Son zamanlarda “Türk gençliği demesen daha iyi, veya Türk milleti yerine millet demek daha kucaklayıcı” diyenlerin sayısı giderek artıyor. Aynı kişiler zora gelince“Şu çılgın Türklerin sabrını kimse zorlamasın” diyebiliyor. Sanırım cahiliye döneminden sonra en kötü ve en cahilce zaman dilimde yaşayanlar olarak oldukça talihsiz insanlarız. Çünkü, o dönem cahilliğin zulmüne maruz kalanların en büyük mutluluğu elbette ki kainatın efendisi ile aynı zaman diliminde yaşamaktı…
Birileri var!
Türkiye’nin yakın geçmişine şöyle hızlıca baktığımızda; milli meselelerde bir araya gelmeyi başaran karşıt görüşlü liderlerin tek yürek olarak, kimseye eyvallah demeden ve tüm imkansızlıklara rağmen Kıbrıs’a müdahale ettiği gelir aklımıza. Marshall yardımları ile uçaklardan atılan malzemelerin yerini alan belki de
TRT de her Pazar yayınlanan covboy filmleriydi.
Bu sayede Amerikan özentisi nesillerin yetişmesini hedefleyen birileri mi var ? Sorusuna yanıt aradık. Amerika’nın meşhur 6. Filosunun kabusu olan rahmetli Deniz Gezmiş’i de, zulüm karşısında sessiz kalmayan Mustafa Pehlivanoğlu’nu da idam eden birilerinin olduğunu biliyoruz.
Bu birileri bize çok derin Mesajlar verme konusunda oldukça Mahir diyebiliriz. Başbakanınızı asar ama terörist başını Türk milletinin vergileri ile beslenmesine ve hatta uygun zemin oluşturulduğunda ceza evinden yolladığı mesajları kitlelere yüksek sesle okutur, hükümetin en üst kademelerinden “terörist başının düşüncelerini seslendiririz bile” dedi bu birileri.
Geçmişte Bülent Ecevit’in Bill Clinton karşısında ayakta duruşu ile fotoğraflarda görünen yalnızlık halleri ve gerim gerim gerilen sinirlerimizi esneten lider olarak gördüğümüz kişilerin, akıl yakan ve mantıksız konuşmaları da yine birileri tarafından yazılıyor sanki.
Kamu vicdanını rahatsız etmenin yanı sıra Anadolu’nun kimyası ile oynanan stratejilerin kolaylıkla uygulanabilir bir zemini haline geldiğimizi görmek çok ama çok üzücü. Daha bir gün önce vatan hainliği ile suçladığı parti lideri ile bir gün sonra ittifak kurulduğunu hepimiz görüyoruz. Kitleler halinde, liderlerin iyi ya da kötü tüm söylediklerinin peşinden sorgusuz sualsiz gidilmesi de toplum olarak yaşadığımız akıl tutulmasının ispatıdır.
Bir seçim etkinliğinde Başbakanlık Davutoğlu’na peygamber tarafından verildi diyerek ortalıkta gezen zibidiler ile Trump’ın seçim döneminde, Simpsons isimli çizgi filmde sergilenen teknik de yine birilerinin kullandığı yöntemlerle benzerlikler içermektedir.
Kişisel verilerimizi bedavaya vermek koşulu ile ücretsiz olarak kullanımımıza sunulan sosyal mecraların siber risklerini en yüksek seviyeden dile getiren Cumhurbaşkanımız aynı platformlar üzerinden mesajlarını yayınlamaktan kendini alıkoyamıyor. Bu da hem bizim kişisel verilerimizin kanuna aykırı olarak alınmasının siber bir tehdit olduğu halde engellenemez bir bağımlılıkta yaşadığımızı göstermektedir. Bu tehlikenin en yüksek düzeyde dile getirilmesine rağmen, “imam osurursa cemaat sıçar” misali bir ruh haliyle çaresizlik sendromunda, umursamadan yaşayalım gitsin tadında insanların çoğaldığını gözlemleyebiliyoruz.
Dedik ya akıl yakan diyaloglar ile bas bas bağıran liderlerin takipçisi ve destekçisi olanlar da, üzüm üzüme baka baka kararır misali aynı yolu izliyorlar.
Örneğin, Twitter veya başka bir sosyal mecrada kötü ya da iğrenç bir haber gördünüz. Hemen o iğrenç görsel veya yazı içeriğini paylaşıp, paylaşımla birlikte eleştirinizi de sıralıyorsunuz. Hatta çoğu zaman hak ettiğini düşündüğünüz kişiler için küfrü de basıyorsunuz… işte bakın burada akıl tutulması yaşanıyor. Sizin eleştirdiğiniz ve paylaştığınız kötü içerik daha fazla kitleye sizin sayenizde ulaştı. Yani içeriği üretip tepki toplama niyetinde olanların ekmeğine yağ sürdünüz. Üstelik, birilerinin bedavaya sizi kullanarak hazırladığı raporların da içerik üreticisi veya test görevlisi oldunuz.
Zamanında Bülent Ecevit’in sağlık sorunları nedeniyle nasıl halen daha Başbakan olduğunu sorgulayanların şimdilerde ön planda olan birçok yöneticinin tam bir devlet adamı hatta adı bile Devlet işte gibi yorumlarına alkış tutar mısınız bilinmez ama Türk milletinin yolunu kaybettiği bir dönemde yol gösterici vazifesi üstlenen Asena’ya ihtiyaç duyulan bir dönemdeyiz. Dişi Kurt olan Asena’ya bu ülkede dansöz olarak anılması için zemin hazırlandığında sesi çıkmayanların, dün kara derken bugün ak diye haykırmalarına daha fazla dayanamayan ses telleri bile iflas etmiş görünüyor.
İlim malumuna tabidir efendim bilirsiniz. İlim bende demekle veya bağırmakla olmuyor demek ki. Bu yüzden Allah hak edene hak ettiği kadar ilim nasip etsin demek geliyor içimden.
Yakın geçmişimizden günümüze hızlıca baktığımızda hep birilerinin olduğunu ve bu birilerinin Türk milletinin önünü kesmeye çalışan eylemler ile gündemimize oturduğunu kolaylıkla görebiliyoruz. birilerinin kayığına kim bindi ise kullandıkları müthiş güç karşılığında hep kullanılıp bir kenara atılmışlardır. Birileri tarafından verilen imkanları devletin ve milletin hayrına kullananlar büyük bir özlem ile anılırken kendi çıkarlarına güç kullananlara ise her an lanet edilmektedir. Bu yüzden aynı kumaşa dün bu beyazdı diyenlerin bir anda bu siyahmış demesi çok etik bir ifade diyemeyiz.
En çok da kendisine yüklenen misyonun tamamlanmasından daha çok söylemden öteye geçmesine engel olmak adına çabaladıkları açık ve net olduğu bilinen, sırf “Reis Arkandayız, öl de ölürüz vur de vururuz, işte asrın lideri, Başkan sensin” gibi yaklaşımları sergileyenler tarafından kendisine ve dolayısı ile Türkiye Cumhuriyeti’ne zarar verenlerin çoğalması oldukça üzücü.
Hani derler ya, it ürür kervan yürür! O misal. Amma velakin öyle değil…
Ancak bu birilerinin korkulu rüyası olan Asil kan sahibi birileri de var. Devlet Ebed Müddet ilkesine bağlı olan tüm yiğitlere selam olsun...
Önce vatan millet
Sonra ana ve yar
Bu yolda savrulan
Birileri var
Ezan dinmez diyen
Bayrak inmez diyen
Şehit ölmez diyen
Birileri var
Şehitler ölmez
Şimdi Sizleri Göktürk üçlemesinin Anons Tanıtımı ile baş başa bırakıyorum…