Her bulunduğum platformda ve özellikle gençlere anlatmaya çabaladığım beş göz (five-eyes) hakkında hiç bir fikriniz var mı? Örneğin, beş göz olarak adlandırılan ülkeler hangi ülkeler? Bu beş göz ne yapar? Amacı nedir? Nasıl çalışır? Ve ben neden sürekli Five-eyes’a dikkat edelim, karşı bir strateji geliştirelim diyorum? Tüm sorulara hep birlikte yanıtlar arayalım…
Öncelikle Five-Eyes olarak bilinen ülkelerin Amerika, İngiltere, Kanada, Yeni Zelanda ve Avustralya olduğunu belirtelim. Bu beş ülke, geliştirdikleri teknolojileri başka ülkelere satarak hem maddi kazanç hem de siber istihbarat faaliyetinde kullanmak üzere verileri hedef alırlar. Bu beş ülkenin aralarında imza altına aldıkları anlaşma gereği, asla birbirlerine zarar verecek bir operasyonun içerisinde bulunmazlar ve aralarında güçlü bir veri akışı sağlarlar. Teknolojileri sattıkları ülkeler ile olası bir savaş durumunda veya kriz anında kullanmak üzere de verileri işlerler. Bu veriler bazen bir fotoğraf bazense bir konuşma kaydı olabilir. 15 Temmuz öncesine kadar Five-Eyes’ın cirit attığı kamu kurumları ve bu kurumlara satış yapan distribütörlerin, şu sıralar milli teknoloji söylemleri ile karşımıza çıkıyor olsalar da artık devlet kademesinde bir güvenilirlikleri kalmadı. Hükümetlerin geçici ve devlet mekanizmasının kalıcı olduğunu düşünürsek, önümüzdeki günlerde kamu geliştirme yapmasın, özel sektör ne yiyecek ne içecek yazık değil mi diyerek haykıranları görürseniz şaşırmayın. İkili ilişkilerle ve hiçbir etik kurala uymayıp şuursuzca yapılan teknoloji satışları yüzünden, yurt dışına akan hassas verilerin haddi hesabı yok gibi. Devletin teknolojik alımları denetlemesi için görevlendirilen gizli bir yapının Cumhurbaşkanlığı’na raporlamalar yaptığı ve bu raporlamaların 15 Temmuz öncesinden başlaması, kaybedilen verilerin ve devlet memuru olup haksız kazanç elde edenlerden hesap sorulmasını hızlandırıyor. Tabi, yıllardır five-eyes ürünlerinin kullanımı sonrası, yara sarmak çok basit değil.
Five-Eyes üyesi olan Avustralya’da bulunan Adaliede Üniversitesi’nin akademisyenleri tarafından ders olarak anlatılan Five-Eyes, bu tip reklamlar ile kendisini açığa çıkarmaktan geri durmuyor ve olası bir savaş ya da kriz anında, kriz yaşadığı ülkelere adeta “Ayağınızı Denk Alın” diyor olabilir. Öte yandan, yıllarca Echalon bizi dinliyor, dinlensek ne olur zaten herkes dinliyor algısı ile uyutulan Türk milleti başta olmak üzere daha bir çok millet uyanmış görünüyor. İran’ın whatsapp benzeri mesajlaşma uygulamasını yasaklaması, Rusya’nın world wide web in dışına çıkabiliriz açıklamaları sonrası PTT tarafından geliştirilen %100 yerli iddiasındaki anlık mesajlaşma uygulaması, bizlere bir an evvel yerli ve milli teknolojilerin geliştirilmesi gerektiğini anladığımızı ama popülizmden öteye geçemeyen akademilerin de belli başlı yaptırımlara maruz kalması gerektiğini de gözler önüne seriyor. Hatta, eğer yabancı teknolojiyi hiçbir denetim olmadan ülkemize sırf akademi diye güvenip getirdiyseniz ve taklit etmeden, literatüre bir şey katmadan tersine mühendislik diyerek Five-eyes’a hizmet etmeden üretemiyorsan def ol demeliyiz.
Bizim, ülke olarak eşsiz bir zekaya sahip olduğumuz hakikaten tartışılmaz bir konu. Düşünsenize telefonu iki kere çaldırınca in aşağı veya üç kere çaldırınca ekmek al gibi pratik zeka örneklerini saymakla bitiremeyiz. Ama bize ne olduysa geliştirmekten vazgeçeli çok oldu. Halk, devlet yöneticilerinin halkı bilinçli olarak cahil bırakmaya çalıştığını iddia etse de halkımızın tembelleştiği ve sadece tüketen bir toplum olarak karşımıza çıktığı açık ve net.
Bende gözlüklerimin ardında kendimi daha bir Clark Kent gibi hissediyorum. Gözlüklerimi çıkarınca da Superman etkisi oluyor ve dünyayı kurtarma isteğim kabarıyor. Bakın bu son cümlemde bile hayali kahramanlar ile sadece algı olarak üzerimizde oynanan oyunu görebilirsiniz. Benim cilt cilt yazdığım konuların çok daha fazlasını hollywood yapımı filmlerde bulabilirsiniz. Örneğin Trump bakın nasıl başkan olacak hep birlikte göreceğiz. Sizde uzun adam varsa bizde de Trump var diyen sanal dünyanın süper gücü ile gerçek dünyanın yenilmez milletinin lideri karşı karşıya mı gelecek? Hep birlikte göreceğiz…
Birileri küresel bir ağ kurdular ve hayatımızı kolaylaştıran şirin ve vazgeçilmez sanal ama gerçeğe dönük uygulamalar ile hayatımızın içine girdiler. Devlet kurumları bile e- uygulamalar ile haliyle bu sisteme dahil oldu. O kadar şirin ve hayatı kolaylaştırıp hızlandıran programlar oldular ki bu sistemlere entegre olmayanlar ya yok oldular yada kazanım elde edemediler. Bu hızlı dönüşüm belki gümrük birliğine girişimiz kadar sevinçle kutlanmadı belki ama denetimsiz entegrasyon bizleri büyük bir kaosa sürüklüyordu. Bilgi işlem departmanları kuruldu. Sonra Bilgi güvenliği departmanları derken siber güvenlik gibi kavramlarla yeni departman ihtiyaçları çıktı ortaya. Tüm bu departmanlar ise yine bu küresel ağ tarafından kendi markalarınca kuruldu. Yani bak sana koruma lazım dediler, bilgi güvenlik uzmanları da hazır bilgiler ile modaya uyup şu marka var bizde bu marka var bizde diyerek adeta bizleri kucağa oturttular. Şimdi ise amerikayı yeniden mi keşfedeceğiz diyenler hiç bir maniplasyon tekniği uygulamaksızın ne var ne yok dışarıya verdiler…
Kısacası tüm şalterler onların elinde. İstedikleri an indirir istedikleri an kaldırıp heh işte müttefiğiz bakın şalter atmıştı biz de kaldırdık diyecekler ve teknik destek bedellerini de alacaklar. Her şey kılıfına göre hazırlanmış…
Benden bilgi çalmak için türlü hilelere ve tatlı su kurnazlığına başvurmaya gerek yok. Benim derdim olması gerekenler olsun, yapılması gerekenler de yapılsın da gerisi çok önemli değil.
Bu sistemi, sisteme karşı kullanmak mümkün mü? evet mümkün!
bakın tek bir örnek vereceğim ve umarım herkes bu örneğin başka hangi alanlarda kullanılıp bu sistemi nasıl yıprata bileceğimizi anlayabilir;
Kimle konuşsam tv kanallarındaki dizilerin ahlaksızlık başta olmak üzere halkı kodlamaya çalıştığı konusunda hem fikir. RTÜK online olarak şikayet hattı sistemi kursun. Güvenlik kısmı kolay. Eğer bir dizi yada program belli oranda şikayet alırsa yayından kaldırılır. Yerine de faydalı olduğu düşünülen yayınlar oylanabilir. Bu sayede hem egemenlik kayıtsız şartsız milletindir sözünün gerçekliği olmuş olur hemde halk tv sinden milletvekiline kadar her şeyi kontrol eder ve denetler. Yani ben millet vekilinin önünde eğilip önümü iliklemem, vekilim de eğilmeden önünü iliklemesi gerektiğini bilir. Belli bir grubun kontrolünde değil, vekili olduğu milletinin kontrolünde olur.
Ben bas bas bağırdım ve haykırıyorum! Sistemler bize ait değil. Ayrıca bahsettiğim konular gofret değil! Tek başına yapılabilir işler değil. Ya 40 Atlı gibi Kürşat’a destek yada 313 kişilik destek…
Başlıkları vereyim detaylar şimdilik bende saklı kalsın ama bunlar sır değil
Cyberwar, Surveillance and Security
başlığında bir çok üniversite (dış ülkelerde) bu eğitimi veriyor…
Sosyal mühendislik, her şeyi gören göz, yüz tanıma, veri mühendisliği, nöron programlama ve şantaj teknikleri gibi bir çok konu ile zihin kontrolü…
Fişler çekilince milyonlarca dolar ödediğiniz yerli yazılımlar dahil bir çok platform çalışacak mı? Bankacılık sektörü? Sağlık? Emniyet? Adalet? Devleti devlet yapan tüm sistemler küresel ağ tarafından örüldü . Bu ağ kurulumlarına hizmet edenler her zaman 18 yaşında olan devlet tarafından tespit edildi. Sizlerde beş göz nedir ne değildir iyi bilin, iyi bilin ki, aynı sofrada oturup yemeğinizi bölüşdüklerinizin nasıl yeni nesillerin geleceğini üç kuruşa peşkeş çektiklerini de fark edin
Bu arada çözüm var mı? Elbette var ama bu siyasetçilerin işi değil. Bu iş devletin işi ve haliyle geliştiricilerin vazifesi…