Genel

Denizden Gelen Öyküler

sea

Buranın rüzgârı meşhurdur. En çok lodos ve poyraz eser burada. Lodos daha da sıcaktır, poyrazı ensene yayılan üşümeye benzer ürpermeden tanırsın. Tanımaktan söz etmişken, yaşarken ne çok şeyin yanından geçip gidiyorsun. Farkında mısın? Tanımak şöyle dursun, kafanı kaldırıp bakmıyorsun bile. Rüzgâr deyip geçiyorsun, biliyor musun neler taşıyor sana rüzgâr? Hiç kulak verip dinledin mi sana neler anlatıyor? Sahi sen birini ya da herhangi bir şeyi gerçekten -hani derler ya kulak kesilip- ne zaman dinledin en son?

Biliyor musun?

Bilmemek değilse de, bilmediğini bilmek iyi bir şeydir.

Yorulduğunda soluklanırsın bir bankta. Bank ne renkti? Göremeyecek kadar meşguldün değil mi? Zor iş yaşamak. “Hayatın gerçekleri dururken, bir bankın üzerinden ne çok hayat geçtiğini kim düşünecek Mavi?” dediğini duyar gibiyim. Bende ter ter tepinip sana hayatın gerçeklerinin arasında yitip giden asıl gerçekleri sıralarım yine. Ve sen, biraz da muzipçe hiç değişmeyeceğimi söylersin değil mi itiraf et haydi.

Oysa o bankın kıyısına uğramış gemiler var, gemilerin olduğu her yerde gemici hikâyeleri var, hikâyelerin olduğu yerlerde hayat izlerimiz var ayak izlerimiz gibi.

Uzun uzun sustu bu bankta mesela iki sevgili. Çarpıntısı tutan Müberra teyze iki dakika soluklandı. Marketten aldığı torbalarını yanına iliştirip bir sigara tellendirdi Ada’nın yeni bakıcısı Nigar. Bu parasızlıkta kirayı bile yatıracak parası olmayan Metin, Ankara’daki ev sahibi aradığında ona söyleyeceği usturuplu yalanları da bu bankta düşündü. “Şimdi bunlar çok mu önemsiz şeyler?” diye bağıracağım olanca gücümle. “Herkes sen mi demesene artık, gülmesene!” diye de hayıflanıp azarlayacağım seni. Aslında hayıflandığım şeyin ne olduğunu bir tek sen anlayacaksın.

Ama sence de garip değil mi ensemizi yalayıp geçen rüzgârın ne yönden estiği hakkında bir fikrimizin olmayışı? Ya da ağaçların bile bir kimliği varken onlara yalnızca ağaç deyip geçişimiz. Sana insan işte deyip geçseler, senin hakkında hiç bir şey öğrenmeye çalışmasalar daha da fenası varlığından bile haberdar olmasalar kendini nasıl hissederdin?

Bilmemek değilse de, bilmediğini bilmek iyi bir şeydir.

Çünkü insan, ancak o zaman sahiden öğrenir.

Bunu da, bu liman kentinde öğrendim.

Tags : denizden gelen öykülerLale Şeyda Gülsoyöykü
Burak Bozkurtlar

The author Burak Bozkurtlar

Siber Güvenilir Türkiye

Leave a Response