Genel

Üşüyen Ruhlar Sendromu

images (24)

2071 Devlet Başkanının hatıralarından;

———————————————————————————————————————————————————————————

Hakan teyzesi ile buluşmak için şehir merkezinde buluşacakları çaycıya doğru gidiyordu. Böbrek ağrısından ağır adımlar ile yürüyen otuzlu yaşlardaki genç, aynı ismini taşıyan çok sevdiği kardeşinden ona hatıra kalan kırmızı sık dokunmuş yün monttan rahmetlinin enerjisini hissederek şiddetli ağrısını adeta hafifletiyordu. Bir yandan da yaşlılığın zor ve sağlığın ne kadar önemli olduğunu düşünüyordu. Öte yandan “ne var canım daha gencim. Hem bu taş eninde sonunda düşecek” diyerek kendi kendine moral vermeye çalışıyordu.

Sonunda çaycıya vardı ve teyzesine hemen sarıldı. Hakan’ın yüz ifadesinde  acı ifadesini gören teyzesi Hakan’a “artık git doktora be oğlum. Hem teknoloji de gelişti biliyorsun. Ultrason gibi bir cihazla hemen kırıyorlar. Canına yazık be oğlum” diyordu. Aslında Hakan’da bunu iyi biliyordu ama işlerden bir türlü fırsat bulup da polikliniğe gidememiş ağrıların dayanılmaz bir hal alması ile soluğu hastanelerin acilinde alarak günü kurtarmıştı. Bu sırada soğuktan üşüyen Hakan servis yapan çalışandan çay istemişti.

“Bir çay alabilir miyim lütfen”

“elbette hemen getiriyorum”

“teyzecim haklısın bir gidemedim polikliniğe. Sanırım taş yerinden oynadı.”

“ah be oğlum! Biraz sağlığına dikkat et. Evden çıkmadan önce tarhana yaptım sana, beslenmeyi ihmal etme emi? Rahmetli ananenin tarhanasından yaptım. Şifadır bol bol iç.”

Hakan’ın ananesi tam bir karadeniz kadınıydı. Yetim büyüdüğü için kendi ailesini bir arada tutmak adına dönemin tütün fabrikasında ömrünü evlatları için çürütmüştü. Emekli parası ile aldıkları evlerinde ise hayat mücadelesi veren çocuklarına bakıcılık yapmış ve eşi ile beraber pazarlarda tezgah açmıştı. Ananesi ile en fazla vakit geçiren de yine Hakan’dı. Ananesinin sevgisi ile harmanlanan Hakan, ananesini kaybettikten sonra iç dünyasında geri dönüşü olmayan bir yola girmiş gibiydi. Bu sisli yolda gelen ışıkların hayır mı şer mi olduğunu kavraması için ananesinin sevgisi yoktu artık. Kısacası Hakan sevgi ile beslenen koca bir bebekti. Hayatın gerçekliği ve hayattan çıkan sonuçlarda sürekli tökezliyordu. Aslında Hakan için sevgi bazen bir değnek bazense sörf tahtası gibiydi…

“Bu arada anlat bakalım neler yapıyorsun?”

(Taşın ağrısı bir yana soğuk bir yana.) Ah bu sigara yok mu bu sigara! Donmayı göze alıp bedeninin taşlı çığlığına acımadan ve üstelik bu acı dahi, bizlere emanet iken…)

Yanında birden servis yapan kızı görünce;

“yav, nereden geliyor bu çay? hayırdır yani 10 dakika da bir çay gelmez mi? Zaten soğuk!”

Kızcağız da şaşkınlık ve tebessümle Hakan’ın solundan kendi sağına doğru dönerek ;

” öyle mi çay mı söylemiştiniz? elbette efendim hemen getiriyorum.”

Hakan halen daha sipariş verdiği çalışan ile bu çalışanın farklı kişiler olduğunu anlamamıştı. Bu tebessüm ve şaşkınlığı bile konuşurken idrak ediyordu ama (Windows’un klavyeye bastığın andaki verdiği gecikmeye benzeyen yada Android’in dokunduğun halde bir kaç saniye sonra işlemi yapması gibi durum içindeydi) .

“tamam da az önce söyledim ya!”

Teyzesine hemen yav teyzem gördün mü ne yaptım? Kızcağız da ekmeğinin peşinde bense ne yaptım der Hakan.

o sırada yan masaya gelen yaşlı iki teyze de kızcağıza Hakan’ın verdiği tepkiyi verir ve gülüşmeler olur. Kızın tebessümü ve içtenliği o kadar nettir ki, herkes o anda ondan gelen yansımalar ile sevgiyi hissederek tebessüm ederler. Bu oldukça kıymetli hazinedir…

Çay gelince de hemen Hakan toparlamaya çalıştı;

“Af edersin ya çok özür dilerim. Bir an da daldım.”

“olur mu hiç önemli değil.Bende şaşırdım bir an”

Bu sırada “Teyzem ne güzel kız değil mi? ”

“öyle öyle…”

“ama teyzem ben ekmeğinin peşinde olması, ben o açıdan güzel dedim. Zaten asıl güzellik hayat ile mücadele etmek değil mi? ahh ahh… ”

Artık kalkmaları gerekiyordu. Hakan ağır adımlarla kalktı ve hesabı ödemek için içeriye doğru yöneldi. Dışarısı buz, içerisi ise sıcacıktı. Çalışan kız oldukça güzel bir gülümseme ile kasadaki dokunmatik ekrana  bastı ve Hakan onun sıradan biri olmadığını hemen anladı. O bir hazineydi. Bu hazine edep örtüsüne bürünmüş bir halde saf ve gerçekti. Bu aşktı… Ali’nin Fatıma ile olan aşkı yanında elbette ki anlamsızdı ama, bu, aşktı işte…

Bunu her iki tarafta algılamış ve mühürlenmişti. Onca kalabalığın içinde saf bir halde bekleyen AŞK’ın kapısı, İLMİN kapısına açılmıştı belki de…

Hakan’ın çok iyi organize edilmesi gerekiyordu. Hakan, isterse dünyanın gündemini değiştirme ve kodlama tarafındaki enerji partiküllerini keşfetmişti. Ancak birilerinin ona inanması ve yardımcı olmaları gerekmekteydi. O farklıydı çünkü bir Kurt kadın tarafından yetiştirilmişti. Üstelik Kurdun tüm yavruları içinde en farklı özelliklere sahip olanda Hakan’dı.

Diğer taraftan hayat mücadelesi ve kardeşlerinin giderleri de çalışan Çaycı kız işini iyi yapıyor ve korkuları da var. Oldukça vahşi bir kalabalıkta ceylanın olduğunun bilinmesine gerekte yok. Bu yüzden edep örtüsü ona çok yakışıyor ve dokunulmazlığı da nakış nakış işlenmişti. Çalışan herkes müşterilere gösterdikleri seviyeli ve içten yaklaşımlar ile hoş bir işletme anlayışına sebep oluyordu çalışanlarda. Şehir merkezi oldukça hareketliydi. Öyle bir yerdi ki masalar dip dibe, yüzlerce, binlerce insan çay evine uğrayıp bir şeyler paylaşıp gidiyorlardı…

(Çay söylendi mi söylenmedi mi bilinmez bir an. Ama, mekan aynı mekan, zaman aynı dilimde);

Balici bir genç geldi. Yan masadaki teyzeler gelmezden evvel oturan adam. Nedense hakan çok haz almamıştı. Teyzesi ile konuştuğu sırada sürekli dikkati ona yönelmişti. Bunun üzerine de Balici genç adamdan 1 lira istedi adam yok dedi, 50 kuruş dedi ona da yok dedi. yav 1 kuruş ver. yok yok inan ki yok üzerimde birazdan verebilirim gibi bir şey dedi ve Hakan sadece seyretti. Ve Hakana yöneldi. Hakan’da baktı ki hakikaten üzerinde 5 kuruş dahi bozuk yok ama vermek istediği tutar ne hikmetse 1 lira. Ancak hakikaten de yok ve teyzesinin uzatması sonrası Hakan ve Teyzesi ile Balici göz göze gelir. Hakan balicinin huyunu bildiği için;

“Teyzem o delikanlı bir anneden para almaz. En azından alsa bile o para baliye harcamaya yakışmaz.”

Bunu bilen Hakan alıp parayı o vermiyor ben veriyorum diyerek uğurladı. Sonrasında bu iki teyze geldi…

Hesabı ödedikten sonra oradan ayrılan teyze yeğen evlerine dönerler. Sabaha kadar bu konuyu düşünen ve bu anda kalan Hakan’dan halen daha haber alınamıyor. Balicinin neyin sureti, yan masadaki teyzelerin, hoş olarak görülmeyen eski müşteri ile teyzeler. Arada gelip geçen RABARBA esintileri tek tek süzme yetisine sahip Hakan eve döndüğünde yeni bir programlama dili keşfeder. İsmi de çok havalıdır.

Ever Cookies

Mantığını kavramış…

 

Teyesine, “yav teyzem Hakan’ın bana nasip olan yün montunu babam sokakta kalan birine vermişti. Bende onu ısrarla biraz gaddar bir görünümle istemek zorunda kalmıştım. Netice de yine bana geldi. Elbette bir keramet aramıyorum ama insanın kendine gelmesi için keramet aramasına da gerek yok. Kodlama biçimleri bağımsız. Sorun burada işte”

Hakan’nın sürekli düşünmesi bu düşündüklerinin yüksek teknik bilgi yayması, ruhu yorgun olan bir Anne için yorucuydu.

“ne oldu Hakanım? ”

“Yok bir şey teyzem”; Tebessüm ve hayat mücadelesi, an ve zaman gibidir. Tebessüm ve hayat mücadeleniz eksik olmasın. Edep örtünüz hiç düşmesin.

Yıllar sonra bu satırları okuyan Balamir Ali isimli çocuk ise, 21 yaşında ve global kavramını benimseyen, popüler ve bilginin son noktası denilen, teknoloji üreten üniversitelerin eğitim programlarına ve uzmanlık derslerine “uzaktan eğitim modeli” ile video, makale, test, dinleme ve araştırma başlıklarında tamamlayıp devam ediyordu.

 

Ancak dünyanın gündeminin değiştiğini gören Çaycı Kız ve Hakan, AŞK’ın hakkını, hakkaniyet çizgisinde, sırat köprüsünün üzerindeymişçesine, cennet vaadi ile vadilerde gezmek için AŞIK olmadılar.

(Heidi gibi)

heidi-6

Hakikat’in aşkı ile bu dünyada yandılar, piştiler ve aşkın meyvesini yaşadılar.

-Hakan. Hakannn, Oğlum haydi kalk kahvaltı hazır. Hakanım bu gün neler yaptım anlat bakalım?

-Ananem ne yapayım işte. Bir sürü ders yaptık. Sınıfın en iyisi benim aslında ama müdürün kızı Zeynep bırak çarpım tablosunu, daha saatleri bile bilmiyor. Matematiği beş pekiyi geliyor. Bana ise 3 orta! Demek ki bu dünyada adalet bilgi ile olmuyor. Benim hakikati bulmam gerek anane.

-Bulacaksın Hakanım. Allah seni ne güzel yerelere getirecek. Herkese yardım edecek benim torunum. Yerim o senin turu dötünüüüü…

 

Tam bir Karadeniz kadını işte…

Tavukların seni çok özlemiştir

 

ruhumuz-usudu

“Horozuna ve tavuğuna bu şalları ören teyzenin şefkati yönetsin ülkeyi…
RUHUMUZ ÜŞÜDÜ ARTIK..!”

Mekanın cennet olsun

 

 

 

 

 

 

Tags : çaycı kızevercookiesrabarba
Burak Bozkurtlar

The author Burak Bozkurtlar

Siber Güvenilir Türkiye

Leave a Response