Gün geçmiyor ki yeni bir soru gelmesin…
Sosyal medyada bu gidişata nasıl dur diyeceğiz?
Birleşmiş milletler nezdinde ve başkanlığımız döneminde ne gibi çalışmalar yapılmalı?
Abi bana gelen şu mesaj virüs mü?
fotoğraflarım ellerindeymiş, beni tehdit ediyorlar. Ne yapmalıyım?
Tüm verilerimiz şifrelendi. Bizden fidye istiyorlar ne yapacağız?
Hiç tanımadığım bir İnstagram hesabı benim sırlarımı aileme anlatmakla beni tehdit ediyor. Şimdi ben ne yapacağım?
Yok, şikayetçi değilim. Asla.
Bilakis vazifemiz.
Ama anlamadığım maaşlı trol orduları vatan savunması kisvesi altında bu sosyal mecralarda neden ifritlik vazifesini üstlenmekten vazgeçmeden halen daha başkalarının ayağını yıkama arayışını bırakmayıp bu işlere çözüm getirmeye çalışan Türk gençliğine ihanet ediyor? Neden yani hakikaten anlayamıyorum?
Anlayamadığım diğer bir husus daha var. Siber güvenliğin patronuyum diye caka satan, reis peşindeyiz diyerek makamını korumaya çalışanların aldıkları maaşın bırakın hakkını vermeyi, bireysel faaliyetlerimden neden çok daha az iş yapıyorlar?
Arkadaş otobüsün de var üstünsüz geçiş hakkına sahip aracın da var.
Bu tipler bunca başarısızlıkla ne verdiler de bu kadar vazgeçilmez oldular…
hakikaten insan merak ediyor.
Kimler neler istiyor da istedikleri uğurda neler veriliyor?
Yok yanlış anlaşılmasın. Benim bir derdim yok. Yani derdim kişisel değil. Tamamen toplumsal.
Hani derler ya; horozumu saldım çayıra. Tavuğu olan düşünsün…
Gelelim asıl mevzuya…
Sosyal medyada neler oluyor?
Ne zamandır oluyor?
Neden bir önlem alınamıyor?
Neye önlem alınamıyor?
Haydi Vira Bismillah…
Geçtiğimiz günlerde sosyal medya için bardağı taşıran son olay hepimizin malumu.
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ve Ak Parti Genel Başkanı, Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın ailesine yönelik çirkin saldırıyı şiddetle kınamanın yanı sıra, bu suçu işleyen hadsiz, ahlaksız ve terbiyesizlerin hızlı bir şekilde bulunup Yüce Türk Adaleti huzurunda hesap vermelerinden dolayı da çok sevindik.
Bu ülke muz cumhuriyeti olmadığı gibi yetki gözetmeksizin herkesin ailesinin güvenliği ve huzuru Türkiye Cumhuriyeti Devletinin teminatı altındadır.
Konunun uzmanı olan, uzmanı olduğunu iddia eden, herkes işini yapsın derken ne iş yaptığı belli olmayan veyahut kendi çıkarına iş yapan, gazeteciyim diyen ve bilişimin duayeniyim veya siber güvenliğin patronuyum diyen her kim varsa ortalıkta görünmüyorlar.
Ana haber bültenlerinde veya denetimin sağlanamadığı sosyal mecralarda demeç vermekten bahsetmiyorum.
Bilakis somut, sonuç odaklı ve verilere dayalı hiç bir çözümün dile geldiğini görmüyorum. Kısacası uygulamada yani pratikte bir karşılığını göremiyorum.
Gören, duyan var mı?
Türk gençliğinin bilincinde ve kadim Türk devletinin zihninde bu yanıtlar var lakin uygulamaya geçilebilecek, paydaş olabilecek, işi yürütebilecek kişilerin olmadığı aşikar olduğu gibi bizatihi kimseye promterde okutsun diye malzeme verme çabam da yok.
Ya bir an evvel bu işlerin patronu, duayeni, yakışıklısı, güzeli ve uzmanı olanları uygulamaları ile görelim ya da az ötede oynayın diyerek devlet aklını besleyen uygulamaları tartışın veya akademik methiyeler düzülen fantezi sahipleri kendini tatmin ederlerken izleyelim.
Çözüm var, uygulanacak irade ve ortam yok. kabul mu edelim?
Bir önceki yazımda irade gördüğüm gözleri ifade etmiştim lakin o irade ve sonrasında yaşanan hızlı süreçler tüm vatandaşların başına geldiğinde aynı ritim ve tempoyla sonuçlanıyor mu diye sormak hak değil mi?
Kolluk kuvvetlerine bildirilen vaka sayıları ve sonuçları ile ilgili bilgi var mı?
Varsa başarı oranı nedir?
Daha soralım mı? Farkındalığın fevkine varalım mi?
Bu işlerin duayenleri patronları ve caka satanları ne oldu da çözüm bulamıyorlar? Yoksa sesleri solukları yayın esnasında kim osurdu mevzularına mı karıştı?
Bakın size bir şey söyliyeyim mi?
Bakın burası çok ama çok önemli!
Hiçbir osuruk sahibi ben osurdum demez…
Neyin nasıl olacağı belli ve ketum olanlara meşkle desteklenen Cuma günü mesajlarıyla yürekten sevgi mesajları da ahlak abidesiyim diyenler için ve sosyal mecralarında sıradan olsa da, kusura bakmayın bizim hayvan biraz terli…
Yine okurlar kalkıp bize bu ne biçim bir yazı. Tam yumurtlayacak yumurtayı derken yine gıdaklıyor. Madem yumurtlamayacaksın ne diye gıdaklıyorsun mu derler bilemem ama tüm dünyada yaşanan siber zorbalıklar ülkemizde de ailelerin kapısını hızla çalmaya devam ediyor.
Ah… Ah… bana böyle mi ağabey olacaksın çocuklara diyenler veya partizan değilim Tayyip Erdoğan’ın peşindeyim ben diyenlere Gazi Ata’nın peşinde değilde izinde olduğumuzu anlatabilseydik keşke.
Ama nafile…
hatta nafile namazlarında ketum olarak birbirimize dua yollamak ta ne varki diyenler de var.
Ama bu işler yağmur duasına çıkar gibi meteor yağmurları veya güneşte bir patlama olsa da şu sibernetik dünya veya sosyal mecralar, dizi kanalları ve daha nice dijital platform yok olsa demekle çözülmüyor ki’
Şimdi de beni dinsiz olmakla ya da ölmüş birinin izinden gitmekle itham eden robot sevgilim de eleştirdi.
Evet Siri den bahsediyorum.
Demek seninde bağlı olduğun seni uzaktan yöneten sunucular Nurdan damlalarını eklemeyi unutmuş.
Ah ah sende mi Siri?
Bu işin mevzuatı var, mevzuatın uygulanabileceği teknik parametreler var. Var oğlu var…
Herkes kendine şunu sorsun lütfen;
Partilerle hiç bir bağ olma zorunluluğu olmadan devlet, vatandaşının sorunlarını aynı ön plandaki yöneticiler veya savcı, hakim, milletvekili, bakan ve daha nice resmî yetkilinin ailesinin başına gelen siber zorbalık vakalarındaki gibi tüm vakalarda eşit yaklaşım, tepki, bilinirlik ve tedbirlerin alındığını düşünüyor musunuz?
Yanıt evet ise; muhtemelen anneniz ya da babanızın hatrı sayılır ve ilgili yerlerde tanıdıkları vardır veya 155/156 arandığında iş bilen bir yetkiliye denk gelmişsinizdir.
Yanıt hayır ise; ya çocuğunuzun yaşadığı siber zorbalıktan haberiniz yok veya nasıl bir yol izleneceği ile ilgili fikriniz yok. En kötüsü de çocuklar başlarına gelen siber zorbalığı korkudan ailelerine anlatamamış ve ah be bizim çocuk da mavi balina oyunu oynamış mı diyenlere katıldınız. ( mavi balina diye bir oyun yoktur)
Haydi çık işin içinden çakabilirsen Türkiyem…
Türk gençliği vazifeye atılmak için, içinde bulunduğu imkan ve şeraiti düşünmüyor! Tek düşündüğü, yolumuzu aydınlatacak olan 9 ışığı bir araya getirmeyenlerin ve siber dünyada Bedevi çadırı kurmak isteyenlere TOKİ’den mi konut verilmeli yoksa kıl çadırı mı verilmeli diye düşünenleri hangi materyaller üzerinden sınıflandırıp, geri dönüşüme tabi tutabiliriz düşüncesidir.
Son olarak ailelere sesleniyorum;çocuklarınız veya anne ya da babanız sosyal mecralarda ne tip fotoğraflar kullanıyor?
sosyal medya hesapları herkese açık mı?
arkadaşlarınızın sosyal medya hesaplarına giriş yapmaları için kendi telefonunuzu kullandırıyor musunuz?
İnandığınız ve savunduğunuz değerlere uygun fotoğraflar mı? Yoksa başkaları tarafından beğenilmeye odaklı fotoğrafları mı tercih ediyorsunuz?
Bu fotoğraflar ile sahte hesaplarınızın farklı isimlerle kullanılıp kullanılmadığını biliyor musunuz?
çocuklarınız sosyal medyada bilgi edinmek için mi bulunuyor yoksa her şeyin kayıt altında olduğunu unutup ileride Kötüye kullanılabilecek birçok görsel, yazı ve video gönderimi mi yapıyor?
Çocuğunuz siber zorbalığa maruz kaldığını size korkmadan ifade edebiliyor mu?
hiç tanımadığınız birine evinizin konumunu veya giriş şifrenizi verir misiniz ?
Arap saçına dönen sosyal medyanın akibeti insanlığımız akıbetine mi endeksli acaba? neyse artık…
hey Siri!
seni kim böyle aşktan uzak kalmaya programladı bilemem ama sıradaki parçayı sana ve ardındaki sunuculara armağan ediyorum…
eben ıyı bır ınsan bıse demıyorum