Beş göz… “Five Eyes” olarak bilinen İngiltere, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda ile ABD arasında imzalanan bir tür casusluk anlaşmasıdır.
“Beş Göz”ün temel ilkesi, üye ülkeler tarafından başka ülkelere satılan veya ücretsiz olarak kullanıma uygun hale getirilen teknolojilerle Bilgi toplamaktır.
Ne tür bilgiler?
Örneğin; “Kim?, Ne?, Nerede?, Ne zaman?, Neden?, Nasıl?,” sorularına yanıt veren tüm bilgiler bu oluşumun hedefindedir.
Ne tür araçlar kullanılır?
Klasik istihbarat yöntemi olan casusları kullanmak yerine, ülkelerin kendisine ait olan casusları ve teknik altyapılarını kullanmayı daha çok tercih ederler.
Örneğin bir KGB ajanı, “Akıllı bir telefon” kullanıyor ve “Moskova, 107031, sokak Bolşya Lubyanka, bina 1/3…” adresinde sürekli bulunuyor veya bu kişinin kırmızı alan olarak belirlenen bir alan içerisinde sürekli bulunması da o kişinin KGB çalışanı olduğunu göstermektedir.
Ya da burada bulunan kişilerle sürekli iletişim halinde olması, görüşmeler esnasında belli anahtar kelimeleri kullanması bile “Beş Göz”ün takibine dahil olmak için yeterlidir.
Neticede özel görüşmeler esnasında telefonu hiç bir ajan yanında tutmaz ve kurum mevzuatı gereği çalışma ortamına telefonla girilemez.
Ancak, beş gözün yabancı ülkelerin casuslarını tespit etme süreci için “kırmızı alan” olarak belirlenen bölümlerden çıkış yapan ajanların kullandığı elektronik posta, sosyal mecralar ve hatta oynadığı oyunlar bile ajan eşleştirmek için kullanılan en bilindik yöntemlerin başında gelmektedir.
“Outlook, Gmail, Facebook, WhatsApp” gibi uygulamaların yanı sıra “Android” ve “Apple” gibi teknoloji üreticilerinin telefon, tablet, bilgisayarlarını kullanan tüm kurumların, bu “beş göz”ün adeta teknik takibi altında olduğunu bilmeyen yoktur.
2014 yılında Ulusal Güvenlik Ajansı çalışanı olan Edward Snowden tarafından sızdırılan gizli belgelere göre, dünyanın 193 ülkesinin gözetlendiğini tüm dünya öğrenmiş oldu.
Yayınlanan listede, 5 ülke muaf tutulmuştu. Bilin bakalım bunlar hangi ülkeler!
İngiltere, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda ile ABD.
Asıl amaç, belirlenen hedef ülkelerin e-postalarının toplanması ve telefon görüşmelerini ele geçirmekti.
Üstelik tüm bunlar “NSA”in yasal yetkisi dahilinde yapılmaktadır.
NSA’e verilen yasal yetki, yalnızca hedeflenen kişinin iletişimini değil, aynı zamanda Amerikan vatandaşları da dahil olmak üzere, hedefle temas eden bireyleri izleme yetkisini de kapsamaktadır.
Ulusal İstihbarat Direktörlüğü tarafından yayınlanan bir rapora göre, 2013 yılında yaklaşık 90.000 yabancı kişi ve kuruluş hedef olarak belirlenmişti.
Yıl 2019 ve bu sayının görünen kısmını siz düşünün…
Daha önce Alman istihbaratı “BND”nin, tüm akıllı telefon kullanıcılarının parmak izlerinin neden peşinde olduğunu açıklamıştık. (Bakınız; “Akıllı telefon ekranlarından ‘PARMAK İZLERİ’ni hangi istihbarat örgütü neden topluyor!” https://www.dikgazete.com/m/akilli-telefon-ekranlarindan-parmak-izlerini-hangi-istihbarat-orgutu-neden-topluyor-makale,1207.html)
BND’nin amacı, devletlerin istihbarat elemanlarını deşifre etmek, birinci ve ikinci derece yakınlarını belirlemek ve gerektiğinde bu bilgileri kullanarak hedef ülkelerin istihbarat elemanlarını en iyi ihtimalle manipüle etmektir.
Ülkemizde bu tip konulara “Hollywood” tadındaki filmleri izlemeye bayılanlar tarafından; “Bizi kim ve neden izlesin ki? Hem istihbaratçılarımız deşifre edilseydi çoktan ifşa edilirdi…” gibi ilginç yaklaşımlar sergilense de gerçek biraz daha farklı.
Buradaki asıl amaç, ülkelerin istihbarat elemanlarını kendi menfaatleri uğruna bedava istihbarat elemanları gibi kullanmak, hassas verileri elde etmek ve her an izleme, dinleme, takip, pasif ve aktif bilgi toplama yetkinliğe sahip olmaktır.
Özellikle istihbarat kurumlarında, kendisine ait bilgisayar, programlar ve donanımları kullananlar, “bedava istihbarat elemanı” olmazlar elbette; ancak, “beş göz” tarafından üretilen donanım ve yazılımları, kendi kurumlarında kullanan ülkelerin istihbaratçıları tam anlamıyla deşifre olmaktadırlar.
Çin’in sadece bir “Ethernet aparatı” ile “Beş Göz”ü dinlediğini, Ruslar’ın anti virüs programlarının yanı sıra, sosyal medya üzerinden Amerikan seçimlerine müdahale ettiği iddiaları hepimizin malumu.
Yeni nesil istihbarat savaşlarının günümüzde geldiği durumu, “aşçı bahçıvana, bahçıvan aşçıya…” şeklindeki repliği ile en iyi Cem Yılmaz anlatabilirdi herhalde.
Yakın gelecekte siber saldırganlar tarafından hacklendiği söylenen “Facebook, WhatsApp, Outlook” gibi, bütün ülkelerin kullandığı platformlardan elde edilen özel yazışma, videolar ve mesajların olacağını söylemek siber kahinlik olarak algılanabilir; ancak geçtiğimiz dönemlerde “Tapeler” olarak bilinen durumlar nedeniyle nice ön planda bulunan kişinin yaşadıklarını biliyoruz.
“Yeni nesil tapeler”i elinde bulunduran “Beş Göz” ve bu “Beş Göz”den veri tırtıklayanların, ülkelerin iç dinamikleri ile oynamalarına konunun uzmanları illaki bir dizi önlem almıştır herhalde.
Ancak bazen hiç mi hiç kamu yararına olmayan kanun ve yasaların ülkemizde yürürlüğe girmesi veya çeşitli makamları adeta işgal edenlerin ısrarla görevden el çektirilmemeleri ister istemez; “Acaba dijital anlamda esir alınan kişisel veriler var da o yüzden mi makamlar işgal ediliyor?” sorusu da akıllara gelmiyor değil…
“Hangi kurumda hangi görevde kim çalışıyor?” iyi bilen beş göz, gerektiğinde bu kişileri kendi amaçlarına hizmet ettirecek birçok yöntemi kullanabilir.
Önemli olan; analog veya dijital yetkinliklere sahip olan kurtların, çakalların sofrasında meze olmalarının önüne geçmek olsa gerek.
Ülkemizde bu tip risklerin önüne geçmek adına “WhatsApp” gibi platformlar üzerinden “görev alanı” ve “nöbet listeleri” gibi önemli verilerin paylaşımı yasaklanmakla beraber, “Zaptiye” ve “Muhatap” isimli uygulamalarla siber istihbarat tekniklerine karşı önlemler de alınmaktadır.
.
Hele bir de ülkemizde satışı yapılan ve kullanılan tüm elektronik cihazlarda yerli yazılım kullanma zorunluluğu ile ilgili yasalar da çıkarsa harika olur.
NSA’in başını çektiği yeni nesil siber istihbarat teknikleri ve daha nice “Siber espiyonaj” çalışmaları karşısında tüm kurumlarımızın istihbarata karşı koyma tekniklerinin, yeni dünya düzenine uygun savunma stratejileri ile yeniden yapılandırılması oldukça elzem bir durum.
Bu nedenle, tüm kurumların, kendi teknolojik altyapıları ve haberleşme yöntemlerini olabildiğince millileştirmeye çalıştıklarını görebiliyoruz.
Bu arada “PRISM” programını iyi anlamak gerekiyor…
PRISM, Birleşik Devletler Ulusal Güvenlik Ajansı’nın (NSA) çeşitli ABD internet şirketlerinden internet iletişimi topladığı bir programın kod adıdır. “Facebook” ve “WhatsApp”ın bu Program’ın bir parçası olduğunu da hatırlatmakta fayda var.
“Ülkemiz bu tip dinleme ve deşifre yöntemlerinden haberdar mı? Hangi personel hangi kurumda çalışıyor? Vatandaş hangi aracı kullanıyor? Nereye gidiyor? Kırmızı alan olarak belirlenen bölgelerde kimler ne sürelerde kalıyor?” gibi daha bir çok sorunun yanıtını bulmak isteyenlerin teknolojileri ile bezenmiş araçlar, otoyollar, köprüler, tüneller ve hatta Meclis’te bulunan çalışma ofisleri dahi “Beş Göz” teknolojileri ile bezenmemişse tedirgin olacak bir durum söz konusu değil.
Üstelik, hassas görevlerde bulunan kişilerin “beş göz”ün geliştirildiği platformlarda yazışma ya da görüşme yapacak hali de olmasa gerek.
Neticede diş implantları üzerinden teknik takip yapılabildiği bilindiği için personellerine diş implantı kullanım yasağı getiren birçok kurum, “WhatsApp”da savaş uçağı pilotu, “gmail” üzerinden roket atarla verilen pozu veya nöbet çizelgesinin “telegram” üzerinden gönderilmemesi gerektiğini öğretmiş ve hatta ismini hiç duymadığımız birçok özel teknolojiyi de çoktan geliştirmişlerdir.
“5 göz”ün yanı sıra “9 göz” ve “14 göz” olarak bilinen ittifaklar da var.
Veri analistlerinden çokça faydalanan bu tip ittifaklar, yapay zekayı iyi işleterek olası tehditleri önlemek için sıkı çalışıyorlar.
Bu arada basit bir tavsiyede bulunalım;
İnternette güvenli ve bağımsız erişim için kullanılan “VPN” ürünleri üzerinden telefonlardan bilgiler toplama gayretinde olanlara malzeme vermemek adına aşağıdaki “VPN”leri kullanmamanızı tavsiye ederiz;
VPN kullananların dikkatine!..
Pentagon’a giriş şifrelerini bile bulup yayınlasak emin olun iş bilmezlerin beceriksizliği ve akılsız yaklaşımları nedeniyle daha havaalanına iner inmez alıkonulur ve birçok suç yüklenerek Edward Snowden kadar olmasa da meşhur olabilirdik.
Üzgünüm ama bu yazıda Pentagon’un şifreleri yok.
Sadece, “farkında mıyız, değil miyiz” diye beyin jimnastiği yaptık işte…
Dünyaya nizamı alemi getirdiğimiz günleri görmeyi düşlüyor ve her şeyi gördüğünü iddia edenlere hizmet edenlerin, kadim Türk devleti tarafından çoktan deşifre edildiklerini de belirtmekte fayda görüyorum.
Ülkemizde işin ehil ellere verilmemesi durumu nedeniyle bilgi sızıntılarının önüne geçmek pek mümkün görünmese de istediğimiz an, istediğimiz uyduya erişim sağlayıp bize uygulanan casusluk tekniklerini altüst eden yiğitlerin varlığı ile dosta güven düşmana korku saldığımızı belirtmekte fayda var.
Üstelik bu iddia bana ait değil.
“5 göz” ve diğer ittifak üyelerinin siber istihbarat toplantısına katılan direktörlerin, kendi ifadeleri.
Her yıl düzenledikleri ve özel erişim izniyle dahil olunan dijital ortamlardaki toplantılara yetkisiz erişim sağlayıp, gerçek ismini katılımcı olarak yazmaktan çekinmeyen siber börüler tarafından deşifre edilmekse oldukça ürkütücü olsa gerek…
Ne diyelim! Allah, bu devletin bekası için canla başla çalışan tüm yiğitlerimizi esirgesin ve korusun.