Sümbül mavisi giydiğinde eski bir tabirimizle Kanlıca’dan baktın mı Emirgan’ı göreceksin misali gönlünün berraklığı belirginleşiyordu… Onun duruluğunda şairler mısralarından utanıyordu. Baharlar çiçeğe duruyor gönüllerde şenlikler uyanıyordu… Taze hava gibiydi kelimeleri, Sızlatıp duruyordu gönül telini… Normal konuşması şarkı söylüyor gibi ruhlarda yankılanıyordu… Alt notada “Fikrimin ince gülü” inceden inceye kendisini hissettiriyordu… İnsan kim bilir bu ses bir de bu şarkıyı söylese nasıl mest eder diye düşünmeden edemiyordu… Çeşmi Billur gibi zarif, kendinden akar gibi duran uzun ince parmaklarıyla çayın şekerini karıştırdığında o sahne hiç bitmesin istiyordunuz… Ne de olsa kendisi gönlünüzün şekeriydi… Gerçi yeter bulandırma gönlümü diye isyan etmeden de duramıyordunuz