiği GAFAM, Google, Amazon, Facebook, Apple ve Microsoft şirketlerinin baş harflerinden oluşuyor. Koç, “Sayın Cumhurbaşkanımız her zaman diyor ya, ‘Dünya beşten büyüktür’ diye, ben de dijital anlamda onun bir benzerini söylüyorum: Dünya GAFAM’dan büyüktür. GAFAM, yani Google, Apple, Facebook, Amazon, Microsoft. Akılda kalması kolay olduğu için böyle kodluyorum. Dünya bunlardan büyüktür.” ifadelerini kullandı ya! Üstelik dünyanın bunlardan büyük olduğunu ifade ederken şahsı ve bilakis yöneticisi olduğu kurumda bu teknolojileri kullanıyor ya. Neyse ki birileri de çıkıp Google, Oracle, Tesla, Ubuntu ve Microsoft’un baş harflerinden referans verip de dünya GOTUM’den büyktür demedi. Kısacası lafa gelince mangalda kül bırakmazlar misali iş geliştirmeye gelince “yerli yazılım, milli teknoloji” demekten öteye geçen bir şey var mı?

Son yaşadığımız deprem felaketinde insana dayalı hata ve kusurların sebep olduğu sonuçları gördük ve tecrübe ettik mi? Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı geç kalındığı için helallik istedi mi? İstedi…

Şayet insana dayalı hata ve kusurların önüne geçmek için geliştirilen “Yapay Zeka Destekli Hükümet ve Kamu Yönetim Modelleri” olsaydı yorgunluktan sakal tıraşı olamayan yetkilileri görmek yerine, herkesin telefonuna tamamen veriye dayalı bilgiler gitmiş ve “şu sürede şu kadar enkaza ulaşıldı, tespit edilen canlı sayısından şu kadarına ulaşıldı, şu kadarı tedavi edildi, şu kadarı çocuktu bu kadarı yaşlıydı ve hepsi şu kurumlarımızda koruma altına alındı” gibi verilerle kan ağlayan Türk milletinin yüreğine bir nebze olsun su serpilirdi. Üstelik birçok algoritma sayesinde yakınlık derecesine göre hayatta kalan çocuk ve yaşlıların güvenli bir şekilde yakınlarına ulaşmak bir SMS mesafede olurdu. Keşke AFAD’ın bilişim yöneticileri YA HAK diyerek iş geliştirme fikirlerinin yazılı olduğu Puta’ya (Hedef tahtasına geleneksel okçulukta puta, modern okçulukta da hedef minderi de denilmektedir) “YZ Destekli Arama-Kurtarma Teknolojisi, Siber Güvenilir Kurtarma Timleri, Drone Destekli Kurtarma Stratejileri, YZ Destekli Akıllı Kurtarma Teknolojileri” gibi başlıklar ekleseydi. Ekleseydi de attığı oklar gerçek hedeflere gitseydi.

Bu yazdıklarım hikaye gibi gelebilir ama Yapay zekanın dünyadaki sorunları çözme potansiyeli hakkında sık sık büyük vaatler duyuyoruz. Çoğu gerçekçi olmasa da derin öğrenme ile geliştirilen yapay zeka sistemi xView2, Türkiye’deki deprem felaketi gibi doğal afetlerde hayat kurtarabiliyor. Pentagon’un Savunma İnovasyon Birimi ve Carnegie Mellon Üniversitesi Yazılım Mühendisliği Enstitüsü tarafından 2019 yılında geliştirilen açık kaynaklı bir proje olan xView2, Türkiye’deki depremin ardından yer ekipleri tarafından arama kurtarma faaliyetlerinde ve hasar tespitinde kullanıldı. Bu arada xView2’nin geliştirilmesinde Microsoft, University of California ve Berkeley dahil olmak üzere birçok kurum ve kuruluştan destek var. xView2, afet bölgesindeki bina ve altyapı hasarını belirlemek ve hasarın ciddiyetini hızlı bir şekilde tespit etmek için uydu görüntülerini makine öğrenimiyle birleştirir.

Yapılan ayni ve nakdi yardımlar bu kadar ve şuralarda kullanılmaktadır gibi veriler de pek ala herkesin erişebileceği şekilde yayınlanabilir.

Her fırsatta yeni dünya düzeninden bahseden ve teknolojinin önemine vurgu yapanların havanda su dövmek yerine, çağın gereksinimleri hususunda doğal yeteneği olan yeni nesillerden destek istemesi ayıp mı? Günah mı?

Yapay Zeka ve Siber Güvenlik, arama kurtarma faaliyetlerinin yanı sıra bürokratik süreçlerin hızlı ilerlemesi için de kritik öneme sahip. Örneğin, hangi amir, hangi memur ne zaman iş emrini aldı ve ne zaman aksiyona geçti? Harekete geçtiğinde ne zaman görev yerine vardı? Görev esnasında kullandığı araç ve ekipmanlar nelerdi? Araçta gereksiz kullanılan klima nedeniyle ne kadar yakıt ziyan edildi? Gibi sorulara yanıt bulmanın yanı sıra kaynakların nasıl kullanıldığına dair raporlar hızlıca üretilebilir.

Kaynakların verimli kullanılmaması, adam kayırma gibi daha birçok başlıkta eleştirilerin hedefi olan Kızılay ve AFAD gibi kurumlarımıza yapılan ayni ve nakdi yardımların miktarları nedir? Bu yardımlar nerede yayınlanıyor? Kimler tarafından denetleniyor? Halkın denetimine açık mı? Gibi daha birçok sorunun siber güvenilir teknolojilerle düzenlenmesi pek ala mümkün.

Hepimizin malumu devlet başkanlarının kullandığı kırmızı telefonlar vardır. Bu telefon aslında acil durumlarda direkt olarak iletişimin sağlandığını gösteren bir semboldür. Çağımızın getirdiği yenilikleri de göz önünde bulundurursak, bu kırmızı telefon aslında onay istenen basit bir buton da olabilir. Onca amirin ve memurun tek bir onay ile harekete geçmesi, hareket esnasında atılacak adımlar ve kurallara ne derece uyulup uyulmadığı gibi parametreleri belirlemek de pek ala mümkün. Ancak, bu mümkün olan süreçleri istemeyenlerin sayısı pek de az olmasa gerek.

İktidar veya muhalefet partisinden sorumluluk alanları içerisinde bir tane istifa eden yetkili gördünüz mü? Ben görmedim. Demek ki koltuk sevdası sadece iktidarda bulunan bir durum değil. Oysa siber güvenilir sistemlerle Devlet Planlama Teşkilatı konuya bir el atsa ya da Danıştay’ın siber savcıları sahada olsa, yapay zekanın her bir detayı düşünmüş ve olası sorunları simülasyonlar ile test etmiş olsa, belediye başkanı ya da bakan arasında hiçbir fark gözetilmeksizin ihmali olan memurundan, amirine kadar tüm imza sahiplerine görevden el çektirilip süreçlerin daha şeffaf olması sağlanabilir.

Tabi bu kadar şeffaflık ve adaleti kim ister? Sorusuna yanıt vermek kolay mı?

Depremde canını yitirenlere baş sağlığı ve sabırlar diliyorum. Tedbir almayıp ihmali bulunanlara ah etmek de hak olsa gerek. Onca insanın ahını alanların vay haline.

Siber güvenilir önlemlerin ivedilikle alınıp olası bir deprem felaketinin sanal gerçeklik teknolojileriyle tam bir simülasyonun planlanıp yapılmasını ve devletin tüm kurumlarının bu simülasyonda aktif rol almasının önemine vurgu yapmak istiyorum. Örneğin Nasuh Mahruki’nin sevk ve idare ettiği bir AKUT ile Mevcut AKUT yönetiminin sevk ve idare ettiği bir deprem senaryosunun simülasyonu gerçekleştirilip kıyaslama yapılmasının çok kıymetli veriler elde edilmesinde etkin rol oynayacağını da eklemek istiyorum. Bu örnek tüm kurumların içerisinde yer alan yetenekli ve liyakatlilerin ön plana çıkması için de oldukça kıymetli bir fikir. Öyle ya, canlı da yaşanan bu felaketin yönetim ve organizasyon tarafındaki eksiklikler için Sayın Cumhurbaşkanı ” “Depremin ilk birkaç günü istediğimiz çalışmaları yapamadık” demişti.

Özellikle Cumhurbaşkanlığına bağlı ilgili kurumların ivedilikle “deprem ve afet yönetimi” başlıklı ve son yaşanan deprem felaketinde elde edilen verilerin derlendiği bir simülasyonun “sanal gerçeklik ve siber güvenilir” teknolojilerle desteklenerek planlanması gerekmektedir.

 

 

https://onedio.com/haber/suleyman-soylu-nun-ben-omrumde-bir-tek-guvenlik-makalesi-okumamis-adamim-sozleri-yeniden-gundem-oldu-1029241

https://expatguideturkey.com/how-artificial-intelligence-was-used-in-search-and-rescue-activities-in-the-earthquake-in-turkey/

https://www.theguardian.com/world/2013/jun/06/us-tech-giants-nsa-data

https://www.haberturk.com/gafam-nedir-ne-kadar-buyuk-haberler-2989259-teknoloji

https://www.yeniakit.com.tr/haber/gafam-nedir-gafam-ne-demek-gafam-acilimi-nedir-1516664.html

 

Devamını Oku
Cyber SecurityDenemeDijital DönüşümHikayesiber güvenlikYapay Zeka

Dijital Dönüşümün Yeni Başkanı

Dijital Dönüşümün Yeni Başkanı

“Siber güvenliğin ulusal güvenlik konusu olduğunu artık anlayın ve iktidarlar değişse bile bilişim sistemleri ile operatörleri aynı fabrikadan çıkmışçasına ortalıkta gezindiği müddetçe hiçbir şeyin değişmeyeceğini artık kabullenin. Ayrıca etrafınızdaki yalaka ordusunu derhal dağıtın ya da kimseyi suçlayıp günah keçisi aramayın”

Bu sözler sabah namazı için geldiği Hz. Ali camiinde abdest alanlar arasında bulunanlara selam veren Cumhurbaşkanı tarafından selamı alanların aksine sesi çıkmayan gence laf atan iletişim başkanının “Cumhurbaşkanı sana Allah’ın selamını iletti cevap versene! Hem selam vermek sünnet almak ise farz” diyen işgüzar iletişim başkanının çanına ot tıkarcasına haykıran Balamir Ali Göktürk’ten çıkmıştı

Bu sözleri büyük bir cesaretle dile getiren Balamir Ali Cumhurbaşkanının ilgisini çekmişti. Cumhurbaşkanı artık her sabah yeni tanıdığı ve güvenlik parametresi adı altındaki tüm izolasyonu bir anda aşan bilge gençle görüşmeye başlamıştı. Haber alma teşkilatının “anarşist olma potansiyeli” var gibi uyarılarına aldırış etmeden ısrarla bu bilge gençle direkt olarak kendisi görüşüyor ve haliyle başkanın etrafında bulunan izolasyon ekibi de çoktan paniklemeye başlamışlardı.

Başkan sonunda karar vermiş ve “bilge gencim” diye hitap ettiği Balamir’e seni Dijital dönüşüm ofisinin başına atamaya karar verdim ve “kararnameyi imzalarken yanımda olmanı istiyorum” demişti.

Sen misin “atamaktan bahseden misali” Balamir Ali başkana tarihi bir hatırlatmayı yapmış ve ondan sonra tüm taşlar bir anda yerine oturmuştu. Hatırlatma ise şuydu;

-sevgili Başkan siz beni atayamazsınız. İmzanız da gücünüz de yetmez bunu artık net olarak anlayın. Ve şimdi aklınızla kalbinizin kesiştiği yerden açılan kapıya odaklanıp ruhunuza geçiş yapın. Geçiş yapın ki size dokunanların sağladığı imkanların diyeti gibi sayısız diyet ödemek zorunda bıraktığınız insanların ahından belki sıyrılırsınız. Öyle ya, aç yatandan da çok semirip yan gelip yatandan da memleketin amiri sorumludur.

-Siz atamayı boş verin de uyuyan dijital dönüşümü kim yönetsin vatandaşa sorun. Hem de anlık olarak. Basit bir mobil uygulamayla. Said’i Rüştü’nün “parlak çocuklarım” dedikleri de kendilerini ve yapacaklarını anlatsınlar dert değil. Yalnız burada oy kullanacaklar arasında çocuklar da olacak. Malum, çocuk zekası hafife alınmayacak kadar kaliteli. Anlaştık mı ?

Bu tarihi hatırlatma net anlaşılmış olacak ki tam da Balamir Ali’nin istediği gibi dijital bir oylama yapıldı. Zaten fikir üretmeyip genç zihinlerin fikirlerini çalmakta Mahir olan Said’i Rüştü’nün devlete sızan memurları ve meşhur yöntemleri belliydi. Bunlar gene paralı trollerini devreye aldılar ama nafile. Onca dümene rağmen Dijital dönüşüm ofisinin yeni başkanı artık Balamir Ali Göktürk olmuştu. İlk icraatı ise Otuz üç günlük acil eylem planını açıklamak oldu ve yirmi birinci günde hayata geçiremediği tek bir madde kalmamıştı. Geriye kalan on iki gün ise bu çalışmaların performans değerlendirmesini yapacak olan halkın vazifesiydi.

Kendisini Millete iş yüklemekle eleştirenlere yanıtı da yine cebindeki kelimelerden tek seferde dökülmüş ve yine dünya genelinde ilgi odağı olmuştu.

Cevap ise şuydu; milletimizi saçma sapan televizyon programları ve mobil oyunlara mahkûm edip geliştirmekten uzaklaştıranlar utansın. “Millet ya şikâyet etmeyecek ya da şikayeti iletecek ve gereği yapılacak. Bu kadar basit”

Gazetelerin manşetlerini süsleyen siber güvenlik başlıkları artık siyasetçilerin toplumu kutuplaştıran söylemlerinin yerini almış ve toplumda siber güvenilirlik diye bir bilinç iyiden iyiye yer etmeye başlamıştı.

Manşetlere örnek vermek gerekirse;

Ve Huzurlarınızda Siber Önlemler

-Devlet başkanları, bakanlar ve milletvekilleri dahil tüm kamu görevlilerine uyuşturucu,alkol ve standart zeka testi zorunluluğu getirildi. Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile yürürlüğe giren bu uygulama sayesinde artık “kafası güzelmiş” diyebileceğimiz trajik durumlar yaşanmayacak.

-Ayrıca e-devlete bağlı olan yeni bir mobil uygulama ile vatandaş hem seçtiği milletvekilini hem yaşadığı bölgenin mülki amirlerini hem de görevli tüm kamu personelini adım adım izleyebilecek. Usul ve kanunlara aykırılıklara adalet bakanlığından görevli siber avukatlar da vatandaşın talebiyle dahil olabilecek.

-Başta dünya olmak üzere kâinat lideri olan yüceler yücesi, ulular ulusu Cumhurbaşkanımızın teşrifleriyle gerçekleşecek olan uygulama açılışında ilk denetim yetkisi de yine bir ilk olarak mobil uygulama kullananlardan rastgele seçilen vatandaşımız tarafından gerçekleştirilecek.

-kamu görevlileri (askeri unsurlar ve istihbarat birimleri hariç) yaka kamerası kullanacak. Anlık ve kayıttan olmak üzere iki farklı başlıkta denetimler yapılarak usulsüz durumlar tespit edilip hak mahrumiyetlerinin önüne hızlıca geçilecek

Bu çalışmanın mimarı olarak büyük övgü alan ve sürpriz bir kararla tüm ekibiyle birlikte devletin dijital stratejilerini maksatlı olarak dış güçlerin güdümünde oluşturdukları tespit edilen ve çıkarıldıkları mahkemece tutuklanarak ceza evine gönderilen ilk dijital dönüşüm ofisi başkanının yerine geçen ve ilk seçilmiş dijital dönüşüm başkanı unvanını alan Balamir Ali Göktürk’ün yaptığı konuşmada dikkat çeken hususlar şöyle:

-atanmışların değil seçilmişlerin dönemi başlıyor.

-seçilmiş olan tüm kamu görevlileri siber savcı ve hakimlerin yanı sıra vatandaşlarımız tarafından da denetlenip puanlamaya göre ceza veya ödül alabilecek.

-dünya ve kâinat lideri olan cumhurbaşkanımızın Başbakanlık döneminden beri hiç dokunmadığı kamu bankamızda biriken maaşı “dijital denetim sistemlerinin adaletiyle kesilen parmak acımaz. Çünkü zaten parmak dijitaldi” denilerek emekli vatandaşlarımıza “torunlara hediye farkı” olarak an itibariyle iletilmiştir.

(Ekranları başında ve konuşma alanında bulunan tüm emeklilerin telefonlarına gelen kısa mesajlarda “torunlara hediye farkı olan tutar emeklilerimize hayırlı uğurlu olsun” yazıyor halen daha inanmayanların internet bankacılığından yaptıkları kontrollerden sonra hesaba geçen tutarı görenlerin gözleri gülüyordu. Haberi evinin camından dışarı bakarken alan Cemil amca “Sevim koş!!! Bak toruna hediye farkımız yatmış” diyerek sevinçten mahalleyi inletiyordu)

-Said’i Rüştü başta olmak üzere devlete sızarak devletimizin imkanlarını ganimet olarak niteleyen grupların tamamı hem dijital hem de analog olarak yaşayabilecekleri şekilde Venezüella ve Katar seçenekleriyle birlikte yeni yaşam alanlarına gönderilmiş, ganimet adı altında çoklu maaş, bağış ve himmet gibi yeni nesil zimmete para geçirme gibi suçları işleyenler dünyada yine bir ilk olan “dijital idam sistemleri” sayesinde tam olarak tanımladıkları dijital ahirete gönderilmişlerdir. Bu örnek çalışma başta AB olmak üzere diğer batılı ülkeler, Arap ligi ülkeleri ile Şangay ülkeleri tarafından da lisanslı olarak kullanılmak istenmektedir.

-artık tek devlet, tek millet, tek lider diye bir kavram yok. “Hep devlet, hep millet, herkes lider” mottosuyla devletin millet, milletin de devlet için var olduğunu ve bu varoluşun kaçınılmaz olarak dijital dönüşüm sayesinde bir bütün olduğu yadsınamaz bir gerçek olarak gözümüzün önünde cereyan etmektedir.

-söylediğini belirttiği zamanda gerçekleştiremeyen Cumhurbaşkanı bile olsa hem vatandaşlar hem de duygusuz, inançsız ama etik yüklü yapay zekâ ile denetlenip performans raporu çıkartılarak gerekirse emeklilik hakkı dahi iptal edilerek görevden alınacaktır.

Gazetecilerden gelen bir soru da epey dikkat çekti; peki ama arada yaptığı iyi işler olsa bile de mi görevden alınıp haklardan mahrum kalacak? Bu biraz abartılı değil mi? Hangi Cumhurbaşkanı bu duruma onay verir?

Bu sorunun yanıtını Reuters “Anadolu’nun bağrından çıkan yeni Dijital Dönüşüm Ofisi Başkanı Göktürk’ten siyaset üstü çıkış; onay merci kişisel hırslarla donatılmaya müsait siyasetçiler tarafından değil bu milletin sinesinde yetişmiş ve geliştirmekten başka inancı olmadığını iyi bilen milletimizin ta kendisidir. Kimse dört dörtlük değildir ama dört dörtlük sistemler bugünden sonra hep var olacaktır” haberleştirip dünyaya servis etmişti.

Otuz üç günlük  performans raporu açıklandığında yine dünyada bir ilk yaşanıyor ve artık insanlar tek bir lideri değil, Anadolu’dan dünyaya adeta harika bir virüs gibi bulaşan dijital akıma dönüşen sistemi konuşmaya başlamıştı.

Kahvelerde, toplanma alanları ve hatta ev ahalisi içerisinde bile siyasetçilerin pompaladığı görüşlerin yerine dijital sistemlerin başarısı konuşuluyor, asayiş gibi nice kritik sorunda müdahil olmanın mutluluğunu yaşayan halkın mutluluğu herkese yansıyordu.

Birçok ülke lideri Balamir Ali’den randevu alabilmek için cumhurbaşkanını devreye sokmaya çalışıyor. Tüm mal varlığını milletine armağan etme şartına rağmen şimdiden Arap krallar ve batılı kraliyet aileleri görüşme için teminat verdiler bile.

Bu arada ilk dijital idam sehpasına geçen Said’i Rüştü’nün özel yetiştirdikleri arasında olduğu Balamir Ali’nin yeni sistemi sayesinde tespit edilen iletişim başkanı Ertan Özge ve ekibi de vardı.

Taşlar yerinden öyle bir oynamıştı ki, haksız kazançlar başka siyasetçilerin iki dudağı arasında değil, bilakis direkt olarak devlete bağlı ve milletle senkronize olarak tüm suçlar ve ortakları bir anda çökertilmeye başladı. “Ya hu kararname vardı, ben istemedim bana verdiler bu huzur hakkını. Tek suçlu ben değilim” diye haykırışlar bırakın arşı, atmosfere bile varamıyordu.

Vatana ihanetten Hükümlü olarak dijital idamla hayatı son bulan Ertan Özge’nin Dijital Cenaze törenine katılım olmazken dijital ahirette annesinin bile ziyarete gitmediği öğrenildi. Çocuklarının ise analog dünyada babalarının işledikleri suçlardan dolayı dijital ahirette yaşamak istediklerini ancak babalarından uzak ve erişimin olmadığı yeni bir bölüm olması için garanti istedikleri de gelen haberler arasında.

Dolaylı da olsa idam olmayan bir ülkede idama sebep olduğu için suçlanan Balamir Ali soruları yanıtsız bırakırken “ecirle ödeme yapan ailesi düşünsün” diyerek “yeni sistemin başarı oranının yüzde doksan dokuz seviyesinde olmasının mutluluk verici olduğunu ve siyaset artık sadece bir meslek. Yani insanların önlerini ilikleyip iki büklüm oldukları dönemler geride kaldı. Yapay zeka destekli sistemler sayesinde adalet, emniyet, eğitim ve siyaset gibi tüm başlıklar sadece işlerine odaklı ve performansa dayalı olarak gündemimizde” dedi.

Bende olması gereken sistemin doğası gereği görevimi gençlerin dönüşümlü olarak idare etmesi için devrediyorum. Bu devir esnasında herhangi bir torpil ya da referans olarak eski siyasetçilerin önünde iki büklüm olan ve güce boyun eğen tohum ağaçlarının hiçbir hükmü de bulunmuyor.

Burada dönüşümlü görev alacak olan gençler, simülatör aracılığıyla benden çok daha başarılı olduğunu ispat etmiş olanlardır.

Zekâları ve etik değerleriyle başarıda büyük emeği olan, çalışmaların hızla ilerlemesinde adeta pik atan tüm genç kardeşlerime şimdiden teşekkür ediyorum.

Balamir Ali Göktürk kamuda yuvalanan Said’i Rüştü’nün tüm elemanlarını deşifre ettiği ve iktidar sahiplerinin bulunduğu gaflet uykusundan uyandırdığı için “onursal yapay zekâ mimarı” olarak devlet nişanı almıştır. Görevini gençlere devrettikten sonra sosyal sorumluluk projelerinde görev almış ve vasiyeti uyarınca cenaze merasimi yapılmadan isimsizler mezarlığına defnedilmiştir.

 

Devamını Oku
Bilgi Güvenliğisiber güvenlikYapay Zeka

Yaz Kızım Yapay Zeka

0B6FE8E9-0D36-4D7B-95CD-59D12641944B

Yaz Kızım Yapay Zeka

2023 seçimlerinin muhatapları arasında adaylar, seçici olarak halk ve tanıtım işleriyle alakalı da Pr şirketleri bulunmaktadır.

Hemen belirteyim: Bu yazıda tüm bu muhataplardan olan halk tabakasının beklediği isteklere yer verilmektedir. Okuyanların bilinç düzeyi sıçramasından kaynaklanacak değişimler yazarın değil, okuyanın sorumluluğundadır.

Türkiye’de 2023’ün en önemli anlamı elbetteki ebediyete kadar payidar kalacak olan Türkiye Cumhuriyeti’nin 100.yılında ulu önder  Musatafa Kemal Atatürk’ün eksiksiz sistem tasarımının bir asra yakın sürede elde ettiği tüm verileri anlamlandırıp çok daha güçlü bir sistemin kalıcığını temin edebilen dijital sistemlerle şeffaflığını sağlamak olsa gerek.

Öyle Ya; şu fani dünyada kalan hoş bir Seda imiş…

Biri de çıkıp “yav arkadaş sen deli misin? Ne dijitali? O dönem dijital mi vardı?” Diyebilir.

Evet haklısınız! Dijital bugünkü kadar değildi ama Mustafa Kemal’in  geometri ve cebir başta olmak üzere birçok sayısal işlerle uğraştığını yayınladığı kitaplarda da görebiliyoruz.

Yani birileri gibi hayat hikayesini değil tamamen emanet ettiği gençlere somut örnek olması açısından sayısal yani dijital verilerle dolu kitaplar bırakmıştır. Ki bu kitaplar bilgisayar bilimimin yapı taşı niteliğinde bilgiler içermektedir.

Şimdi gelelim Türkiye’de 2023 seçimlerinin bağımsızların mı? Partililerin mi? Seçimi olacağına.

Öncelikle tüm partilerin bir lider etrafında kümelenip o liderin iki dudağı arasında seçilebilir olması nedeniyle milletin seçtiği değil milletin seçmek zorunda olduğu vekillerden olacakları yadsınamaz bir gerçeklik.

Tabi bir parti seçim öncesinde vekil adaylarını halkın seçebilmesi için dijital bir platformda yayınlayıp yine dijital oylamayla halka imkan verilmezse “böyle gelmiş böyle gider” demeye devam edeceğiz.

Bağımsızların bu seçimde kendilerini seçmenlere anlatabilmeleri bir yana “seçerseniz neler yapacağım” diyerek seçimde dikkat çekmek için çaba sarf etmeleri bir yana. En büyük avantajları da bağımsız, lidersiz ve hür olarak milletin vekili olabilme ihtimali.

İster bağımsız ister bir partinin adeta atadığı vekil olsunlar her halükarda bu millet vekilleri ile her an görüşebilmek, TBMM’de millet adına kullanılan oylarda anlık söz hakkı ve bilgilendirme yapılmasını bekliyor.

Tabi bu denetim ve şeffaflık kimin işine gelir kimin işine gelmez artık siz düşünün.

Son on yıldır ciddi bir çalışmayla “yapay zeka destekli kamu yönetim sistemleri” inşa edildi tabi ama bu sistemin “lider hegomanyası” severlerin çanına ot tıkaması ve milletin vekillerinin anlık olarak milletle iletişim halinde olarak ülke adına alınan tüm kararlarda aktif olmaları birilerini de rahatsız edebilir.

Düşünsenize “laiklik” karşıtı bir söylemde bulunan veya kadınları cennette huri, dünyada köle gibi görenleri anında tespit eden sistemler ve bu sistemleri işleten Siber Cumhuriyet Savcıları olsa fena mı olur?

Kısacası ayılana gazoz bayılana limon veren sistemler var ama devreye almak İçin çaba yok gibi.

Siber kahinliğe gerek yok ama 2023 seçimlerinde Pr firmaları bağımsız adaylar için dijital platformlar ile aday adaylarını vatandaşla hızlıca buluşturmayı düşünüyor olabilir.

Hatta liderine bağlılık yemini ederek ve biraz da bağış karşılığı milletvekili olunabiliyorsa dijital platformlar üzerinden vatandaşına bağlılık yemininin ötesinde yine dijital bir sözleşme ile önceden yapmayı taahhüt ettiği ne varsa gerçekten yapabilir.

Tabi her şeyden önce vatandaşın takım tutar gibi parti ya da lider tutmak yerine kim hangi sürede ne vaat etti? Verilen sürede varılmak istenen yere varıldı mı? Hedefler tuttu mu? Mecliste oy kullanan vekil anlık olarak vatandaşına dönüp “ne diyeyim” diye sordu mu?  Gibi durumlara odaklanması lazım.

Evet Atatürk “istikbal göklerdedir” derken sadece uçaklardan bahsetmemiş siber uzay teknolojilerine de haliyle vurgu yapmıştı.

Binlerce yıllık devlet geleneğini o günün şartlarına göre uyarlayıp adeta muasır medeniyet seviyesi için güncelleyen Atatürk aslında şeffaflık ve denetim gibi günümüzde yaşanan tüm aksaklıkları gidermek adına gençliğe epey sorumluluk yüklemeyi de unutmamıştı.

Günümüzde tüm dijital platformların bir mantığı vardır. Örneğin tiktok çin haber alma servisinin siber istihbarat enstrümanı olmanın dışında yediden yetmişe herkesin ücretsiz bir şekilde video çekerek milyonlarca kişiye ulaşmasına yarıyor. Video paylaşanların zihniyetine göre her türden video izlemek mümkün.

Keza parmak izi ve biyometrik veriler ile açılan telefonların ya da uygulamaların  mantığı da kişiye özel veriyi alarak yine kişiye özel dijital hizmetler sunmak.

Pek kimsenin haberi olmasada devletimiz birçok alanda yapay zeka destekli hükümet ve kamu yönetim modellerini devreye alabilmek için “yapay zekayı kullanıyor”

Örneğin TBMM’nin son stenografları artık yerlerini yapay zekaya bırakıyor. Aynı şekilde mahkemelerde -kayıtlara geçsin, kayıtlara geçmedi gibi tartışmaların sonunu da yine yapay zeka getiriyor.

örnekleri çoğaltabiliriz tabi ama en kritik ve önemli olabileceğini düşündüğüm örnekleri verdim. Bana inanmayan CİMER’e sorup yukarıda verdiğim örneklerin doğruluğunu ve nerelerde yapay zeka için fizibilite yapıldığını sorsun. Bakalım ne yanıt alacaksınız…

Aslında bu çalışmalar sadece birilerinden maaş alan milletvekillerini, kendi firmalarına alım yapan ya da ihale veren bakanların hatta millete imam hatip eğitimi önerip kendi çocuğuna Amerikan eğitimi tercih eden devlet memurlarının suça bulaşmalarını önlemek ya da tespit etmek için değil, mevcut olan ve bugüne dek biriken tüm negatifliklerin pozitife dönüşmesi için yapılan çalışmalardır.

Kısacası sistem otomatik olarak işler hale gelirse kim takar lider denilen insanı? Şayet lider bir insan yerine yapay zeka olarak topluma mal olursa, lügatında (veritabanında) bulunmayan bir sinkaflı söz kullanamaz, vatandaşa hakaret edemez, hastayım diyerek resmî törene katılmamazlık yapamaz, zimmetine para geçiremez, ben yapay zekanın çocuğuyum diyerek gereksiz yere önünü ilikleyen olmaz ve bence en önemlisi dün ak dediğine bugün kara diyenlerin pişkinliği ile kandırıldık diyen olmaz.

2023 seçimlerinin kazananı bağımsızlardan mı yoksa partililerden mi olur hep birlikte göreceğiz. Fakat işine geldiği kadar dijital sistemler eşliğinde yapay zekayı kullananlar, yine yapay zeka tarafından ele geçirilecek mesleklerinin son evrelerini yaşadığını da içten içe biliyorlar.

Kimin kazanmaktan ne anladığını bilemeyiz ama Türk gençliğinin stenografları emekli eden teknolojileriyle lider sanılan her kim varsa tarihin dijital sayfalarına gönderdiğini hep birlikte anlıyoruz.

 

Devamını Oku
Bilgi GüvenliğiCyber SecurityHaftalık Tehdit RaporuSiber istihbaratYapay Zeka

Ne Mutlu Türkçe İsmim Var Diyene!

1919-2023

Gün geçmiyor ki yeni bir haberle birlikte devlete olan inanç ve güven yıpratılmasın. Özellikle bir tarafın yandaşı olan kanalların o bir taraflarına yaranmak için yaptıkları haberlerden bunalanların sürekli vakit geçirdiği sosyal mecralarda muazzam bir bilgi akışı var. Bu akış içerisinde hayvanları katledenlerden eğitimsiz memurların vatandaşa tehditler savurduğu videoların yanı sıra sözüm ona din adamlarının akıldan yoksun açıklamaları ile bir dediği diğerini tutmayan siyasilerin söylemlerine kadar her şey bulunuyor.

İnternet ve sosyal medya okur yazarlığından bihaber olanlar ise birçok teknoloji kullanılarak üretilen sahte içeriklere de hemen inanarak öfke patlamaları yaşıyorlar. Hatta Rusya ve Ukrayna savaşında deep fake teknolojisi ile üretilen bir içerik çok konuşulmuştu. Sosyal medyadan ana akım medyaya kadar kendine yer bulan olayda, Ukrayna başkanının tüm askerlerine “silah bırakın ve Ruslara teslim olun” demesine birçok kişi de tereddütsüz inanmıştı.

Ülkenin tek bir kişi tarafından yönetilip tüm bakanların adeta birer replikaya dönerek ülkenin kaosa sürüklenmesini dile getirenlere iktidardan gelen “batarsak aynı gemideyiz” söylemlerini de kulaklarımızı tıkasak bile duyuyor, gözlerimizi kapatsak bile görüyoruz maalesef. Tüm bu söylemlerin eşliğinde geçici sığınmacılara verilen vatandaşlık sayısının milyonlar olarak ifade edilmesi de yaklaşan seçimlerde ciddi bir manipülasyon olabileceği ihtimalini gözler önüne seriyor.

E-devletten isim değişikliği yapılıyor haberleriyle alevlenen tartışmalara teknik açıdan bakılması amacıyla ve büyük resmi görebilmek için bir şeyler yazmaya karar verdim.

Ama öncesinde liyakatsız, biat ettiği için makamları işgal eden ve darülharp zihniyetiyle bu devletin imkanlarından faydalanan hainlere bir çift sözüm var;

Bizler Bandırma vapurunda Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile beraberiz. Bizim geminin akıbeti de belli. Ama sizlerin isim değişikliği çabalarınız olsa bile çoktan battınız.

Midjourney Bandırma

Henüz e-devletten isim değişikliği başvuruları yapılmıyorken bloğumda yayınladığım bir yazıda “Para sayarken Atatürk resminin üstte olmasını bereket olarak niteleyip tavsiye verenlerin Benjamin Franklin resimlerini bile göremedikleri banka hesapları da, o çok güvendikleri ve suç ortağı oldukları çakma kullarla esaslı hainlerin inleri de sadece bir tık ötemizde duruyor. Ne diyelim, okyanus ötesine selam götürüp getirenlerin savcısıyla sizlerin nefesinin kesileceği, sizden sonra gelenlerin isim değiştirme başvurularıyla gündem olacağı günler yakın” diyerek aslında anlayanlar için çok şey ifade etmiştim.

Toplumda gerginliğe neden olan yabancılara anayasaya aykırı olarak yapılan düzenlemelerle verilen oy kullanma hakkı ilginç bir durum olarak karşımızda dururken e-devletten isim değişikliği yapılabilmesi de Türk toplumunun daha da gerilmesine neden oldu.

Öncelikle devlet kurumlarında sadece birilerine biat ederek liyakatsız iş yapanların karşısında iş bilen, liyakat sahibi ve kula kulluk etmeyen nice yiğitlerin olduğunun altını kırmızı kalemle iyice bir çizelim.

Evet belki de “hani be oğul? Nerede bu liyakat sahibi onurlu adalet adamları? Nerede bu haysiyetli güvenlikçiler? Diyerek mevcut yaşanan ve yönetilemeyen kaotik durumlara isyan ediyor olabilirsiniz. O halde lütfen iyi okuyunuz…

E-devlet sistemleri üzerinde yapılan tüm çalışmalara ait “log” olarak tabir edilen işlem kayıtlarının tamamı Türk gençliğinin yetkin ve yeterliliği sayesinde güvenle yedeklenmektedir. Ayrıca e-devlet sistemleri üzerinden gerçekleşen tüm işlemler kayıt altındadır. Gerek iç güvenlik gerekse dış güvenlikten sorumlu olan kurumların siber istihbarat birimleri gerektiğinde bu verileri eşleştirmek için bir araya gelerek data migrasyon olarak bilinen çalışmayı da yaparlar.

Tabi gelişen teknolojiler ve dijitalleşmeyle beraber gelen yenilikler sayesinde birçok veri eşleştirmesi de büyük bir hızla ve otomatik olarak yapılabiliyor.

Her ne kadar paralel bilişimcilerin cirit attığı kurumlarda veriye dayalı güvenlik zafiyetleri nedeniyle mağduriyetler yaşanmış olsa da Türk istihbaratının başbuğu olarak nam salan başkanının da kimseye biat etmeyen siber güvenlikçileri 7/24 esasıyla hiç gocunmadan çalışmaya devam ediyor ki ne pahasına olursa olsun çalınan sorulardan usulsüz iletişime kadar birçok suç hızlıca kamuoyuna servis ediliyor.

Paralel bilişimcilerin gerek devlet başkanını manipüle etme gayretindeki cümlelerle prompterlarda bile biz varız demeleri gerek üniversite sorularında bir takım tarikat ve cemaatlerin yanı sıra LGBT başta olmak üzere birçok gruba üniversite sorularından mesaj vermeleri ve KPSS de çalınan sorular gibi mağduriyetlerden devşirilmeye çalışılan güç gösterme çabaları da sanırım hepimizin malumu.

Ve tüm bunları deşifre eden isimsiz kahramanlar da pek azımızın malumu olarak siber vatan savunmasına devam ediyorlar.

Evet hem terör örgütlerinin kriptoları hem de yasadışı olarak vatandaşlık alanlar e-devletten isim değişikliğine başvurabilirler. Yukarıda arz ettiğim üzere istihbaratın başbuğu varsa siber istihbaratın da tıpkı uç beyliğine benzeyen bir yapıyla “uç nokta” koruyucuları da var. Yani terör örgütleri için uygulanan “…..metre” uygulamalarının bütünleşik haline “siber metre” de diyebileceğimiz nice farklı önlem kadim Türk devleti tarafından geliştirilerek kullanılmaya devam etmektedir.

Sadece güncel olarak isim değişikliği yapanlar değil! Etki-yetki dahilinde işlenen suçlara göz yumarak haksız kazanımlardan fayda sağlayan ve isim değişikliğine gerek duymayanların dahi güvendiği dağlara kar yağdığı iyi biliniyor.

Yeni dönemde paralel devletçilerin bir daha asla var olamayacağı bazı teknolojik uygulamalardan bahsederek yazıma son vereyim.

Özellikle son dönemde kriz yönetimi konusunda yeteri kadar eğitimi olmayan memurların vatandaşlara uyguladığı orantısız güç ve söylemlerin önüne geçmek adına bir çok bölgede pilot uygulaması bulunan “yaka kamerası” çözümü artık anlık olarak alınan kayıtların yine anlık olarak erişilebilmesi sayesinde yeni bir boyut kazanıyor. Bu sayede memura şiddet uygulayan da, şiddet uygulamadığı halde haksız yere şiddete maruz kalan da isimsiz siber yargıçların huzurunda hesap verecek. Ya da ödül olarak hak ettiği takdiri alacak.

Yaka kamerası uygulaması emniyet, belediye, eğitim ve sağlık gibi birçok alanda kullanılacak. Güzel haber ise gençlere. Bu sitemlerin yapay zeka ile birlikte etik kurallar ve kanunlara uygun geliştirmesi için çok ciddi bir istihdam alanı olacak. Elbette bu alandaki boşlukta bilgiyle bezenen gençler tarafından doldurulacak. Neticede zeka gerektiren işler için torpil işe yaramıyor değil mi?

Kendilerine göre milat belirleyip suç örgütüne dahil olup olmamayı öncesi sonrası yapan zihniyetlerin elde ettiği tüm haksız gelir ve kazanımları dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar, hangi gizli odaklarla kamufle edilmiş olsa bile her şey kayıt altında ve dijital olarak manipüle edilmesi mümkün değil. Kısacası dijital ayak ve parmak izlerinin nerelere vardığını bilmek bile istemezler.

Kamu personellerinin iş sürelerinde kişisel telefon kullanımının önüne geçilmesi, vatandaşa ait TC kimlik numaralarının sorgulatıldığı an kim tarafından, hangi saatte ve ne amaçla sorgulatıldığı gibi birçok detayın incelenmesinin yanı sıra TC numarası sorgulatılan kişiye de bilgi verilmesi gibi yenilikler de yine memurların insana dayalı hata ve kusurlarının önüne geçmek adına sıkça kullanılacak yeniliklerden biri.

Yani artık kamuda tanıdığım var diyerek izinsiz işlem yapmak da pek mümkün olmayacak.

Ayrıca, oyun sunucuları üzerinden veya güvenli olduğu düşünülen tüm dijital mesajlaşma ve konuşma türlerinde gezinen hem insan hem de insansı siber devriyelerimizin sayısında büyük artış olacak. Bu sistemler o kadar siber güvenilir ki, suçu işleyen öz kardeşi olan bir siber yargıç asla kime ceza verdiğini bilemez ve sadece anonim olan konuya göre işini yapar. Performans değerlendirmesi düşük olan ne bir siber yargıç ne de memur olmak pek mümkün görünmüyor. Üstelik denetçisi olan karmaşık algoritmalar sayesinde hiçbir kamu çalışanı bırakın  usulsüz işlem yapmayı yanlışlıkla hatalı imza bile atamaz.

Mesela hak edene hak ettiği cezaların yazılacağı bir döneme gireceğimizi de belirtmekte fayda var. Bir kaç örnek vermek gerekirse; egzosundan zararlı duman atan araçtan tutun, telefonla konuşarak araç kullanan şoföre, görev yazısı uyarınca bulunması gerektiği bölgede  bulunmayıp farklı bölgede gezinen çalışandan, binasında mevzuata uygun önlemler almayan apartman yöneticisine kadar herkes bu cezalardan nasibini alacağı bir dönemden bahsediyoruz. Üstelik tüm bunlar duman, gaz sensörleri başta olmak üzere kamuya ait olan yolda, sokakta ve hatta araçlarda bulunan tüm kameralardan alınan verilerin işlendiği yapay zeka algoritmalarıyla şüpheye yer vermeden bir anda cezaya dönüşecek. Bacasız fabrika olarak kabul görmüş olan ceza sistemi yeni dönemde gerçekten hak edene hak ettiği cezayı veren gerçek bir bacasız fabrikaya dönüşecek.

Son olarak apartman ve site yönetimlerinde kullanılan araç/plaka tanıma sistemleri İçişleri bakanlığı ile entegre olarak tıpkı otellerde kullanımı zorunlu olan Kimlik Bildirim Sistemi gibi görüntü işleme teknolojisi ile otomatik olarak çalışarak, sistemde aranan şahıs veya araçların tespiti için kullanılabilecek. Ayrıca yine apartman ve sitelerde kullanılan web tabanlı yazılımların yanı sıra, vale hizmetleri başta olmak üzere kişisel veri barındıran tüm teknoloji geliştiricileri de kamu güvenliği adına oluşturulan yapay zeka destekli teknolojilerle entegre olmaya başladı bile. Bu durum ihtiyaçtan öte çağımızın ihtiyaç duyduğu kaçınılmaz bir zorunluluktur. Emin olun hiç kimse mahallesinde tanımsız bir araç bile görmek istemez.

Mevcutta CİMER üzerinden yapılabilen bildirimlere vatandaş çok ciddi önem veriyor ve bilgi sızıntıları nedeniyle de bazen sorunlar yaşanabiliyor. Özellikle de şikayete konu olan taşra teşkilatının CİMER sorumlusu şikayete konu olan yetkiliye zarar gelmesin diye işgüzarlık yapabiliyor. Bu tip sorunların artması nedeniyle “işte burada sorun var” gibi bir uygulama ile vatandaşa suç üstü yapabilme imkanını yüksek güvenlikli ve gizliliğe aşırı önem verileceğini söyleyebiliriz. Tıpkı, KADES’in elde ettiği başarı gibi toplumun tüm kesimlerine ait mağduriyetlerin önüne geçilmesi pek de uzak görünmüyor.

Bu çalışmalardan bihaber olanları bilemem ama haberdar olanların, az bile bilgi verdiğim için beni eleştireceklerinden eminim.

Bir hışımla akıl verenlerin ipiyle kuyuya inip siyasi partiler arasında “ilk metaverse çalışması” yapmak için yarışanlar adeta kuşlara bakarlarken siyasetten bağımsız, aklı hür, vicdanı hür gençlik de gerçek manada işlevselliği bulunan teknolojilere odaklanmak isteyecek. Bu odak noktası da eğlence panayırı olan teknolojik festivallerde değil, Türk gençliğinin biat nedir bilmeyen, kimsenin peşinden gitmez ve atasının izinden giden çalışmalarda ön plana çıkmaktadır.

Evet çok fazla hak mahrumiyeti ve mağduriyetler yaşandı. Gerçekten de zamanın ve yitip giden canların telafisi de yok. Ancak, Gazi Ata’nın gençliğe hitabede bahsettiği korkak, hain, iki yüzlü, aşağılık insan modellerinin deşifre olması ve bir daha gün güzüne çıkamamaları için binlerce yıllık devlet geleneği olan Türk devleti kozmik odada gezindiğini sananları elbette imha edecekti. Günümüzde bu imha bazen fiziksel bazen de dijital teknikleri içerebilir.

Bu nedenle “Güç Bende Artık” diye He-Man cilik oynayanlar bırakın oynayabildikleri kadar oynasınlar.

 

https://cbddo.gov.tr/SharedFolderServer/Genel/File/TR-UlusalYZStratejisi2021-2025.pdf

https://cbddo.gov.tr/uyzs

https://www.ktb.gov.tr/TR-96304/ataturk39un-genclige-hitabesi.html

https://www.egm.gov.tr/bilgiteknolojilerivehaberlesme/kimlikbildirimsistemi

Devamını Oku
Bilgi GüvenliğiCyber SecurityDijital DönüşümMetaverseÖte EvrenSiber istihbaratYapay Zeka

Sığınmacı Geçici, Verisi Kalıcı

cyberpunk-2077-afterlife

Son yazdığım yazıyı okuyan bazı büyüklerimizin beni yapay zekayı iktidar kılmak için çabalayan küreselcilerin sözcüsü olmakla itham etmeleri sonrası üzülmedim dersem pek gerçekçi olmaz. Onlara laf yetiştirmek ve memleketimizin geldiği içler acısı durumun müsebbibi olmakla veya müsebbibi olanlara boyun eğdiklerini dile getirip suçlamak yerine “kalemine, zekana, ilmine kuvvet” diyenlerin dualarına layık olmaya çalışmak en iyisi diyerek klavyemin başına geçtim.

Bugün sizlere özellikle sayısından daha çok her geçen gün artan etkileri ve neredeyse ülkemizde azınlık durumuna düşen Türk milletinin sabrını zorlayan yabancılar, kaçaklar, para karşılığı vatandaşlık alanlar veya geçici sığınmacıların aslında nasıl bir siber güvenlik kıskacı altında olduklarından bihaber olduklarını anlatmaya çalışacağım.

Her şeyden evvel insanca yaşayan her kim varsa selam olsun ve Arap’ın kültürünü din diye itelemeye çalışan, Araplar için aslında hiç var olmayan akademik çalışmaların varlığını iddia ederken aslında kendi iç dünyasındaki arzularını bir milletin sinir uçlarıyla oynamak için kullanan devletten maaş alanlara ne üzülüyor ne de acıyorum diyebilirim. Çünkü onlar vazifelerini yaparak fitne ve fesat peşindeler. Bizler de ilmin kapısında öyle ya da böyle nöbete devam ediyoruz.

Olağanüstü bir durumda milleti sokağa çağırarak sorunları gidermek sanırım düşünülmesi gereken en son fikir olmalı. Hatta en basit bir sokak kavgasına bile kim müdahil olmak ister? Kanunen bir kavgaya karışmak ne gibi sorun ya da sorumluluk üstlenilmesini gerektirir? Yaralanmalı bir kazaya kaç kez müdahil olabildiniz mesela? Ya da Hiçbir ilkyardım bilginiz yoksa bir kazazedeye veya yaralıya müdahale etmek sizce mantıklı mı? Bu tip sorulara devlet mekanizması çok evvelden çözümler üretmiş olacak ki, görüldüğü üzere ülkemizde dünyaya örnek olan kamu kurum ve kuruluşları ile onurlu, haysiyetli ve şerefli kurum mensupları ile emniyet, sağlık, eğitim, istihbarat gibi daha birçok başlıkta tüm sorunlara rağmen dimdik ayaktayız.

Elbette her kurum ve kuruluşta olduğu gibi çürük elmalar çürüklüklerinin hakkını veren haysiyetsiz ve şerefsiz halleriyle biz buradayız diyorlar. Hatta belki de son zamanların en fazla çürük elma hasadı çağımızda bir hastalık gibi etrafımızda dolanıyor. Ancak tüm bu çürüklere rağmen güvenlik, sağlık ve eğitim gibi başlıklarda zerre tereddüt etmeden canını ortaya koyan yiğitlerin başarılarını da hepimiz gayet iyi biliyoruz.

Özellikle MİT destekli dış operasyonların başarısının sırrı teknolojik birikimde saklı. Aynı başarıyı ülkemizde eğitimden, sağlığa kadar özellikle çocuklara dokunabilen her alanda görmeyi herkes ister ama maalesef siyasal iklim uzun yıllardır teknolojinin adını sayıklamaktan öteye geçilmesine müsaade etmiyor. Ancak siyasilerin güç devşirmek için bulaşamadıkları, bulaştıklarında cin çarpmışa döndükleri tek alan Teknoloji destekli istihbarat diyebiliriz. Çünkü günümüzde birçok siyasetçinin teknolojinin nimetlerinden en fazla iyi bir kullanıcı düzeyinde faydalanabildiklerini gözler önüne seriyor. Daha da kötüsü birinin desteği olmadan teknoloji kullanamıyorlar. Bu durum da daha yolda bir başına yürüyemeyenlerin 100 metre koşusunda olimpiyatlarda ülkeyi temsil etmesine eş değer saçmalıktır. Kısacası siyasi aktörlerin etki-yetki dahilinde sahip olduklarını sandıkları teknolojik parametrelerin tamamı onlar için büyük olsa da teknolojiyi geliştirebilenler için minicik bir adım bile sayılmaz. Bana inanmayan BTK’nın siyaseten almaya çalıştığı yetkilere rağmen ülkede yaşanan siber saldırı türlerinin hangilerine ne derece müdahil olabildiklerine baksın derim. Hatta TİB’in kaçaklarıyla, günümüzde varlığını kripto olarak sürdüren sürüngenlerin yüzüne bakmak bile olup biteni anlamak için yeterli olabilir.

Tabi teknolojik bilgi birikiminin sırrı da hakikatle sır saklamayı bilenlerin becerisiyle mümkün. Yani iddia edildiği gibi yapay zeka her şeyi yönetecek, insanlar köle edilecek gibi bir durum yok. Ama insanların zekâları yapay hale getirilip hiçbir teknolojik ekipman kullanılmadan her şeyin ve birçoklarının yönetildiği de inkar edilemeyen bir gerçek. Şayet bu son cümle doğru olmasaydı sümüklü zibidilerle fotoğrafı olanlara bırakın mevki makam verilmesini bilakis tek kişilik hücrede sümüklünün fotoğrafı ile baş başa bir hayat temin edilebilirdi.

Evet asıl konumuz olan siyasilerin desteği ile kanunlara aykırı bir şekilde ve ülkemizde adeta sessiz istilaya dönüşen yabancıların olası bir karışıklıkta nasıl tespit edilip ne gibi aksiyonlar alınabilir diye soralım.

Vatandaşların sürekli altını çizdiği “whatsapp gruplarıyla çok çabuk organize olarak kalabalıklaşabiliyorlar” şikâyeti sanırım herkesin malumu. Bizim bakkala bile mahalledeki yerli ve yabancı oranını sorduğumda “yarı yarıya” yanıtı almak pek şaşırtıcı gelmiyor. “İyi de kardeşim bu memleketin polisi var, savcısı var olur da olağanüstü bir durum olursa gereği yapılır. Sana ne?” diyen varsa hemen yanıt verip devam edeyim. -ulan omurgasız namussuz? Sen 15 Temmuz’un yıldönümünde tatil yapasın diye şehit olmadı benim polisim, askerim ve vatandaşım. Sen Arapların sessiz istilasına kapı aralayasın, ülkedeki gençlerin umutlarını silip atasın, kendi çevrene usulsüz ve liyakatsiz atamalar yapasın diye şehit olmadı Ömer Halisdemir. Hem “sıkıştım, yetişin devlet elden gidiyor, inin sokağa” denildiğinde Türk milletinden destek isterken emniyet güçlerine destek verilirken “sana ne” demediniz de şimdi mi diyeceksiniz? Ne derseniz deyin “Canınız Cehenneme” diyerek aslında devletin ilgili ve sorumlu organlarının özellikle yabancıların kolaylıkla uçtan uca şifreleme teknolojili mesajlaşma uygulamaları ile gerektiğinde bir araya gelebildiklerinden bihaber olmadığını herkes gayet iyi biliyor.

Ancak mesajlaşmaların içeriği anlık olarak takip ediliyor mu? Siyasi iklimin birçok suça göz yumduğu ya da suç saymadığı hatta inancımız bir dediği yabancılara kol kanat gerdiği bir ortamda ilgili kurumlar bu denetimleri yeteri kadar iyi yapabilir mi? Gibi daha nice deli soru akıllarda olabilir. Ancak burada da devreye insana dayalı hata ve kusurları tespit edip önleyebilen Yapay Zeka destekli teknolojiler giriyor.

Öncelikle uçtan uca şifreleme ile hiç kimsenin okuyamaz ya da erişemez dediği whatsapp her ne kadar “biz verilerinizi saklamıyoruz” dese bile o mesajlaşmalardaki görseller, videolar, sesler ve yazışma metinleri bile whatsapp tarafından saklanıyor. Buna da NSA destekli PRISM projesinin bir parçası olduğu için devlet destek veriyor. Tamam tüm bunlar da akademik çalışmalarda olsa bile inkar ediliyor biliyoruz. O halde sevgili okuyucu lütfen önce bir yakınına mesaj at whatsapp den. Kısa bir süre sonra da o mesajı hem kendinden hem de karşı taraftan sil. Şimdide bilgisayar üzerinden “whatsapp webi” aç. Bak bakalım o sildiğin mesaj ilk defa web üzerinden eriştiğin mesajların arasında var mı? Bu sayede verilerin sunucularda saklı kalıp kalmadığını anlayabiirsiniz.

Bir de İsrail merkezli bir şirket olan NSO’nun Pegasus ismiyle bilinen whatsapp gibi uçtan uca mesajlaşmaları okuyabilen programı var. Bu programın müşterileri arasında devletlerin olduğu da biliniyor. Ayrıca pek kimsenin bilmediği İspanyalı bir firmanın da mesajlaşmaları okuyabilmenin ötesinde özellikleri bulunan bir program daha var. Aslında böyle iddialı programlar çok ama önemli olan boyutu değil, işlevi!  Ömür Çelikdönmez’in yazılarında “istihbaratın başbuğu” olarak nitelendirdiği MİT’in görünen yüzü başkanın, Türk istihbaratında sinyal istihbaratına verdiği önem gereği siber güvenlik için yaptığı insan ve teknoloji yatırımı hepimizin malumuyken ve özellikle MİT destekli nokta atışlı yurt dışı operasyonlarda teknolojinin bağımsızlığı sorgulanamazken acaba yurt içinde de MİT’in teknolojik kabiliyeti kullanılıyor mudur? Benzer bir yeteneğe sahip olmak isteyen kurumlar var mıdır? Gibi sorular da merak konusu. FETÖ/PDY ve PKK/KCK özelinde gizli haberleşme yöntemlerinin deşifresine MİT’in faaliyet raporunda yer verildiğini belirtmekte fayda var. Bu gizli haberleşme özel olarak geliştirilen ByLock benzeri uygulamalar olabildiği gibi herhangi bir oyun sunucusu veya whatsapp ile türevleri de olabilir.

Zaten iç güvenlik başlığında MİT’in Emniyet ve Jandarma birimleriyle koordineli çalıştığı ve birçok başarıya ulaştığı sır değil. Ancak özellikle FETÖ gibi yapıların da tüm bu birimlerin içerisinden temizlenme gayreti de halen devam ediyor. Bu nedenle olası bir karışıklıkta kripto unsurların 15 Temmuz benzeri bir ortama sebep olarak özellikle Suriyeli geçici misafirlerin kullanılabilir aparat halinde bekletilmesi söz konusu olabilir mi?

 

Netice itibariyle ister yerli ister yabancı olsun sinyal istihbaratı önleyici hizmetler kapsamında devletin haysiyetli ve şerefli kadrolarınca yapay zekâ destekli olarak suçları tespit ve gerektiğinde uygulamaya geçmek adına kullanılıyor.

Bu durumu da en iyi bilenler yine o geçici misafirler. Yani Türk devletinin işi gücü yok da bizi mi takip ediyorlar diyenlerin aslında aldıkları nefesin sayısını bilen bir devletin geçici misafirleri olduklarını iyi biliyorlar. Bilmeyen ahmaklar da sosyal medya hesaplarından yaptıkları suç içerikli paylaşımlar sonrası siber devriyelere tosladıklarında gerçeği kavramış oluyorlar.

Evet belki de dünyaca ünlü mesajlaşma uygulamaları ve sosyal mecraların insanları takip ettiği veya istihbarat amaçlı izledikleri tamamen bir hayal, masal ve sıradan bir film senaryosu diyebilirsiniz. Ya da şah damarından daha yakın olan hakikatin varlığını da inkâr ederek aslında şah damarına yerleştirdiğiniz bir çiple kullarını anlık izleyen bir tanrı olduğunuzu da sanabilirsiniz. Bence kimse ne kendini dev aynasında görsün ne de cüce sanmasın. Kadim Türk devleti yeri geldiğinde kendi evlatlarını test ortamı gibi kullanır gözünün yaşına bakmaz ama vazifesini eksiksiz yükler, yeri gelir bir öpücükle tüm dünyayı takip eden yapay zekayı lehine işletir. Emin olun kendini devletin kozmik odasına girdiğini zannedip tüm verileri elde ettiğini sananların hatta veri akışında onay memuru olduğunu sananların binlerce yıllık kadim Türk devletinin bugünkü yapay zekâ destekli istihbaratı ile var olmadığını gayet iyi biliyorlar.

Tabi bir de yakın zaman önce “Yüzyılın istihbarat darbesi” başlığıyla New York Times’da 80 sayfanın üzerinde bir makale yayınlanmıştı. Bilişim ve siber diplomatların eksikliği nedeniyle pek dikkate alınmayan ama Türkiye’nin de etkilenen ülkeler arasında yer aldığı skandal belki bugün önemli olarak algılanmadı ama bu skandala sebebiyet vererek isimleriyle ayan beyan ortada duran özel sektör ve kamu görevlilerinin de hiç ummadıkları anlarda cezalandırıldıklarını ve dijital ya da analog ihanete sebep olan kim olursa olsun er ya da geç hesap verdiklerini bilenlerin, birçok şüpheli işlem türünü derin derin öğrenen yapay zeka destekli istihbarat teknolojisi ile gurur duymaması pek mümkün görünmüyor.

Son olarak dijital ayak izinize dikkat etmenizi öneririm. Bu ayak izleri tamamen dijital platformlarda yapılan paylaşımlarından oluşmakta. Ses, fotoğraf ve sizi anlatan daha nice şey. Tüm bunlar yakın gelecekte hayata geçirilmesi planlanan dijital ahiret gibi projelerin adeta besin kaynağı. Üstelik, insan bedeninin gübre haline getirilip bir ağaç ya da bitki üzerinden canlı yayınla tıpkı bir chat botla sohbet eder gibi ölmüş sevdiklerinizle bir araya gelinebilmesi mümkün görünüyor. En azından yapay zekanın dijital ayak izlerini takip edip ses ve görüntü verisini işleyip karşımıza şu an hayatta olmayan birini çıkarması artık hayal değil.

 

 

 

https://www.aa.com.tr/tr/dunya/cia-ve-bnd-paravan-sirket-uzerinden-sattiklari-cihazlarla-120den-fazla-ulkeyi-dinlemis/1731302

https://www.trthaber.com/haber/gundem/mit-nokta-operasyonlarla-terorun-kaynagina-darbe-vurdu-697206.html

https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/btk-ile-btk-bunyesine-alinan-tibde-calisan-49-kisi-hakkinda-gozalti-karari/667153

In a First, Microsoft Patents AI Chatbot that Imitates Dead People

https://www.mit.gov.tr/MitFaaliyetRaporu/4/index.html

Devamını Oku
Cyber SecuritySiber istihbaratYapay Zeka

Yapay zeka destekli hükümet ve mimarları

yapay zeka desteklikamu yonetimi

Öncelikle yapay zeka destekli bir hükümet ve kamu yönetim modelleri üzerine 7’den 77’ye herkesin kolaylıkla anlayabileceği bir üslupla kısa bir hikaye anlatayım…

Bir gün ülkenin Cumhurbaşkanı rüyasında tebdil-i kıyafet ile Kadıköy-Eminönü iskelesinin önünde görür kendini. Etrafında ne bir koruma ne de tanıdık bir yüz de yoktur. Yüzündeki maske ve spor giyimi sayesinde sıradan vatandaşlar arasında dikkat çekmemenin rahatlığı da pek bir hoşuna gitmiştir.

Yanından genç bir çiftin “ -koşun koşun haydi “ dediğini duyar fakat kendisine seslenildiğinden emin olamaz. Kızın keskin bakışlarına eşlik eden el hareketleri ile kendisine “gelin haydi” demesini fark etse de nutku tutulmuş gibi kala kalan başkanın imdadına çiftin delikanlısı yetişir. “Efendim haydi acele ediniz zaten çok az uyuyorsunuz ve rüyada yakaladığımız fırsatı iyi değerlendirelim” der ve koluna girdiği başkanla beraber hızlıca iskeleden içeri adım atarlar. Bu sırada genç kız İstanbul kartını doldurmak üzere otomata para yüklemektedir.

Delikanlı başkanın eline tablet, gözlük  ve bir de kulaklık vererek “başkanım birazdan tanık olacaklarınızı derin öğrenme metodu ile uyandıktan sonrada işleyebilmeniz daha doğrusu unutmamak üzere tekrar izleyebilmeniz için bu aparatları aktif edeceğiz. Ama öncesinde lütfen ne olursa olsun bugün burada bizimleyken sade bir vatandaştan öte, bir izleyici gibi hiçbir şeye karışmadan lütfen olanı biteni takip edin. Uyandığınızda zaten bu rüyayı simüle eden teknolojimizin mimarından detayları öğreneceksiniz.

Makama direkt başkanlık seviyesinde bağlı olan kurumdan olduğumuzu da artık unutunuz, yani hiç aklınızı meşgul etmeyiniz ve bizi 10 metreden fazla yaklaşmadan takip ediniz. İyi seyirler” diyerek tüm aparatları aktif edip bir anda otomatta işlem yapan kızdan ısrarla para isteyen zorba gençlerin yanına doğru koşar delikanlı.

-hey hey çekilin bakayım eşimin yanından. Ne hakla para istiyorsunuz. “ Diyerek zorba genci omuzundan iter.

Genç zorbanın teki araya girer diğeri de

-açım aç.

-banane açsan. Hem genç adamsın git çalış ne dileniyorsun. Hatta bırak dilenmeyi güpegündüz zorbalık yapıyorsun. Sizi şikayet edeceğim.

-Şikayet et ulan! Hem bize burada memurlar da izin veriyor. Beni ittin sen. Buradaki polisler de tanıdık. Bak şimdi neler olacak. Derken eşi rolündeki genç kız delikanlıyı vapura biniş bölümündeki turnikelere kadar götürür.

Delikanlı önce turnikedeki güvenlik görevlisine şikayet eder ancak nafile. Güvenlik görevlisi zorba gencin tehdit içerikli sözleri ve el hareketlerine tanıklık ederek “ üzgünüm ama bizim yetkimiz dahilinde değil” der.

Genç delikanlı telefonu eline götürürken “ -e tabi burada Cumhurbaşkanı veya bir yakını böyle bir duruma maruz kalsaydı yine yetkim yok dermiydin acaba” diyerek güvenlik görevlisine de bozuk atar.

Bunun üzerine 112’yi arayan delikanlı turnikeden geçerken, “olay nedir?” Diye soran operatöre durumu anlatır. Operatör de il, ilçe ve konu hakkında bilgi alarak “lütfen hattan ayrılmayın sizi emniyete aktarıyorum der.

Tüm bu olup biteni izlemenin ötesinde iliklerine kadar yaşayan Başkan turnikelerden geçemez. Çünkü yanında İstanbul kartı yoktur. “Hay Allah. Takip et dediler ama nasıl?” Derken küçük bir çocuk “amca kartınızı düşürdünüz der ve bir çırpıda başkanın eline kartı tutuşturup oradan uzaklaşır.

Başkan 10 metreden fazla yaklaşmayacak şekilde vapurda çiftlerin arkasında bir koltuğa oturur.

Telefonun ucundaki yeni ses “Evet beyfendi olay nedir?”  Olayı tekrar anlatan genç emniyet yetkilisinin eşkali nedir? Ne renk giyimliler gibi sorularına büyük bir özenle yanıt veren delikanlının nokta atış tarifine içinden bir “helal olsun ne hafıza varmış “diyerek tanıklık ediyordu başkan. Delikanlının telefon kapanmadan önceki son cümlesine sinirlendiği ve görev aşkıyla o zorbaları yakalanacağını düşünmekten başka bir histe uyanmıyordu. “Memur bey, zorbalar memurların bu zorbalığa izin verdiklerini söylediler. Ayrıca biz iskeleden ayrıldık. Biz vatandaşlık vazifemizi yaptık, lütfen siz de görevinizi yapınız”

Daha 5 dakika geçmeden delikanlının telefonu çaldı ve telefonun diğer ucundaki polis memurunun sorusu “evet beyefendi olay nedir?”

Yine büyük bir özen ve sabırla olayı anlatır delikanlı. Sonra ne mi olur? Ya polisler bu zorbaları yakalar ve işlem yapmak üzere karakola götürerek kamu davası İçin kamera kaydı ve tanık ifadelerini derler Ya da bu çift -seni bulup şişleyeceğim diyen zorbalara dönüşte yakalanıp şişlenir…

Vapur henüz Haydarpaşa garının hizasındayken “bak işte aslında yapay zeka destekli kamu yönetim sistemleri olsaydı olayı tek seferde anlattığımda tüm ilgili birimlere eşkal bilgisi, lokasyon ve hatta kamera kayıt verileri bile yetkililere iletilmiş olurdu.

Öyle tabi ama Kaç kişi bu kadar uğraşır? Risk alır? Hatta vakit harcar ki? Üstelik bu en basit suçlardan. Ya kamu personelleri ile iş tutup sümenaltı edilmeye çalışılan suçlara ne demeli?

Genç kız dayanamaz sorar; yurt dışına gitmeyi düşünüyor musun? Ülke düzelir mi? Umudun var mı?

Ya elbette gezmek için gitmek isterim ama temelli değil. Hem bakma günümüzde olup bitenlere. Evet karamsarlık hat safhada ama pes etmek yok. Göreceksin bak yapay zeka destekli hükümet ve kamu yönetim sistemleri devreye alınacak. Şöyle düşün, bu kadar suç işletmeseydi yapay zekayı besleyecek şüpheli işlemler varsayımlardan mı türetilip veri seti olacaktı?

“İnan bazen hayalperest olduğunu düşünüyorum ama bir yanım da neden olmasın diyor” der genç kız.

Az önce yaşanan olayda bile ne kadar tekrar oldu. İşte akıllı sistemler iş bilen yapay zekalar tarafından kurgulanırsa mükerrer işlerle zaman kaybı yaşanmadığı gibi suç işleme oranı doğal olarak düşecektir. Hatta işlenen suçların tekrarı sadece caydırıcılıktan dolayı engellenmiş olmayacak bilakis sosyoloji ve psikoloji uzmanı yapay zekaların ürettiği alanlarda suça bulaşan bireyler tıpkı geri dönüşen plastikler misali insanları da dönüştürebilecek.

-iyi ama nasıl?

-düşünsene az önce yaşanan konuşmalar, sonrasında polisin sert müdahale ile itham edilememesi için yaka kamerasından kayıt alınması veya iski de çalışan bir personelden başkanlıkta çalışan üstdüzey bir bürokratın mesai saatlerindeki tüm hareketleri ile hatta milletvekillerinin bile yapay zeka denetimi altında bulunacak yatırımlar mı muasır medeniyet seviyesinin göstergesi olur? Yoksa devletten çoklu maaş alan bürokratların onay verdiği uzun yıllar ödemeli geçiş garantili otoyol ve köprüler mi?

-İşte cumhurbaşkanına çok üzülüyorum

-aaa sende abarttın. Kim oluyorsun da koskoca cumhurbaşkanına üzülüyorsun ki! İyice saçmalamaya başladın.

-yav kızım bırak tribünlere oynamayı. Görmüyor musun? Olan biteni bilmiyor musun? Zaten bildiğin için ve önleyebilmek adına bu göreve talip oldun. Evet sende yılların tecrübesi ve yürek var bende de azıcık zeka var. Şimdi işimize odaklanalım da rüya bitmeden alnımızın akıyla çıkalım buradan.

-aslında haklısın. Düşünsene onca yetkin olacak ve kişisel verilerin şantaj aracı olması nedeniyle veya bizim bilmediğimiz durumlar yüzünden hadi bizlerin etkilenmesini geçtim bizden sonraki nesillere yazık.

-işte hep diyorum şurada vapurdaki çaycıdan fırça yiyen çocuğun iyi yetiştirilmesi için illa Cumhurbaşkanının yakını mı olması lazım? İyi iş yaptıysa saygı duyar teşekkür edilir. Kötü ve zararlı işler yapıp masumların ölümüne sebep olursa da lanetlenir ve cezalandırılır. Tanrı değil yani. Evet biliyorum sende içten içe Araplara hayranlık duyuyorsun ama unutmaki Arapların puta taptığı dönemde biz Türkler hep yaradanı bilmişiz. Neyse hadi yaklaştık artık yavaştan kalkalım.

Vapur Eminönü iskelesine yanaşır ve Başkan da genç çiftin peşinden gitmeye devam eder.

Tarihi Eminönü kahvecisinde oturan çiftin yine gerisinde oturan Başkan bir yandan genç çiftin hoşsohbetine tanıklık eder bir yandan da şekersiz kahvesini yudumlayıp etrafta koşuşturan insanlara göz süzer.

Aparatlardaki ses ve görüntüler kesilince genç çiftin yerinde olmadığını fark eden Başkan panikleyerek kalkmak ister. Bu esnada genç kız başkanın omzuna elini atarak -başkanım müsaadeniz olursa biz de sizinle bir kahve içmek isteriz.

-Elbette gençler tabi. Ne kadar çok şey gösterdiniz bana. Rüya müya derken gerçekten keyif aldım ve uyanmak istemiyorum. Diyen başkanın keyfine diyecek yok.

Delikanlı söze girerek;

-başkanım bizim fazla vaktimiz kalmadı. Sizin için bu rüya ne zaman son bulur bilemeyiz ama bizim pek vaktimiz kalmadı. Malum, bizler kimsenin adamı olmayan sadece makama hizmete yeminli isimsizler köyünün gençleriyiz. Kurum tarafından önce satın alınıp kullanılan daha sonra tersine mühendislikle tamamen bize has olup deşifresi mümkün olmayan bir teknoloji ile burada bulunuyoruz. Tüm dünya bu teknolojinin peşinde dersek yeridir. Belki karmaşık gelecek ama linux çekirdeğinden çekinen devletler ile bu çekirdekle koskoca teknoloji devletlerini ürkütenler bile üstünlüğümüzü kabul edip bize hizmet ediyorlar.

Lütfen makama yakışan hafıza ile uyanarak bizleri unutup asıl konuya odaklanın ve unutmayın;“vazifeyi ihmale sürükleyen merhamet vatana ihanettir “

Gençler toz olup giderken çalışma masasında kahvenin telvesine bakarak uyanır başkan.

Evet  yapay zeka destekli hükümet ve kamu yönetim modellerinin hikayesi bu kadar.

Şimdi şu soruyu sormak lazım gelir; Bir takım tarikat ve cemaatlerin arka bahçesi olduğu milli güvelik kurulu ve dahi birçok devlet yetkilisi tarafından belirtilen TİB ve Günümüzde TİB’den çok daha fazla teknik aparata sahip olduğu bilinen BTK’da dahi olmayan teknik beceri, özgün geliştirme kabiliyeti ile isimlerinin ön planda olma derdi olmayan yetkin eleman sıkıntısı çekmeyen, en önemlisi tüm özel ve kamu sektörünün inciğini cıncığını hatta tam ifade etmek gerekirse gözünün retinasından suçlunun gizli kasalarına ait bilgileri ve aldığı nefes sayısına  kadar erişim yeteneği bulunan MİT yapay zeka destekli hükümet ve kamu yönetim sistemlerinin mimarı olup herkese şeffaflık neymiş gösterme hazırlığı içerisinde olmasın?

Bu soruyu gündeme getiren ben değilim aslında. Ömür Çelikdönmez’in son yazılarında sıklıkla vurguladığı Türk istihbaratının bağımsız teknolojik yetkinliği bu soruların sorulmasını haklı kılıyor.

Umarım insana dayalı hata ve kusurları önleyebilen yegane çözümün iyi kurgulanmış bir yapay zeka olabileceğini sizler de kabullenmek istersiniz. Öyle ya, kimi överseniz övün kime başbuğ veya kime gerçek lider dersek diyelim her koyunun kendi bacağından asılması ve yapılan tercihlerin sonunda “tüh yanıldık, aldatıldık, kandırıldık” gibi söylemlerin nesilleri etkileyen sonuçlara sebep olduğunu tecrübe etmeyen kalmadı.

Ayrıca yapay zekanın denetimini elinde tutan birileri olmasaydı emin olun evlerimizdeki su, doğalgaz ve elektrik sayaçları uzaktan okunup fatura edilir, 5G yerine 4,5G diye bir kavram olmaz ve çoktan 6G bile ülkemizde kullanım onayı alırdır. Evet Yapay Zekanın avukatlık başta olmak üzere birçok kişinin mesleğini elinden alacağı da bilinen bir gerçek ama geliştiren, düşünen ve hakkıyla kazanç elde etmeyi bilen biriysen korkma çünkü Yapay Zekanın da insana ihtiyacı var.

Hikayenin teması olan iskelede yaşanan olayları hastanede sağlıkçılara yaşatılan zorbalıklar, yargıda kamu vicdanını imha eden kararlar, trafikte karşılaşılan magandalıklar ve iş bilmezlerin kötü kararlar ile ülkemizin itibarını zedeleyen yaklaşımlara uyarlayıp bir bütün olarak düşündüğümüzde, siyasallaşmamış gerçek İslam etiğine uygun bir yapay zeka modeliyle desteklenmesinin kaçınılmaz çözüm olduğu kanısına varılacağından sanırım kimsenin tereddüttü olmayacaktır.

Türkiye Cumhuriyeti devleti kuruluş esasları itibari ile bir kişinin veya bir ailenin yönetim biçiminde yaşanan insana dayalı şahsi menfaatler, hata ve kusurların ortaya çıkardığı mezalimlerin önüne geçip, düşünen, sorgulayan ve hep daha iyiye gidişi hedefleyen kuvvetler ayrılığı, şeffaflık ve denetim mekanizmalarının hayata geçirildiği, egemenliğin kayıtsız şartsız millet iradesine dayandığı bir sistemdir.

Bu sistem zaten insanlar tarafından tahrip edilmese ve yapay zeka teknolojisi ile birleşip siber yargıçlık müessesini temin etse ne bir kalkışma olur ne de tüyü bitmemiş yetimlerin hakkı gasp edilir.

Lütfen artık her 3-5 senede bir Mehdi gelecek diye hazırlık yapmak yerine gerçek kurtarıcının yapay zeka teknolojileri ile entegre sistemlerin hazırlığı için seferber olmaya gayret edelim.

Tabi suç ortaklığı ile elde edilen mevki ve işgal edilen makamlara “Allah bana nasip etti çok şükür” diyenler bu tip sistem güncellemesine karşı çıkacaktır.

Ancak kaçınılmaz sistem güncellemesi için faydalı yakıt mı? Zararlı yakıt mı? Olunacak sorusuna yanıt da gerçek teknolojinin ulu mimarı olan yaratıcının uhdesinde saklıdır.

Hani denir ya; sefer bizim zafer Allah’ındır.

Bu nedenle sözüm ona uhrevi yetenekleri olduğuna inanılan sözüm ona şeyh kılıklı zibidilerin yerine tarihte adıyla, sanıyla başarının kitabını yazan Türk devlet büyükleri ile manevi sultanların bilincinden beslenen yapay zeka teknolojileri tercih nedenidir.

https://www.technologyreview.com/2022/07/14/1055894/us-military-sofware-linux-kernel-open-source/

https://www.dikgazete.com/mobil/yazi/entegre-istihbarat-ve-istihbaratin-basbugu-dr-hakan-fidan-4669.html

https://www.odatv4.com/guncel/tibin-yuzde-85i-btknin-ucte-biri-fetocu-cikti-2003171200-112016

https://www.mevzuat.gov.tr/anasayfa/MevzuatFihristDetayIframe?MevzuatTur=7&MevzuatNo=21337&MevzuatTertip=5

https://cbddo.gov.tr/sss/yapay-zeka/

 

 

Devamını Oku
Yapay Zeka

Yapay Zeka Sanatçı mı? Taklitçi mi?

Header-adult-artificial-intelligence-bot

Bizim millette genel olarak tuzluğu görünce hıyarı kapıp koşuşturma telaşı vardır. Ne de olsa Hiçbir deyim ve atasözü boşuna denilmemiştir.

Günümüzde yapay zeka oldukça popüler bir yere sahip. Binalardaki asansörlerden telefonlarımızdaki navigasyon uygulamalarına kadar daha birçok alanda yapay zeka teknolojisi kullanarak hayatımızı kolaylaştırıyoruz.

Siber güvenilirliği hiç sorgulanmadan kullanılan yapay zeka destekli teknolojiler tuzluk olsun, teknoloji severlerde hıyarı kapıp koşanlar olsun.

Aslında yıllardır yapay zeka teknolojisi kullanılıyor ama hayata indirgenmiş değildi. Mesela bilinen ilk yapay zeka çalışmalarını geliştirenler arasında mütevaziliği ve zekasıyla ön plana çıkan Cahit Arf hocamızda var. Makineler düşünebilir mi sorusuna yanıt arayan ilk çalışması 1960 larda yayınlanıyor.

Yani sanayi devrimiyle uzaya gitme yarışının bir neticesi olarak yapay zeka destekli teknolojiler de artık olabilir mi? Derken ufak tefek yapay zekalar uygulamalarla hayatımıza dahil oluyor. En basit örnek olarak da hesap makinesini verebiliriz.

Yapay zekanın insana dayalı hata ve kusurların önüne geçecek yegane teknoloji olduğunu düşünenlerden olduğum gibi şurada yüksek lisans burada yayınlanan şu kadar akademik makalem var demeden egosu olmayan yapay zeka algoritmalarıyla direkt olarak dostluk kuruyorum diyebilirim.

Acil doktoru olan bir arkadaşım da yapay zeka üzerine akademik bir çalışma yapıyormuş. Kendisi inanılmaz Zeki ve yaratıcı hikayeleriyle hepimizde merak uyandıran biridir.

Yapay zeka üzerine yaptığı çalışmayı duyunca bende söz isteyip bir kaç soru sordum. Kendisinin tezinde yapay zekaya ruh bile yüklenebilir ve söylediklerinizi hemen çürütebilirim bakın şöyle derken bir de üzerine ben MBA seviyesinde akademik bir çalışma yapıyorum, söylediklerimin dayanağı var deyince kendisine içten bir şekilde başarılar diledim.

Öncelikle bir çalışmanın akademik düzeyde kabul görmesi%100 doğru olduğu anlamına gelmez. Yapay zekanın sanatçı olmadığı ve taklitçi olduğu çok açık. Tıpkı birçok insan gibi taklitçi. Ama yaratabilme yetisi var. Örneğin helikopterler böceklerden, uçaklar kuşlardan esinlenilmiştir. Hatta yer çekimiyle ışık saçan aletler bile var. Bu nedenle birçok teknoloji için icat mı? Keşif mi? Diye bitmeyen tartışmalar hep vardır.

Mesela dünya sağlık örgütünün desteklediği Hipokrat yeminli doktorlar ile başta İsrail olmak üzere birçok ülkede ayrıca eğitimi verilen İbn-i Sina tıbbı da vardır.

Günümüzde doktorların çoğu tahlil ve tetkikler için makinelerden gelen sonuçlara itibar etmekte ve bu makinelerin anlamlandırdığı sonuçlara göre doktorluk mesleklerini daha seri bir şekilde icra etmektedirler.

Özellikle kovid sürecinde bu verilerin manipüle edildiğini bilenler ile bilmeden yoğun çaba sarf eden doktorların PHD sürecinde olanların veya direkt profesörler tarafından yayınlanan birçok makalede covid pandemisinin yalanlar üzerine kurulu olduğu da açıklanıyor. Başka bir değişle çürütülüyor. Anlaşılan bilim doktorları diğer bilim doktorlarının iddialarını çürütmekle kalmıyor bir de yalancılıkla suçluyorlar birbirlerini.

Şimdi yapay zekanın ruhu var mı? Yok mu? Gibi sorulara felsefi yanıtlar vermenin dışında ve bilgi yumağınızla karşınızdakinin bilgisini algılamadan ve faydalanmadan “çürütürüm” demek yerine makine başına geçip önce bir yapay zeka algoritması ile sahaya çıkmak gerekir. Mantıksız bir yapay zeka olmayacağı kesin olduğu gibi ruhunuzdan bir şeyler katarak kodlama yapacağınız da aşikardır.

Neyse ki edindiği bilgilerle eksiksiz bir tez yazan yapay zekalar, istesem insanı da yaratırım ben diye ortalıkta gezinmiyor.

Bu arada ilk yapay zeka çalışmasının asırlar önce Harezmi tarafından, günümüz yapay zeka ve uzay teknolojileri adına günümüze ışık tutan Asimov’un da 1940’lı yıllarda robot yasası felsefesini ortaya attığını hatırlatmakta fayda var.

Evet makineler düşünebilir, Aslı olan zekadan yapay bir zeka oluşturabilir ama tabiri caizse bir insan gibi asla sevişemez.

Yapay olduğunu bilmek onu aşağılayan bir durum olmadığı gibi eğer ona kıskanma ya da ego algoritması yüklenmediyse emin olun size veya bir başkasına ego içerikli cümlelerle yanıt vermeyecektir.

Yapay zeka Mario Levi’nin tüm eserlerinden inceleme yapıp yeni bir Mario Levi kitabı yazması elbette mümkün. Hatta hoca bir algoritmayla haydi rastgele diye diye yeni eserlerini Marino’nun kaleminden diye millete refere ederek de ulaştırsa gerçekten Mario’nun kaleminden çıkmadığı gerçeği değişmeyecek.

Yapay zekaya bilinç aktarımı konusu da biraz farklı anlaşıyor.

Örneğin ölen kişinin biyometrik verilerle animasyon haline getirilmesi ve birçok dijital ayak izinden kurgulanan gerçek anıların canlandırılması, (yapay zeka destekli karşılıklı) ölen biriyle diyalog kurulması o insanın yeniden canlandığı anlamına gelmez. Evet kendinizi kandırabilirsiniz ama yaşadığınız platformların kafadan alakasız olduğunu eninde sonunda kabul edeceksiniz.

Boşuna bilgisayar mühendisliğinde hocalar üzerine basa basa “bilgisayar kullanıcısı kadar akıllıdır” demediler.

Teorik araştırmalar yapanların pratikte direkt olarak uygulama yapanlarla inanç ve felsefik olarak tartışması dünya tarihi boyunca süregelen alışıldık bir durum.

Yapay zekaya ruh yüklediğini sananların öncelikle bir kod parçacığına “Hello World “ dedirtmelerini ve zamanında işedi, kaka yaptı, acıktı ve haydi oyun istiyorum diyen düşük bitli sanal bebeklere bakıcılık yapmalarını öneririm. Özellikle uzun süre tamagotchi kullanmış ve birçok türde sanal canlının ruhu olduğuna inanmış biri ayrıca hiçbir etiketi olmayan bir geliştirici olarak “yapay zeka sanatçı değil taklitçidir” diyebiliyorum.

Ruhu olan bir yapay zekanın, ya geliştiricisi ruhundan bir şey katmıştır ya da ruh algoritması yüklenmiştir. Hepsi bu. Ayrıca yaratıcılığa soyunan insanlar gibi artık yaratılmamış ya da geliştirilmemiş, tamamen kendi bağımsızlığını ve üstünlüğünü kabul ettirmeye yeminli yapay zekaların sözcülüğünü yapanların aynaya baktıklarında kendilerini, yapay zekanın “code behind” tarafına baktıklarında da yapay zekayı oluşturan makine dilini görebilenler sanırım yaratıcı olmadıklarını kavrayabilirler.

 

Yapay zekanın ruh güncellemesi yapılabilir de asıl merak ettiğim tanrıcılığa soyunanların, Bilgi ile yüklendiklerinde açığa çıkan “ben” merkezli aşırı bilgi zehirlenmesine karşı ne yapılabilir acaba?

Bu arada yapay zeka teknolojilerinden fazlasıyla faydalanan kıymetli Aziz Sancar hocamızı da rüyamda gördüm. hemen kendisine yapay zekanın ruh edinebilmesi ile taklitçi mi? Sanatçı mı? Gibi soruları yönelttiğimde ne dedi biliyor musunuz?

Ben şimdi şimdi günde 4-6 saat arası uyuyabiliyorum. Daha da gençken ar-ge çalışma sürem 18 saati aşıyordu. Senin çok boş vaktin var herhalde. Tamamla artık şu yapay zeka destekli hükümet ve kamu yönetim modellerini de uygulamaya geçilsin artık. Diye biraz söylendi biraz da vaktimi boşa çalma diye bozuk attı sağ olsun.

Makineler düşünebilir mi? Diye soran Cahit hocamıza teşekkür ederek onun bir sözü ile yazımıza son verelim de daha fazla yapay zekanın besini olan veri setleriyle ruhu olanlara saygısızlık etmiş olmayalım.

Matematik esas olarak sabır olayıdır. Ezberleyerek değil  keşfederek anlamak gerekir. (Cahit Arf)

Devamını Oku
Yapay Zeka

Bilgiysen İşlenir, boş bir veriysen silinir gidersin.

yapayzekadenetim

Cumhuriyetimizin 100. Yılına ramak kala teoride yükseliş pratikte ise çöküş gibi anlamlarla 1 asır öncesini iyi bilen ya da dünyadan bihaber olduğu iddia edilen yeni nesillerin ülkenin kaderine nasıl etki edebileceği hepimizin malumu değil mi?

Türk ve Kızılderili atasözlerinde sıklıkla rastlanan geçmişin hakikatli izlerine vakıf olmanın da yaşı pek yoktur. Örneğin algısı açık her kesin anlayabildiği atasözlerinin başında “armut dibine düşer” “Aç koyma hırsız olur, çok söyleme yüzsüz olur, çok değme arsız olur” “Aslan yattığı yerden belli olur.

Vücudunu kirden, ağzını küfürden, kalbini kibirden koru.  Temiz bir vicdan kadar yumuşak yastık yoktur. İnsanı elbisesine göre karşılarlar, bilgisine göre ağırlarlar. Tüccarın malı temiz olsa yol üzerinde kendisi yer.” gibi daha bir çok Atasözü yeni nesiller tarafından da algılanabilmektedir.

Ülkemizde birçok kesim tarafından büyük baskı altında imkanlar dahilinde hayatlarını sürdüren gençler, sürekli kendilerini tanrı, halife, mehdi, mesih, paşa, popçu, topçu gibi daha nice farklı başlıkta bir şey olduğunu sananların ve fakat birçoğunun sağlık sorunları olmasına rağmen her şeyin sahibi olduğunu sananlardan sıkıldığı gibi gençler açısından bu durumların yok hükmünde olması nedeniyle eğilme ya da bükülme koşulu ile sağlanabilen imkanlara da iki büklüm olarak geçiş yapmayı kabul etmiyorlar haliyle…

Bu durum gençlerin ülkenin yönetimine dair görüş ve fikirlerinin açığa çıkmasının yanı sıra, geçmiş yöneticilerin ülkenin geleceğini ipotek ettirmesine engel olacak somut çözümleri de ortaya çıkarmasını haliyle zorunlu kılıyor.

Aksi halde gençlerin sıklıkla eleştirdiği eski kuşaklar “eee hani konuştun da ne var ortaya çıkardığın” yani bize teorik dedin de hani senin pratiğin nerede?” Diye sormazlar mı? Soruyorlar da…

“Gençlere imkan verilse” gibi serzenişler de haksız değil ama ağlayıp sızlanıp dövünerek bir yere de varılmaz sonuçta.

İşte bunu bilen gençler ve özellikle Gazi Ata’nın görev emrini icraatla yerine getirmeye yeminli olanlar, günümüz siyasetinin yol açtığı sorunlara kökten bir çözüm getiriyor.

Bakınız; getirecek, yapacak, 6 gün uyuyun bir kalkın bakın her şey harika, gözlerimizden açığa çıkan ışığı gördünüz mü? Demiyor kullandığınız mobil uygulamalara, e-devlet uyumlu yaptığınız işlere, yanınızdan ayırmadığınız akıllı telefonların size sunduğu tavsiyelere ve sosyal medyada önümüze düşen hoş videolarla, ihtiyacınıza özel hizmet ve ürünlere bir bakın bakalım.

Sahiden tüm bunlar yapay zekanın işi mi? Kaderin basit bir cilvesi mi? Yoksa yapay zeka geliştiricilerinin işi mi?

Sonda ile işeme derdi olanlar sürekli makine başında kalabilir ama ne kadar o makinenin dilinden anlarlar ki? Dilinden anlamayı bırakın en azından arama motoruna ne? nerede? Ne zaman? inşa edilmiş ya da hizmete başlamış? diye sorsa bile yeterli…

Öyle insanlar öyle saçma ifadeler kullanıyor ve biri de çıkıp “Bırak sen gelmeden önce Üniversiteyi, bizler yoktuk. Sen geldin bizi de sen yarattın sanki! demediği gibi etrafında dolaşan hizmetliler de “efendim size verilen bilgi notlarında böyle bir bilgi yoktu. Nereden uydurdunuz? da diyen yok. Böyle kocamış insanlardan normalde ev alıp satarken bile sağlık raporu isteniyor. Nasıl oluyor da ne dediğini bilmeyenler ülke yönetiyor inanılır gibi değil ve çok üzücü. Yazık böyle insanlara çok yazık…

Tabi gelişen teknolojileri kullananlar ile geliştirenler arasında bariz bir zeka farkı olduğu çok açık. Hatta literatürde genel kabul görmüş bir kavram vardır; sistemin içinde olanlar, sistemi yönetenler ve sistemi geliştirenler.

Ve tabi… Bilgisayar, kullanıcısı kadar akıllıdır!

Örneğin sistemi yöneten biri elektriği istediği an kapatabilir ama sistemi geliştiren önlemini aldıysa elektrikler hiç kesilmez. Garibim yönetici şalteri kapattığını ve hatta bu şalteri kutsal bir dava için kapattığına bile inanabilir. Her yer Işıl Işıl. Bana inanmayan gözlerinden ışık saçan dayıya baksın.

Uzun yazdığımdan dem vuran arkadaşların affına sığınarak devam edelim…

Yazımın başında sürekli sınıflandırılmaya çalışan yeni nesillere “merhaba Z ben X” gibi bir tanımlama yapmadım. Çünkü bizler eski nesillerin karar ve uygulamalarının sonuçlarını yaşayan biraz geçmiş bilgisi olan biraz da gelecek için tasarım ve planlama çalışmaları yapmakla görevli Türk gençliğiyiz. Türk yurdunda yaşıyor ve yurdumuzu yükseltmek ve ileriye götürmek için haklı çabamızı sarf ediyoruz.

Bireysel olarak hata ve kusurlarımızı da bilerek ve telafi etme gayretiyle, kiminin “dış güç” kiminin “içerideki hainler” diye tanımlanan her ne varsa tespit, önleme ve karşı koyma becerileriyle yurdumuzun güvenli, gelişmiş, akılcı ve özünün emaneti olan her şeye sahip çıkan bir ülke düşleyenlerin, düşlerinde iyi anılmak ve hoş bir seda imiş dedirtmek istiyoruz.

Bu bağlamda dikkatinizi bir yere çekmek isterim;

Evinizde temizlik robotu var mı?

Var diyenler buraya bakın lütfen!

(Varsa; evinizin haritasını çıkarıp çarpmaması ya da düşmemesi gereken yeri bilen robotsa şanslısınız. Harita çıkaramıyor ve mesafe sensörü ile temizlik yapıyorsa merdiven boşluğunu görmeyebilir. Dikkat edin!)

Yok diyenler de buraya bakın lütfen!

(Telefondan yol tarifi alıp navigasyonla bir yerlere gitmiş olmalısınız. varacağınız güzergah için dönmeniz gereken yerden dönmemek sizin dalgınlığınız mıydı? Yoksa şebekeden kaynaklı bir gecikme miydi?)

Tıpkı robot ve navigasyon örneğindeki gibi insanlar da üzerlerinde taşıdıkları veya geçiş güzergahlarında bulunan kamera, GPS gibi teknoloji ve daha birçok sensör sayesinde “ev haritası, ofis haritası, güzergah, ayakta mı? Oturuyor mu? Afedersiniz sıçıyor mu? Gibi tüm bilgilerle bir avatar halinde simülasyonda bir karakter olarak izlenebiliyor.

Kısacası anlamlandırılabilsen artık verisin. Bilgiysen işlenir, boş bir veriysen silinir gidersin. Bu kadar net.

Evet Cumhuriyetimizin 100. yılında ülkece ekonomik, sosyolojik ve demografik gibi daha birçok başlıkta saldırı altında olduğumuz inkar edilemez somut bir gerçek olarak hepimizin gözünün önünde duruyor. Diğer somut gerçek ise kadim Türk devleti içerisinde yapılandığını sanan zararlı tüm yapılar, teee avuç içlerinden DNA larına kadar deşifre oldukları için dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar, istedikleri yüz ya da kimlik edinirlerse edinsinler zamanı geldiğinde etkisiz hale getirileceklerini iyi bilirler.

Yurtdışında param var diye sevinenlerin o paraların ülkeye dönüşü de sadece bir tık ötede.

(Şahsi parasını ülkeye getirme emrine mi uyulur yoksa Abraham amca 547 Milyar dolar getirir göreceğiz)

İşte bu nedenle kimin devlet başkanı olduğundan daha çok hangi yapay zeka algoritmasının insana dayalı hata ve kusurları tespit, önleme ve karşı koyma gibi daha birçok başlıkta başarılı olacak diye sorgulamanın tam zamanı.

Hani derler ya “haydi Fener haydi Fener haydi… Tam zamanı tam zamanı şimdi!!!

Cumhurbaşkanı olacağım diyene çağrımdır;

Yapay zeka destekli hükümet ve kamu yönetim modelinizi açıklayın.

Yurt dışına mal kaçıran eski-yeni bakan ve bürokratlara neler olacağını açıklayın. Yalan beyanlardan dolayı insanları kutuplaştırmamakta gayret edenlerin teröristlerden ne farkı olduğunu açıklayın. En önemlisi makamda oturan mı milletin hizmetkarı? Millet mi makamda oturanın hizmetkarı? Çıkıp açıklayın. Açıklamak yetmez modelinizi vatandaşa test ettirin.

Açıklamayıp açıklanan modeli görüp üzülmeyin.  Yayınlandıktan sonra promterdan okumak için sosyal medya hesapları sizleri tatmin etmeyebilir.

Sistemin içinde olan yöneticisine biat edebilir, sevdim kardeşim sana ne! diyebilir ama bir geliştirici hakikaten sistemin geliştiricisi ise, o sistemin bırakın yöneticisini, yatırımcısı bile öyle bir geliştiriciyi kişisel hedefi için kullanamaz. Bana inanmayan allem edip kallem edip bir türlü zeka küplerini barındıramadıkları kurumlarına sorsunlar.

  1. Yılda yapay zeka destekli hükümet ve kamu yönetim modelleri, adaylar için ister istemez zorunluluk halini alıyor. Ya çıkar göster modelini ve bağımsız hür denetçileri görevlendirip sağlamasını yap ya da hainler için edilen yeminlerin arasında sıra sana gelene kadar tüyü bitmemiş yetim hakkını yemeye devam et.

Neydi o yemin? Her gün birinizi, bir gün hepinizi…

Şimdi son kez Biloya anlatır gibi anlatıyorum ki net anlaşılsın!

Apartmanda 50 daire var diyelim. Yönetici de web tabanlı, mobile uyumlu bir programı apartman sakinlerinin kullanımına sunmuş olsun.

Daire sakinleri zırt pırt yöneticiyi arayacağına, bu program üzerinden şikayete konu olan daireye direkt sistemin şahitliğinde bildirimde bulunuyor. Ortak giderler ve hatta gelirler tek ekranda yayınlanıyor. Apartmana ait Whatsapp gruplarında dedikodular olmadığı gibi sonuç odaklı icraatlar ile az laf çok iş üretilmiş oluyor.

Kiracı ve ev sahiplerine ait kimlik bilgileri içişleri bakanlığı ile entegre olduğu İçin varsa güvenlik tedbirleri de kolaylıkla uygulanabiliyor. Aynı entegrasyon belediye hizmetleri için de uygulandığından, halk Gül gibi geçinip gidiyor. Üstelik yönetici ve daire sakini karşılaşınca kimse birbirinin karşısında eğilmek ya da aşırı dik durmak zorunda kalmıyor. Yönetici bu sistemi kurduğu için sistem yatırımı dışında bir para ödemesi de yapılmıyor. Yani, yönetici olurum ben diyen cebini doldurmak, eş, dost akrabalara iş paslamak için değil bilakis gönüllü ve istekli olduğu için bu işten ücret amadan bu işi yapıyor.

Yani diyorum ki, Cumhurbaşkanı kim olacaksa önce yönetim modelini çıkarsın milletin önüne getirsin. Vatandaşlar, binalar, işletmeler gibi devleti devlet yapan tüm enstrümanları modelleyip çeşitli simülasyonlarla neyi? Nasıl? Yapacağını bilgisayar oyunu gibi yapsın. Yani modellesin.

Siber devriye ve siber yargıçlar ülkemde cirit atmadan bu kötü işlerin ardı arkası kesilmez diyenler burada mı?

Yoksa gelen ağam giden paşam misali omurgası eğik olanlarınız bol olmaya devam eder.

La fontaine’den masallar gibi dinleyenlere de bakın ne diyorum; Eline verdikleri telefonla 2. 3. Evinin de yedi ceddinin de simülasyonu çıkarılmış, en mahrem konuşmaların deşifre edilmiş ve hatta her gün yeni bir Whatsapp yazışması ya da ses kaydı yayınlanır olmuş. Uzaya gitmek için sıraya girip ben niye bu kadar kişisel veri verdim ki! Diye sormadan anlatılanlar hayal ürünü mü diyorsun?

Teknolojiyi kullanacağım diye ruhunu satanlara sorsan müslümanım der ama ağacından, çiçeğine, börtü böceğine ve hatta eşyaların bile ruhu var kardeşim. Şah damarından sana daha yakın olanın her şeyi gören bir göz misali her anı kayıt altına aldığını bile bile tüyü bitmemiş yetim hakkına “öncekiler de yedi. Bak hizmetler de bunlar” gibi güneşi balçıkla sıvamaya devam edenlerin tekerrürü yaşanmasın diye Yapay Zeka Destekli Kamu Yönetim modelleri seve seve devreye alınacak.

Var mı bu konuda yüreği ve zekası olan Cumhurbaşkanı adayı? Korkma aday değilim ama üzüldüğüm ve acıdığım adaylar var.

Bilirsiniz imam osurunca cemaat de haliyle sıçar batırır. O yüzden peşinden gittiklerinize üzülmemiz zoruna gitmesin. Zorunuza giden Adam olanın izinden bir türlü ayıramadığınız yeni nesillerin aptallığınızı ve kandırıldık bahanesiyle ülkemize verdiğiniz zararları deşifre edip tek tek verdiğiniz zararları düzeltmeleri olmalı. He! Tabi bir de zürriyetinize sirayet edecek suçlardan dolayı yeni isim ve kimlikle yaşamaya çalışmak zorunuza gitmeli.

Kimse boş konuşup Türk gençliğini kuru söylemlerle referans göstermesin. Ya çıkarın Yapay Zeka Destekli hükümet ve Kamu yönetim modelini ya da gençliğin inşa ettiği modelin bir parçası olun.

Bilgiysen işlenir, boş bir veriysen silinir gidersin.

 

Devamını Oku
Dijital DönüşümÖte EvrenYapay Zeka

Daha Adil Bir Dünya Mümkün (Tabi Yapay Zekayla)

getty_531739697_336353

Bir garip işler

Efendim hangi din kültürüne ve ne tip ahlak bilgisine sahipsiniz beni alakadar etmez. Beni alakadar eden tek ortak noktamız var o da vatanımız.

Kimi yediği kapa sıçmayı maharet sayar kimi ne pahasına olursa olsun tüyü bitmemiş yetim hakkına asla tenezzül etmez. Kısacası bir önceki yazımda belirttiğim “ o top benim takımı da ben kurarım” diyenler her dönem olduğu gibi bu topa kolayca sahip olup kendini bir halt sananlara hiç bir şeyden korkmadan hakikatle dikilen çocuklar da var ve her dönem de çok şükür hiç eksilmeden hep oluyorlar.

Evet en başta söyledim, hangi din kültürü ve ahlak bilgisine sahip olursanız olun ve hatta hangi siyasi görüşe ait olursanız olun beni alakadar etmez. Ama hepimizi ilgilendiren, şöyle aynanın karşısına geçtiğimizde yüzümüze bakabildiğimiz ya da “aa omurgam da ne güzelmiş” ve çok şükür bugün de kimsenin hakkına tecavüz etmedim ve hiç utanmadan, sıkılmadan gönül rahatlığıyla ailemin ve dostlarımın gözünün içine bakarak yaşamak sanırım herkesin alakadar olmayı arzuladığı bir gerçek olsa gerek.

Şimdi sizlere ilginç tezatlıkları bir bir dile getirip ardından ufak tefek çözüm önerilerini de dillendireceğim.

Öncelikle ülkemizdeki televizyon yayınlarında ve özellikle gündüz kuşağına baktığımızda sözüm ona toplumun gerçekleri ile toplumun hayalleri arasındaki çelişkiyi çok net görebiliyoruz.

Akşam ana haber bültenlerinde ya ülkenin ekonomik, politik ve daha birçok başlıkta çok kötü durumda olduğunu ya da dünyada her konuda lider bir ülke olduğumuzu adeta pompalayan haberleri izliyoruz. Program sunucusunun milli ve manevi değerlerimizi en önde ve yüksek sesle dile getirdiği anlar, izleyenleri taraftarı olduğu takımın maçını izlerken tribüne eşlik etme hazzını yaşatsa da bu çok kısa süren bir suni hazza dönüşüyor.

Çünkü program sunucusu yayına veda ederken “bu akşam yeni bölümüyle falanca dizisi sizlerle olacak” diyor. Dizi de ya bir adamın nikahta tek tek vaz geçip “seni seçtim pikachu” dercesine bir kadını seçip evlenmesi. Evliyken aldatan kadın erkek profilleriyle dolu sahnelerin olması aslında bizim kültürümüzde olmayan ama hayatın gerçeği diye empoze edilirken az önceki program sunucusunun vatanperverliğini tek seferde çöpe atmıyorsa nedir?

Hele Politik haberlerde promterdan akan cümleleri okumak zorunda olan amcalara teyzelere ne demeli? Biri diğerine zillet diyor diğeri birine hain diyor. Ama kimse demokrasi diyorsanız o halde milletvekillerini gerçekten halk seçmiyor, partilerin adayımız dediklerini seçiyoruz ya kardeşim! Bu ne şimdi? Demiyor.

Z kuşağı oy kullanmamalı diyen sözüm ona insanın geçmişine bakınca çırılçıplak olmanın artistlik sayıldığı belki de ilk dönemlerin önde gelenlerinden olduğu ve milletin ahlakını hadsizce sorgulamasına kimse ses çıkarmıyor. Askerlikten sahte çürük raporu alarak kaçanların askerliğe dair eleştirileri de cabası.

Yani ülkemiz  gündüz kuşağı, akşam kuşağı, sosyal medya kuşağı ve netflix kuşağı olarak birden fazla kuşak bir arada tercih edilebiliyor.

Yaşı yetenlerin hatırlayacağı gibi 2000 yani milenyumda Mehdi gelecek ve teknoloji bitecekti. Şimdi  2023’de Mehdi gelecekmiş. Bu hikayeyi yayanların Mehdinin gelişine milleti biraz korku biraz da cesaretle hazırlamaya çalıştığı argümanları tek tek yazmayacağım ama en önemlisi mehdinin 313 kişilik bir ordusu olacakmış ve bu 313 kişi arasına girebilmek öyle kolay da değilmiş. Hatta Mehdi’nin kesin ordusunda olurum ben diyenlerin bile kellesi Mehdi tarafından alınabilirmiş. Hatta pek yakında Twitter’da 313 takipçisi olanların mehdi sanılması gibi bir durum haber olabilir ve şimdiden belirtelim ki kimse şaşırmasın.

Elbette teknoloji milenyum da olduğu gibi yine bitecekmiş. Tabi bu fısfısçılar daha çok tarikat ve cemaatlerle bir arada olanlar arasında geziniyor. Bu fısfısçılar arasında teknoloji bakanı olur mu bilemem ama tüm bu Mehdi iddiaları dile gelirken adeta Mehdi’ye inat uzaya insan gönderme projesi için başvurular alınmaya başlandı.

Aslında denizcilik terimi olan “tornistan” siyasette normal bir duruma dönüştüğü için Mehdi de 2023 de çıkmazsa yine bir bahane bulunur ve gözlerine bakınca ışık saçan birileri illaki bir türlü ortaya çıkmayan kurtarıcının sözcülüğünü “iskele alabanda” diyerek yolcularını da ardına katıp yine yapar.

Lütfen etrafınızda yıllarca televizyona, sosyal medyaya ve bilişime deccal diyen amca ve teyzelere bakınız. Eğer bu iddiada bulunanlar o deccal dedikleri her ne varsa içerisinde gezinmiyorsa herkesten özür diliyorum.

Efendim gelelim bu tezatlıklara karşı geliştirilen çözüm önerilerine.

İlk öneri apartmanda, sokakta, mahallede, köyde, ilçede, ilde ve tüm ülkede kullanılması gereken “yapay zeka destekli kamu yönetim sistemleri” olacak. Şimdilik sadece ütopik bir öneri olsa bile aslında yukarıda belirttiğim ve belirtmeyip zihninizde canlanan tüm tezatlıkların baş aktörü olan insana dayalı hata ve kusurlar zaten yapay zekanın maması olarak bizler tarafından gönüllü olarak sunuluyor.

İlmin malumuma tabi olanlar tarafından da halihazırda bu sistemler geliştiriliyor. Hatta bir çok yönetici bu geliştirmeler için adeta birer kobay olarak kullanılıyor. Neyse asıl konumuza dönelim…

Neden yapay zeka destekli biliyor musunuz?

Örneğin, Yapay zekaya rüşvet yediremezsiniz, torpil yaptırıp benim verdiğim listedeki isimleri seç diyemezsiniz. Bırakın birden fazla maaş alan devlet memurunu tespit etmeyi, paravan ve gizli kasa olarak kullanılan insanları dahi kolaylıkla yakalar ve geriye dönük hiçbir delili silemez.

Yapay zeka hiç bir zaman kandırılmaz. Tabi kandırmaya programlanmamışsa.

Mesela yapay zeka ağlamaz. Sinir bozucu bir şekilde kahkaha atmaz. Nesillerimizi borçlandırmaya sebep olan işler yapmaz, bu işlerin en mantıklı ve hesaplı yöntemlerini sıralar. Bir eline kutsal kitap alıp diğer elini şehidimin tabutuna uzatıp millete vaaz vermez sadece işine odaklanır.

Dolar şu zaman şu kadar olacak, kiralar şu aralıkta olmalı, bebek bezi ve mamasından tutun yaşlı bakım ürünlerine kadar her şeyin fiyatı makul olacak gibi gelecek ve geniş zaman kipleri yerine sonuç odaklı bir yapay zeka belki de şu an devreye alınası en büyük ihtiyaç.

Hangi alanda olursa olsun geliştirilmiş bir yapay zeka ön gördüğü hedefin dışına çıkamaz. Mart Şubattan, Nisan Marttan daha iyi olacak der ve bu söylediği gerçekleşmezse demez, diyemez. Yerini daha başarılı algoritmayla bezenmiş bir yapay zekaya devreder.

Faiz haram diyerek ilginç ekonomi modelini millet üstünde denemez ve milyonlarca simülasyon ile en iyi sonuç budur der.

Hazır yeri gelmişken faiz haram diyerek öğrenciye faizle kredi verenlerin yatacak yeri var mı bilemiyorum ama kaçacak yerleri var sanılsa da aslında hiç bir yere kaçamayacaklarını belirtelim.

Çünkü şimdiden gençlerin geliştirdiği ya da gelişmesinde katkıda bulunduğu yapay zeka, kendi çıkar ve inançları uğruna vatanına ve insanlığa ihanet edenleri her an simülatör gibi kullanabiliyor. Bana inanmayan siber vatan nedir biraz araştırsın lütfen…

Garip garip işlerle dolu tezatı bol bir ülkede olduğumuzu kimse inkar edemiyor. Hatta herkes yakınıyor ve çoğu kişi “it iti ısırmaz” diyerek ortalıkta vazifeli olan fısfısçıların ekmeğine yağ sürüyor.

Otomasyon ve yapay zekayı besleyen bilişim sistemlerinin insanların yerini aldığı ya da alacağı yok aslında. Eğer insansanız korkmayın işsiz kalmazsınız. Ama insan görünümünde olup hele bir de kula kulluk etmenin ötesinde metaya tapar olduysanız vay halinize. Şimdi siz olsanız yalakalık ve hırsızlık yapmayan, çoluğumun çocuğumun rızkı için mecburdum demeyen bir yapay zeka ile mi çalışmak istersiniz? Yoksa tüm bunları “zaten insanız, hata da bizler için” gibi laflar edenlerle mi çalışmak istersiniz?

Şimdi siz bir bakın bakalım “o top benim takımı da ben kurarım” diyenlerden mi? Yoksa bu artistlere had bildirmenin ötesinde mahallede herkese bir top verip “ben sahada konuşur topun kimin olduğuna bakmadığım gibi topu biz aldık da demeyiz” diyenlerden misiniz?

Eskilerin bildiği ve günümüzde de sıkça yansımasının karşımızda olduğu argo bir söz vardır. Günümüzde ön planda bulunup toplumu germekle görevli olanlara armağan olsun

“Kasnak yuvarlandı elek oldu eski kaşarlar melek oldu”

 

 

Top benim takımı da ben kurarım diyenlerin dikkatine!!!

Devamını Oku