Kazım Karabekir Paşa’ya sonsuz hürmet duyanlar olduğu gibi ebedi bir düşmanlık besleyenler hep olmuştur.
Hürmet duyulmasının en belirgin nedeni, paşanın olaylara her daim objektif olarak bakması, değişken durumlar karşısında pratik zekasını çalıştırması ve makamları liyakatsızlıkla işgal edenleri açıkça dile getirip, akıl dolu çözümleri ile dikkat çekmesi diyebiliriz.
Düşmanlık besleyenler ise akıl, zeka ve izandan yoksun olarak akıllarını kiraya vermeleri ve birazda atalarının izinden gitmeyip, peşinden gittiğini iddia ettikleri şahısların kişisel oyuncaklarına dönüşmeleri neticesinde kişisel menfaatine hareket ettikleri için paşayı sevmezlerdi…
Kazım Karabekir’i ister sevin ister sevmeyin, kadim Türk devlet geleneğinin günümüze kadar uzanan askeri kurmay zekası ile istihbarat teşkilatında bıraktığı izleri her yerde görmeye devam ediyoruz.
Bu çalışmada mektepli olan Kazım Karabekir Paşa ile alaylı olan Kuşçubaşı Eşref’in liyakat ve hakikat ekseninde yaptığı çalışmaların günümüzde büyük önem kazanan “Siber İstihbarat” kavramı üzerine teknik iz düşümleri irdelenmektedir.
Dönemin hükümet yetkililerinin etrafını saran dalkavukluk seddinin yıkılması hayli vakit almış, yöneticilerin akıl tutulması epeyce artmış ve kişisel menfaatler ile arzuların coşkunluğu gibi nedenlerle devleti yönetenlerin açığa çıkmaması gereken kişisel bilgileri, yabancı servislerin eline geçmiştir. Böylelikle bu donelerle şahsiyetler üzerinden devlet ele geçirilmeye çalışılmıştır.
Karabekir Paşa’nın gerek hatıralarında gerekse kaleme aldığı eserlerde dikkat çektiği hususların temelinde, devleti yöneten idarecilerin, gaflet ve dalalet içerisinde bulunanların hıyanete varan süreçlerini sonlandırmak amacıyla oluşturulan İttihat ve Terakki gibi oluşumların yine farklı gurupların etkileriyle amaçlarının dışında faaliyetlere sebebiyet verilmesinden bahsedilir.
Özellikle Turan fikrinin ve Türk’ün töresinden yola çıkan birtakım ifadelerin farklı ülkelerin haber alma servislerince istismar edilmeye çalışıldığına da dikkat çekilmiştir.
Kazım Karabekir’in Genelkurmay İstihbarat Başkanı olduğu dönemde telefon ve telgraf pek yaygın olan bir iletişim türüydü. Tren altyapıları yabancı ülkelerin desteği ile kurulabildiği gibi telefon ve telgraf hatları da yine yabancı devletlerin desteği ile ülkemizde kullanılabilmekteydi.
Telefon ve telgraf konuşmalarının diğer devletlerin istihbarat birimleri tarafından izlenebilir olması nedeniyle farklı biçimlerde geliştirilen şifreleme yöntemleri de kullanılmaktaydı. Tıpkı günümüzde kullanılan asimetrik şifreleme algoritmalarına benzer yöntemler o dönemlerde de kullanılmaktaydı. Belki de hızla gelişen teknolojiler karşısında bağımsız ve millî bir iletişim yöntemi olmaması nedeniyle, millî manipülasyon tekniklerinin gelişimi de o günlere dayanıyordu.
Yine günümüzde tüm bilişim altyapısı yabancı ülkelere ait patentli teknolojiler, ülkemizdeki iletişim ve bilişim teknolojilerinin kullanımına olanak sağlamaktadır.
Askeri teknolojiler ve halkın kullanımına sunulan birçok teknoloji gerek ( CMMI ) NATO standartları gerekse uluslararası standartların bir parçası olarak hayatımızın içerinde yerini almıştır.
Askeri, sivil, iç güvenlik ve haber alma servislerimize ait tüm bilişim altyapısının global olarak kabul gören teknolojiler eşliğinde kullanıldığını göz önünde bulundurduğumuzda, iletişimde milli ve yerli manipülasyon tekniklerinin kullanımının ihtiyaçtan öte zorunluluk olduğu da yadsınamaz bir gerçektir.
Özellikle son yıllarda darbe kalkışması deneyecek kadar devletin içerisinde yapılanan terör örgütü mensuplarına biat etmiş kripto elemanlarının yanı sıra devleti kendi dükkanı gibi gören birtakım yapılanmaların da tıpkı Karabekir Paşa’nın eserlerinde dikkat çektiği gibi günümüzde de farklı isimlerle karşımıza çıkması ise ‘tarih tekerrürden ibarettir.’ sözünün ne denli kıymetli olduğunun bir göstergesidir.
Günümüzde üstünsüz geçiş hakkı, geçişlerde ve iletişimde öncelik hakkına sahip olmanın insan nefsine hoş gelen kısımlarının, vatan savunmasında zafiyete yol açabilecek durumlara yol açması ise ayrı bir tehlike olarak önümüzde durmaktadır.
Global teknolojiler ile kurgulanan istihbarat teknolojileri ve bu teknolojileri kullanan haber alma elemanlarının ister istemez aynı teknolojileri kullanan diğer ülkelerin haber alma servisleri ile de organik bir bağ kurulmasına sebebiyet vermektedir.
Daha somut bir örnek vermek gerekirse yabancı bir istihbarat servisinde çalışan bir Türk’e hayranlık beslenilmekte ve daha gelişmiş istihbarat teknolojilerinin ülkemize entegrasyonu için de avantaj sağladığı düşünülmektedir.
Dönemin idarecilerinin Türk askeri birliklerin komutasını Alman kumandanlara bıraktıkları gibi günümüz idarecileri de uzun yıllardır askeri, sivil, iç güvenlik ve haber alma servislerini, geliştirilmeyip hazır olarak alınan ve tersine mühendislikle millileştirilmemiş olan teknik ekipmanlar vasıtasıyla gizlilik gerektiren bilgilerimizi five eyes ülkelerinden Çin’e kadar birçok ülkeye teslim etmiş durumdadırlar.
Her ne kadar 5G’ye geçiş süreci devlet başkanlığımız tarafından 4.5G ile geciktirilmiş olsa da terör örgütünün kripto elemanları ve bir takım cemiyetlerin etkisiyle başta 5G olmak üzere daha birçok yeni nesil iletişim ve bilişim teknolojisi ülkemizde aktif edilmeye çalışılmaktadır.
Günümüzde hükümet yetkililerinin “Yatak odamıza kadar girmişler.” şeklinde açıkça belirttikleri güvenlik zafiyetlerinin tamamı yukarıda kısaca belirttiğimiz hususlarda yeteri kadar önlem alınamaması nedeniyle olmuş ve olmaya devam etmektedir.
Bu tip zafiyetler nedeniyle hassas görevlerde bulunan idarecilerin manipüle edilerek dış güçlerin güdümünde ülkeye faydadan daha çok zarar verebileceği de ayan beyan ortadadır. Benzer zaaflar defalarca Milli Güvenlik Kurul’unda yazılı olarak kayıt altına alınmıştır.
Konvansiyonel olmayan savaş teknikleri arasında yerini alan ve özellikle sosyal medya ve denetlenemeyen uygulamalar aracılığıyla tüm dünyada toplumsal olayları tetikleyen siber savaş kavramı üzerine, geçmişte Türk toplumu üzerinde yıkıcı etkilere neden olan stratejilerin günümüze evrilmiş tekniklerini görmezden gelemeyiz.
Analog bir düşünce yapısı ile dijital silahların kullanım hakkına sahibiz diye sevinenleri Karabekir Paşa’nın şu sözleriyle deşifre etmekte fayda var:
Askerlerini iyi sevk edemeyen ve işgüzarlığından askerlerin telef olmasına sebep olup toplumu kargaşaya sürükleyen hallerin mimarına zamanında dediği gibi; “Kabahat dünyadan haberi olmayan tüfekçilikten yetişme Abdi Bey’e o vazifeyi verende!.. Daha büyüğü de bu gibi adamları layık olmadıkları bu makamlara çıkaranlarındır.”
Günümüzde liyakatsizlikten bitap düşen kamu kurumlarımıza bir de hiçbir denetime tabi tutulmadan her alanda kullanılan bilişim teknolojileri de eklenince bir toplumun konvansiyonel hiçbir silah kullanılmadan nasıl rehin alınabileceği, gelecek nesillerin ipotek edilerek kendi kendini imha eden bir topluma evrilme riski giderek majör boyutlara ulaşmaktadır.
Yasa çıkarma yetkisi bulunan milletvekillerinin kullandığı yabancı bilişim teknolojileri arasında telefon, bilgisayar, elektronik posta ve saat gibi enstrümanları sıralayabiliriz. Bu enstrümanların işlediği, aldığı ve manipüle ettiği ne gibi parametreler vardır? Sorusunun sorulacağı ilgili bir kurumun olmayışı, haliyle duyulmak istenmeyen yanıtların neticesindeki sorunlara da çözüm getirmeyi imkansız hale getirmektedir.
Kişisel veriler üzerinden gerçek bir soykırım yaşanması içten bile değilken, kimin tarafından kontrol edildiği -manipülasyona maruz kalıp yanlış ya da uygulanabilirliği mümkün olmayan yasaların çıkarılmasına katkı sağlayabilecek- vekillerin, milletten daha çok milleti köleleştiren yabancı teknolojilerin meşruluğu adına manipüle edilmiş dijital vekillere dönüştüğünü kim inkar edebilir?
Birçok kurumun iç tüzüğüne aykırı olan ve defaatle yayınlanan genelgeler olmasına rağmen, genelgede imzası bulunan kurum müdürleri ve başkanları dahi sunucuları Türkiye’de bulunmayan, yabancı haber alma servislerinin dijital silahı olan mesajlaşma uygulamalarını kullanıyor ve kullanımını teşvik ediyor.
Görüldüğü üzere yasa var, ancak yasayı uygulayabilecek irade adeta yok hükmünde.
En son, en hızlı, en gelişmiş teknolojileri kullanmanın makam ve mevkiinin gücünü yansıttığını sanmak basit bir yanılgıdan öte, ‘liyakatsizliğin dijital ordularının gönüllü askerleriyiz.’ demekle eşdeğer bir durumdur.
İvedilikle yapılması gerekenleri sıralamadan önce, Kazım Karabekir’den Günümüze Siber Güvenlik isimli çalışmamızın önemini ve kıymetini anlayıp ‘Devlet ebed müddet.’ ilkesini şiar edinen tohum ağaçlarımızdan can suyumuzun ve sırat köprüsüne benzeyen yolumuza varabilmek için kestiğimiz kurbanların hak tarafından kabulünü diler, yolu kararan gençliği aydınlığa kavuşturacak olan gerçek Asena’ya da selam ederim…
Devamı gelecek…
Bilgisi ile herkese ışık olan kardeşim okuduğum her makalede bir başarıya daha imza atıyorsun. Daha çok kişilere ulaşmalı , ulaştırılmalısın