Atalarımızın bıraktığı en büyük miraslardan biri de şüphesiz, yaşanan her döneme ışık tutan Atasözleri ve Deyimler’dir.
Şu anda toplumsal olarak yaşadığımız ironik veya kimilerine göre de trajikomik olaylar silsilesi de, “Bu ne perhiz? Bu ne lahana turşusu?” deyimi ile artışı önlenemeyendolar, dolara endeksli teknolojiler ve bu teknolojilere ne derece bağımlı olduğumuz gibi konulara daha çok dikkat çekmek için vesile oldu.
Takip edenlerin çok iyi bildiği gibi siber güvenlik, sosyal medya bağımlılığı gibi konu başlıklarının, yine konvansiyonel olmayan savaş teknikleri arasında yer alan birer enstrüman olduğunu yineliyorum.
Öte yandan, evet elimizde olan dolarları (varsa) hiç vakit kaybetmeden Türk Lirası’na dönüştürelim. Yani, hükümet sözcülerinin çağrılarına tam destek verelim.
Bir taraftan da, birilerinin “Paramız o kadar değerli ki, yabancıların Bağdat Caddesi’nden 200 bin Avro’ya ev alabildiği gibi bizler de paramızın değeri sayesinde 200 bin TL’ye Wall Street’den apartman dairesi alabiliyoruz” demeli.
Ancak, “Endüstri 4.0”, nesnelerin interneti, yeni nesil teknolojiler vedijitalleşme çağrısını yapan hükümet temsilcilerinin ağzına pelesenk olan fakat içeriği hakkında kullanımı dışında bir bilgisi olmayanların da özellikle gençlerin taleplerine egoile yanıt dahi veremeyenlerin ağzına Samandağ biberi sürecek devlet büyüklerimize de çağrı yapıyorum.
Endüstri 4.0 ilk olarak Federal Almanya hükümeti tarafından dile getirildi ve sanayi devrimlerinin öncüsü olan ülkelerden biri olduğunu da perçinledi.
Aslında “Endüstri 4.0.” başlığına geliştirici ve kullanıcılar olarak iki alt başlıkta bakmakta fayda var.
Biz, ülke olarak “Endüstri 4.0″a kadar gelen süreçte, işgücü ve entegratör olarak konumlanmıştık.
Bu konumlandırma Vecihi Hürkuş’un hayallerini gerçekleştirmeyi engellememişti ama üretim bandında kendi uçaklarımızı üretmemiz de gerçekleşememişti.
Son dönemde milli sanayi devrimleri sözle yapılıyor olsa da, yerli İHA’lar ile elde edilen başarılar ve daha öncesinde bağımsız olarak modernize ettiğimiz F-16 uçakları sayesinde, yazılım geliştirme konusunda hatırı sayılır başarılara imza attığımız da ayan beyan ortada.
Evet, kullanıcı olduğumuz konularda tersine mühendislik tekniklerini çok iyi kullanan nitelikli mühendislerimiz var.
Ancak, kullanılan bir çok donanım arasında yerini alan, işlemci, rastgele erişimli bellek, anakart ve sensörlerin tamamı ithal edilmektedir.
Yani, Amerikan Doları ile ülkemize giriş yapmaktadır.
Hatta, www.burakbozkurtlar.com gibi kişisel bir alan adı da www.dikGAZETE.comgibi yerli bir haber sitesine ait alan adı da ABD doları ile satın alınabilmektedir.
Ortalama 10 Dolar’dan alınan alan adları, şu an için 60 – 70 TL arasında bizler tarafından satın alınabilmektedir.
Bu alan adlarının içerik seviyenize göre değişkenlik gösteren bulundurma maliyetleriise en düşük aylık 70 – 80 TL civarındadır.
Kısacası, sanal dünyanın gerçek yatırımcıları, sanal arsalar ve projeler ile satış, tanıtım ve hizmet gibi birçok başlıkta dijitalleşme ile elde edilen zaman kazancını bedavaya vermiyor.
Tabi bu en basit örnekti.
Peki ya, Instagram, YouTube gibi daha nice sosyal mecralara harcanan reklam paraları veya dijitalleşme çağrısı yaparken milliliği, söylemin ötesine geçiremeyenpopülist idarecilere ne demeli?
Yıllık bütçe planlaması yaparken Microsoft ürünleri için ödenen bedelleri TL karşılığı hesaplayan var mı?
Belki de ofis programını “365″ diye tabir edilen “Bulut Sistemi”nde kullanmayıp, lokal olarak crackli olarak kullananlar olabilir.
Hatta, muhtemel bir afet durumunda, güvenle verileri koruyacağımız veri merkezleri için bütçeler de hazırlanmış olabilir.
Peki, olası bir dijital ambargo veya aşırı artan Dolar ile ödenemeyecek seviyeye gelen lisans ödemelerinin yapılamaması durumunda yaşanabilecek riskleri hazırlayan bir sorumlu kurum gördünüz mü?
Aslında sıkıştığı an mevzuatı işaret eden bir BTK’mız var ama eski ve sürekli dijitalleşmeyi savunan başkanı ortalıklarda pek yok.
Kendisinin “Instagram gibi mecralarda erişim sorunu çözüldü” diye açıklamalarına daha fazla tahammül edemeyen devlet aklı, eski BTK Başkanını bu yüzden aynı kurumda yeniden görevlendirmemişe benziyor.
– BTK Başkanı Ömer Abdullah Karagözoğlu-
Umarım, yeni dönemde dün itibarıyla, BTK Başkanı, ve İkinci Başkanlık ile boş bulunan üyeliklere atananlar, uluslararası standartları şuursuzca devlet kurumlarına entegre edip, “Siber Güvenlik” başlığının içini doldurabilen çözümlere yol alabilen bir BTK Başkanı ve ekibi olarak görevlerini layıkıyla yerine getirebilir.
“Bu ne perhiz? Bu ne lahana turşusu?” deyimimiz ile konuyu daha iyi anlayalım;
Eğer siz sürekli geliştirici olan ülkelerin teknolojileryle ortaya çıkan terimleri ağzınıza pelesenk ederseniz, hiç şüphesiz acı biberi de ağzınıza yersiniz.
Ayrıca, işin ehil olanlar çıkıp konuşur ve ülkemizin sürüklenmeye çalışıldığı kaosortamında kimin ak kimin kara olduğunu gözler önüne serer.
Bakınız, mevcutta kullanılan tüm teknojiler, dünyanın en büyük şirketlerinin kontrolü altındadır.
Bu şekilde bir yandan “Dolar sat”, bir yandan -Dolar ile satın alınan teknolojiler ile- “dijitalleşiyoruz” derseniz bu olmaz.
Özel sektörün teknoloji temsilcileri ile şuursuzca devam eden ikili ilişkilerinize bir set çekmezseniz, bu gençlik, özel sektörün tüccar kafalı niteliksiz satıcıları ilekamunun sorumlu daire başkanlıklarının arasına set çekmesini çok iyi bilir.
“Bilişim 500” verilerinde yer alan birçok firmanın, yabancı markaların distribütörveya bayileri olması elbette suç değil.
Ancak, tamamen yabancı teknolojilerin operatör veya entegratörlüğünü yaparak milli söylemlere sarılmaları da can simidi olmaz. Ülkemize katkı sağlamaz ve her şeyden önemlisi, ülkemiz üzerinde oynanan oyunların bertaraf edilmesinde hiçbir fayda sağlamaz. Atalarımızın deyişi ile onlar; “Yaralı parmağa bile işemez”!..
Yeniden yapılandırma süreçleri kapsamında, dijitalleşmeye elbette ki karşı değiliz ve destekliyoruz.
Ancak, bir yandan “Doları bozdur!..” diyorsanız, diğer yandan da Kamu ve özel sektörün kullandığı tüm teknolojik altyapıyı Türkçe kurgulamanız gerekmektedir.
Aksi halde “Yerli malı, yurdun malı. Herkes bunu kullanmalı” tavsiyesine katkı sağlayamayız.
Son olarak, “Yapay Zeka ile Yönetim Sistemi” kapsamında yapay zeka ile belediyecilik çalışmalarına hız veren Türk Bilişim Grubu, söylemlerden öteye çoktan geçmiş ve özel sektör ile kamu tarafında kim devletçi çok iyi biliyor.
Bu anlamda Türk Bilişim Grubu’ndan koşulsuz desteği hak edenler ile bu zekayı hak etmeyenlerin mücadelesi hızla devam ediyor.
Siz değerli okurlar da, bu savaşta hakikat ile geliştirme niyetinde olanlara destek içerikli düşüncelerinizi her platformda dile getirebilirsiniz.
Binlerce yıllık devlet geleneği olan Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlı olan tüm geliştiricilere selam olsun.
Unutmayın!
Vazifeyi ihmale sürükleyen merhamet, vatana ihanettir!
Bu bağlamda, TL karşılığı alınacak danışmanlık hizmetleri ve ürün seçimlerinebilişim başlığından sorumlu yöneticilerin çok dikkatli olması gerekmektedir.
Lisans ücretlerinden elde edilecek tasarruf miktarlarını açıklaması için de “ebedi kurumların, geçici yöneticileri”ni açıklama yapmaya davet ediyorum.
.
Burak Bozkurtlar, dikGAZETE.com