Bir çok yazımda belirttiğim fikirlerin veya özellikle hazırladığım proje dosyalarımı bir çok kişiye vermem nedeni ile çokça eleştirilirim. Yahu sen deli misin? ne diye veriyorsun projeni? diyenler olduğu kadar, Burakcım, bak şu çocuklar ile alakalı projen vardı ya? Heh işte onu da yapmışlar! Yav sen ne zaman şu söylediklerini ve ürettiğin fikirlerini hayata geçireceksin? Bak yapılıyor ama! gibi cümleleri çok duyuyorum.
Öncelikle benim tüm projelerim başta toplumu ilgilendiren ve maddi kazanımların benim açımdan ikinci planda olduğu konular olduğu için ve Edison’un binlerce denemeden sonra ampulü bulduktan sonra söylediği gibi “başarısız olan denemelerim, aslında başarımın dışındaki tüm ihtimallerdi” benzeri bir örneklemeyi de kendim için yapabiliyorum.
Game Over başlıklı yazımda açık ve net olarak devlet ile bir proje geliştirmeyeceğimi açıkça beyan etmiştim. Öyle ya, ben bu ülkeye vatani borcumu da aslanlar gibi ödedim. Kısacası kimseye borcum yok! Ama asıl anlatmak istediğim konu, ülkemizde yatırım, teşvik, yerli yazılım gibi kavramlar oldukça farklı işliyor. Mesela, şu anki Ulaştırma Habercilik Bakanımızın kuzeninin sana ar-ge desteği verelim teklifini hemen ret etmiştim ve ardından algılayamadığı stratejimi ifade etmeye çalışmıştım. Elbette bu çok iyi niyetli bir teklifti ama bizim hayvan biraz terli. Bu teklifi neden kabul etmezsin? Kabul etmemişsin ama! diyenler de elbette ki iyi niyetli, şüphesiz. Asıl mesele şu ki, benim devletten hibe yada destek almak için hiç kimseye ihtiyacım yok. Pek değerli hocalarım sağ olsun, çok sağlam proje yazar ve iş planı çıkarırım ama konu bu değil. Şu ana kadar gerçekten devlet ebed müddet diyen ve hakikaten devletimiz için bu çok faydalı diye savunup rantını düşünmeyen bir kaç kişi dışında pek kimseyi görmedim.
Şu anda bilişim teknolojilerinde bir bayrak yarışı var ülkemizde. Devlet başkanına yakın olanların silah ve teknoloji pazarına girdiğini görebiliyoruz. Buraya kadar hiç bir sorun yok. Çabalar harika ama gerçek geliştiricilerin suçu ne ki? Yani, damat olamamak mı? Yoksa, dağlık yollarda Ferrari mi sürmeye çalıştık? Sanırım suç bizim araç tercihimizde. Ama sonuç olarak biz gibiler kimseye biat etmez. Kalaşnikof gibi bir canavar üretip sefalet içinde öleceğimiz bir buluş peşinde de olamayız.
ERP projelerinde lider olmuş bir firmanın sahipleri ile yaptığım tecrübe dolu bir görüşmede, eski özel harekatçı olarak bildiğim bir Ağabey bana bir kaç tüyo vermişti teee o zamandan; Burakçım, biz uzun süre çabaladık, yatırım yaptık baktık ki bu işin yolu yordamı farklı. En iyisi Abdullah Gül’ün (o zaman cumhurbaşkanı) danışmanlarından falancadan bizde danışmanlık aldık ve bak SGK bizde mesela demişti. Kısacası bir ülkenin Cumhurbaşkanı’nın danışmanını al SGK, akraba ol devleti al…. Akrabasıdır olabilir. İşin ehli mi biz ona bakarız. Ehil oldukları konular şu an geçiş sürecinde başarılı ve iyimser.
Şu an bayrak yarışında yerli yazılımlardan bahsediliyor ve %100 yerli yazılımları üretenler, üretmiş olanlar ve üretecek olanlar daha bir popüler sanki.
%100 yerli yazılım nedir?
Yazılım makine dili olarak da bilinen uluslararası bazı dillerden oluşur. Nesne yönelimli programla türleri şu an için çok daha popüler olduğu için örnekleri buradan verelim. Java, .Net, PHP gibi dillerin yanında Postgresql, MSSQL, MYSQL gibi veri tabanı türleri de iyi bilinir ve kullanılır. Elbette daha bir çok dil ve veri tabanı türü var. Birde donanım olayımız var az daha unutuyordum. Ayrıca ben bu soruları Devletin Erkanı yada yukarıdaki ağabeyler, reisin adamları veya devletin derini ve derin olmayan, bu ülkeyi canından daha çok sevip düşünenlere yöneltiyorum. Burada yazan dillerin hangisi %100 yerli? Latin alfabesi ile Türkçe konuşan bir topluma %100 yerli kavramını ne derece anlatabilirim ki?
Bize ait bir işlemcimiz var mı? Kısacası bize ait %100 yerli bir bilgisayar ürettik mi? (Vestel Gururla yerli derken?)
Devletin tüm bilişim alt yapısı hangi ülkeye ait? 65.000 küsür portun hangilerini dinleyebilen bir güvenlik duvarınız yada microsoft’un paketlerinin içine bakabilen bir yerli yazılımınız var acaba?
Daha sorarım da, devlet büyüklerimizi yıpratmak istemiyorum. Madem derdin devlet ebed müddet idi o halde bizlere hayal pompalayıp, aklınca hayallerimizi bırak çalmayı, hayallerimize tecavüz etmeyecektiniz! Şimdi damatlar ile yakınlarınızla %100 yerli üretin bakalım. Bu güne dek yolda sadece kalifiye diye yürüdükleriniz de yok. Biz onlarla yürümedik destek alamadık, sizle yürüyelim dedik baktık ki bir adamın etrafını sarmalayan çakal sürülerini de aşıp sesimizi duyuramadık. O halde göklerden gelen bir kararrrr vardırrr!!! Bu karar da ismimiz geçmediği gibi bu kararı ne hikmetse duyabilecek kadar Allah’a yakın da olamadık!
Ülkemizde, projesine destek çıkmış olup hakikaten projesini geliştirmiş ve ülkeye katma değer katmış olan az sayıdaki firmalarımızı tenzih ediyorum ve bir çok arkadaşımızın da bildiği üzere elimden geldiğince desteğimi hissettirdiğimi de iyi biliyorlar. TRT de mavi gözlü developer Ağabeyimizi görünce duygulanmadım desem yalan olur ama artık göz yaşı dökebilen robotlar para ediyormuş…
Haydi yazıyorum çalmak isteyen buyursun çalsın!
Batan geminin fikirleri, projeleri bunlar;
Yerli Yazılım ( Siber Güvenlik Komutanlığı Logosundaki gizli mesajlar)
Şehit haberlerine son! (bunu geliştirmek inanılmaz basit ve buyurun bir yakın, ahbap yada eş dost yapıversin)
Meşhur bayrak yarışımızda ben yokum. Şayet ben katılırsam bu işin rantında olanlar beni çok sevmezler. Hali hazırda, bu rantçıların tespiti için görüş bildirmem dahi yeterli olacaktır. Dahi, damat bile olsa…
Önce İstanbulluyum diyen her kim varsa, bakın her kim varsa! Ne derece İstanbullu bu çıkacak ortaya. Kısacası İstanbullu olmayan biri benim başkanım olamaz. Dikkat edin, nerelisin sorusuna İstanbul derseniz, babanız, dedeniz, neneniz derken 7 göbek sorulur. Ama Rize dediğinizde hiç kimse babayı da dedeyi de neneyi de sormaz. Ne alaka mı? Bu ülkeyi egemenliğin kayıtsız şartsız milletindir diyenler değil, hakikaten milletin yönetmesi için bu alakalı bir istek. Ancak pandoranın kutusu açılmadan önce, Zümrüdü Anka’yı bir izleyelim bakalım…
İşte efendim, aklını koşulsuz şartsız, ama biat, ama bağlılık ama saygı başlıkları altında kiraya verenler ile kirasını ödeyenlerin arasında filler ve çimen gibi olmaktansa, yer çekiminin gölgesinde sessiz kalmak bize en çok yakışandır.
Son olarak, bana, oğlum seni yok ederler diyenlerin sayısı pek arttı.
Bu yüzden kısaca bu konuda içimi dökmek isterim;
- Sonra onu şekillendirip ona ruhundan üfledi. Sizin için işitme, görme ve idrak duygularını yarattı. Ne kadar az şükrediyorsunuz! (Secde Suresi 9. Ayet) Kısacası benim Ruhum, yaradan dan bir parça ise ve şah damarımdan daha yakın olduğunu dile getiren bir yaratıcı sizce beni yalnız bırakır mı?
- Tedbir kuldan, taktir Allah’tan misali, Güvenlik protokolümün devreye girdiği an anonymous un dahi sahip oldukları ordumun kontrolüne geçer. Yani Allah benimle nasılsa, göklerden gelen bir karar var diyerek çakma yazılımlar ile ahkam kesmez, hesap keseriz… ( sokak dili ile programla dersleri Part I)
- Şehitler Ölmez, Vatan Bölünmez diye haykırmaktan dilimizde tüy bitti ama Şehitleri öldüren ne varsa sistem bize uygularken halen daha yukarıda görmüş olduğunuz silahlı drone üzerine durulmadı! (pek yakında)
- Sanırım bu kadar içimi dökmek kafi. Aksi halde içimi dökeyim derken inançlarınızı sarsabilirim.
şimdi kim hangi sözlerimi alıp kendi adına pazarlayıp vole vurmak istiyor, pardon memleketi kurtarmak istiyorsa buyursun bloğumdan istediği kadar kazısın, verdiğim önceki bilgi ve belgelerle vatana hizmet etsin.
Bilinç Düzeyi Sıçramasında buluşalım,
Vatan size minnettar…
Yer Çekiminin Gölgesinde: Sessiz ve Gölgeli
Pek Yakında Tüm Zihinlerde…