city-top-view-and-alone-moon-me-wallpaper-3554x1999_53

Yazının başında bir itirafla başlayalım. Bazı konular artık “komplo” değil, gündelik gerçekliklerimiz oldu. Bazı sessizliklerse klon teknolojisinden bile daha ürkütücü. Bugün size sadece teknolojiden değil; çelişkilerden, dijital ikizlerden, devlet geleneğinden, ve elbette Atatürk’ün izinden ilerleyen ve geleceğe bakmayı da ihmal etmeyen yeni nesillerden bahsedeceğim. Buyurun, siber güvenlik penceresinden manzaraya birlikte bakalım…

Bazen bir milletin tarihi, sessizlikle yazılır. Ya da birilerinin sessizliği, geleceğe fısıldanmış bir mesajdır. Devlet Bahçeli’nin uzun süre ortalıkta görünmemesi, ardından Sırrı Süreyya Önder’in cenazesinde fotoğrafı okşarken ortaya çıkması…

Hafızamız, bu gibi tezatları yalnızca siyasi semboller olarak görmez. Bunlar aynı zamanda bir milletin zihin haritasında açılmış siber boşluklardır. Kimileri bu tabloyu duygusal okuyor, kimileri siyasal. Ama ben bu sessizliği, dijital çağın “çevrimdışı hali” gibi görüyorum. Birilerinin sistem güncellemesi bitmemiş gibi. Veya güncelleme gelmiş ama onay bekliyor. Oysa halk, öyle ya da böyle konuşuyor. Kimi sosyal medyada, kimi mahalle kahvesinde. Kimse artık “güncellemeden sonra açılır belki” demiyor. Bekleme devri bitti.

Şimdi bu tabloyu biraz daha büyütelim: Klonlama. Ama öyle laboratuvarlarda değil, ceplerimizde. Akıllı telefonlar sayesinde insanlar sadece izlenmiyor, yedekleniyor. “Dijital ikizlerimiz” artık bizim yerimize karar veriyor. Kullandığınız uygulamalar, gezdiğiniz siteler, dinlediğiniz şarkılar, izlediğiniz videolar… Bunların hepsi, sizin dijital ikizinizi oluşturuyor. Sizi tanıyan, sizden önce düşünen, sizi sizden daha iyi analiz eden bir yapay zeka – kim için çalıştığını bilmediğiniz bir yapay zeka…  Sosyal medya algoritmaları, seçim sonuçlarını etkileyebiliyor. Enformasyon kirliliğiyle zihinlerimiz işgal ediliyor. Bugün kişisel veriler, ulusal güvenlik konusu hâline gelmiş durumda.

Ve işin daha da ilginci şu: Bazı örnekler bunu bize kısa süre önce anlattı. Trump başkan olmadan önce ABD’de “tanımlanamayan cisimler” konuşuluyordu. Pentagon, “vurun” dediği halde o cisimler kayboldu. Ne oldu sonra? Konu kapandı. Ama küresel sistem bir “ortak tehdit” hikâyesiyle tek devlete, tek bayrağa yönelmek için zihinsel zemin kazandı. Uzaylılar, belki de hiç gelmeden, en büyük propagandayı yapmış oldu.

Bugün, Sevgili Ömür Çelikdönmez gibi duayen bir gazeteci “İsrail Ortadoğu’da denklem dışı kaldı” diyorsa, orada bir parantez açmak gerekir. Hele ki bu görüş, Ahmet Davutoğlu’nun Talabani’nin mezarını ziyaret etmesine ve PKK’nın sözde silah bırakma açıklamasına bağlanıyorsa… O halde çok açık söylemek gerekiyor: Ortadoğu’yu haritadan değil, zihin haritalarından sildirmeye çalışan bir ilginçlikle karşı karşıyayız. Bu da ayrı bir güvenlik sorunu.

İşte tam da bu yüzden Türk gençleri tarafından TÜBİTAK çatısı altında yürütülen çalışmalar, MİA’nın genç zihinlere açtığı Kongre ve Panel çağrıları çok kıymetli. Rekabet istihbaratı, siber istihbarat, dijital klonlama gibi alanlarda yapılan analizler, yeni nesil devlet anlayışının temelini atıyor. Her gün yeni bir veri, her gün yeni bir tehdit; ama aynı zamanda her gün bir fırsat da sunuyor bu dijital çağ. Ve elbette Klonlama dedik ya…

Hani kötü niyetli teknolojiler, insanları dijital olarak klonluyor ya… İşte biz, bunun karşısına; özüyle, sözüyle, değerleriyle yoğrulmuş gençler koyuyoruz. Çünkü Atatürk’ün izinden giden bir nesil, bir liderin kopyası değil; bir fikrin yaşayan temsilcisidir.

“Ne Zaman Ay Yıldız Görsen Gözüne Toz Kaçtığını Biliyoruz”  detayı; farkındalıktan öte, derin bir gerçeklikti. Bugün “bebek katiline önder” diyenlerin, “yeni çözüm” hayalleri kuranların unuttuğu şey tam da budur. O sırada şehit ailesinin yutamadığı barış soslu lokmanın, boğazda nasıl düğümlendiği de es geçilmesi mümkün olmayan bir detay olsa gerek.

Ama ne yapsalar boş. Türk devleti yıllarca PKK tarafından esir tutulan mensuplarını,  şehit edilen vatan evlatlarının hesabını tek tek sormaya devam edip deftere işlediği gibi, bu millet de unutmuyor.

Şehit kanıyla yazılmış bir defterin sayfaları kapanmaz. İhanet, zaman aşımına uğramaz. Hafıza, algoritmalar gibi silinmez.

Bugün bu topraklarda, dijital çağda, tüm kaleleri bilfiil işgal edilmiş, tüm tersanelere siber saldırılar yapılmış olsa bile; geleceği iyi analiz eden, teknolojiyi ve insan kaynağını doğru kullanan devletler varlığını sürdürecek. Ve bu devletlerin arasında ilelebet payidar kalacak Türkiye Cumhuriyeti’nin en büyük gücü, kendini sürekli yenileyen, çağın gereksinimlerini önceden bilerek, gelenekçi devlet adamlarına tüm yenilikleri aktarmayı başarabilen çocuklarıdır.

Bu yazı bir uyarı değil, bir davet:
Kendiniz olun. Klonlanmayın.
Düşüncenizi, duruşunuzu ve direncinizi koruyun.
Çünkü kodlar değişse de, öz değişmezse, gelecek, geleceği hayal edip atalarından aldığı referanslarla yeni nesiller tarafından yazılır.

 

Tags : dijital klonlarklonlama teknolojisisiber güvenlik
grey

The author grey

Leave a Response