Siber İstihbarat

Siber İstihbarat: Geleceğin Sınırsız Muharebe Alanı

Siber istihbarat, dijital güvenlik tehditlerinin izlenmesi, analiz edilmesi ve bunlara karşı koyulması olarak tanımlanabilir. Aslında bu kavram, modern bilgi teknolojisiyle fiziksel casusluğun yenilikçi bir sentezidir. Ancak, siber istihbaratın temelleri sandığımızdan çok öncelere, hatta telgraf teknolojisinin yayılmasına kadar dayanır. Telgrafın, mesajının şifrelenmesi ve çözülmesi üzerinden bilgi akışı sağlama yeteneği, modern siber istihbaratın ilk adımları olarak değerlendirilmelidir. Bugün ise, şimdiye kadar görülmemiş bir dijital savaş alanının tam ortasındayız.

Telgraf Teknolojisinden Siber İstihbarata: Tarihsel Bir Bağlantı Telgraf, mesaj iletiminin hızlı ve şifreli bir şekilde yapılmasını sağladı. Osmanlı Devleti’nde, telgrafın diplomatik mesajları hızlı ve güvenli bir şekilde aktarmadaki rolü büyüktü. Bu sistem, şifreli mesajların ele geçirilip çözülmesi için çabaları da beraberinde getirdi ki, bu şifreleme ve çözme yarışı modern siber istihbaratın temel öncülü olarak görülebilir. Bugün, bu yarış çok daha sofistike bir biçimde devam ediyor.

“Kazım Karabekir’den Günümüz Siber Güvenlik” isimli çalışmamda belirttiğim gibi, telgraf teknolojisi sadece haberleşme aracı değil, şimdiki anlamıyla bilgi savaşının ilk örneğiydi. Bugün bu savaş, sanal düzleme taşınmış durumda.

Obama’dan Gençlere: Geliştirin ve Yön Verin 2010 yılında Barack Obama, Amerikalı gençlere şu çağrıyı yapmıştı: “Bilgisayar oyunları oynayın ama bir tane de siz yapın. Bu, sadece Google’da araştırma yaparak mümkün.” ABD, bu stratejiyle sadece bir tüketici toplum değil, aynı zamanda bir geliştirici toplum inşa etmeye odaklandı. Ancak maalesef, ülkemizde bu vizyonu gerçekleştirme konusundaki çabalar yetersiz kaldı ve çoğu aldatmacanın ötesine geçemedi.

Yerel Teknoloji ve Milli Bağımsızlık Bilgisayarın kalbi, işlemcidir. Ancak şu anda yerli bir işlemcimiz yok ve bunu geliştirme çabaları, yetersiz altyapı ve kararlı strateji eksikliği nedeniyle askıda kalmış durumda. Bunun yanı sıra, ülkedeki devlet kurumlarında kullanılan yazılımlar ve işletim sistemleri çoğunlukla yabancı kaynaklı. Milli bir işletim sistemi olan Pardus, yeterince desteklenmiyor. Bu da, hem dijital bağımsızlığımıza hem de siber güvenliğimize zarar veriyor.

Her Şeyi Gören Göz: Gerçek Mi Yoksa Komplo Teorisi mi? “Her şeyi gören göz”, komplo teorilerinin sembolü gibi dursa da aslında dijital düzlemde gerçek bir tehdit. İnternet üzerinden toplanan veriler, bireylerin mahremiyetini tehdit ederken ülkelerin de stratejik bilgilerini tehlikeye atıyor. Örneğin, ev veya iş yerindeki kameraları bir mobil uygulama aracılığıyla izlemek kulağa harika geliyor olabilir. Ancak bu uygulamaların geliştiricilerinin, sizin kameralarınızdan elde edilen verileri başka yerlere aktarma ihtimali ne kadar düşünülüyor?

Siber Güvenlik Başkanlığı: Gençlere Yeni Ufuklar Yakın zamanda kurulan Siber Güvenlik Başkanlığı, milli siber güvenlik stratejilerimizin çıtasını yükseltmek için çok önemli bir adım oldu. Bu kurum, gençlerimiz için sadece bir kariyer fırsatı değil, aynı zamanda milli teknoloji hamlemize katkı sağlayabilecekleri bir alan sunuyor. Ülkemizin geleceğini şekillendirmek isteyen her genci, siber güvenlik konularında kendini geliştirmeye davet ediyoruz. Bu alanın kazananı, sadece yeteneklerini geliştirenler değil; milli değerlerine sahip çıkanlar olacaktır.

Milli Teknoloji: Geleceğin Anahtarı Stratejik olarak kritik olan uygulama ve yazılımlar geliştirerek, sadece ekonomik kazanç elde etmekle kalmaz, aynı zamanda dijital güvenliğimizi de sağlarız. MOBESE sistemleri gibi milli altyapılara destek olacak çözümler, şu an elimizde olan potansiyelin sadece bir parçası.

Unutmayın! Bilgisayar, kullanıcısı kadar akıllı, geliştiricisi kadar zekidir. Milli bir teknoloji vizyonu olmadan, siber güvenlikten bahsetmek sadece bir illüzyondur. Ancak bu vizyonu gerçekleştirme yolunda birleşirsek, dijital dünyanın gündemini belirleyen ülkeler arasına girebiliriz.