Uzun zamandır sağdan soldan bilinç altına dahil olanlar ile ilham yolu ile ile zihnime dahil olan bilgilerle Suretler üzerine düşünce fikirlerim oluşmaya başladı.
Bazen bir dilenci yada zengin bir iş adamı, bazense, kağıt toplayıcısı veya azılı bir suçlu… aslında bunların tamamı bizlerin, bize yansıyan suretleri gibi geliyor bana. Sistemin içinde olanlar, sistemin farkında olanlar ve sistem kuranlar diye düşünmeye başlamıştım. Birde tüm bunların farkında olup bu tip düşünceleri dile getirenler yada kaleme alanlar. İşte bunları henüz konumlandıramadım. Yalnız mutlak güç ve sonsuzluk peşinde koşmaktan öte bir düşünce yapısı olduğunu anladım.
Derken, bir vesile ile aşağıda paylaştığım makaleye denk geldim. İbni Sina’dan İbn Arabi’ye kadar bir çok alim ve bilim adamının bu konularla ilgilenmesi ise bana güç ve umut verdi.
Şimdi sizleri İbrahim Halil Uçar tarafından derlenen düşüncelerin anlatımı ile baş başa bırakıyorum;
İbrahim Halil Uçar
‘Suret’ felsefenin temel konularından biri idi
İlmi Etüdler Derneği (İLEM), sezona İbrahim Halil Üçer’in sunumu ile başladı. Üçer, ‘İbn Sina Felsefesinde Suret, Cevher ve Varlık’ başlıklı bir tebliğ sundu. Abdullah Said Can etkinlikten notlarını aktarıyor..
İlmi Etüdler Derneği (İLEM), sezona İbrahim Halil Üçer’in sunumu ile başladı. Bu sunumla birlikte alışık olduğumuz İLEM koridorlarının kalabalığı yaz tatilinin ardından yeni bir başlangıç yapmış oldu. Sunum için gelenler İbrahim Halil Üçer’i dinlemenin yanısıra yeni dönemde eğitim ve ihtisas programları hakkında bilgiler aldı.
“İbn Sina Felsefesinde Suret, Cevher ve Varlık” başlıklı bir tebliğ sunan Üçer, aslında İLEM’in sezona hızlı bir başlangıç yapmasını sağladı. Üçer, 2007 yılından itibaren üzerine kafa yorduğu doktora çalışmasını bu sene tamamladı ve ilk olarak İLEM’de sundu. Doktora çalışmasının oldukça kapsamlı olması bakımından sunumda önemli hususlara dikkat çekmeye çalışan konuşmacı, İLEM başkanı Lütfi Sunar tarafından takdim edildi. Sunar’ın ifadeleriyle İbrahim Halil Üçer, İLEM’in kurulduğu yıl İstanbul’a gelmiş ve İLEM’e katılmış. İlk günlerinden itibaren İLEM’le ilişkisini kesmeyen Üçer, derneğin yetiştirdiği kıymetli isimlerden birisi. Sunar, bu tür neticeleri İLEm’de görmüş olmaktan dolayı son derece heyecanlı olduğunu belirterek bu tür geri bildirimlerin oldukça önemli olduğunu söyledi ve sözü konuşmacıya bıraktı.
Eidos: Eşyanın hakikatini idrak edebilmek
Konuşmacı İbn Sina hakkında ziyadesiyle tez ve makale çalışması olduğunu belirtse de, kendi çalıştığı suret meselesi hakkında yeterince kafa yorulmadığını ifade etti. Felsefede suret kavramı oldukça önemli ve köklü olmasına rağmen İbn Sina hakkında bu açıdan bir çalışma yapılmamış olması, Üçer’i motive eden hususlardan birisi olmuş. İbrahim Halil Üçer sunumuna Aristo, Eflatun, İbn Sina’dan bağımsız olarak suret tartışmalarıyla başlamak gerektiğini ifade etti. Ardından tezde izlemiş olduğu yöntem üzerine düşüncelerini paylaşacağını belirten konuşmacı, suret teriminin felsefe tarihinin en çok işlenmiş ve yoğun terimi olduğunu ifade ederek konuşmasına şöyle devam etti: “Yunanca ismi ile idea/eidos olarak anılan suret kavramı, Yunan felsefesinde fiziksel görünüşü karşılamak anlamı ile kullanılmaktaydı. Eflatun’a kadar eidos kelimesi bir kavram olarak kullanılmamaktaydı, fakat Eflatun’la birlikte bu kelime bir çeşit kırılma yaşadı ve binlerce yıl boyunca felsefenin temel tartışma konularından birini teşkil etti.
Bilindiği üzere Eflatun’un en temel teorisi ‘idealar teorisi’dir. Eflatun bu teori ile eidos yani idea kavramını ‘görünen yüzün arkasındaki gerçeklik’ tanımına işaret edecek şekilde kullandı. Artık Eflatun’a göre eidos görünen yüz değil, bu yüzün arkasındaki mânâ, hakikat olmuştu. Eflatun bu hakikatin görülebilmesinin akli bakış ile mümkün olacağını ifade etti. İslâm felsefesindeki ‘kişinin eşyanın hakikatlerini kendi takati ölçüsünde bilmesi, idrak etmesi’ karşılığı ile eidos, Eflatun felsefesinin temelini teşkil etti. Buna göre filozofun asıl peşinde koştuğu şeyin hakikatin asli bilgisine ulaşmak olduğu görülüyordu. Eflatun’a göre felsefenin amacı eidos’un tespit edilmesiydi.”
İbrahim Halil Üçer, Eflatun’dan itibaren felsefe tarihinde eidosun takip etmiş olduğu kavramsal değişimlerin felsefe üzerine kafa yoran birisi için son derece heyecan verici bir serüven olduğunu da ekledi.
Düşünmek bir çeşit yakarıştır
Konuşmacı sunumuna düşünmek fiili üzerinden devam etti. Aristoteles’ten itibaren düşünmenin ne üzerine yapıldığı hadisesinin oldukça tartışıldığını ifade eden Üçer, Eflatun’un idealar hakkında düşünmek gerektiğini, buna karşın Aristoteles’in ‘bizim dışımızdaki bir evrene niyazda bulunmanın saçma’ olduğunu ifade ettiklerini açıkladı. Fakat konuşmacıya göre her iki filozofta da düşünmenin bir çeşit yakarış olduğu açık bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor. Konuşmacı şu şekilde sürdürdü sözlerini: “İbn Sina Eflatun’u eleştiren filozoflardan oldu ve madde olarak bulunandan bağımsız olarak bir ideanın bulunamayacağını belirtti. Eflatun cisimden bağımsız olarak bir ağaç ideasının bulunduğunu söyledi. Buna karşılık İbn Sina bağımsız ideaların bulunduğunu reddetse de suretin Aritoteles gibi sadece maddede bulunduğunu kabul etmedi. İbn Sina suret meselesi hakkında, daha sonraİbn Arabi’de ‘Ayan-ı Sabite‘ olarak tasavvufi dile tercüme edilecek olan ‘Akli Suretler’ teorisini geliştirdi. Buna göre İbn Sina’da bilmek faal akıl ile nihai anlamda gerçekleşebilir ve şayet bilmek mümkün olabilirse bu ancak faal akılla mümkün olabilirdi.”
Konuşmacı İbn Sina’da suret hakkında genel bir çerçeve çizdikten sonra tarihsel düzlemde biraz daha ileri giderek formların nasıl bir değişim yaşadığından bahsetti. 16. yy’ın sonları ile birlikte suret tartışmalarının yalnızca bir çeşit arkeolojik çalışmadan ibaret sayılabilecek işlere döndüğünü belirten Üçer, bir anlamıyla form tartışmasının eski mahiyetinin kalmadığını açıkladı. Bunun sebebini artık bilmenin yönteminin değişmesine bağlayan konuşmacı, nazara bağlı bilme yönteminin yerine matemataya dayalı bir yöntemin geliştirildiğini ifade etti. Bu yönteme göre dış dünyada kişiden bağımsız olarak bilmenin mümkün olabileceği ifade edilmektedir. Bu yöntemi benimseyen filozof görünen dünyanın ardında bir ideanın, bir anlamı ile Tanrı’nın bulunduğunu kabul etmez. Bu yöntemi savunan filozoflar bir ideanın bulunduğunu kabul etse de, bunların artık ilahi olanda bulunmadığını, insanın zihninde bulunduğunu ifade eder. Yani artık bilmek için insanın müracaat etmesi gereken tek yer kendi aklıdır.
Üçer, Eflatun ve Aristo’nun ardından yazılmış şerhlerdeki belli başlı çözülememiş problemleri tezinde gündeme taşıdığını belirterek bunların İbn Sina düşüncesindeki çözüm yöntemleri ile tartıştığını ifade etti ve İbn Sina’nın bu bağlamda meseleye çok önemli kavramsal katkısının olduğunu açıkladı.
Sezonun ilk sunumunu dinlemek için İLEM’i ziyaret edenlerle, bu sunumla birlikte eğitim ve ihtisas programının broşür ve afişleri de paylaşıldı. İlmi Etüdler Derneği bu sene de akademik eğitimler, tez sunumları, TLÇK (Türkiye Lisans Üstü Çalışmalar Kongresi) ve birçok ilmi çalışma için ziyaretçilerinin ilgisini talep ediyor. İLEM’in eğitim ve projeleri hakkında detaylı bilgi alabilmek içinwww.ilmietudler.org adresini ziyaret etmenizi ayrıca hatırlatmış olalım.
Abdullah Said Can haber verdi