Genel

Son çıkan filmler sinemada vizyonda ama eğitim askıda…

header-bts-coronavirus-766×431

Tüm dünyada etkisini gösteren salgın hastalık nedeniyle maske, mesafe, siperlik, hijyenik tulum gibi bir dizi önlemin devletler tarafından uygulandığını görüyoruz. 

Maskeyi insan iradesinin kontrolü ve tahakküm için kullanıldığını iddia eden yazı ve görüşlere de rastladığımız gibi başta Almanya olmak üzere birçok ülkede hükümetlerin salgın hastalık için aldığı dayatmacı önlemleri protesto edenler de yok değil.

2020 yılında deprem, sel, orman yangınları ve kum fırtınası gibi felaketlerin insana dayalı hırs ve egonun karşılığında bir ceza olarak görenler olduğu gibi yine insanın akılsızca davranması ve rant uğruna kesilen ağaçlar, plansız yapılaşma gibi daha birçok nedenden kaynaklı olan doğal bir sonuç olarak ifade edenler de var.

Salgının başladığı wuhan şehrinde yaşananları film gibi izleyen dünya bir anda bu salgın hastalığın maske, mesafe ve karantina gibi kavramların içerisindeki çevrimiçi bir filmin baş aktörleri oluverdi.

Ülkemizde hükümetin her aldığı kararı doğru ya da yanlış diye eleştirmeden ölümüne destekleyenler olduğu gibi sürekli eleştiri getiren ama hiçbir çözüm önerisi sunmayıp kendi gürühlarını  yine ölümüne destekleyenleri de büyük bir hayretle izliyoruz.

Bu süreçte en çok etkilenenlerin çocuk ve gençlerin olduğu aşikar. Çünkü bu kitlenin en önemli işlevi, öğrenci olmaları. 

Daha önce “Milli eğitim bakanı yapay zeka olsun mu?” İsimli bir yazı kaleme alarak, millete hizmetle görevli kim olursa olsun koşulsuz sevmek ya da saygı duymak zorunda olmadığımızı ve Bilhassa yapılan verimli işler için saygı ve sebep olunduğu için ise sevgi beslemenin sıradan bir durum olduğunun altını çizmeye çalışmıştım.

Şimdi ise ülkemizde özellikle eğitim ve öğretimin uzaktan yapılmaya çalışırken nasıl bir karmaşa ile geleceğimizin belki de kurtuluş savaşında yitirilen genç nesiller gibi kıyıma uğratıldığını gözler önüne sermeye çalışacağım.

Çocuğuna tüm önlemleri alarak özel ders aldırabilecek ailelerin bile vicdanına seslenmek istiyorum;

Sizin canınız can da, bizimki patlıcan mı?

Milli eğitim bünyesindeki devlet okulları EBA platformu üzerinden öğrencilerle buluşuyor. Özel okullar ise farklı farklı platformlar üzerinden öğrencileriyle bir araya geliyorlar.

 ( Orhan Fatih Doğan -Anadolu Agency)

Uzaktan eğitimi sonuna kadar destekliyorum ancak insan zekasının algılayabildiği kadar olduğu bilindiği için, uzaktan eğitimin ders materyalleri ile metot ve metodolojik yapısının EBA’da yeteri kadar başarılı olduğunu söyleyemiyorum. Söyleyen varsa, sesi de iyiyse dinleyelim. Ama ses kalitesi bozuk ise böyle bir yayına kimse tahammül etmek zorunda değil.

İnternet bağlantı sorunu, bilgisayar, kamera gibi ekipmanların kalitesi gibi daha birçok standart olmadan benim çocuğumda 10.000 liralık bir bilgisayar komşunun çocuğunda 1000 liralık bir bilgisayar ile eğitim kalitesinin standartlaşması sanırım abesle iştigaldir.

Sahi bu çok büyük fayda denilerek yine aldatıcından aldanana anahtar teslim Fatih projesinde ücretsiz (ama devletin kasasından çıkarak vatandaşa ücretsiz verilen) dağıtılan tabletler işe yarıyor mu?

Hazır yeri de gelmişken, doların yükselişinde ne var ki? Maaşı dolarla mı alıyorsunuz? Dolarla borcunuz mu var? Diyen uzmana ses etmeyip alkışlayanlara da bir soru sormak lazım gelir…

Dijital ve uzaktan yapılan eğitimlerde kullanılan tablet, bilgisayar, kamera gibi donanımlar dolar ile ülkeye gelip TL karşılığı ile satın alınmıyor mu? Yapılan yollardaki geçiş ücretleri doların TL karşılığı olarak ödenmiyor mu?

Ayrıca, salgın hastalık önlemleri nedeniyle okulların öğrencisiz kaldığı bir dönemde en az 3 öğretmen ve 2 sınıf öğrenci dolusu stüdyolarda Müge Anlı’dan Acun’un programlarına kadar önlem alınmıyor da, neden öğrencilere önlem alınsa bile okullarda sınıflar boş kalıyor?

Sosyal mesafe var ama desibel sınırı tanımlanmamış. Koca koca adamlar maskelerinin ardından toplumu daha da geren açıklamalarla kutuplaştırmaya özen gösteriyor. Üstelik salyalar saça saça bağırış çağrış içerisinde…

Akıl almaz diye anlatılan başarılarda bile üç kâğıtçının, fırsatçılık ve kolay yoldan para kazanmaktan övülüyor. 

Yani yerli ve milli diye Arab’ın lezzeti, Avrupa’nın kerameti, Amerika’nın mahareti  empoze ediliyor ama okçu tepesinde Türk askeri nöbet tutsun isteniyor.

Peygamber üzerinden bir hırka iki göz oda örneği verenlerin kendileri ve çocukları için gösterdiği özveri kadar özveriyi bu milletin çocukları için göstermeyen veyahut gösterdiğine kendini inandıranların kızıl elması reçel olmuş kıblesi de belli ki şaşmış. 

Akıl almayan diğer bir olay, madem ki havayolu ile yan yana yolculuk mesafe kuralına aykırı olarak ama maske kuralına bağlılıkla yapılabiliyor ve hatta yemek yenirken maske çıkarılacağı için yanınızdaki yolcu yemeden siz de lütfen bekleyin gibi uyarılar yapılıyor. Neden okullarımız da yüz yüze eğitim yapılamıyor?

Sanırım Gazi Ata’nın neden izinden gittiğimiz ve neden birilerinin yücelttikleri insanların peşinden gittiğini herkes daha iyi kavramaya başladı. Gazi Ata’nın izinden gidenlerin de çok iyi bildiği gibi Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir; ilim ve fennin haricinde mürşit aramak gaflettir, cehalettir, dalalettir.”

Onca dijital dönüşüm söylemine rağmen ne kadar dijital dönüştük bilemiyorum ama çok kısa bir sürede dönüşen ve dönüşüme teknik katkı sağlayan onca milletin yanı sıra özellikle Finlilerin, ilim de fen de geldiği durum ve kendisini çok yukarılarda ya da üstün gören Araplar gibi toplumların, kullandığı arabadan robota kadar her şeyi üretenlere baktığımızda biz neredeyiz? Arap’a robot eş tahsis etmenin dışında kendi toplumumuza ne katkı olabilir diye sorup yanıt almak için 10 yıl yetmez miydi? Zamanında Demir ağlarla örülen ne varsa milliliği tartışılmayacak kadar gerçek ve vatandaşını yabancı para birimine mahkum etmeyecek kadar da sahici ise günümüzde ne, ne derece sahici diye akletmek de her Türk vatandaşının vazifesi olsa gerek…

Bilgi Güçtür… 

Öküzün, arabayı çeken veya sırtındaki yükü taşıyan atın emeği gibi kaba güce dayalı çalışma tarzı çok farklıdır. Bilgi ile beslenen emek on, yüz ve hatta bin kat daha etkilidir. 

Baskı altında, isteksizce, tıpkı bir köle gibi ve birileri tarafından zorla yaptırılan işler ve bunun için harcanan emek ağır ve ezici bir emektir. 

Okullar sadece dış görünüşü ile değil, aynı zamanda temizliği ve yüksek hijyen koşulları ile de göz doldurulmalıdır. 

Okula yüz yüze eğitime gelenleri kim karşılasın?

Son çıkan filmler sinemada vizyonda ama eğitim askıda…

#okullarıhepbirlikteaçacağız

 

Tags : eğitimmebuzaktan eğitimyüz yüze eğitim
Burak Bozkurtlar

The author Burak Bozkurtlar

Siber Güvenilir Türkiye

Leave a Response