Nalan ve benim yollarım Manevi annemin “acil bu kadıncağıza yardımcı ol” demesiyle kesişmişti. Teknik ekibi olan işçilerinin Nalan’ı yüz üstü bırakıp kaçması sonucu kadıncağız panikten ne yapacağını şaşırmış.
Sosyal medya hesaplarından mail adreslerine kadar her şey bu çalışanların kontrolündeymiş. İşten ayrılırken şirkete ait bir öğretmeni de alıp rakip firma bile kurmuşlar. Hatta, müşteri verilerini elinde bulunduran eski çalışanlar, firmaya ait müşterilere reklam yapmaya bile başlamışlar.
Uzun uzun derdini yanan kadıncağıza hem yasal haklarını hem de teknik olarak neler yapabileceği konusunda gönüllü olarak yardımcı oldum. Sistemin kitlenmemesi için ders açma, yedek alma ve internet sayfasının yapımı gibi konularda çalışmaya başladık.
Burada önemli olan ücretten ziyade arada manevi annem olduğu için, elimden gelenin en fazlasını göstermeye gayret ettim. Bu nedenle en düşük bütçelerle Nalan’ın bulunduğu buhrandan çıkması ilk önceliğimdi.
Eski çalışanların vermek istemediği birçok ekipman ve verilerin teknik bir yazışma ile alınmasına da vesile oldum.
Sonuçta işler başladı ve aynı anda üç canlı yayın, yedekleme, teknik destek gibi anlık süreçlerle işin içinde buldum kendimi.
Yayına katılanlar ile hoş sohbetim çok beğenildi ve ben de yayıncılık yönümü keşfetmiş oldum.
Nalan’ın toplantılardaki paniği hiç bitmediği için ona neyin nasıl yapıldığını göstermeye çalıştım. Mail nasıl gönderilirden tutun, sosyal medya için post nasıl hazırlanıra kadar her şeyi öğretmek için elimden gelen çabayı gösteriyordum.
Daha sonra ekibe katılan Kuzeni Selim’e de aynı işlerin nasıl yapıldığını öğretmeni istedi. Ben de Selim’le yaptığım görüşmenin ardından, Selim’in bu işi yapmaya niyeti yok diye bilgi verdim. Verdim ama nafile “ne olur canım sen göster ona, dayımın oğlu” gibi telkinlerle ısrar etti. Her şeyi uzun uzun anlattım ama çocuğun alanı olmadığı için her defasında bana soruyor ve işlemleri de ben yapıyordum.
Ekibe yeni katılanlar olur diye eğitim videoları çekip arşivledim. Yeni fikirlerle sistem tasarımını kanun ve mevzuatlara uygun hale getirip kullanıcıların veri analizleri başta olmak üzere daha birçok dijital pazarlama verisi ürettim.
İş tanımı, görev yetki ve sorumlulukları olmayan Nalan’a tüm bu başlıkları hazırlayıp hizmet verdiğim alanların sınırlarını çizmeye çalıştım. En basitinden bir ders açma prosedürünü oturtmak için belki yirmi defa tartıştık.
İş tanımımda olmayan işler için talepte bulunmayın dememe rağmen “ah canım iyi ki varsın, sana zahmet lütfen “ gibi naif tavırlarla hep bir şeyler istediler. Yapamadığım bir şey olduğunda ise “yazıklar olsun, sana güvenmiştim, böyle bir zamanda nasıl yanımda olmazsın” gibi söylemlerin haddi hesabı da olmuyordu.
Baktım ki böyle olmayacak, “ben size iş devri yapayım ve yeni dönemde ben olmayayım” dediğimde kıyamet koptu. “Ben sana yatırım yaptım, sana güvendim” gibi saçma söylemlerin önünü almak için sözleşmeyi çıkarıp önüne koydum Nalan’ın. Önce “ay canım çok tatlı ya. Sözleşmesini de hazırlayıp gelmiş” diye kendince şirinlik yaptı. Sözleşmeye şöyle bir göz gezdirdiğinde ve ben karşılıklı yükümlülüklerimizi hatırlattığımda bana “ay ben Dündar ile inceleyip sana dönüş yapacağım” diyerek sözleşmenin bir nüshasını eşi ile incelemek üzere almıştı. Sonra ne mi oldu?
Bir kaç hafta inceleme süresi ve benim ısrarlarım sonucu “sözleşme benim için tamamdır” diye mesaj attı. Yani dijital delil oluştu.
Bir iş fikri verdim ve hemen hazırlamamı istedi. Fikir ise; derslerden önce sinemalardaki perdeye benzer kırmızı bir perde ekrana gelir ve perde açılır. Benim seslendirmem ile katılımcılara hoş geldin beş gittin misali keyifli ve eğlenceli bilgilendirmeler yapılır ve yayın başlar. Bu fikir çok beğenildi ve Nalan’ın firmasına sponsorluk getirdi.
Sürekli beraber büyüyeceğiz kazanacağız diyen kadın gitti yerine ben patronum, sen bana hizmet veren firmasın. Ben isterim sen yaparsın diyen bir kadın geldi. Defalarca uyarmama rağmen bir türlü benim patronum olmadığını anlatamadım.
Toplantılarda bana şunu not et, buraya mesaj at gibi taleplerde bulunmamasını ne kadar hatırlatsam da “ay canım çok seviyorum seni” benzeri söylemlerle geçiştirmeye çalışıyordu.
Uyarı mesajlarını kendisine ilettiğimde ise böyle çalışamam ben, ekip çalışmasını bilmiyorsun gibi ithamlarda bulunuyor, iyi madem ben iş devri yapayım size kolay gelsin dediğimde. Yazıklar olsun sana, beni yarı yolda bırakıyorsun, ben sana güvenip yatırım yaptım demeye başlıyordu.
Bu arada patron olan Nalan sponsorluk sonrası yurt dışı gezi planları yapmaya başladı. Verdiğim yeni iş fikri de gezi ve derslere katılan ilgililere özel kapalı bir sosyal medya platformuydu. Fikre bayıldı ve üç ay da gelişecek üç ay da testleri yapılacak projeye başlamaya karar verdi. Üç taksitte de bana geliştirme bedelini ödeyecekti. Anlaştıktan sonra beni arayıp “yav bunu üç taksitte ödemek bana zor olacak, geziler iyi giderse tamam ama biraz daha uzatsak mı acaba diyince ben de zaten testler de zaman alacak. Haziran a kadar bütçeyi halleder miyiz diye sordum. Elbette yanıtından ve kısa süre sonra peşinatı aldıktan sonra ben de ekip arkadaşlarımla işe koyulup projeyi büyük bir heyecanla hazırladık.
En başında fikri ve uygulama ismini veren ben olduğum için bu projede ortak olmak istediğimi söyledim. Nalan çok kurumsal bir ifade ile “yok canım biz kendimiz düşünüyoruz. Ortak istemiyoruz. Ama merak etme beraber büyüyeceğiz” diye yanıt verdi. Yani iş fikri onun nazarında para eden bir şey değil ve bilakis Nalan için benim ona hediyem gibiydi.
Benim şevkim kaçtı tabi ama projeyi geliştirmeye devam ettim. Aklıma yeni gelen fikirleri de artık dile getirmemeye karar verdim.
Çünkü ne sponsorluktan ne de yeni verilen fikirlerden bırakın maddi bir kazanımı manevi bir jest bile göremiyordum.
Nalan’ın firmasına dışardan destek veren bir firma olarak sorumluluklarım arasında bulunan hesap yönetimleri yüzünden her ay yaşadığımız tartışmalara bir yenisi daha eklenmişti. Üretici firmadan “ödeme yapın yoksa hesabınız sınırlandırılır” mesajını Türkçeleştirin mail olarak ilettiğimde kıyamet koptu.
-hesap sınırlandı ne demek Hakan?
-kartınızdan para çekememiş, para yükleyin demek Nalan
-böyle saçma bir mail olur mu? Neden zamanında haber vermiyorsun?
-Nalan, sana defalarca şu ödemeleri yıllık yapalım dedim yapmadın. Her ay sanal kartında para olmadığı için bu uyarı gelir gelmez iletiyorum. Sorun ne anlayamadım?
-sorun senin üslubun.
-ne var üslubumda? Gelen maili ilettim-
-BEN BİLİYORUM SENİN NİYETİNİ
-neymiş niyetim? Ayrıca büyük harfle yazmak bağırmak, ses yükseltmek anlamına gelir.
-EVET BİLİYORUM VE SESİMİ YÜKSELTİYORUM. Niyet okumayı iyi bilirim ben
-Bak haddini aşma, bana bağıramazsın gelen maili ilettim. Hesabında para olmaması benim suçum değil.
-tamam yanlış anlamışım özür dilerim. Karta para yüklendi çekebilirsin.
Evet bu yazışmadan sonra karar verdim ve bu hizmete asla devam etmeyeceğim.
Yurtdışı seyahatinden dönen Nalan ile diğer takım arkadaşımız Halenin de katılımıyla yemekli bir toplantı yaptık.
Hem sponsorluk hem de yeni proje fikrinden ötürü bana ya da ekibe niçin gelen ödemeden bir miktar vermediniz? Ya da niçin beraber büyüyeceğiz diyerek hep benden sorumluluğum dışında işler talep ediyorsunuz diye sorunca “aaa ben hiç düşünemedim” diye yanıt verdi Nalan.
Son toplantımızda bile yeni iş fikrinin marka tescilini “ay almışlar markayı. Tüh tüh duyurduk işte almışlar. Ne olur Hakancım hadi alalım bana alalım bana diye” diye panikle e-devleti üzerinden marka tescil başvurusunun nasıl yapıldığını göstermek zorunda kaldım. Yaparken de bu isim benim ve size hediye etmiş oluyorum. Sorun değil ama çok da etik değil dememe rağmen eşini arayıp” canım yeni bir çocuğumuz oldu” demesi alay etmek gibi bir şey olsa gerek diye düşündüm.
Şimdi ne mi oldu? Nalan aslında sözleşmeyi imzalamadığı için bana karşı bir yükümlülüğü olmadığını belirtti. Bende bulunan ne varsa belirttiği kişiye teslim etmemi istedi. Tabi IT tarafına devam etmemi istedi ama onca hakaret ve ithamdan sonra ben pek ciddiye almadım.
Bana yapılması gereken ödemeleri istedim ve ödeme yapmayacağını, kendisinin patron olduğunu ve derhal bende olan her şeyi teslim etmemi istedi.
Araya giren Nalan’ın muhasebecisi olan Erdal benden alacaklarımı belirtmemi ve mümkünse bazı alacaklarımdan feragat ermemi istedi ve bende hatırı sayılır bir miktarın üzerini çizdiğimi belirttim.
Tabi bu arada ders açmak ya da diğer işlerle alakalı hizmete devam ediyordum. Ama Nalan ile iletişim sıfırdı.
Baktım ki olay çözülmeyecek direkt olarak Nalan’ı aradım ve artık sözün bittiğini, patron olarak yaptığım işlerle alakalı ödememi yapması gerektiğini ve belirttiğim tarih itibariyle tüm süreçleri teslim alabileceğini belirttim. Şayet muhatap bulamazsam noter kanalı ile muhasebecine ilettiğim başlıkları iletebileceğimi söyledim. Buna gerek olmadığını ve mail atmamın yeterli olacağını söyledi ben de tamam dedim. Merak erme yarın yanıt veririm dedi ve kapattık telefonu.
Yarın oldu ve yanıt gelmedi. Bir sonraki gün sabah gelen mailde önceki talep ettiği ve benim gönderdiğim maili yeniden istedi. Ve rica ederim diye mailini sonlandırdı.
Hakikaten çok profesyonel ve yıllarca kurumsal hayatta yöneticilik yapmakla övünüp beni profesyonel olmamakla itham eden birinden beklenmeyecek kadar zekice bir yanıt bu diye düşündüm.
Ben de, “Daha önce belirttiğiniz gibi size de muhasebecinize de talep doğrultusunda iletilmiştir
Ayrıca iletmem gereken bir durum bulunmamaktadır.
Gereğini rica ederim”
Diyerek maili yanıtladım.
Ah Nalan ah…
Şimdi yasal zemin dışında benimle iletişim kuramayacak, şöyleydi böyleydi diye sadece kendisinde olduğunu iddia ettiği yoğunluk ve dertleriyle duygusal sömürü yaparak bir şey elde edemeyecek.
Ah Nalan ah…