Edebiyat

Ah Nalan Ah…

—Pngtree—crying red haired woman pop_6843757

Nalan ve benim yollarım Manevi annemin “acil bu kadıncağıza yardımcı ol” demesiyle kesişmişti. Teknik ekibi olan işçilerinin Nalan’ı yüz üstü bırakıp kaçması sonucu kadıncağız panikten ne yapacağını şaşırmış.

Sosyal medya hesaplarından mail adreslerine kadar her şey bu çalışanların kontrolündeymiş. İşten ayrılırken şirkete ait bir öğretmeni de alıp rakip firma bile kurmuşlar. Hatta, müşteri verilerini elinde bulunduran eski çalışanlar, firmaya ait müşterilere reklam yapmaya bile başlamışlar.

Uzun uzun derdini yanan kadıncağıza hem yasal haklarını hem de teknik olarak neler yapabileceği konusunda gönüllü olarak yardımcı oldum. Sistemin kitlenmemesi için ders açma, yedek alma ve internet sayfasının yapımı gibi konularda çalışmaya başladık.

Burada önemli olan ücretten ziyade arada manevi annem olduğu için, elimden gelenin en fazlasını göstermeye gayret ettim. Bu nedenle en düşük bütçelerle Nalan’ın bulunduğu buhrandan çıkması ilk önceliğimdi.

Eski çalışanların vermek istemediği birçok ekipman ve verilerin teknik bir yazışma ile alınmasına da vesile oldum.

Sonuçta işler başladı ve aynı anda üç canlı yayın, yedekleme, teknik destek gibi anlık süreçlerle işin içinde buldum kendimi.

Yayına katılanlar ile hoş sohbetim çok beğenildi ve ben de yayıncılık yönümü keşfetmiş oldum.

Nalan’ın toplantılardaki paniği hiç bitmediği için ona neyin nasıl yapıldığını göstermeye çalıştım. Mail nasıl gönderilirden tutun, sosyal medya için post nasıl hazırlanıra kadar her şeyi öğretmek için elimden gelen çabayı gösteriyordum.

Daha sonra ekibe katılan Kuzeni Selim’e de aynı işlerin nasıl yapıldığını öğretmeni istedi. Ben de Selim’le yaptığım görüşmenin ardından, Selim’in bu işi yapmaya niyeti yok diye bilgi verdim. Verdim ama nafile “ne olur canım sen göster ona, dayımın oğlu” gibi telkinlerle ısrar etti. Her şeyi uzun uzun anlattım ama çocuğun alanı olmadığı için her defasında bana soruyor ve işlemleri de ben yapıyordum.

Ekibe yeni katılanlar olur diye eğitim videoları çekip arşivledim. Yeni fikirlerle sistem tasarımını kanun ve mevzuatlara uygun hale getirip kullanıcıların veri analizleri başta olmak üzere daha birçok dijital pazarlama verisi ürettim.

İş tanımı, görev yetki ve sorumlulukları olmayan Nalan’a tüm bu başlıkları hazırlayıp hizmet verdiğim alanların sınırlarını çizmeye çalıştım. En basitinden bir ders açma prosedürünü oturtmak için belki yirmi defa tartıştık.

İş tanımımda olmayan işler için talepte bulunmayın dememe rağmen “ah canım iyi ki varsın, sana zahmet lütfen “ gibi naif tavırlarla hep bir şeyler istediler. Yapamadığım bir şey olduğunda ise “yazıklar olsun, sana güvenmiştim, böyle bir zamanda nasıl yanımda olmazsın” gibi söylemlerin haddi hesabı da olmuyordu.

Baktım ki böyle olmayacak, “ben size iş devri yapayım ve yeni dönemde ben olmayayım” dediğimde kıyamet koptu. “Ben sana yatırım yaptım, sana güvendim” gibi saçma söylemlerin önünü almak için sözleşmeyi çıkarıp önüne koydum Nalan’ın. Önce “ay canım çok tatlı ya. Sözleşmesini de hazırlayıp gelmiş” diye kendince şirinlik yaptı. Sözleşmeye şöyle bir göz gezdirdiğinde ve ben karşılıklı yükümlülüklerimizi hatırlattığımda bana “ay ben Dündar ile inceleyip sana dönüş yapacağım” diyerek sözleşmenin bir nüshasını eşi ile incelemek üzere almıştı. Sonra ne mi oldu?

Bir kaç hafta inceleme süresi ve benim ısrarlarım sonucu “sözleşme benim için tamamdır” diye mesaj attı. Yani dijital delil oluştu.

Bir iş fikri verdim ve hemen hazırlamamı istedi. Fikir ise; derslerden önce sinemalardaki perdeye benzer kırmızı bir perde ekrana gelir ve perde açılır. Benim seslendirmem ile katılımcılara hoş geldin beş gittin misali keyifli ve eğlenceli bilgilendirmeler yapılır ve yayın başlar. Bu fikir çok beğenildi ve Nalan’ın firmasına sponsorluk getirdi.

Sürekli beraber büyüyeceğiz kazanacağız diyen kadın gitti yerine ben patronum, sen bana hizmet veren firmasın. Ben isterim sen yaparsın diyen bir kadın geldi. Defalarca uyarmama rağmen bir türlü benim patronum olmadığını anlatamadım.

Toplantılarda bana şunu not et, buraya mesaj at gibi taleplerde bulunmamasını ne kadar hatırlatsam da “ay canım çok seviyorum seni” benzeri söylemlerle geçiştirmeye çalışıyordu.

Uyarı mesajlarını kendisine ilettiğimde ise böyle çalışamam ben, ekip çalışmasını bilmiyorsun gibi ithamlarda bulunuyor, iyi madem ben iş devri yapayım size kolay gelsin dediğimde. Yazıklar olsun sana, beni yarı yolda bırakıyorsun, ben sana güvenip yatırım yaptım demeye başlıyordu.

Bu arada patron olan Nalan sponsorluk sonrası yurt dışı gezi planları yapmaya başladı. Verdiğim yeni iş fikri de gezi ve derslere katılan ilgililere özel kapalı bir sosyal medya platformuydu. Fikre bayıldı ve üç ay da gelişecek üç ay da testleri yapılacak projeye başlamaya karar verdi. Üç taksitte de bana geliştirme bedelini ödeyecekti. Anlaştıktan sonra beni arayıp “yav bunu üç taksitte ödemek bana zor olacak, geziler iyi giderse tamam ama biraz daha uzatsak mı acaba diyince ben de zaten testler de zaman alacak. Haziran a kadar bütçeyi halleder miyiz diye sordum. Elbette yanıtından ve kısa süre sonra peşinatı aldıktan sonra ben de ekip arkadaşlarımla işe koyulup projeyi büyük bir heyecanla hazırladık.

En başında fikri ve uygulama ismini veren ben olduğum için bu projede ortak olmak istediğimi söyledim. Nalan çok kurumsal bir ifade ile “yok canım biz kendimiz düşünüyoruz. Ortak istemiyoruz. Ama merak etme beraber büyüyeceğiz” diye yanıt verdi. Yani iş fikri onun nazarında para eden bir şey değil ve bilakis Nalan için benim ona hediyem gibiydi.

Benim şevkim kaçtı tabi ama projeyi geliştirmeye devam ettim. Aklıma yeni gelen fikirleri de artık dile getirmemeye karar verdim.

Çünkü ne sponsorluktan ne de yeni verilen fikirlerden bırakın maddi bir kazanımı manevi bir jest bile göremiyordum.

Nalan’ın firmasına dışardan destek veren bir firma olarak sorumluluklarım arasında bulunan hesap yönetimleri yüzünden her ay yaşadığımız tartışmalara bir yenisi daha eklenmişti. Üretici firmadan “ödeme yapın yoksa hesabınız sınırlandırılır” mesajını Türkçeleştirin mail olarak ilettiğimde kıyamet koptu.

-hesap sınırlandı ne demek Hakan?

-kartınızdan para çekememiş, para yükleyin demek Nalan

-böyle saçma bir mail olur mu? Neden zamanında haber vermiyorsun?

-Nalan, sana defalarca şu ödemeleri yıllık yapalım dedim yapmadın. Her ay sanal kartında para olmadığı için bu uyarı gelir gelmez iletiyorum. Sorun ne anlayamadım?

-sorun senin üslubun.

-ne var üslubumda? Gelen maili ilettim-

-BEN BİLİYORUM SENİN NİYETİNİ

-neymiş niyetim? Ayrıca büyük harfle yazmak bağırmak, ses yükseltmek anlamına gelir.

-EVET BİLİYORUM VE SESİMİ YÜKSELTİYORUM. Niyet okumayı iyi bilirim ben

-Bak haddini aşma, bana bağıramazsın gelen maili ilettim. Hesabında para olmaması benim suçum değil.

-tamam yanlış anlamışım özür dilerim. Karta para yüklendi çekebilirsin.

Evet bu yazışmadan sonra karar verdim ve bu hizmete asla devam etmeyeceğim.

Yurtdışı seyahatinden dönen Nalan ile diğer takım arkadaşımız Halenin de katılımıyla yemekli bir toplantı yaptık.

Hem sponsorluk hem de yeni proje fikrinden ötürü bana ya da ekibe niçin gelen ödemeden bir miktar vermediniz? Ya da niçin beraber büyüyeceğiz diyerek hep benden sorumluluğum dışında işler talep ediyorsunuz diye sorunca “aaa ben hiç düşünemedim” diye yanıt verdi Nalan.

Son toplantımızda bile yeni iş fikrinin marka tescilini “ay almışlar markayı. Tüh tüh duyurduk işte almışlar. Ne olur Hakancım hadi alalım bana alalım bana diye” diye panikle e-devleti üzerinden marka tescil başvurusunun nasıl yapıldığını göstermek zorunda kaldım. Yaparken de bu isim benim ve size hediye etmiş oluyorum. Sorun değil ama çok da etik değil dememe rağmen eşini arayıp” canım yeni bir çocuğumuz oldu” demesi alay etmek gibi bir şey olsa gerek diye düşündüm.

Şimdi ne mi oldu? Nalan aslında sözleşmeyi imzalamadığı için bana karşı bir yükümlülüğü olmadığını belirtti. Bende bulunan ne varsa belirttiği kişiye teslim etmemi istedi. Tabi IT tarafına devam etmemi istedi ama onca hakaret ve ithamdan sonra ben pek ciddiye almadım.

Bana yapılması gereken ödemeleri istedim ve ödeme yapmayacağını, kendisinin patron olduğunu ve derhal bende olan her şeyi teslim etmemi istedi.

Araya giren Nalan’ın muhasebecisi olan Erdal benden alacaklarımı belirtmemi ve mümkünse bazı alacaklarımdan feragat ermemi istedi ve bende hatırı sayılır bir miktarın üzerini çizdiğimi belirttim.

Tabi bu arada ders açmak ya da diğer işlerle alakalı hizmete devam ediyordum. Ama Nalan ile iletişim sıfırdı.

Baktım ki olay çözülmeyecek direkt olarak Nalan’ı aradım ve artık sözün bittiğini, patron olarak yaptığım işlerle alakalı ödememi yapması gerektiğini ve belirttiğim tarih itibariyle tüm süreçleri teslim alabileceğini belirttim. Şayet muhatap bulamazsam noter kanalı ile muhasebecine ilettiğim başlıkları iletebileceğimi söyledim. Buna gerek olmadığını ve mail atmamın yeterli olacağını söyledi ben de tamam dedim. Merak erme yarın yanıt veririm dedi ve kapattık telefonu.

Yarın oldu ve yanıt gelmedi. Bir sonraki gün sabah gelen mailde önceki talep ettiği ve benim gönderdiğim maili yeniden istedi. Ve rica ederim diye mailini sonlandırdı.

Hakikaten çok profesyonel ve yıllarca kurumsal hayatta yöneticilik yapmakla övünüp beni profesyonel olmamakla itham eden birinden beklenmeyecek kadar zekice bir yanıt bu diye düşündüm.

Ben de, “Daha önce belirttiğiniz gibi size de muhasebecinize de talep doğrultusunda iletilmiştir

Ayrıca iletmem gereken bir durum bulunmamaktadır.

Gereğini rica ederim”

Diyerek maili yanıtladım.

Ah Nalan ah…

Şimdi yasal zemin dışında benimle iletişim kuramayacak, şöyleydi böyleydi diye sadece kendisinde olduğunu iddia ettiği yoğunluk ve dertleriyle duygusal sömürü yaparak bir şey elde edemeyecek.

 

Ah Nalan ah…

Devamını Oku
Bilgi GüvenliğiCyber SecurityDijital Dönüşümsiber güvenlikSiber istihbarat

Arkadayız Siber Reis

cybership

Reis herkesi ters köşe yapar 2023 hakiki reisin yılı olur…

Benim bu hayatta Reis dediğim tek kişi vardır. O da hakikatin izinde giden, çıkarları için hakikatten vazgeçmeyen biridir. Üstelik kendisi siyasi biri de değil. Tüm reisler gibi teknesinin sevk ve idaresinden sorumlu olmakla beraber tüm tayfasının vazgeçilmez lideridir.

Şimdi ismini zikretmeye gerek yok ama bu vesileyle kendisine sevgi ve saygılarımı da iletmiş olayım.

Reis kelime anlamı itibariyle başkan ve küçük bir teknenin kaptanı olarak bilinmektedir.

Özellikle ülkücülerin ve denizcilerin sıklıkla kullandığı bir sözcüktür.

Bizim Türklük deryasında küçük teknelerimizin kaptanları olan reislerimizin tekneleri ve tayfaları farklı olsa da hedefleri aynıdır.

Devlet başkanımıza da sıklıkla reis diye hitap edilmektedir. Özellikle kendisini siyasal İslamcı olarak niteleyenlerin Türklük deryasında reis tanımından daha farklı bir argüman olarak gördükleri bir reis kavramıyla kullanıyor olabilirler. Hatta belki de sadece başkan anlamıyla kullanıyor olabilirler bu kelimeyi.

Kimin hangi anlamda neyi kullandığından ziyade Hatice yerine Neticeye bakmak biz insanlar için çok daha elzemdir.

Şimdi gelelim sözde bir reis ile hakikatin izinde gidip gitmediğini göreceğimiz gerçek reisimizin ne zaman bizlere el sallayacağı konusuna.

2023 seçimleri öncesinde insana dayalı hata ve kusurlardan muaf olabilen, hata yapma olasılığı çok ama çok az olan yapay zeka kendisini nerede gösterir acaba diye merak ediyor insan.

Yoksa reislerimiz de mi dijitalleşecek?

Bu soruyu sormak için henüz çok erken ama daha şimdiden insana dayalı hata ve kusurlardan muaf tutulan yapay zekaya sahip robotların polis olarak görevlendirilebileceği dillendirilmeye başlandı.

 

Daha önceki yazılarımda dijital mütekabiliyet teknikleri geliştirmemiz gerektiğini ifade etmiştim. Şimdi ise dijital manda olmamak için klonlanmış dijital stratejiler yerine siber reis ünvanını hak eden birileri tarafından özgün dijital silahlarla donatılan siber tayfalara ihtiyacımız var diyorum.

Şimdi ise konuyu Reis tanımından başlatıp, gerçek reisimizin 2023 de ortaya çıkacağını söylemiştim. Nasıl olacağını ve neden böyle bir beklentim olduğunu da açıklayacağım az sabır lütfen…

Kadim Türk devletinin kozmik odasına eriştiğini sananların avuçlarını yaladığını bilen sayılı asil kan sahiplerinden biri olmam nedeniyle olsa gerek, 2023 öncesi ve sonrası olarak yeni bir bakış açısına da dikkat çekmeye çalışacağım.

Tarih tekerrürden ibarettir…

Çok detaya girmeme gerek yok tarihi ister o taraftan ister bu taraftan okuyun hakikat değişmez.

1920’lerde bu topraklarda oynanan tüm oyunlar, tüm aktörler ve hatta ortamlar bile aynı desek kim inkar edebilir?

Tek fark tıpkı şimdilerde mutasyona uğradığı söylenen virüs gibi, günümüzdeki aktör, oyunlar ve ortamların günümüz koşullarına göre uyarlanmış olması.

Yani, o dönemlerde telgraf vardı şimdi ise elektronik posta var. O dönemlerde ülkelerin casusları vardı, şimdi ise ülkelerin teknolojilerini kullanıp siber casusa dönüşenler var.

O dönemde küreselciler vardı bugün de varlar. O dönem padişahım çok yaşa diyen, padişahım ardındayız diyerek yanlış iş yapanlar bile vardı bugün de var. Dediğim gibi tek fark dijitalleşen bir dünya ve dijitalleşen insanlık.

HES kodu zorunlu olmalı ve bu sayede virüs kontrol altına alınabilir denildi ve HES’i olmayanların toplu taşımaya binemeyecekleri açıklandı. Derken aşı olmayana kız da yok yolculuk Hakkı da yok dendi. Hatta Sağlık Bakanı çıkıp insanlara zorla aşı ol diyemeyiz ama bazı özel firmalar kural getirirse ona bir şey diyemeyiz benzeri bir açıklama ile kendi vatandaşına rahat bir seyahat için aşı olmak gerekebilir demiş oldu.

Aşı olanların HES kayıtlarına Aşı oldu bilgisi de ekleneceğine göre, FETÖ borsasına benzer bir Aşı borsası da gündem olabilir.

İnternet geçmişini, konaklama kayıtlarını, yolculuk verisini ve Hatta sağlık verilerini dahi silebilir ya da yeniden düzenleyebilir olanlar ve yakınları dün oldukları gibi bugün de vicdanları sızlamadan istedikleri günahları işleyip, ister dijital dini mabedlerinde ister analog dini mabetlerinde günah çıkarıp tövbe ettiklerini duyurabilirler.

Bir de üzerine nasılsa biz reisin peşindeydik diyerek gerektiğinde tornistan da yapabilirler. Öyle ya, Reis aşı olacağını açıkladığına göre peşinde ya da arkasında olduğunu iddia edenler de aşı olmalıdır.

Haydi arkadaşlar dersimiz mi Vatan yoksa derdimiz mi Vatan? Benim her ikisi de değil. Vatan benim çocukluğum! Vatan benim ihtiyarlığım! Vatan benim kalu belada verdiğim sözüm!

2023 yılında gerçek Reisin kim olduğuna karar verecek olan Türk milleti, bal gibi küreselcilerin oyunu olan her ne varsa açığa çıkaracak olan biri olacaktır. Aksinin mümkün olduğunu sanmıyorum.

Dedik ya tarih tekerrürden ibarettir.

Ya dijital padişah sevdasında olanlar dijital tahtlarından tıpış tıpış inecek ya da dijital mandayı reddeden siber reis, siber tayfalarıyla birlikte hızla devam eden 3. Dünya savaşının siber versiyonunda tüm dünyaya Türk usulü sürüm güncellemesi yapacak.

Arada başka bir seçenek olduğunu düşünmüyorum. Niye mi?

Milli Eğitim Bakanı Yapay Zeka mı olsa? Diye sormuştuk ve analog zekaya sahip bir kişinin Milli olmayan bir bilişim ile Milli Eğitim olamaz demiştik. Şimdi ise Dijital Dönüşümün Reisi yapay zeka olsun mu diye soralım ki daha net anlaşılsın…

( https://burakbozkurtlar.com/milli-egitim-bakani-yapayzeka-olsun-mu/ )

Çünkü şu anda siber güvenliğimiz Kali Linux ile İsraile, Dijital Dönüşümümüz Google ile Amerika’ya, Milli Teknoloji Hamlemiz kullandığı Five-Eyes teknolojileri ile Beş Göze emanet…

Hiç kimseden çekmedik ;

1- Amerika’yı bir daha keşfetmeye ne gerek var diyenlerden

2- El-alemin robot şehirlerindeki cennet otelinde beni robota dönüştürüp ölümsüz kılacaklar diyerek hayal kuranların milli dediği teknolojilerden

Şayet bu ülkede dijital mütekabiliyet tekniklerini cesurca kullanabilen, dijital mandayı açıkça ortaya çıkarıp tarihimizi sloganla süslemeden gerçek manada atalarının izinden gidenlerin sevk ve idaresinde Milli bir dijital dönüşüm  olsaydı bakın neler olmazdı;

https://teknosafari.net/trafik-cezalarinda-mail-ile-bilgilendirme-donemi-basladi/

Trafik Cezalarında Mail ile Bilgilendirme Dönemi Başladı. Haber bu…

Boşuna denmemiş “işi ehline veriniz diye” Haberde bile Türkçe hiç edilmeye çalışılmış. Bu haberin başlığını Gülgün Feyman görseydi kim bilir neler söylerdi?)

Bu haberdeki yenilik aynı zamanda dijital mandalığa mahkum edilmeye çalışılan bir toplumun göstergesidir.

Üstelik devletin kendi çıkardığı kanuna aykırı bir eyleminin göstergesidir.

Aman canım sende amma kuruntu yaptın diyenlere sözüm yok ama hakikat peşinde koşanlara bakın ne diyeceğim?

Trafik cezasının gönderildiği vatandaşın “benim elektronik postam” dediği milli bir elektronik posta servisi var mı? Kaç kişinin kendisine ait alan adı var?

Hadi alan adı var diyelim. Elektronik posta sunucusu Türkiye’de mi?

Bu yazıyı okuyan 10 kişiden 9’unun elektronik posta adresi uzantısını hadi hep birlikte tahmin edelim…; gmail? Hotmail? Yahoo? Outlook? İsminiz.com?

Şimdi diyelim trafik cezanız elektronik postanıza geldi ve elektronik postanız da …mail uzantılı. Devlet dijital dönüşüm olsun diye devletin çıkardığı kişisel verilerin korunması Kanununa aykırı olarak vatandaşının T.C. No, plaka ve adres gibi özel nitelikli kişisel verisini yurt dışına aktarmış olmuyor mu? Ya da bu aktarıma destek mi vermiş oluyor?

Vatandaş, sunucusu Türkiye’de bulunan, devletin onay verdiği bir elektronik posta servisi açıklanmadan ve en basiti yabancı menşeili bedava depolama alanı verilen elektronik postaların yerine milli bir elektronik posta hizmeti sağlanmazsa ne yapabilir?

Dijital dönüşüm lastiği ve freni patlamış bir tır misali hızla yokuş aşağı gidiyor dersek haksızlık etmiş olur muyuz?

Ya da zaten önceden beri bu tırın lastiği ve freni patlamıştı, en azından biz yolculara emniyet kemeri, kask ve hava yastığı hizmeti sağlıyoruz mu deniyor?

Tarih tekerrürden ibarettir…

Ya devlet başa ya kuzgun leşe der, 2023’ün devlet başkanlığının dijital mandaya razı olan kadrolarını silip atan Siber Reis’e selam ederim.

Artık günümüzde Küresel güçlerin dijital ortaklarıyla el sıkışmadan, dijital mandaya razı olmayıp vatandaşına dijital pranga geçirilmesine müsaade etmeyen Adama Reis denilebilir.

Dijital manda ile 3. dünya savaşının siber haline yeteri kadar dikkat edilseydi ve küresel virüs destekli dijital prangaları için vatandaşın sağlığı hakikaten öncelikli olsaydı ne güzel olurdu.

Dikkatinizi çekerim; elden ele gezinen “ kağıt paraların yerini dijital ödeme sistemleri almıştır, kağıt para kullanımı yasaklanmıştır “ diye bir karar alınmadığına göre halen daha Reise olan inanç adına umut var demektir.

Ne Reis arkadayız diyenler gibi olabilirim ne de Reis peşindeyiz diyenlerin günün çıkarlarına göre değişen hallerinde slogan atabilirim.

Tek diyebileceğim; bir çağ kapatıp yeni bir çağ açan Fatih’in torunları olarak dijital pranga çağını kapatacak iradeyi görmek istiyoruz.

“Reis Arkandayız, Reis Peşindeyiz” diyenlerin atması gereken slogan ;

Haydi reis haydi reis haydi… Dijital mandaya karşı çıkmanın tam zamanı şimdi…

 

“Veri Kontrolünün Tekelleştiği” ve “Dijital Faşizmin Arttığı” ne kadar gerçek bir tehditse, “Dijital Mütekabiliyetten yoksun bir Dijital Dönüşümün, Dijital Mandalığa yol açan Dijital Prangalar kadar gerçek bir siber tehdittir…

 

 

Devamını Oku