Haftanın ve bu haftalara gelene dek yaşanan her ne varsa, bir anda yorgunluğu üzerime çökmüş ve uzun yıllardır tam anlamıyla ailenin bir arada olamayışından kaynaklı alışkanlığımdan olsa gerek, pazar kahvaltısı olmasa da dinlenme planı yapmıştım…
Yine olmadı ve öğlene kadar uyuyamayıp sabah erkenden kalkıp, açlık hissini bir kaç dilim peynirle atıştırıp geçiştirirken, jokerin de ham madde tüketimi için dışarı çıkması gerektiğini hatırlayıp dışarı çıktım. Ortaköy’ün sokaklarından belki sahile inebilirim derken, sokaklarda mesken tutan köpekler ile kediler bizim jokerden hoşlanmamış olacaklar ki, bizimkinin totoşunu ısımadan hemen dönü verdik evimize…
Siber Güvenlik diyerek hayal gücümü teknolojilere yansıtma çabam bir yana tüm olup bitenler karşısında algılanamamak bir yana diyerek önce Fenerbahçe nin zorlu karabükspor maçında attığı gole baktım derken sevgili Ümit ağabeyimin “İğne Deliğinden Hindistanı Seyretmek” başlıklı paylaşımını merak ettim. Hepimizin sosyal medya hesaplarında yaşadığımız ruh halleri benzerdir. Mesela, çok sevdiğiniz birinin tüm paylaşımlarını beğenirken yine çok sevdiğiniz biri şımarmasın, aramızda mesafe olsun diyerek beğenmediğimiz paylaşımları olduğu gibi, bu adam paylaşım yaparsa okumalı, bakmalı diyerek takip ettiğimiz sevdiklerimiz de vardır.
Barış Özcan’ın youtube kanalından yayınladığı “İğne Deliğinden Hindistanı Seyretmek” isimli videosunu izlerken, daha önceden de bildiğim, bir zamanda, bir hükümdar ile iğne deliğinden ipi geçirebilme becerisi için, zihnimde açık duran bir işlemin sonucunu da bulmuş ve hatta sonucun sağlamasını yapmış oldum.
Sizlerde videoyu izlediğinizde eminim ki bazı şeylerin farkına varacaksınız. “Bazı Şeyler” kelimeleri belirsizlik içeren, öznesi ve gizli öznesi net olmayan bir başlık gibi gelir ve somutluk isteyenlerin “nasıl şeyler” detaylı açıklama istemeleri ve somut objeler görebilecekleri yanıt aramaları hepimizin karşılaştığı durumlardır.
Madalyonun iki yüzü gibi ve sen hangi yüzünü biliyorsun yada hangi yüzüsün…
Hikayenin sonunda iğne deliğinden ipi uzaktan atarak geçiririm diyen adam, bu iddiasını ispatladığı için hem altın kazanır hemde sopa yer.” O zamanki hükümdarlara soru sorulabildiği için” neden sopa diye soran adama verilen yanıtı ve sonrasında Barış Özcan’ın anlatımını izlediniz. Üstelik garip yorumların yanında,
“Pazar sabahı uyanıp Barış Manço ya da kovboy filmleri izleyip, yine pazar sabahı uyanıp Barış ÖZCAN izleyen çocuklarıyız. “Benzeri yorumlardan anlaşılan şu ki; Bu ülkede ne Barış ağabeyler biter ne de adam olacak çocuklar…”
Asıl bu farkındalığa erişmeye vesile olan ve TED’de bir konuşma yapan sanatkar ağabeyimiz henüz 40 sopa yemedi belki ama insanlığa da Barış ÖZCAN’ın da altını çizdiği gibi, farklı teknolojilere esin kaynağı olabileceğini, herkesin kendine has tıpkı süper kahramanlar da olduğu gibi bir farklılık olduğunu ve bu farklılığın başkalarında olmayışından kaynaklı sorunların farkına varılarak, pozitif davranış biçimleri ile fark edilerek çabalanması gerektiğinine bende katılıyorum.
Haydi artık iğne deliğinden bir de Türkiye’ye bakalım artık…
Sosyal bir mesaj vererek yazıma son vereyim;
Yazım için kullandığım görsele ve şimdi şu sözlerimi iyi analiz ediniz…
Uzaya gitmek yeni bir yaşam yeri bulma çabasından daha çok, yeni teknolojilerin ve de özellikle sağlık alanında kullanılan bir çok teknolojinin, insanlığa hizmet ettiğini biliyoruz. Bu yüzden eğer hoca, üstat, öğretmen yada bilir kişi olarak bildiğiniz birileri sizlere “aman canımmmm, ne uzayı, ne aya gitmesi bu ne ya! zaten kıyamet kopacak haydi ibadet et düşünme, kurcalama” diyor ise bilin ki bunu söyleyenin zekası algılayabildiği kadar olduğu için, algılayabildiği konularda zekasından faydalanıp geri kalan konularda “yav he he” diyerek geçiştirin. Aksi halde zihniniz başkaları tarafından kodlanmaya devam eder. Öyle ya, insanların kaderleri, kendi çabalarına bağlıdır cümlesi pi sayısı kadar açık, net ve sonsuz döngüde gerçektir. Tabi pi sayısı ne işe yarar bilmeyenleri tenzih ediyorum.
Bayrak görseli = ülkemizdeki mevcut teknolojik durum 🙁