Coronavirus denen illetin bir anda tüm dünyayı etkisi altına alması ve halen daha devam eden can kayıpları insanlarda başta korku olmak üzere bir takım psikolojik rahatsızlıklara da sebep oluyor diyebiliriz.
Çin’in wuhan kentinden geldiği söylenen görüntülerin neredeyse tamamı korku filmlerini aratmayan nitelikteydi. Kısacası corona önce korku üretti daha sonra da algıları yönetti.
Virüsün varlığına inanmayıp başta maske olmak üzere birçok tedbiri pek önemsemeyenlerin başında gelen İngiltere başbakanı ve yakın zamanda da Amerikan Başkanı maske takmamanın bedelini ya ödedi ya da ödemeye başladı diyebiliriz.
Ülkemiz ise maske takmayan ya da “aha burnun açık kalmış” diyerek birbirlerini tenkit eden insanlarla dolup taşıyor. Sokaklarda maske takmayanları deşifre etmek için fırsat kollayan haberciler cirit atıyor diyebiliriz.
Hatta garip bir şekilde kask takmadığı için uyarılmayan motor sürücüsünün maske takmaması nedeniyle uyarılırken mikrofona yarışma programında olduğu gibi yanıt vermesini garipseyen kaç kişiyiz diye de merak etmiyor değilim.
Virüsün varlığına inanıp inanmamak ayrı abartılıp hafife almak ayrı diyebileceğimiz birçok yaklaşımı benimseyen insanlar ise dünyanın dört bir yanında bölünmüşlük sendromu içerisinde diyebiliriz.
İtalya’nın 3. Avustralya’nın 2. dalga alarmı verdiği ve yeni önlemlerin alındığı corona etkisi tüm dünyada etkisini sürdürmeye devam ediyor.
Çelişkilerle dolu ama tanıtım kalitesi çok ama çok yüksek bir virüsle karşı karşıya olduğumuz kesin gibi…
Şayet AIDS, Kanser ya da Domuz Gribinden ölenlerin ya da vaka sayılarının bu virüs kadar global ölçekte bir reklamı yapılmadı. Acun’un, Müge Anlı’nın programlarında var olmayan corona virüs ve bu virüse bağlı alınan önlemler ne hikmetse açık havada, denizde ve okullarda maske mesafe kuralına uyulsa bile yine de yönetmelik ve genelgelerle cezalandırıcı bir etki elde ediyor.
Açıkçası ben maske ve mesafe tedbirlerini sonuna kadar destekliyorum. Hatta acaba mesafe ile aşırı yılışıklığın önüne mi geçiliyor? Şeriatın günümüze uyarlanmış ve herkes tarafından kabul gören bir evresindemiyiz? Diye de sürekli kafa yoruyorum. Öyle ya, mesafe ile na mahrem, hijyen ile temizlik ve iman ilişkisi, maske ile biraz tesettür derken yetkisi olmayan insanların birbirlerine haddinden fazla yakınlaşması da önlenmiş oluyor.
Kısacası benim maske ya da mesafe ile sorunum yok. Bilakis toplu taşıma ve sosyal alanlarda tanımlanan mesafenin bir virüs neticesinde algılanabilir olmasından dolayı biraz hüzünlüyüm. Biraz da sosyal mesafe tanımının yanında kişisel desibel Hakkı ya da ölçüsünün tanımlanmasını da beklerdim.
Kim derdi ki insanlığın “bilinç düzeyi sıçramasını” bir virüsün tetikleyeceğini?
Pandemi sürecinde devletler karantina, OHAL gibi bir dizi önlemler aldı. Bu süreçte virüs, kimi hükümetlere ilk başta sihirli bir değnek, kimileri için can simidi kimileri içinse boomerang etkisi yaptı.
Sonuçta zamanında camileri kapattılar, şapka takmadılar diye asıldılar gibi safsataları ortaya atanların bu yaşanan pandemi sürecinin etkisiyle kapalı kapıları aşıp dijital pencerelerden bakmaya başladıklarını ve hatta dijital platformlardan saçmaladıkları halleriyle rezil olduklarını hep birlikte gözlemler olduk.
Devletten maaş alıp devletin kurucu değerleriyle çatışma ve bozgunculuk ile yaşamlarını omurgasızca sürdürmeleri bir yana biraz maske biraz da mesafe ile söz dinlemeleri bir yana. Neticede şapka devrimi ile dayatıldığı iddia edilen bir sürecin çok daha gerçekçi ve delilli bir yeni normal sürecini çoluk çocuk hep birlikte yaşıyoruz.
Camilerin kapalı kaldığı, toplu ibadetin yasaklandığı 2020 Türkiye’sinden 2030 lu yıllara geldiğimizde emin olun işlenecek, gösterilecek ve yeni nesillere bakın eskiden bu ülkede islamcıyım, muhafazakarım diyenler bakın nasıl bir yönetim sistemini kurgulamışlar denilecektir. En azından böyle bir potansiyele sahip yanar döner gazetecilerimiz yok değil.
Belki de bu pandemi sürecinde atıl kalan camiler sanal gerçeklik teknolojisi ile bir gözlük mesafesinde olacak ve belki de fiziksel camilerde sosyal mesafeyle “safları sıklaştırın” telkinleri gerçek manasını bularak “manen safları sıklaştıralım, ben ne yapayım senin hijyenik olmayan omzunu. Bana huşu gerek huşu” diyenleri daha çok duyacağız. Hatta en iyi imamların uzak bağlantı yöntemiyle kıldırdığı namazlar ile camilerde fazla fazla istihdam edilen imamların yerini “en iyi namaz kıldıran, en iyi kuran okuyan ve Türkçe olarak ifade edebilen” inamlar seçilip HD kalitesiyle vatandaşın huşusunda yaren olacak.
Türk gençliğinin Diyanet İşleri Başkanlığına hediye ettiği bu fikrin hayata geçtiğini kısaca bir hayal edelim mi?
Diyanet İşleri Başkanlığından Büyük Proje!
Özellikle taşralarda bulunan ve vatandaşlarımızın atıl kaldığından, yeteri kadar verim alınamadığından şikayet ettiği camilerde, cemaat olmamasına rağmen istihdam edilen imamların çok daha verimli olmaları adına planlanan proje sayesinde, en yüksek puana sahip olan, en iyi Kuran okuyan, en doğru bilgiyi veren imamların oluşturulması hedefleniyor!
Pandemi sürecinde yasaklanan toplu ibadetler şimdilerde mesafe ve maske kuralına uygun olarak icra ediliyor. Vatandaşlarımızın gerek evlerinden sanal gerçeklik gözlükleri üzerinden gerekse merkezi camilere giderek mihraplarda bulunan hologram ve 4K kalitesiyle hazırlanmış ekranlardan, en yüksek puana sahip imamların öncülüğünde namazlarını huşu içinde icra edebilecekler.
Dünyada ilk defa mekan bağımsız olarak Ayasofya camii, Mescidi Aksa, Sultanahmet Camii gibi daha birçok manevi değeri yüksek cami, sanal gerçeklik ve uzaktan erişim yöntemleri ile vatandaşlarımızın erişimine açılıyor.
İmamlar işsiz mi kalacak?
İmamların işsiz kalmayacağını ve hatta yapay zeka ve bilişim teknolojilerinin işsiz bırakacağı ilk kitlenin imamların olmayacaına dikkat çeken yetkililer, vatandaşların puanlarıyla performans değerlendirmesine tabi olan imamların bu vesileyle diğer kurumlara da örnek bir çalışma disiplinine kavuşacağının altını çizdiler.
Nöbetçi İmamlık Uygulaması Başlıyor
Birbirinden kaliteli ve yüksek bilgiye sahip imamlar tarafından namaz öncesi ve sonrasında vatandaşlara ilim ve irfan içerikli birçok eğitimin verileceğini dikkat çeken yetkililer, özellikle son dönemde İslam ahlakında kesinlikle bulunmayan hususlarla dinimizin karalamaya çalışan bir takım yapılanmaların da önüne geçerek, uzaktan, hologram ve sanal gerçeklik teknolojileriyle vatandaşlarımızın manevi değerlerini incitmeden çabalayan nöbetçi imam uygulamasının da devreye alındığı müjdesini verdiler. Son olarak, İslam etiğine uygun olarak vatandaşın imamlarla gerçekleştirdiği tüm görüşmelerin yüksek güvenlikli teknolojilerle kayıt altına alınacağını ve bu sayede İslam etiğine uygun davranmayan personellerimizle İslam etiğine uygun olarak çabalayan personellerimizin de kolaylıkla ayırt edileceğine dikkat çektiler.
Not. Bu haber tamamen hayal ürünüdür.
(yukarıdaki hayali haberin gerçekleşmesine kimler sevinir kimler üzülür bilemeyiz tabi ama hediye hediyedir…)
Neticede “hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” denilmişti ve dijital hayat ile eğitim, sağlık, yönetim, güvenlik gibi daha birçok başlıkta “robot ve yapay zeka” kavramları çok daha önem kazanmaya başladı.
Hatta gerek ana haber bültenlerinde gerek gazete ve dergilerde “ robotlar ve yapay zeka hangi mesleklerin sonunu getirecek?” İçerikli yayınlarla avukatlık, öğretmenlik ve hatta doktorluk mesleğine mensup olan insanların işsiz kalabileceğine dikkat çekiyor…
Şapka devrimini eleştirenlerin maske ve mesafe devriminin birer neferi olduklarını, camiler kapatıldı diyenlerin kapanan camilerdeki toplu ibadet yerine bireysel ibadetlerle daha çok ön planda olduğuna tanık olmakla beraber dijital materyallerle arşivlendiğini de görmezden gelmemek gerekir.
Zamanın ruhuna uygun ve insanları belli standartlara çekmek için bugün Covid-19 korkusu kullanılıyor mu bilemeyiz ama en azından geçmiş dönemlerde yaşamadan, dijital ve oynanmamış verilere bakmadan sadece falanca hoca şunu dedi diyerek inanmış olanlara İşkembe-i Kübradan konuşanların bir maske ve tek talimatla engellendiğini hatırlatmakta fayda var…
Gerçi bu bizden düğün yapsın bu bizden değil düğün yapamaz ya da vatandaş mesafe maske kuralına riayet edip siyasilerin toplantılarına eşlik etsin ama aynı vatandaş mesafe ve maske kuralına uysun ve eğitimini uzaktan alsın yaklaşımları biraz kafa karıştırsa da neticede hepimiz adeta aynı gemide, başta virüs olmak üzere birçok sorunla mücadele etmemiz ve birlik olmamız gerektiğini de tecrübe etmiş oluyoruz.
Son olarak, özellikle Twitter’ı günah çıkarmak için veya cuma mesajlarıyla sevdiklerinin yüreğine dokunma maksadıyla kullananlar için #TwitterCamii ya da #TwitterKilisesi bir an evvel açılmalı ki, en azından bu etiketle ve herkesin ortalığa saçmak istediği inanç ya da iman seviyeleri daha kurumsal bir yapıya kavuşsun. Öyle ya insan Twitter’ı tanrısına ulaşmak ve dualarını yayınlamak için bir araç gibi görüyorsa #Twitterİbadethanesi de kesinlikle olmalı…
Şapka devriminden maske devrimine Cumhuriyetin 100. Yılında dijitalleşen insanlarımızla belki de “Türk’ün töresine uygun bir yapay zekaya sahip dijital bir devlet anlayışı ile yönetim” öncesi son eşiği hep birlikte aşarız. Kim bilir?
*https://tr.wikipedia.org/wiki/%C5%9Eapka_Devrimi