Gençlik harikalar diyarında yazı dizimizin ikinci bölümüne hoş geldiniz…
Bilim kurgu severlerin kitaplarını okumaktan büyük bir zevk duyduğu Asimov’u bende çok sevenlerdenim. Asimov sadece Rus halkı için değil neredeyse tüm dünyanın saygı duyduğu bir kişilik olsa gerek. En azından benim için saygı değer biri…
Asimov’un Ben Robot isimli kitabında uzay istasyonunda işlenen büyük bir enerjinin dünyaya gönderilmesi bahsi vardır. En basit bir hesaplama hatasıyla, dünyaya enerji gönderelim derken dünyanın yok olması söz konusudur. Bu yüzden uzay istasyonunda sadece iki insan ve birkaç düzine robot çalışmaktadır. Robotların yöneticisi olan insanlardan gelen talimatlara göre iş yapan robotlardan biri son verilen talimat sonrasında farklı bir şey yapar…
Bir gün bir robotun diğer tüm robotları etrafında toplayıp “ben sizin peygamberinizim. Bu enerji kaynağı da tanrımız. Beni peygamber seçen tanrımızın söylediklerini harfiyen uygulayacağız” demektedir. Bu durumu gören uzay istasyonunda görevli insanlar hayrete kapılır. Tam ne oluyor diye bakacaklarken, kendisini peygamber ilan eden robot bu insanları bir odaya kapatır. İnsanlar ne dünyaya ne de robotlara ulaşamazlar. Bu durumdan dolayı büyük bir panik yaşayan insanlar, kendisini peygamber ilan eden robot yüzünden dünyanın yok olacağını düşündükçe deliye dönerler.
Enerjinin dünyaya gönderimi sırasında insanların yapabileceği hiçbir şey yoktur. Tüm olup biteni izlemekle yetinirler.
Enerji aktarım günü gelir ve kendisini peygamber ilan eden robot uzay istasyonunda görevli insanları serbest bırakır. Dünyaya sorunsuz aktarılan enerjinin, korktukları gibi başarısız olmadığını görünce mutluluktan havaya uçarlar. Hemen dünyaya geri dönerler. Hem kafaları rahattır hem de insanlardan çok daha başarılı hesap yapan robotlara daha da çok güvenmektedirler.
Tabi akıllarında deli sorular vardır. Bu robot neden kendisini peygamber ilan etti? Diğer robotlar bu duruma nasıl dahil oldu? Robotların kodlarına biri müdahale mi etti? Gibi daha birçok soruya yanıt bulmak için dünyaya döner dönmez araştırma yapmaya başladılar. Ne kodlara bir müdahale vardı ne de yapay zekanın bir çeşit besini olan veri setlerinde böyle bir karar alma yetkisi vardı…
Uzun araştırmaların sonunda kendisini peygamber ilan eden robotun, robot yasasından referans alarak istasyonda görevli çalışan insanları bir odaya kapattığını ve kendisini peygamber ilan ederek diğer robotları da enerji aktarımında hata olmaması için kontrol altına aldığını fark ettiler.
Robot yasası şöyle der;
- Robotlar, insanlara zarar veremez ya da eylemsiz kalarak onlara zarar gelmesine göz yumamaz.
- Robotlar, birinci kanunla çakışmadığı sürece insanlar tarafından verilen emirlere uymak zorundadır.
- Robotlar, birinci ya da ikinci kanunla çakışmadığı sürece insanlar tarafından verilen emirlere itaat etmek zorundadırlar.
İstasyonda görevli mühendislerin verdiği son görevin yanlış olduğunu hesaplayan robot, insanların dünyaya zarar vermesini önlemek adına yukarıdaki yasaları referans alarak insanlığın yok olmamasını sağlar.
Elbette bu bir romanda geçen hikaye ve henüz böyle bir gerçeklik yok. Ancak 1940’lı yıllarda hayal dünyasını kaleme alıp efsane kitaplar yazan Asimov’a şapka çıkarmamak mümkün değil. Belki de onun hayallerinin teşviği ile Rusya ve Amerika arasında başlayan insanlığın uzay serüveni, bugünlerde siber uzay gibi kavramların daha çok hayatımızın içinde olmasına vesile oldu.
Her ne kadar görüntü işleme ve makine öğrenmesini VI. Ve VII. Yüz yıllarda sorgulayan çalışmalara imza atan büyük Türk bilim adamları olsa da, uygulama tarafında Rus ve Amerikalıların bu çalışmaların çevirilerini yaptırıp “makineler düşünebilir mi?” “ kör olan biri nesnelerin resimlerini çizebilir mi?” gibi sorulara yanıtlar arayıp, uzay serüveninde çalışmalara imza atmışlardır.
Benim en çok merak ettiğim “yapay zeka destekli bir hükümet yönetim sisteminde” çalışan robotların Asimov’un hikayesindeki gibi insanların ölümüne neden olan yapılaşma hataları, inşaat ruhsat izinleri, liyakatsız yönetim, vatana ihanet edenlerin tahliye kararları, rüşvet, görevi kötüye kullanma veya eğitimin kalitesinin yitirilmesi nedeniyle gelecekte yaşanacak sorunları hesaplayıp, sistemler üzerinden ülke yöneticilerinin yaşatabileceği sorunları ön görerek, bu yöneticilerin sorunlar çözülene kadar bir odaya kapatılmasına neden olabilirler mi?
Asimov’un romanında bahsi geçen robot, kendisini peygamber ilan edebildiğine göre bizim romanımızda geçecek hikayede de robotumuz kendisini devlet başkanı ilan edebilir. Elbette robotlar devlet başkanı olup da insanlığın sorunları ortadan kalkana kadar da yönetimi bir insana devretmeyebilir. Belki insanlar olarak robotlar tarafından yönetilmeye tahammül edemeyecek ve hatta robotların fişini çekmek için büyük çaba sarf edeceğiz.
İşin ürkütücü yanı ise, tüm bunları hesaplayabilen bir robotun çok kısa bir sürede sorunları ortadan kaldırıp, kendisine öfke besleyen insanların da sempatisi kazanması olsa gerek.
Sanırım 1930’lu yıllarda 100 yıla kalmaz insanoğlu Ay’a ayak basar öngörüsünde bulunan Gazi Ata’ya saygı duyan Apollo 13 ekibi gibi bizlerin de Anayasamızın ilk 3 maddesine sıkıca sarılmalı ve gençliğe hitabede biz Türk gençliğine tanımlanmış olan görevleri yerine getirmek için daha çok çalışmalıyız.
Belki de bu yazıyı okuyan gençlerden biri çıkıp “yaşasın sibernetik dünyada yeni bir buluş yaptık” veya “Rus, Çin ve Amerikalar gibi diğer milletlerin uzay istasyonlarına yerleştirdikleri “uzaydan dünyaya” hedefe nokta atış yapabilen silah sistemlerini ele geçirdik” temalı romanlar yazarak yeni nesillerin gerçek tehditler karşısında önlem almasını ve insanlığın uzay serüveninde Türk’ün beklenen imzasını atabilir.
Bir sonraki “Gençlik Harikalar Diyarında” yazımızda görüşmek üzere, siber güvenilir günler dilerim…