Genel

Yurdumun “Truva Atları”

truva-atı

İnsanlığın bilinen tarihine şöyle hızlıca bir göz attığımızda başta sağlık, eğitim ve askeri alanlarda yüksek verim elde edilen teknolojilerin kullanıldığını kolaylıkla görebiliriz. Ülkemizde ise son yıllarda “Dijital Dönüşüm”, “ Milli Teknoloji Hamlesi”  ve benim de “Milli Bilişim Seferberliği “ ismini verdiğim ve toplumun hızla benimsediği konularda büyük bir hızla ilerleme kaydettiğimizi gerek kamunun üst düzey yöneticilerinin gerekse özel sektör temsilcilerinin dillerine pelesenk olan önemli bir başlık olduğunu görebiliyoruz. Üzülerek belirtmeliyim ki, muasır medeniyetler seviyesine ulaşma hedefini kendi çıkarlarına göre harmanlayıp rant uğruna ülkemizi felakete sürükleyen iş bilmezler ile Türk gençliğinin savaşı büyük bir hızla devam ediyor. Bu savaşı kısaca özetlemeden önce, sanal gerçeklik, arttırılmış gerçeklik ve rutin hayatları içinde barındıran gerçekliğimizin nasıl yapay/suni bir hale dönüştüğünü sorgulamanın vaktinin gelip geçtiğini de hatırlatmak istiyorum.

Türkiye’de dijital dönüşümün dile getirilmesi henüz taze bir konu gibi görünüyor olsa da, aslında dijital dönüşümün 1990 yıllarda çoktan ülkemizde başlamıştı. Arz talep eğrisinin tüm gerçekliğini sim kartların telefondan çok pahalı olduğu dönemleri geride bırakıp, yükte hafif ama pahada kıymetli akıllı telefonlar sayesinde sürdürülebilir bir şekilde yaşamaya devam ediyoruz. Yerli ve Milli teknoloji denilince akla gelen markalarımızın da donanım üretimlerini Çin’de yaptırıyor olması elbette ki çok üzücü. Tarihte teknolojiyi kullanan olmaktan daha çok teknoloji geliştiren bir toplum olarak dünyaya adaletle hükmetmenin tadına varıp şımarmayan liderleri geride bıraktığımız gerçekliği ile yüzleşmek zorundayız. Eğer gemileri karadan yürütecek zekaya sahip olan Fatih Sultan Mehmet Han’ı daha çok hatırlıyor ve başarılarından feyiz alarak hayatımıza devam edebiliyorsak, bu gençliğe kulak tıkamayıp, gençliğin verdiği fikir ya da projelerin kıyısından köşesinden bir iki tabir yakalayıp biz yaptık, yapıyoruz, oldu, bitti demeyip ülkenin menfaatlerini kendi çıkarlarının üzerinde tutabilen devlet adamları sayesindedir.

O yüzden dedesinin asker arkadaşı ile yapılan röportajda, “dedem askerde yasak olmasına rağmen gizlice namazını kılıyordu. Çok mübarek adamdı gibi ajitasyonlar ile kimse devlet adamı olamaz.  Bu yüzden özellikle bilişim sektöründe yaptığı açıklamalar ve kamunun geleceğini ve hatta geleceğimiz olan gençlerimizin geleceğine teknolojik olarak ipotek konulmasına asla müsaade etmeyeceğiz.

Geliştirmeyen toplumlar köleleşirler…

Birey aileyi, aile de toplumu oluşturur. Evet herkesin çok iyi bildiği bir cümledir değil mi? Peki, sevgili birey; sende mi aile bireylerin veya diğer birçok birey gibi uyanır uyanmaz sosyal mecralarda benim için ne denmiş, dün yediğim dondurmanın fotoğrafını kaç kişi beğenmiş diye merak mı ediyorsun? Ya da çocuğun yemeğini yesin diye ona tabletin veya telefonundan çizgi film mi izletiyorsun? Yani, emzik niyetine çocuklara akıllı telefonlar veriyor ve sonra bu çocuklar dijital oyunların başından kalkmıyor, ders çalışmıyor ve bizlerle hiç iletişime geçmiyor diye şikayet mi ediyorsun? Peki bu dijital dönüşümün mimarı ya da sorumlusu kim veya kimler? Dış güçler olduğu tam bir gerçek. Çünkü, zaten teknolojilerin tamamı yabancı. Ülkemizdeki sorumluları da belli. Ancak bu işin tek başına sorumlusu, sürekli eleştiri getirmenin yanı sıra teknik sorularımıza veya üstlerinin raporlama yapın talimatlarına tek bir hakikati dahi dile getiremeyen Ömer Fatih Sayan’da değil. Önce kendisine sorduğumuz şu soruya yanıt verecek ki kendisi gibi “reis arkandayız gerekli cevabı vereceğiz” diyen iş bilmezlerin zihinlerine Türk gençliğinden arıtılmış saf ve faydalı bilgiler akıtılsın. Soru da çok basit aslında;  “Elektronik doktoru olarak, yüzde 100 yerli bir elektronik cihaz üretimi yaptınız mı? Yaptıysanız bizlere de yol göstermesi açısından, bizlerle paylaşır veya çalışmalarınıza erişebilmemiz için yönlendirme yapmayı düşünür müsünüz? *

İş bilmezler ve belli ailelerin kurum yöneticileri olması nedeniyle, geliştiriciliğin dinamosu olan gençlik ise yabancı markalardan gelen cazip iş tekliflerini değerlendiriyor. İşin cazibesi sadece maddi getiri değil elbette. Çalışma koşulları, kurumsallık ve kişinin kendini geliştireceği imkanların verilmesi diyebiliriz. Düşünsenize, sadece bir bakanın kardeşi veya yeğeni diye hiçbir bilgisi olmayan biri çıkıp size talimat verecek bir pozisyonda oturacak ve gençlikte bu liyakat dışı durumlar karşısında iş yapacak öyle mi? Gerçi kimin kim olduğu, ne olduğu, kimin yeğeni veya çocuğu olduğu belli olmaz. Bu bilinmezliğin meyvesini vatan için toplayanların varlığını ve sizlere Türk gençliğinin ne mücadeleler verdiğini bir iki örnekle izah etmek isterim…

Bilindiği gibi Huawei, siber casusluk yaptığı gerekçesi ile Amerika tarafından bir takım yaptırımlara uğratıldı. Haberde, Çinli teknoloji devi Huawei için hafta sonu kötü gelişmeler yaşandı. Google’ın, Huawei’ye olan desteğini çekmesi gündeme bomba gibi düştü. Bu olayın yankıları devam ederken, şimdi de Amerikalı diğer teknoloji şirketlerinden de haberler geldi. Son gelişmelere göre Google’a, Intel ve Qualcomm da katıldığı bilgisine de yer verildi.** “Öte yandan Türk Telekom ve Huawei’den Dev İşbirliği “ başlığı ile duyurulan başka bir habere de dikkatinizi çekmek isterim. Haberin devamında benim bir gün bir masada karşılaştığım ve menşeinin ne olduğuna bakmaksızın devlet kademesindeki bilgi işlem daire başkanlarının rant uğruna nasıl makamlarına ihanet ettiklerine bizzat tanıklık ettiğim ve bu durumların organizatörü olan kişiye de rastlamak beni pek şaşırtmadı.  Türk Telekom’un farklı dönemlerinde bir görevden alınıp, bir istifa eden derken cemaatin varlığını hissettiren kişilere de rastlamak mümkün. Ancak, akıl yakan ve çelişkilerle dolu açıklamalar konusunda kimsenin eline su dökemediği kişi de şöyle bir açıklama yapmıştı; Dr. Ömer Fatih Sayan: “Türk Telekom teknolojisinin Huawei desteği ile milli teknoloji gelişimi konusunda çok değerli sonuçlar doğuracağına inanıyoruz.” Dedi.  ****  Sanırım birilerinin bu arkadaşlara inanmak kavramının gerçekliğini ve batıla inanmanın veya iş birliği yapmanın ne anlama geldiğini öğretmesinin vakti geldi, geçiyor. Hakikat dile gelince çil yavrusu gibi dağılmak yerine bize yakışan hallerde tartışan zihinlerin bir araya gelmesi, iş bilmezlerin ve ülke menfaatlerini hiçe sayan anlaşmalara imza atanların hareket alanı bulamamaları adına önemli bir gelişme olurdu. Neticede, geleceğimizi ipotek altına alan anlaşmalara imza atanların her kim varsa belli ve zamanı geldiğinde devletten aldıkları emekli maaşlarına kadar el konacağından zerre şüpheniz olmasın.

Sektörde uzun yıllar geçirip bazen STK bazense gazetecilik başlığı ile karşımıza çıkanların da maalesef bu popülizm rüzgarı ile yol almış olduklarını üzülerek gözlemliyoruz. Yani, bir STK düşünün ki, Kişisel Verilerin Korunması Kanunu üzerine eğitimler organize ediyorlar ancak eğitim kayıt formu olarak kullandıkları platformu geliştiremiyorlar ve kayıt formu Kişisel Verilerin Korunması Kanununa aykırı. Bir araya gelip tartıştığımızda haklılığımızı dile getirenlerin kendi platformlarından bu gerçekleri dile getirememeleri bir yana “biz sizler kadar cesur değiliz. En ufak bir eleştiri de vergi memurlarını yollarlar, işimizi engellerler” diye ürkmeleri özellikle beni çokta şaşırtmıyor. Ancak, kimin ne olduğunu bilmeden ve bir araya gelinen etkinliklerde Türk gençliği makamına hak ettiği değeri vermeyip her hıyarım var diyene tuzluğu kapıp koşanların acınası hallerden kurtulmaları adına dua etmiyor da değiliz. Çünkü, hepimiz aynı denizdeyiz. Gemisini yürüten kaptan denilince toplumunu kurtarmak için çabalayan Nuh kaptan da gelebilir aklınıza, kendine çok güvenip denizin dibini boyayan ordusuna çok güvenen Winston Churchill da. Biz elbette ki Nuh kaptan değiliz ama tıpkı onun öz evladına elini uzattığı gibi bizde insan olarak sevdiğimiz kişilere Türk gençliğinin elini uzatmasına vesile olmaktan dolayı gurur duyuyoruz.

Peki ne yapmalı sorusunu soranların öncelikle düzenledikleri etkinliklerde, eğitimlerde, çalışmalarda ve platformlarda sözde Doktor ünvanı olanlar veya Futuristler yerine geliştirme yeteneği ve arzusunda olan gençlerle salt fotoğraf  vererek birliktelik mesajı vermek yerine, hakikaten ve samimiyetle gençliğin enerjisini hak etmeleri gerektiğinin altını çiziyorum.

Başta Fatih projesi olmak üzere daha nice faydalı olduğuna İNANILIP yapılan tüm yanlışların müsebbiplerinin açığa çıkarılması, yönetim ve organizasyon eksikliğinden kaynaklı tüm zararların da bu işin sorumlularından tahsil edilmesinin, ülkemizin seferberlik ilan ettiği dijital dönüşüm başlığının kalite seviyesine pozitif etki edeceğini biliyoruz. Yani, inanmak başarmanın yarısıdır elbette ama yeterli değildir. Kimin ne yediği, içtiği veya ne tip bir mizacı olduğu ile ilgilenmiyoruz. Tek ilgilendiğimiz geleceğimiz.

Siber savaşın sanal olarak algılanması ve gerçek hayata olan etkilerinin “ne var yani internet olmasın? Beni kim ve neden dinlesin ki? Dinleseler ne olur ki? Gibi daha birçok benzer cümlelerle geçiştirilmesine şaşırmıyoruz artık. Ülkemize sistemler üzerinden entegre edilen Truva atlarına dikkat çekerek, sizleri “ kızım sana söylüyorum gelinim sen anla “ tadındaki  haberle baş başa bırakıyorum;

ABD’NİN TRUVA ATI PLANI

Sputnik’in 22 Şubat tarihli haberine göre, ABD Hava Kuvvetleri Komutanı General David Goldfein, Pentagon’un Rusya ve Çin’e karşı ‘Truva Atı’ adı verilen yeni bir savaş stratejisi geliştirdiğini açıkladı. Alman haber sitesi Telepolis’te yer alan habere göre, General David Goldfein, yeni taktiğin temel özelliğinin, düşmanın topraklarına derinlemesine girerek zayıf noktalarını vuran ‘gizli istila’ olduğunu belirtti. Bu taktik sayesinde, ABD birliklerinin düşmana karşı ‘asimetrik avantajlar’ elde edeceklerine vurgu yapan General Goldfein, “Bu hem kültürel hem de teknik alanda temel bir değişikliktir” dedi. Telepolis, bu planın ‘Truva Atı’ taktiğini hatırlattığını, ancak ABD’nin silahlarına başarılı bir şekilde karşı koyabilecek Rusya ve Çin’in elindeki modern silahlar göz önüne alındığında, Pentagon’un bu stratejiyi nasıl uygulayacağının merak konusu olduğunu belirtti.*****

** https://www.huawei.com/tr/press-events/news/tr/2017/Turk%20Telekom%20ve%20Huaweiden%20Dev%20Isbirligi

*** https://www.huawei.com/tr/press-events/news/tr/2017/Turk%20Telekom%20ve%20Huaweiden%20Dev%20Isbirligi

**** https://www.aydinlik.com.tr/abd-nin-mitolojik-emperyalizmi-truva-ati-ve-savas-tanrisi-mars-huseyin-vodinali-kose-yazilari-mart-2019

Devamını Oku
Genel

Türk Milleti Ne İster? Ne İstemez?

2000px-Infinity_in_circle
Türk gençliği olarak, Türk Milleti için çalışıp çabaladığını iddia edenlere, bu milletin neleri isteyip neler istemediğini tek elden ve direkt olarak iletmenin, beka sorunumuzu ortadan kaldırıp, hakikatle birçok atılım yapmak adına tavsiyelerimizi sıralamanın tam vakti olduğunu düşünenlerdenim.
Devamını Oku
Genel

Jenerasyon Farkı

sdsds
Öncelikle Jenerasyon ne demek bir bakalım... Görüldüğü üzere kökeni Fransızca olduğu için ben kültür varlıkları mücadelemiz adına "kuşak" olarak devam edeceğim. Dedemle neredeyse 50 yıl
Devamını Oku
Genel

“Türk Gençliği 1919-2019”

giphy

Onların kurmaca çizgi romanları varsa, bizim gerçek tarihimiz var. Onların hayal ürünü karakterleri varsa, bizim binlerce yıla yayılmış saymakla bitmeyecek hakiki kahramanlarımız var! Bilişim tarihimizin tamamen batı destekli olması bir yana batının yancılığını yapan doğu teknolojilerine mahkum olduğumuz gerçekliğine inanmak bir yana… Avrasya ve Afrika gibi coğrafyaların Anadolu gençliği tarafından yeniden yapılandırılması şart oldu.

Özellikle günümüzde hızla artan bilgi birikimli ve çabuk öğrenebilen Türk gençliği, bilişim teknolojilerinin iş gücü ve zeka seviyesi en yüksek olan geliştiricilerini damarlarındaki asil kanla beslemeye devam ediyor. Bu yüzden, tarihimizle kültür ihracatı yaparken günümüz teknolojileri ile de “siber istihbarat” faaliyetlerinin hakkını vermeliyiz…

*

Ülkemizin içinde bulunduğu durumun özeti şu; niteliksiz yöneticiler ve halkın her kademesinde şaşkınlıkla karşılanan vaziyetler içinde, bokuyla boncuk oynarcasına her yerde karşımıza çıkarak fotoğraf verenlerin vatandaş üzerinde tiksinmeye sebep olan hallerin birikmesi ve biriken pis tortulardan bunalan Türk milletinin özüne dönüşü diyebiliriz. Fotoğraf makinesi de devlete ait, fotoğrafçının maaşı da devletten.

İstemediğimiz yerlerden zorla gözümüze sokulan fotoğraflardan hakikaten sıkıldık. İşin garip yanı, iş bilmezlerin sözüne güvenip pozisyon alan her kim varsa inanılmaz derecede üzülmekteyiz. Keşke, partisinin çıkarlarını ülke çıkarları ile bir görmeyip, Türk gençliğinin desteğini hak edenler olabilse.

Eminim Türk gençliği de aynı üzüntü içerisindedir. Çünkü, iş bilmezlerin verdiği yanıltıcı bilgiler, yangından mal kaçırırcasına sözde yöneticileri oldukları kurumların içlerini maddi anlamda boşaltmalarının yanı sıra, görevde oldukları süre boyunca henüz dile dahi getirilmemiş ve yalnızca Türk gençliği tarafından dile getirilen hakikatlar neticesinde önümüzdeki günlerde hakikaten vatan hainliği tescil edilecek olan kişilerin görevde olmalarının önüne geçilmiyor. İş bilmez ama iyi niyetlilerin ego ve cahilliklerinden bıkan Türk gençliği, ürettiği fikirleri de, yöneticileri gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunanlara haliyle iletmiyor. İletmesi söz konusu dahi olamıyor.

Şimdi gerek sosyal medya hesaplarından büyük kitlelere ulaşmak için yeni projeler hazırlayan yabancı haber alma teşkilatlarının ortakları gerekse iç savaş çığırtkanlığı yapan herkes Türk gençliğinin sözlerine dikkat kesilsin lütfen;

1- Bir an evvel siyasiler söylemlerini edep çerçevesine çeksinler ve küçücük çocukların önünde ekranlarda veya oyun parklarında bulunan dijital ekranlardan birbirlerine canavarlar gibi bağırmaktan vazgeçsinler!

2-FETÖ’ye methiye düzüp halen daha siyaset sahnesinde olan veya hiç soruşturulmayan her kim varsa Yüce Türk adaleti önünde hesap versin. İşsiz kalan, haksız yere görevinden alınan her kim varsa, vatana hizmet etme aşkı olan tecrübeli devlet adamlarının artması için görevlerine iade edilsin ve gönülleri alınsın.

3- Bilişim teknolojilerinin tüm yabancı menşeili ürünlerinin tamamı bağımsız Türk gençliği tarafından denetlensin ve hem Kişisel Verilerin Korunması Kanununa aykırı olan durumların tespit edilmesi hem de olası bir dijital ambargo sonrası “Dijital Felaket Senaryoları” üzerine hazırlanan raporlamalara göre önlemler alınsın. ( devletimiz bunu düşünüyor sen rahat ol, reis arkandayız gereken cevabı vereceğiz diyerek somut veri yayını yapamayanlar derhal görevlerinden uzaklaştırılıp haklarında soruşturmalar açılsın)

4- İşine gelince Türk milleti, işine gelince Tek millet diyerek her şeyi gördüğünü iddia eden göze hizmet etmek yerine,

Bozkurtlar’ın keskin gözleri ve diğer yeteneklerine göre hizmet türlerinin belirlenmesi çok daha Efal’dir, Hakikattir...

5- Türklerin sembollerini kullanarak Asena’nın bu topraklarda dişi kurt yerine dansöz olarak bilinmesi için sarf edilen çaba karşısında bir kelime dahi etmeyen hangi parti ve lideri olursa olsun derhal özüne dönsün ve külhan beyi gibi kuru söylemlerle ortalıkta bulunmasın. Türk milletinin sinir uçlarını gıdıklayıp ve Türk gençliğinin dikkatini, moralini ve motivasyonunu düşürecek söylemlerden kaçınsın. Türk gençliği dizilerde külhan beyi kültürünü izleyip anı anlatanlara değil, Türk gençliğinin başarılarına somut destek veren yöneticileri görmek istiyor. Kurt Kocayınca köpeklerin maskarası olur belki ama biz Türk gençliği olarak, yaşça bizden büyük olan aile bireylerimizi köpeklere yem etmeyiz.

6– Tüm partiler tamamen bağımsız olan Türk gençliği meclisi altında toplansın. Millete Zarar Veren kişi ve kurumların, fayda sağlamaları için rehabilitasyona tabi tutulmalıdır. Örneğin, yıllarca fırın işletmiş ve bu konuda çok başarılı olmuş bir lisans mezununu getirip milli eğitim ilçe müdürü yapmak yerine yenilikçi olan çalışan ve yöneticileri getirmeliyiz. Aksi halde o ben imam hatipliyim derken lan bende süper liseliyim öbürü de ben fen liseliyim diye bitmek bilmeyen ego döngüsünde gereksiz yolculuğa devam edeceğiz.

7- Sayan kardeşlerden başlayıp, siyasete girip kim kişisel rant elde ederek zengin olduysa, tüm mal varlıkları kamulaştırılmalı. Kendileri ve sebep oldukları herkesin sınava tabi tutulup görevin yetkin ve yeterliliklerine sahip olup olmadıkları tespit edilmeli.

Demin de belirttiğimiz gibi, bizim gerçek kahramanlarımız varken onlar hayal ürünü ve hiç gerçek olmamış kahramanlar üreterek kültürlerini yıllardır ihraç ediyorlar. Biz Nasrettin hocanın biblosunu hediye ederken, onlar da, onlara ait çizgi karakterlerin biblosundan, yatak örtüsüne kadar her şeyini bize satıyorlar. Sonra, dolar neden 7 lira diyoruz. Çünkü yükte hafif ama pahada kıymetli bir ticaret anlayışına mahkum hissediyoruz kendimizi. Hayır efendim öyle değil işte! fikir de zeka da bizde…

Eminim, ya bu telefonlar hakikaten bizi dinliyor ya! diyorsunuzdur. Tam bir okul ismi veya bir yemek markasından konu açılmıştı ki, birden gelen sms ile aa bizi dinliyorlar he! Mi dediniz?

Fikirler maillerde veya whatsapp üzerinde nasılsa. Birçok defa aa ben düşünmüştüm bunu demişsinizdir. Çok şükür geliştirdiğimiz teknolojilerle bizler hırsızlık yapmıyoruz. Yapamayız efendim… Bizim sahip olduğumuz kanın asaleti farklı...

En önemli konu bu işte; kanımızı değiştirirlerse, hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım der şahlanırız diye kimyamızla oynamaya devam ediyorlar. Kimyasalların yanı sıra görsel tekniklerle (televizyon ve özellikle sosyal mecralar) Türk gençliğini uyuşturmaya gayret edenlerin ekmeğine daha fazla sürülecek yağ kalmadı bu millette. Bakın, her siyasi parti yöneticileri bir anda Türk milleti ve Türk gençliği demeye başladı. peki neden?

Hangi siyasi görüşte olursanız olun burası Türkiye Cumhuriyeti ve menzilimiz de ezelden ebede “Kızıl Elma”

Sadece şunu düşünün lütfen, bir sabah uyandınız ve internet yok.

Ya da yaşanan yoğun siber saldırılar nedeniyle sistemlerde erişim sorunu yaşanıyor. Ve daha birçok benzer senaryo… Ne yapardınız?

Şimdi sorarım sizlere, tüm kurumların dijital anlamda yabancı ülkelerin ürünleri tarafından dizayn edilip kullanımınıza sunulmasına inandınız da, bir sabah uyandığınızda kurumların ve ülkenin tam bağımsızlığı için iletişimi millileştiren Türk gençliğine mi inanmadınız?

Belki de Gazi Ata’nın 100 yıl öncesinden söylediklerinin gerçekliği için onlar da vazifelerini yapıyordur. Yoksa, gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunanlar olmasaydı Türk gençliğine ne gerek kalırdı ki? Dememiz ve algılamamız mı gerekiyordu acaba?

Son olarak, din, hak, hukuk, adalet gibi terimleri ön planda tutarak tüm bu değerlerin yüceltilmesinin kerametini kendinde arayanların kaçınılmaz yıkılışını görmek bir yana, lüküs kamarada kimler oturur diye şarkı yazdıranların hatalarını telafi etmek için kullandıkları tüm terimlerin gerçekliğinin yegane koruyucusu olan Türk gençliğine Allah zihin açıklığı versin ve sayıları hızla artsın temennisi ile hayırlı ramazanlar diliyorum…

Devamını Oku
Genel

Kelebek Etkisi

Nice_Butterfly_on_Flower_HD_Wallpaper
Amazon Ormanları'nda bir kelebeğin kanat çırpması, ABD'de fırtına kopmasına neden olabilir. Farklı bir örnekle bu, bir kelebeğin kanat çırpması, Dünyanın yarısını dolaşabilecek bir kasırganın oluşmasına neden olabilir. Ülkemizde son zamanlarda yaşanan at izinin it izine karışması ve bu kelebek etkisi benzeri kombinasyonların artması nedeniyle, yaşadığımız, duyduğumuz her sürecin zaten fakındayız. Bizde oluşan tahribat ve sonuçlarda kelebek etkisinin Kaos teorisini bilerek tahkikat yapmamız elzem bir husustur.
Devamını Oku