Kazım Karabekir’in İmparatorluğun Çöküşü isimli eserinde dikkat çektiği hususların başında kamuoyu, dış güçlere bağlı diplomatlar, milletler arası akımlar, masonluk ve casusluk gibi kavramlar yer almaktadır.
Günümüzde casusluk faaliyetlerinin yukarıda başlıklar halinde sıralanan kavramlar eşliğinde bilişim teknolojileri ile nasıl harmanlandığına dikkat çekmeye çalışacağız. O dönem Osmanlı ülkesinde casusluğun çok kolay olduğu görülmekte ve bunun üç önemli sebebi olduğu savunulmaktaydı.
- Türk olmayan unsurların Türk düşmanlığı ve para kazanma hırsları.
- Türklerin mühtedilere (dönmeler) gelenek halini alan güven ve itibarları.
- Kapitülasyonlar dolayısıyla gelişemeyen sanayi ve ticaret aleminde yabancı şirketler ve ajanların hakimiyeti dolayısıyla ülkede yabancı etkisinin ve nüfusunun çokluğu.
Her madde başlı başına casusluğu kolaylaştıracak birer etken olmakla birlikte günümüzde kullanılan akıllı telefonlar, bilgisayarlar ve bu donanımlar üzerinde çalışan işletim sistemleri, haberleşme uygulamaları, sosyal mecralar ve iş bilmezlerin idaresindeki dijital dönüşüm vasıtasıyla devletin ve halkın siber istihbarat faaliyetlerinin dijital casuslarına sürekli bilgi akışı sağladığını kimse inkar edememektedir.
Bu üç unsura bir de içimizden bazılarının kayıtsızlığı ve özellikle şehvet sebebiyle düştüğü gaflet de eklenirse işin yürek burkan tarafının kolayca kavranabileceğinin altını çizen Karabekir Paşa, günümüzde Tinder gibi uygulamaları kullanan diplomatların olduğunu bilseydi ne derdi acaba?
!!!Siber Diplomasinin Önemi Artıyor!!!
Diplomasi, devletlerarası çıkarlarla, ilişkilerle ve taahhütlerle ilgili bir bilgi, bir tekniktir. Diplomatlar, yani diplomasi işini üstlenenler mutlaka meslekten yetişirler. Günümüzde Siber Güvenlik Diplomatları ve Bilişim Diplomasisi büyük önem kazanan bir başlık haline gelmiştir. Siber güvenlik ve siber istihbarat bilgisinden yoksun kimselerin bu alanda görev almaları ulusal güvenliği tehdit edecek boyutlarda zararlara sebep olabilir.
Kazım Karabekir’e göre diplomatlar, beceri ve kurnazlıktan başka büyük bir eğitime ve güçlü bir ahlaka da muhtaçtırlar. Kaba ve sert, yahut para, şehvet ve alkol karşısında sinirlerine hakim olamayacak kadar zayıf karakterli, iradesiz bir diplomat, bilerek veya bilmeyerek vatan ve milletini tehlikelere sürükleyebilir. İşte bu vasıflarla yetiştirilen yabancı elçiler ve diplomasi heyetleri bulundukları ülkelerde kendi devletlerine menfaatler sağlamak için sürekli çalışırlar. Bunların teşkilatları aynı zamanda halkla temas etmeye de müsaittir.
Günümüzde siber diplomasi bilgisinden yoksun diplomatların yukarıda belirtilen tüm hususlarda ve özellikle halkımızla iç içe bulunan sosyal mecraları yeteri kadar denetim altına alamadığı, hayatı kolaylaştıran birçok yazılım ve donanımın yine yeteri kadar denetlenemediği aşikardır. Üstelik, Kişisel Verilerin Korunması Kanunu olmasına rağmen yine günümüzde bu yasaya aykırı olan birçok yazılım kamu ve özel sektör tarafından kullanılmakta ve halkın verileri yurt dışına taşınmakla birlikte başta dijital pazarlama olmak üzere birçok alanda yabancılar tarafından işlenebilmektedir.
Dünya savaşından önce Rus kurmay subayların Doğu illerimizin her tarafını dolaşarak tam beş yıl boyunca mükemmel bir istatistik çıkarabildiklerine göre, günümüzde e-devlet sistemimizin kodlarına kadar dahil olabilen Yandex’in veya vazgeçilmez, ücretsiz whatsapp, telegram gibi mesajlaşma uygulamalarındaki gruplar üzerinden iletişimde bulunan hükümet yetkilileri, kamu çalışanları (adalet, içişleri, dışişleri vb.) ve vatandaşlarımızın üzerinden kimlerin? Nice mükemmellikte istatistik çalışması yapılma olasılığı pek de sıra dışı bir durum olmasa gerek. *
Özellikle gizliliğe önem veren, kullanıcı bilgilerini hükümetlerle paylaşmayan uçtan uca şifreleme iddiasındaki yabancı uygulamalara çok daha fazla güvenip yerli uygulamaları tercih etmeyen vatandaşların kendilerine göre haklı gerekçeleri öne sürerek yabancı mesajlaşma uygulamaları günümüzde pek bir revaçta diyebiliriz.
Ancak, ülkemizde gerektiğinde whatsapp gibi uçtan uca şifreleme iddiasındaki birçok platforma ilgili kurumların erişim yeteneği bulunmaktadır. Gerektiğinde casusluk için kullanılan bu tip uygulamaların bir takım özel şirketler aracılığıyla devletlerin yetkili kurumlarına erişim izni verdiği ve bu izinler için yüksek ücretler aldığı artık sır da değil.
Günümüzde bu durumun yürek burkan kısmı ise, kendi çıkarları ve şehvet nedeniyle kendi öz evlatlarının yazışmalarını takip eden birtakım ahmakların, yabancı servislere meze olmalarından bihaber olmalarıdır. Yukarıdaki bilgiler eşliğinde casusların gerek haber alma ve gerek propaganda yapma konusunda ne korkunç bir kuvvete kavuştuğunu gözler önüne sermektedir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin her bir vatandaşının (ilgililer yeteri kadar önlem almasa bile) dikkat etmesi gereken hususları Karabekir Paşa şu şekilde ifade etmiştir.
- Seni dinleyen ve seni gözleyen düşman gözlerini ve kulaklarını unutma!
- Her işittiğine inanma. Düşmanlarımızın propagandaları seni zehirleyebilir.
- Karşına çıkacak para ve aşka kapılma! Bu talihin eseri değil, casus eliyle kurulmuş bir tuzak olabilir.
- Özellikle görevliysen sarhoşluktan sakın! Çünkü kafandaki sırların en kolay aşırılabileceği zaman budur.
Bu dört maddenin günümüzde kullandığımız akıllı teknolojiler ve bu teknolojilere bağlı mobil oyun, uygulama ve hatta internet erişimi olan televizyonlar ile çok daha etkili olabileceğini görmezden gelerek yaşamak ahmaklıktan başka ne olabilir ki?
Sosyal medyada ve internette çıkan haberlerin doğruluğunu teyit etmeden inanmak, düşmanların dijital zehrinin yayılmasına da katkı sağlayabilmek anlamına gelmektedir.
Kısa yoldan para kazanmak ya da zengin olmak için sanal para, network marketing ve “sadece 1 dolara ı phone kazan gibi” *** reklamlara aldanmamak, günlük şehvet ihtiyacını gidermek için bir mobil uygulamaya sığdırılan sahte aşklara kapılmamak çok ama çok önemli bir durum olsa gerek. Üstelik, tüm bunların özel olarak geliştirilmiş şirin görünümlü casus uygulamalar eliyle kendi vatanının öz evlatlarına karşı kurulan bir tuzak olduğunu da günümüzde kimse inkar edememektedir.
Casusluğun amacı şudur: Barış zamanında askeri ve siyasal gizli kuruluşlardan ve planlardan haber almak, savaş zamanı ise hareketlerden ve siyasi haberleşmeden ve savaşı sürdürme kudretinden sürekli bilgi alabilmektir. Yazarlık, gazetecilik, tercümanlık, falcılık, hizmetçilik, aşçılık, şoförlük, tüccarlık, çobanlık, kısacası her şekle girebilen casusların günümüzde tüm bu başlıklarda birer mobil uygulama olarak hayatımızın içerisinde yer aldığı bilinmektedir. Aşk, para ve bazı düşkünlerin ağzından ve koynundan her türlü sırrı çalabilecek en güçlü silah olduğu türlü örnekleriyle sabittir. İşgal ordularının geçtikleri yerlerdeki meyhanaler, kerhanaler ve barlar önemli birer casus yuvalarıyken günümüzde kullanılan mobil cihazlar da ordu mensuplarına frengi aşılamak için birer bozgun yuvasına dönüşme riski de taşımaktadır. 15 Temmuz darbe kalkışması ve önceden haber alınamayışı da yabancı servislerin desteğini alıp kurumlarda kullanılan bilişim teknolojilerinin yeteri kadar takip edilememesinden dolayı etkisini büyük ölçüde arttırmıştır. **
Birinci Dünya savaşında bu tür casuslardan da geniş ölçüde faydalanıldığı Karabekir Paşa’nın bizzat ifadesiyle; “Ben Dünya Savaşı’nda ve Kurtuluş Savaşında Irak ve Kafkas cephelerinde bu tür casusları faydalı olarak kullandım” demiştir.
Örneğin savaş çıkar çıkmaz Balkan ülkelerine kadın ve para akışı başlamış. Özellikle Romanya hükümet ve ordu mensupları arasına yüzlerce güzel Fransız kadını yayılmış. Bol para ile aşk ve kumar alemlerinde siyasi alemlere başlanmış.
Bizim Beyoğlu aleminde de bu tür özellikler görülmeye başlanmış. Bu alanda diğer taraf ülkelerin çalıştığı kayıt altına alınmış.
Günümüzde ise yüzlerce güzel Fransız kadını kullanılması yerine, halkların kendi güzel evlatları birçok arkadaşlık uygulaması ve sosyal mecralar aracılığıyla bol para ile aşk ve kumar siteleriyle sanal alemlerde bulunmaya başlamış, gerektiğinde siyasi hareketlenmeler için bilinç altı teknikleriyle kitleler harekete geçirilmeye çalışılmıştır.
Sırf para kazanmak amacıyla şahsi veya şirket halinde çalışan kimseler o gün de vardı bugün de varlar. Fakat bunlar belirli bir tarafa değil, para veren herkese çalışırlar.
Özellikle son yıllarda sırf para kazanmak uğruna yabancı ülkelere ait teknolojilerin kamu kurumlarına entegre edilme mücadelesine bizler de tanıklık ettik. Veri kaybı önleme platformlarından güvenlik duvarlarına, anti virüslerden güvenlik kamera yazılımlarına kadar birçok alanda distribitörlük alıp, kendi nüfuslarınca kurumlara satış yapmak için çabalayanları, ilgili mercilere raporlayıp gerekli tedbirlerin alınması için çaba sarf ettik. Bu çabalar büyük ölçüde meyvelerini vererek savunma sanayi başta olmak üzere birçok kurumun yerli ve milli teknolojileri kullanmasının önemi artmış oldu.
Ancak, bu sefer de yerli ve milli görünümünde olan kişi ve şirketlerin yabancı teknolojileri yerli ve milli diyerek pazarlamaya çalıştığını, devlet teşviklerinden faydalanıp işlevsiz ürünlerle kamu kaynaklarının hiç edilmeye çalışıldığını görmekteyiz.
Elbette düşmanı aldatmak için bunlardan faydalanılır. Bu çapraşık casus oyunu içinde bilerek ya da bilmeyerek kimlerin nelere alet olduğu ise o zamanda gösterilemediği gibi şimdi de gösterilemez.
Siber casusluk hakkında halkımızın iyi bilgi sahibi olması gerekir. Çünkü bunlar, cephelerden siber ordularımıza saldıracak olan düşman siber ordusunun ülkemizi barışta ve savaşta içinden vurmak için geliştirilen birçok dijital enstrümanı (mobil oyun, mesajlaşma, görüntülü görüşme uygulamaları) gerektiğinde birer siber silaha dönüştürebilmektedirler.
Klasik casuslukta 2 yıllık bir dil okulu eğitiminin ardından üç yıl boyunca kalınacak olan ülkenin dili öğrenilirdi. Bu hususta “Karabekir Paşa misal olarak Türkiye’ye gidecek casusları ele almıştır; Türk tarihi, Türk coğrafyası, Türk dini, Türk gelenekleri, Türk ahlakı, Türk siyaseti, Türk ekonomisi… Kısacası Türklere ait ne varsa sırasıyla öğretilir. Böylece Türkçeyi öğrenen subay, Türklerle ilgili her şeyi öğrenmiş ve bunlar üzerinde Türkçe tartışabilir duruma getirilmiştir. İran’a, Afganistan’a ve Almanya’ya gönderilecekler de böyle yetiştirilir” diyerek tarihe not düşmüştür.
Bu kıymetli nota baktığımızda kamu ve özel sektörde kullanılan harita, alışveriş, arama motoru sosyal medya gibi daha birçok internet bağlantılı teknolojiyle yukarıda bahsi geçen başlıklarda en güncel ve gerçek bilgiler alınarak, farklı algoritmalarla işlenerek yeni nesil istatistikler, yabancı servisler tarafından oluşturulabilmektedir.
Üstelik, iş bilmezlerin aymazlıkları nedeniyle yabancı servislerin aldığı birçok bilgi, yine o ülkelerin haber alma servislerine verilmek suretiyle ve erişim gücü elde ettiğini sanan kurumlarca yine kendi vatandaşlarına karşı kullanılabilmektedir.
Maalesef benzer teknolojileri geliştirmek “bizim işimiz değil “diyen hazırcılar nedeniyle aynı ölçüde dijital mütekabiliyet teknikleri uygulanması hususunda zafiyet, bağımsız teknolojiler geliştirilememekte ve ittifak sanılan ülkelerin verdiği bilgiler veya bilgi edinmeye yarayan teknolojilerle yetinilmektedir. Ya da sadece marka değeri ile millileşen teknolojilere imza atılırken teknik anlamda bağımsız, yerli ve milli diyebileceğimiz teknolojilere imza atılamamakta ve bu da ulusal güvenliğin siber istihbarat, siber savaş ve siber espiyonaj özelinde risk altında olduğunu gözler önüne sermektedir.
Karabekir Paşa’nın dikkat çektiği hususların , günümüzde dijital pazarlama yöntemleriyle büyük bir güce dönüşerek kendisini kamufle ettiğini ve siber istihbarat kavramının geri planda tutabilmeyi başardığını da kolaylıkla söyleyebiliriz.
Özellikle günümüzde hiçbir denetime tabi tutulmayan akıllı telefonların, kullanıcısının telefonu kullanmaya başlarken verdiği izin ile ses işleme özelliğini (ses dinleme ve gerektiğinde kayıt ettiği ses verisini işleme hakkı) aktif ettiği, yetkililer tarafından da bilinen bir gerçektir.
Sosyal Medya Platformları Bizi Dinliyor mu?
Örneğin konuştuğunuz bir konu içerisinde geçen herhangi bir konuda telefonunuza gelen reklam bağlantısı veya mesajı ile karşılaşmayan var mı?
Bu çalışmamızın hakikatlerini ve önemini gören kadim Türk devletinin kıymetli tohum ağaçlarına ve atalarının izinden giden gerçek Türk evlatlarına Enver Paşa ile Karabekir Paşa arasında geçen diyalogla günümüze ışık tutmak isterim;
-Karabekir; “Paşam Erkan-ı Harbiyemizi (Genelkurmay) Almanlara teslim etmemizin başka bir anlamı var mı? Ben buna bakarak Almanlarla aramızda bir ittifak olduğunu sanıyorum. Sefer planlarımıza varıncaya kadar, bizim bilmediklerimizi Alman müdürlerimiz biliyor. Şu halde vaziyetimiz daha ağır bir şekilde demek!”
-Enver; “Almanları ben mi bu vaziyete getirdim? Mahmut Şevket Paşa zamanında hükümet adına yapılmış bir anlaşmanın hükümlerini uyguluyoruz. Bizim istihbarat şubesi şefi Almanlarla ittifakımız olduğunu zannederse başkaları ne zannetmez?” diye Karabekir’e çıkşır.
-Karabekir; ”Paşam! Mart ayında takdim ettiğim yazımın sizi ve Almanları kızdırmasından dolayı o zaman fikrimi düzeltecek fırsatı bulamamıştım!”
-Enver; “ O halde şimdi fikrini düzelt! Kesinlikle böyle bir bağımız yoktur.”
-Karabekir; “Şu halde mesele daha kolay olur paşam. Çünkü bugünkü Almanların Erkan-ı Harbiyemizi ellerinde tutma vaziyeti İtilaf Devletlerini de böyle bir zanna düşürebilir. Şu halde bir an evvel zırhlımızı teslim alabilmek ve İstanbul’a getirebilmek için İngiltere ve Fransa’yı bu hususta aydınlatmalı ve çıkması muhtemel bir dünya savaşında tarafsızlığımızı korumak için Alman ıslah heyetini memleketlerine geri göndermeyi taahhüt etmeliyiz.
Acaba günümüzde NATO teknolojileri ile bezenen kurumlarımızın ve global teknolojilerin etkisinde geliştirilen teknolojilerin kullanıldığı mobil platformlarla 3. Dünya savaşının siber savaş şeklinde devam ettiğini bugün Enver Paşa’ya raporlayan bir Karabekir olsaydı nasıl bir tedbir alınırdı?
Kendilerine güvenilip görev verilen kişilerin şahsi menfaatleri uğruna hiçbir denetime tabi tutmadan halkın kullanımına sunulan ve siber istihbarat silahlarına dönüşen teknolojilere yol verenler hakkında neler yapılırdı?
Eski casusluk yöntemlerinin siber casusluk yöntemlerine evrildiğini ve yabancı kültürle yoğrulanların arkadaşlık uygulamalarıyla kolu-komşunun çocuğuna istemeden kurulan siber tuzaklara alet olduğunu söylesek nasıl bir risk yönetim stratejisi uygulanırdı?
Farkında olunması gereken bir diğer husus ise o günün İtilaf devletleri ve bugünün müttefiklik anlaşması içerisinde bulunduğumuz devletlerin 5, 9 ve 14 Göz adı altında oluşturdukları Siber İstihbarat içerikli ittifakların karşısında Türk devletlerinin ivedilikle 9 Işık Teknolojileri ile yeni nesil siber ittifakların oluşturulması gerektiğidir.
Unutmayınız! Bilgisayar Kullanıcısı Kadar Akıllıdır…
Boynuz kulağı geçer atasözümüzün önemini bir kere daha anlamalı ve özellikle hastanelerde niçin vatandaştan damar okuma verisi alındığını? Niçin akıllı telefonlarda kullanılan yüz tanıma, parmak izi gibi biyometrik verilerin alındığını ve bu verilerin, hükümetlerin ilgili kurumlarına pazarlanırken neden milli bilişim sistemlerinin kullanılmadığını derinlemesine sorgulanması gereken konuların başında geldiğini hatırlatmak isterim.
Boynuz kulağı geçerse, şuursuzca beslediğimiz yapay zeka günü geldiğinde yerimize geçer mi?
Çok fantastik gelebilen bu soruya yanıt vermeden önce, kişisel verileri, özel yazışmaları ve gizli ticaretleri dijital sistemler üzerinde bulunan idarecilerin, ülke menfaatleri için mi? Yoksa kendi menfaatleri için mi idareciliğe devam etmek zorunda kalabileceğini de sorgulamak her bir Türk vatandaşının sorumluluğu olsa gerek.
Her halükarda kendi fikrimi naçizane beyan edeyim; devlet yönetimine talip olanların tüm kişisel kazanımlarını Türk milletine armağan etme, yani kamulaştırma şartı getirilmeli ki bu zor ve sorumluluğu ağır olan süreçte kimse kimseyi kişisel menfaatlerini arttırmak için bu işlere soyundu diye itham edemesin, kimse kişisel verileri ele geçirildi diye yabancı güçlerin kontrolüne girdi denilemesin.
Kazım Karabekir’den Günümüze Siber Güvenlik II
* https://eksisozluk.com/e-devlet-sisteminde-yandex-skandali–5436206
** http://siberguvenlikdanismanligi.com/siber-darbe/
*** https://burakbozkurtlar.com/dolandirilmaya-sadece-1-uzaksiniz/