Kodla İşlenen Sessiz Suikastlar
Mısır’ın Şarm el-Şeyh kentinde, Gazze’deki durumun düzenlenmesi üzerine görüşmelere katılan Katar heyetinin geçirdiği trafik kazası, yalnızca diplomatik bir trajedi değil, aynı zamanda dijital çağın yeni savaş biçimlerinin sessiz bir örneği olabilir.

Resmî açıklamalar kazayı “direksiyon arızası” ya da “kontrol kaybı” olarak tanımlıyor. Ancak günümüz diplomatik konvoylarında kullanılan araçların çoğu artık mekanik sistemlerden ziyade yazılım tabanlı elektronik kontrol üniteleri (ECU) üzerinden yönetiliyor. Bu da yeni bir tehdit alanını beraberinde getiriyor: siber sabotaj.
Bir Aracı Kodla Durdurmak Mümkün mü?
2015 yılında Jeep Cherokee üzerinde yapılan bir siber saldırı deneyi, dünyayı şoke etmişti.
İki siber güvenlik araştırmacısı, aracın multimedya sistemine internet üzerinden sızarak, direksiyon, fren ve gaz sistemini uzaktan kontrol etmeyi başarmıştı.
Bu olay, modern araçlarda yazılımın artık sadece konfor değil, hayati kontrol mekanizması olduğunu ortaya koydu.
Bugün birçok diplomatik araç, askeri ya da istihbarat konvoyları bile CAN-Bus protokolleri ile çalışan, internet bağlantılı sistemlere sahip. Bu bağlantı noktaları, siber operasyonlar için potansiyel giriş kapısı anlamına gelir.
Dijital Diplomasi: Yeni Nesil Operasyon Sahası
Siber sabotaj artık yalnızca veri çalma ya da bilgi sızdırma düzeyinde değil.
Kritik hedeflerin ulaşım güvenliği, seyahat rotası analizi ve akıllı araç ağlarının manipülasyonu gibi fiziksel sonuçlar doğurabilen dijital operasyonlara dönüştü.
Devletler, tıpkı klasik istihbarat dönemlerinde suikast veya sabotajla sonuçlanan gizli operasyonlar yürüttüğü gibi, artık bu eylemleri “kod tabanlı” yöntemlerle gerçekleştirebiliyor.
Bu tür bir müdahale, sistemin içindeki bir “anlık arıza” gibi görünür; frenin tutmaması, direksiyonun kilitlenmesi, lastiğin patlaması… Oysa çoğu zaman bu hataların arkasında mikro düzeyde yazılım enjeksiyonları bulunabilir.
MOSSAD, MI6, CIA ve Five Eyes: Gölge Ağlar

Dünyanın en gelişmiş istihbarat ağları, artık fiziksel ajanlardan çok siber ajan protokollerine güveniyor.
Savaş sahası bir ülkenin toprağı değil, veri akışının olduğu her yer.
İsrail’in “Filistin Laboratuvarı” olarak anılan siber test alanında yürütülen gözetim teknolojileri, yapay zekâ destekli hedefleme sistemleri ve veri takibi uygulamaları; bu tür dijital sabotajların teknik olarak mümkün olduğunu kanıtlar nitelikte.
Bu noktada mesele, “kim yaptı”dan ziyade “nasıl yapılabilir” sorusudur.
Çünkü ulusal siber güvenlik stratejilerinde asıl risk, dijital altyapının dış bağımlılığıdır.
Yerli Teknoloji = Ulusal Güvenlik

Eğer bir ülke, savunma sisteminde kullandığı teknolojiyi kendi üretmiyorsa; sadece motorunu değil, yazılım kodlarını da dışarıdan ithal ediyordur.
Bu da bir tür dijital bağımlılıktır — ve siber çağda bağımlılık, en sessiz teslimiyet biçimidir.
Fren Teli Kesilmiyor, Kod Satırı Kırılıyor
Şarm el-Şeyh’te yaşanan kaza bir kez daha gösterdi ki, artık kazalar sadece yol koşullarına bağlı değil; veri akışına da bağlı.
Modern araçlar, şehir altyapıları ve diplomatik ağlar, aynı dijital zincirin halkaları.
Bu zincir kırıldığında, diplomasi sessiz bir kazaya dönüşebilir.
“21. yüzyılda fren teli kesilmez — kod satırı kırılır.”
Bu nedenle siber güvenlik artık teknik bir mesele değil, ulusal egemenliğin dijital teminatıdır.
Bir gün, farkında olmadan; aracınız, içinde oturduğunuz halde isteminiz dışında bir suikast aracı haline gelebilir.
Bu yüzden araçların dijital güvenliğini hafife almak artık lüks değil; güncellemeleri, yetkisiz bağlantıları ve servis kaynaklarını titizlikle denetlemek hayati önem taşıyor.
Artık siber güvenliği sadece “Instagram, Facebook hesabı ele geçirebiliyor musun?” seviyesinde algılamak, bir yangını kibritle söndürmeye çalışmak gibidir.
Tıpkı bir yöneticinin yanında mali müşaviri ya da avukatı ne kadar vazgeçilmezse, bugün siber güvenlik danışmanı da aynı derecede hayati bir gereklilik haline gelmiştir.
Çünkü dijital dünyada her tuş, her bağlantı, her cihaz — potansiyel bir saldırı vektörüdür.
2015’te iki siber güvenlik araştırmacısının, uzaktan bağlanarak bir Jeep Cherokee’nin direksiyonunu, frenini ve gaz pedalını kontrol etmesi, tarihe “araba hacki” olarak geçti. O deney, yazılım tabanlı elektronik kontrol üniteleri (ECU) çağında hiçbir direksiyonun gerçekten mekanik olmadığını gösterdi. Bugün “direksiyon arızası” denilen her olayda, satır aralarında başka bir kodun imzası olabilir. Çünkü bu çağda arızalar bile yazılır; ve bazen bir satır kod, bir ülkenin rotasını değiştirir.
Ateşkes görüşmelerinden dönen Katar heyeti kaza yaptı: 3 kişi öldü