Aylardır çarşı yüzü görmediğim için ilk fırsatta soluğu brukilerden olan Mehmet dayının dükkanında aldım.
“Dayıko, selamın aleyküm bana en hızlısından, acısız bir Menemen ve yanına da bir tane Sprite” deyip yerime geçtim. Uzun süredir hayalini kurduğum yemeğimi yemeye ramak kalmıştı.
Derken lap diye önüme gelen, pul biberden yumurtanın ne beyazının ne de sarısının görünmediği menemeni ne kadar acı da olsa yemeye kararlıydım.
Dayıko, biraz acı olmuş ama neyse artık.
-yav ne acısı? Ye bak! Acı değildir o…
Adamcağız haklı. Sabah kahvaltıda acı anlayışımız biraz farklı olsa gerek.
Dayıko, ben sprite istemiştim sen bana Yedigün getirmişsin. Sana zahmet bunu değiştirelim. Dedim…
-e spritedır o. Hele iç bak. Aynıdır.
-yav dayıcım, bak bu sarıdır. Sprite ise renksizdir. Dolapta da var. Değiştir şunu bir zahmet.
- yav aynıdır. İç bak. Hiç fark yoktur..
Bu hikayeden sosyal medya üzerine sizce bir hikaye çıkar mı?
Dayı ile yaşanan hikayenin birebir aynısı be dahası emin olun sosyal medyada da yaşanıyor.
Omurgasızların başını çektiği siber zorbalık, partizanların maaşlı troll orduları gibi bir çok yanlış sosyal medya yaklaşımı sonunda bumerang etkisi yapınca, bir anda sosyal mecraların Türkiye’de ofis açması ve yasal düzenlemeler için hükümetin en yüksek mercilerinden atılması planlanan adımlar bir bir sıralandı.
Dile getirilen adımlar arasında sosyal mecraların Türkiye’de ofis açmaları, sosyal medya kanununun hazırlanması ve para cezasından, erişim engeline kadar bir dizi önlemden bahsedildi.
Sosyal medyanın aslında siber güvenlik başlığında çok önemli bir yeri bulunmaktadır.
Amerikan PRISM programının bir parçası olan Facebook a kesilen yüksek miktarlı cezayı örnek göstererek ülkemizde beklenti içerisine girenlerin bilmedikleri detay; PRISM programı devlet politikası ve kesilen ceza sol cepten sağ cebe aktarılan para ve birazda milletin gazını almaya yönelik basit bir stratejiden öte bir şey değil.
Şimdi biz söylüyoruz, söylediklerimiz promterlarda yerini alıyor almasına ama uygulamada oluşan ciddi uçurumlar artık ulusal güvenliğimizi tehdit ediyor.
Vatandaşının verisini yıllardır yurt dışına aktarımını engelleyemeyen yetkililer, aynı kadrolarla veri aktarımdan çok daha karmaşık olan siber savaşta hakikaten başarıya ulaşabilir mi?
Hep söyledik yine söyleyelim. Bedenim, ruhum, çoluğum, çocuğum hatta eşim bile sana feda olsun diyenlerin partizanlığında veya Amerikan ya da İsrail menşeili siber güvenlik ürünleriyle yüksek erişim yetkisi ile istediği birey hakkında bilgi edinilen programları kullananların ne kadim Türk devletine ne de mevki-makam için yalakalıktan bir hal oldukları Reis’e en ufak faydaları olamaz. Bilakis zararları var.
Öyle olmasaydı Z kuşağı tarafından bu denli kötü yorum ve eleştiri alınmazdı.
Yani, iş bilmeyenlerin sevk ve idare ettiği sosyal medya ile siber güvenlik stratejileri tamamen başarısız ve devletin itibarını zedeleyen hallerde hepimize zarar vermeye devam ediyor.
Kimi farkında, kiminin umrunda bile değil. Ne zaman kendisi mağdur oluyor o zaman insan tepki gösteriyor. Tepkiyi gösteren kim olursa olsun maalesef bir hükmü de olmuyor.
Hüküm verebilecek stratejiler Türk gençliğinin bilincinde saklı. Bu saklı stratejiler başta five eyes ülkeleri tarafından çok iyi bilinmekle beraber yine yurt içindeki ifritlerin de korkulu rüyası olmaya devam ediyor.
Bruki dayının dediği gibi madem ki Sprite’dır O, iç bak aynıdır yaklaşımı şirin bir öğrenilmiş çaresizlik hissi uyandırıyor aynı şekilde sosyal medyayı eleştirip, hiçbir yaptırım uygulayamayıp bir de canlı yayınlarınızı bu platformlar üzerinden yapmaya devam eder, en çok takipçiye ben sahibim diyorsak, hiç kimse kusura bakmasın bu da aynı şekilde devletin en yüksek mevkiden sosyal medya ve siber güvenlik enstrümanlarında, milletin öğrenilmiş çaresizlik hissinin de ötesinde açıkça aklıyla alay etmekten başka bir şey değilse nedir?