Uzun süredir siber güvenlik araştırmacısı olarak “Bitcoin” gibi “blockchain” teknolojisi ile üretilen sanal para kavramına hep şüpheci bir yaklaşım sergilemekteyim.
Yurt içinde ve yurt dışında sanal para borsasının müşterilerinden “CEO”larına kadar, bir çok kişiyle bazen ilginç bazen ise komik tartışmalarda bulundum. Haliyle, teknik olarak konudan bihaber olanları bilgiyle ezmek ve teknik yanıt alamamak da tıpkı “CEO”ların teknik olsa da “Parayı biz yönetiyoruz” algısına benzediği gibi bir sonuçla da karşılaşabiliyorsunuz…
En çok eleştirilen, bir para biriminin karşılığı olmalıdır ama sanal paranın (bitcoin olarak ifade edeceğim) karşılığı olarak; elektrik ve elektronik donanım ve yazılımlarla, belli bir sürede ortaya çıktığı için direkt sanal paranın kaynağı olarak “elektrik” demek daha anlaşılır olabiliyordu. Ancak yatırımlar arasında bol işlemcili ve yüksek kapasiteli ekran kartları gibi bir düzine bilgisayar donanımı yatırımı yapmak da var. Sürekli bakım, soğutma gibi dertleri de cabası. “GPU” ve “CPU” üreten donanımlar yanar ya da bozulursa, uzmanlık bilgisinin maliyeti de az değil tabi.
Bu tip durumlarda bir paranın değeri ya da karşılığı şöyle hesaplanıyor; örneğin Çin, dünya pamuk rezervinin yüzde 60’ına sahip ve dünya pamuk rezervinin yüzde 60’lık karşılığı olarak da “şu kadar dolarım var” diyebiliyor (Bitcoin’in, Merkez Bankası’nda bir karşılığı olmadığı için bu örneği verdim). Bitcoin için bu durum biraz karmaşık ve güvensiz ilerliyordu. Siber saldırganların fidye yazılımları gibi daha birçok tuzağına düşenlerden topladığı gerçek paranın “Bitcoin”e dönüştürülerek alınması ve Bitcoin’in kara para aklama iddiaları arasında bir anda 20.000 dolara sıçraması, piyasada ve sosyal medyada ufak yaşta kısa yoldan para kazanmanın, bitcoin borsaları ve Network marketing bahanesiyle insanların dolandırılması ile sanal değerine gerçek değer katan Bitcoin, şu sıralar 50.000 TL civarında.
Acil yeni bir kaynak bulmalı ve Bitcoin’in diğer sanal para birimlerinin yaşam kaynağı olduğunu da bilerek bu yüzyıla damgasına vuran ününe daha da ün katmalı. Ve beklenen oldu… Veri madenciliği gelirlerinin yanı sıra özellikle Ay yüzeyinden toplanan elementleri ve ay yüzeyinin altında bulunan madenlerin sanal paranın teminatı olması söz konusu. Yani dijital paranın karşılığı, ya rezerv olarak tanımladığınız altın gibi kıymetli madenler ya da örneğin Ay yüzeyinin altındaki madenler olmalı. Yaklaşık 1,6 milyar ton maden rezervi olan Ay mesela. Ayrıca, Ay’ın kuzey ve güney kutuplarında bol miktarda donmuş su olduğu da biliniyor. Bu yüzden pek çok uzay ajansı ve özel şirket Ay’daki rezervleri değerlendirmenin planlarını yapmaya çoktan başlamıştı. (Tübitak Genç Bilim)
Ay’ın yüzeyine güneş paneli kurmak isteyenler de malumunuz… Bizim de eskiden siber uzay için düşünen bir uzay ajansımız yoktu belki ama şimdi var. Sanal para için ya gerçek altınlarınızı kaptıranlardan olursunuz ya da uzay madenciliğinde erken yol alanların dediklerini yapanlardan. Siber uzay böyle işte… Henüz sanal paranın teminatı olarak Ay madenleri, resmî olarak açıklanmadı ama akıllarda deli sorular da yok değil tabii…
Örneğin Antarktika’da tüm ülkelerin eşit haklara sahip oldukları gibi, gezegenler için de benzer anlaşmalar var mı? Uzay ajansları, NASA’nın birikimleri ile ortaya çıkan ürün ve hizmetleri satın almak zorunda mı? Değilse, hizmet alımı dahi yapmadan kendine ait patentli uzay istasyonları ya da yer çekimsiz platformları üretebiliyor mu? “İlk Türk astronot/kozmonot olmak için mi, uzay teknolojilerini izlemek için mi, yoksa “istikbal göklerde” sözünün bilinciyle mi planlama yapılacak?” gibi deli sorular insanın aklına geliyor işte sevgili okurlar…
Sanırım sanal para için kandırılmadan ve siber uzayın hakkını verenlerin ışığıyla yaşamaya çalışan bilinçleri de biraz özledik. “Elektrikler giderse Bitcoin’in bir değeri kalmayacak ki!” diyenler ile “Temassız ödeme” gibi siber uzay teknolojilerini geliştirenlerin sessizliği…
Bakalım dijitalleşen dünyada, sonraki nesillerin doğuştan tanımlanan sanal paranın gelecekteki evresinde, sadece geliştirmeye mi odaklanılacak yoksa ataları gibi tüketen bir toplum mu oluşacak!?.
Hakikaten merak konusu ama ben öngörümü ifade edeyim; Gelecekte Atasına layık olanların ‘geliştirici’, olamayanların ise ‘kullanıcı’ oldukları yaşama biçimleri olacaktır diye düşünüyorum. “Amerika’nın hepsi Türk… Türk soylu Elon Musk…” ya da “Mercedes Türkler’in…” gibi güzellemeler bir yana, elinizde tuttuğunuz telefonun “bir bitcoin” etmediği bir yana.
Diğer bir merak konusu ise sanal para gelene kadar çeyrek altın “1.000 TL” olur mu? .