Siber istihbarat

Bilgi GüvenliğiCyber Securitysiber güvenlikSiber istihbaratYapay Zeka

Telefon mu? Ajan mı?

hackingattack

Her geçen gün yeni nesil teknolojiler hayatımızın vazgeçilmezleri arasında yerini alıyor ve görünüşe göre de almaya devam edecek. Özellikle elektrikli araçlar, yapay zekâ ile üretilen video içerikler ve dronlar ile gerçekleştirilen gösteriler hepimizin malumu olduğu üzere bu sıralar herkesin dikkatini çekmeye başladı. Uzun süredir yapay zekâ destekli hükûmet ve kamu yönetim modelini açıklayan ve ulusal siber güvenlik stratejilerinde siber istihbaratın kritik önemini anlatmaya çalışan biri olarak yeni bir yazıyla farkındalık oluşturmayı istedim.

Yalnız bu yazıyı lütfen dikkatli okuyunuz. Bu dikkatli okumayı da tüm inançlardan bağımsız, yani objektif olarak yapmayı deneyiniz.

Günümüzde akıllı telefon ve bu akıllı telefonlarda bulunan mesajlaşma, sosyal medya ya da oyun gibi uygulamaları kullanmayan kim var diye merak ediyor musunuz? Bize ne! Kim ne kullanırsa kullansın diyenler olabilir. Saygı duyarım… Çoğu kez ifade ettiğim gibi akıllı telefonlar, modemler, akıllı saat ve tabletler ile elbette ki sensörleri bulunan tüm elektronik cihazlar aslında birer siber istihbarat ürünüdür. Hatta, yeni nesil saha ajanlarıdır. Örneğin internetle buluşan bir elektrik süpürgesi, üzerinde kamera olmasa bile kullanıcısının yaptığı tüm hareketleri modelleyebilir. Ya da bir ekran, karşısındaki izleyicilerin avatarını oluşturabilir. Akıllı saatlerin sağlık veya spor başlığı altında kullanıcılarından aldığı veriler hayat kurtarabildiği gibi önemli görevi olan bir bürokrat ya da siyasetçi için ciddi bir şantaj aracına dönüşebilir.

Uzun bir süredir dünyadaki siyasetçilerin klonlanmış ya da insansı robotlarla değiştirilmiş olabileceği çok konuşulmaya başladı. Bu durum ne kadar gerçekçi bilemem ama siyasetçilerin konuşma metinleri için yapay zekadan destek alındığı bilinen bir gerçeklik. Önceden “paralel bilişimciler” olarak adlandırılan gruplar kamuda edindikleri mevkiler ile yabancı istihbarat servislerine çalışan donanım ve yazılımları tercih ederek “yüz yılın istihbarat darbesi” için ellerinden geleni yaparlardı. Şimdilerde ise gelişmiş teknolojilere sahip olabilmenin verdiği haz sayesinde kimin elinde, kimin cebinde hangi akıllı cihazlar var ve bu gelişmiş teknolojiler algılar başta olmak üzere kitleleri nasıl yönetiyor diye soran bile yok.

Evvelden bu günleri iyi tahlil eden Mustafa Kemal ve Kazım Karabekir gibi paşalarımız, ulus devletlerin sonunu getirmeye çalışan ve tek merkezli devlet anlayışını dikte etmeye çalışanların çanına ot tıkamışlardı. Günümüzde gelişen teknolojilerin denetimsiz ya da dijital mütekabiliyetten yoksun olması nedeniyle toplumu şekillendirmesinin yanı sıra askeri ve diplomatik ilişkilerin de tek merkezli yönetimine olanak tanıyor. Bilişim teknolojilerine uzak olanlar ya da sadece kullanıcı seviyesinde bilişimle işi olanlar için birkaç örnek verirsem sanki daha iyi olacak;

Diyelim ki 25 yıllık gazeteci olmakla övünen ve aslında savunduğu Cumhuriyet değerlerine çok da zıt olarak başta savunma sanayi olmak üzere ulusal güvenlik için çalışan gençleri hakir görmeye çalışan, yazdığı köşe yazılarının yüzüne bakılmayan, bastırdığı kitapların ilgi görmediği birini hayal edin. İşe yaramadığı ve savunduğu değerlerle yaşamı örtüşmeyen bu gereksiz insanın bir de yaşadığınız binanın ya da sitenin yöneticisi olduğunu düşünün. Böyle biri muhtemelen omurgasızlığın kitabını yazmak isteyen ve sözde gazeteci olarak teveccüh görememenin hırsını bina sakinlerinin huzurunu kaçırmak ya da çalışanlara eziyet olarak çıkarmak isteyecektir. Bu saçma hikâyenin saçma karakterinin sebep olacağı sorunları öngören ve tedbir alan da henüz 13 yaşında ve bilgisayar biliminden azıcık anlayan bir çocuk getirebilir mi?

Öncelikle bu yazar bozuntusunun herkese açık sosyal medya paylaşımlarıyla internette bulunan bilgilerine bir göz atan çocuk, sözde yazarın okunan ve sevilen biri olmadığını hemen teyit eder. Ardından yöneticinin herkesi izlemek için telefonunda bulunan kamera erişim programının güvenlik açığından faydalanarak yöneticinin modemine ve elbette modemle bağlı olan tüm cihazlara erişir. Dünkü velet diye hitap ettiği çocuğun meğer ne maharetleri varmış…

Dünkü velet, yazardan bozma apartman yöneticisine iyi bir ders vermek için whatsapp konuşmalarından, usulsüz yaptığı işlemler, kanunsuzluklar ve daha da kötüsü ülkenin güvenlik güçlerini riske eden verilere kadar her şeye erişir ve hemen birçok sunucuya yedeğini alır. Tüm bu işlemleri yaparken de yaşlı dedesine raporlar. Dedesinin “peki bu öfken niye? Niçin bu adama bu kadar taktın kafayı” sorusuna ise şöyle yanıt verir dünkü velet; “dedecik bak bu adam geçen gün beni karşı komşumuzun kızının yanında azarlamaya kalktı. Neymiş efendim kendisi yöneticiymiş istediği zaman istediği kişinin kapısının önünde beklermiş, istediği çalışana bağırırmış ve en önemlisi de yanındaki saldırgan köpeği isterse herkesin üzerine salarmış” ben söyledim ona dedecik, yapma bak böyle amca. Kimse senin emir erin değil. Sen burada alt tarafı yöneticisin. Günü geldiğinde bilincini yapay zekaya aktaracağımız örnek davranışlarda bulun. Yoksa bu zehirli dilini değil komşular ben bile çekmem haberin olsun dedim. Ama “başkanım da başkanım, ille de başkanım” diye diye anırdı. Diye yanıt verdi. Bunun üzerine dedesi “evlat bunları yapmanın amacı nedir? Hem onca dersinin arasında bunlarla neden uğraşıyorsun? Babana söyleseydin ya gereğini yapsaydı” diye sorunca “dedecik sen merak etme. Bu ve buna gaz veren yönetim ve denetim kurulu 24 saat içinde istifa edecek ve yönetimi yapay zekaya devredecekler. Aksi halde zaten ortaya saçılan pislikleri yüzünden insan içine çıkamayacaklar. Artık bu işler bebek işi dedecik. Aklın yaşta değil başta olduğunu öğretecek ve toplumumuzun haksızlık karşısında sessiz kalmaması gerektiğini örnekleyeceğiz.”

Evet bu saçma ya da hayal ürünü olan hikâyede kullandığımız teknolojilerin, o teknolojileri üreten ülkelerin haber alma servisleri tarafından erişilebilir olduğunu, Five-Eyes gibi oluşumların istihbarat paylaşımı yaparak veya yapmayarak Ortadoğu, Balkanlar ya da uzak doğuda krizi tetiklemenin çok kolay olduğunu. Kola içmeyip ya da kola dökerek verilen anlamsız tepkilerin, tepki verildiği sanılan ülkelere ait teknolojilerle kayıt altına alındığı ve yayınlandığı mecraların da o ülkelere ait olduğunun bilinmesinde sanki biraz fayda var. Bu neyi değiştirir derseniz, örnekleme yapmak adına anlatılan hikayedeki gibi dünkü velet diye tabir edilenler günü gelir en yakın arkadaşları ya da aile bireyleri tarafından bilinmeyen suçları yayınlamakla tehdit eder ve dün akım derken bugün bokum yemek zorunda kalınabilir.

Bu işler NATO standartlarında üretilen insanlı ya da insansız araçlarla milli ve yerli diye övünürken öte yandan gel deyince gel git deyince git demekten bir hal olanların kavrayabileceği detaylar olmayabilir ama dijital mütekabiliyetin mimarları da hiçe sayılmayacak kadar kıymetli olsa gerek. Şayet öyle olmasaydı ülkemizde sessiz ve derinden ilerleyen yapay zekâ destekli siber güvenilir sistemler için kanunlar birer birer çıkıyor olmazdı.

Uzun lafın kısası, dünkü velet diye hakir görülenlerin de günümüz teknolojilerinin önemsenmeyen siber riskleri de birbirine benziyor. Her ikisinde de hakir görenler el kaldırınca yasa çıkıyor ve teknoloji hayatın denetimini daha çok ele alıyor.

Devamını Oku
Bilgi GüvenliğiCyber SecuritySiber istihbarat

Türkiye Siber Güvenlikle Bağırsaklarını Gerçekten Temizleyecek!

siber-bağırsaktemizlik

Son dönemlerde yaşanan ifşalara siber güvenlik penceresinden bakmak ister misiniz?

Öncelikle baştan belirteyim aşağıda yazanları okuduğunuzda oturma düzeninizde biraz değişiklik olabilir. Tabi herkes için değil ama birçok kişi için film senaryosu gibi de gelebilir.  Öyle ya! Burada yazılanların çok daha fazlasına erişebilen bir devlet aklı var ve hafızasında işlenen bilgiler var. Şimdi ardınıza yaslanın ve çayınızı yudumlarken okumaya hazırsanız başlayalım…

Kamuya açık birçok yazı ve söyleşide 3. Dünya savaşının siber savaş olarak hızla devam ettiğini, toplumun tüm kesimlerinde bu siber savaşın etkilerinin yüksek dozda yaşandığını ve hatta aile bütünlüğünün bozularak siber istilanın en güçlü enstrümanının uzun süredir aktif olduğunu ve ivedilikle tedbir alınmasının önemine vurgu yapmıştım.

Hatta bu önlemi alması gerekenlerin, yaptırım ve regülasyon uygulaması gereken teknoloji firmalarıyla sırıtarak fotoğraf çektirmek yerine, adam gibi işlerinin hakkını vermesini dile getirdiğimde çok fazla rahatsızlık duyan olmuştu. Olmuştu diyorum çünkü hem bilgiyi ücretsiz alıp hem de para karşılığı bilginin posasını çıkarıp satanlar meşhur abiciklerle ablacıkları devreye sokup geliştiricilere musallat etmeye çalıştıklarını iyi biliyoruz.

Kamuda kullanılan telefon, tablet, akıllı tahta, bilgisayar, işletim sistemi, yüksek güvenlikli şaşalı binaların çizimlerinin yapıldığı tasarım programları gibi daha nice siber enstrüman birçok haber alma servisinin siber güvenlik komutanlığı veya departmanları tarafından maalesef mercek altında. Üstelik güvenlik duvarı, ver kaybı önleme gibi nice siber güvenlik ürünleri de hep yabancı menşeili oldukları için hep bir güvenlik zafiyeti içerisinde diyebiliriz.

 

Bu gibi konuların çok defa MGK kararlarında altı çizilen siber güvenlik, Siber Vatan kavramıyla devletin en üst kademelerince de farkında olunduğu biliniyor. Özellikle yüksek yatırım maliyeti olan siber sistemlerin yerli ve milli operatörler tarafından yönetilmesi önemli bir başlık elbette ama daha da önemlisi bu sistemlerin siber güvenilirliği için paradan çok daha kıymetli bir şeye ihtiyaç var. O da, nitelikli, liyakatli ve parayla satın alınamayan geliştiriciler.

Ama artık siber güvenlik başlığı sokaklara kadar indi. Bu da telefon konuşma kayıtları, görüntülü görüşme kayıtları, ücretsiz mesajlaşma uygulamaları ve hatta evimizde bulunan ve internetle buluşabilen diafon, klima, buzdolabı, akıllı saat gibi siber enstrümanlar sayesinde devlet başkanının ifade ettiği gibi “yatak odalarımıza kadar girmişler” sokakta da cirit atıyorlar.

Şimdiki gençlerin izlemediği ama bir dönemin meşhur komedyeni Cem Yılmaz’ın “CIA’in işi yok da beni mi dinleyecek” espri adı altındaki komiklik çabası aslında gerçek biliyor musunuz? Bunu ben demiyorum. CIA, NSA projesi olan birçok siber istihbarat enstrümanını kullanıyor. Yani bu sır ya da şaka değil. Öyle ABD uzaya gitmedi zaten film çektiler gibi bir durum da söz konusu değil.

Bu yetenek de öyle sadece CIA yapar başka kimse yapamaz denilecek kadar büyük bir beceri de değil. Öyle olsaydı Rus ve Çinli hackerların kök söktürdüğü siber komutanlık başta olmak üzere birçok teknoloji markası ve ABD haber alma servisleri patır patır duyuru yayınlamazdı. Yani bu işler ciddi işler.

A poster showing six wanted Russian military intelligent officers is displayed before a news conference at the Department of Justice, Monday, Oct. 19, 2020, in Washington. (AP Photo/Andrew Harnik, pool)Mesela Çin istihbaratının başkanı hayatında hiç akıllı telefon kullanmamış. Neden acaba?

Sizce hangi devlet başkanlarının akıllı telefon aracılığıyla parmak izleri, ses imzaları ve hatta biyometrik yüz verileri yabancı servisler tarafından ve hangi amaçla alınmıştır? Alınmış mıdır?

Buradaki amaç devlet başkanını klonlayıp kukla yönetim midir? Yoksa, kişisel verilerini ele geçirip şantajla karar aldırmak mı? Veya insana dayalı hata ve kusurları ele geçirip uzaktan kontrol etmek mi? Ne dersiniz?

Yaklaşık 3 yıl önce NYT’da uzunca bir makale ile dünyada gündem olan, ülkemizde bir bakan tarafından “Türkiye’nin de 2008 yılına kadar etkilendiğinin açıkça dile getirildiği “Yüzyılın istihbarat darbesi” ne anlatıyordu biliyor musunuz? 2. Dünya savaşından beri Almanların diğer ülkelerin hükümet yetkililerini izlemek için ABD haber alma servisine kolaylık sağladığını, Başta Philips olmak üzere birçok markanın ülkelerde yapılan siber istihbarat faaliyetlerine ön ayak olduğunu anlatıyordu bu meşhur makale.

Ülkemizde bulunan Phlips’in üst düzey yetkileri adeta 3,5 atıp ne yapacaklarını şaşırmıştı ama bizim çakma bilişimin duayenlerinden çıt çıkmamıştı. Bakan bey bile bir cümleyle geçiştirdi. Hatta bakanlığın yapmadığı incelemeyi bilin bakalım kim yaptı? Onu da siz bilin…

Çıt çıkmadı ama patırtısı yeni yeni kopmaya başladı. Hatta bu öyle bir patırtı ki, siber güvenlikte ne cam kaldı ne çerçeve. Etkileri yavaş yavaş hatta nakış nakış işlenen nokta atış operasyonlarla daha da gün yüzüne çıkacak. Hatta şöyle de diyebiliriz. Pek yakında siber güvenlik sayesinde siyaset ve bürokrasinin bağırsakları temizleniyor diye manşetler atılırsa kimse şaşırmasın derim.

Yeni olay ne mi? Haberiniz yok mu Siemens Türkiye’de hangi projeler için kimlere ne kadar rüşvet verdiğini bir şekilde açıklandı. Ünlü bakanlar var mı bilemem ama tüm bakanlar ve ismi açıklanan sözde bürokratlar da “bir kişinin bilgisi ve izni olmadan biz zaten bir şeye karar veremeyiz. Ne denirse onu yaptık” diyerek bu işlerden sıyrılacaklarını da sanmasınlar derim. Ayrıca ajanslara düşen haberlerde 3M tarafından da Türkiye’ye rüşvet verildiği iddiası yer alıyor. Ufak bir düzeltme yapalım; rüşveti alan Türkiye değil, Türkiye’de bulunan haysiyetsiz ve liyakatsız olan sözde bürokratlar.

Daha önce yüksek güvenlikli diye devlet başkanına kullandırılan sözde kriptolu telefonun mucidi olduğunu iddia eden kişi nerededir bilemem ama bu telefondan dolayı ortalığa saçılan ses kayıtlarının doğru olduğunu bildiren bilirkişi raporları da çok konuşulmuştu.

Evet öyle ya da böyle Siemens, ülkemizdeki siber yolsuzluk olayını deşifre etti. Birileri de Siemens Türkiye’de çalışan, vatandaşlık ve çalışma imkânı karşılığında BND’ye taşeronluk yaptığını sanan, kayın peder aracılığıyla taşnak Ermenilerinin avukatına vekalet veren isimleri tek tek yayınlar mı bilemeyiz ama siber yolsuzluğun önüne geçilmeden hiç kimse siber güvenlikten bahsedemez sanki ne dersiniz?

Bilginin güç olduğu, dünyanın bilinen tüm tarihi satır aralarında karşımıza çıkıyor. Yani bilgiye erişmek, diğer canlılarla iletişim kurabilmek, genelde hep bilgiye erişip güç elde etmek isteyenlerin menzilinde olan bir gerçeklik olarak gözümüzün önünde duruyor.

Diğer bir gerçeklik de, okullardaki akıllı telefonlardan, çocuklarımızın kullandığı akıllı saat ve tabletler gibi cihazların veri analizi yapabilme kabiliyeti. Bu kabiliyet sağlık başta olmak üzere eğitim ve güvenlik gibi başlıklarda bizlere ilk başta güven hissi verse bile gelecekte yaşanabilecek birçok sorunun da aslında temeli niteliğinde olabilir. Bu yazdıklarımdan tüm markaların birer siber ajan oldukları kanısına varan olursa şimdiden “yok artık” demekle birlikte, her şeyi ortalıkta gezen ailelerin bütünlüğünün olmasının mümkün olmadığını ve manipülasyona çok açık zafiyetlerin günümüz siyaset ve bürokrasisinde nelere sebep olduğunu hatırlatmakta fayda görüyorum.

Öte yandan yüksek lisans bedellerini bölüşüp izinsiz olarak kişisel verilere erişme gayretinde olan hukuk büroları var mıdır? Diyanet gibi kurumların bütçelerinden ayırdıkları paralarla çalışanlarının telefonlarını takip etmesi gibi bir durum söz konusu olabilir mi? TC kimlik numaranız herhangi bir bilişim sisteminde sorgulatıldığında size en azından bir SMS gelebilir mi? Ses ve görüntü kayıtlarıyla usulsüzlükleri ortaya çıkanlar hangi ülkelerden oturum ya da çalışma izni almışlardır? Bu ve bunun gibi daha birçok bilgiye erişimi olan Siber Börüler efsane midir? Gerçek midir? Bilemeyiz ama size net bir bilgi vererek tek solukta okuduğunuz yazı nedeniyle soğuttuğunuz çayınıza biraz sıcaklık katabilmeyi deneyebilirim…

Yeni dönemde siber güvenliğin araçları sayesinde siyaset ve politikanın bağırsakları temizlenmekle kalmadığı gibi yeni nesil milli stratejilerin mimarları sayesinde probiyotik niteliğindeki bilişim sistemleri herkesin midesine iyi gelecek.

 

 

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/baris-terkoglu-yuksek-hizli-tren-ihalesinde-10-milyon-euroluk-rusvetin-kimlere-dagitildigini-acikladi-572955h.htm

 

https://www.haberturk.com/ekonomi/makro-ekonomi/haber/563014-turkiyeye-rusvet-verdik

 

https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-47606805

 

 

 

 

 

Devamını Oku
Bilgi GüvenliğiCyber SecurityHaftalık Tehdit RaporuSiber istihbaratYapay Zeka

Ne Mutlu Türkçe İsmim Var Diyene!

1919-2023

Gün geçmiyor ki yeni bir haberle birlikte devlete olan inanç ve güven yıpratılmasın. Özellikle bir tarafın yandaşı olan kanalların o bir taraflarına yaranmak için yaptıkları haberlerden bunalanların sürekli vakit geçirdiği sosyal mecralarda muazzam bir bilgi akışı var. Bu akış içerisinde hayvanları katledenlerden eğitimsiz memurların vatandaşa tehditler savurduğu videoların yanı sıra sözüm ona din adamlarının akıldan yoksun açıklamaları ile bir dediği diğerini tutmayan siyasilerin söylemlerine kadar her şey bulunuyor.

İnternet ve sosyal medya okur yazarlığından bihaber olanlar ise birçok teknoloji kullanılarak üretilen sahte içeriklere de hemen inanarak öfke patlamaları yaşıyorlar. Hatta Rusya ve Ukrayna savaşında deep fake teknolojisi ile üretilen bir içerik çok konuşulmuştu. Sosyal medyadan ana akım medyaya kadar kendine yer bulan olayda, Ukrayna başkanının tüm askerlerine “silah bırakın ve Ruslara teslim olun” demesine birçok kişi de tereddütsüz inanmıştı.

Ülkenin tek bir kişi tarafından yönetilip tüm bakanların adeta birer replikaya dönerek ülkenin kaosa sürüklenmesini dile getirenlere iktidardan gelen “batarsak aynı gemideyiz” söylemlerini de kulaklarımızı tıkasak bile duyuyor, gözlerimizi kapatsak bile görüyoruz maalesef. Tüm bu söylemlerin eşliğinde geçici sığınmacılara verilen vatandaşlık sayısının milyonlar olarak ifade edilmesi de yaklaşan seçimlerde ciddi bir manipülasyon olabileceği ihtimalini gözler önüne seriyor.

E-devletten isim değişikliği yapılıyor haberleriyle alevlenen tartışmalara teknik açıdan bakılması amacıyla ve büyük resmi görebilmek için bir şeyler yazmaya karar verdim.

Ama öncesinde liyakatsız, biat ettiği için makamları işgal eden ve darülharp zihniyetiyle bu devletin imkanlarından faydalanan hainlere bir çift sözüm var;

Bizler Bandırma vapurunda Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile beraberiz. Bizim geminin akıbeti de belli. Ama sizlerin isim değişikliği çabalarınız olsa bile çoktan battınız.

Midjourney Bandırma

Henüz e-devletten isim değişikliği başvuruları yapılmıyorken bloğumda yayınladığım bir yazıda “Para sayarken Atatürk resminin üstte olmasını bereket olarak niteleyip tavsiye verenlerin Benjamin Franklin resimlerini bile göremedikleri banka hesapları da, o çok güvendikleri ve suç ortağı oldukları çakma kullarla esaslı hainlerin inleri de sadece bir tık ötemizde duruyor. Ne diyelim, okyanus ötesine selam götürüp getirenlerin savcısıyla sizlerin nefesinin kesileceği, sizden sonra gelenlerin isim değiştirme başvurularıyla gündem olacağı günler yakın” diyerek aslında anlayanlar için çok şey ifade etmiştim.

Toplumda gerginliğe neden olan yabancılara anayasaya aykırı olarak yapılan düzenlemelerle verilen oy kullanma hakkı ilginç bir durum olarak karşımızda dururken e-devletten isim değişikliği yapılabilmesi de Türk toplumunun daha da gerilmesine neden oldu.

Öncelikle devlet kurumlarında sadece birilerine biat ederek liyakatsız iş yapanların karşısında iş bilen, liyakat sahibi ve kula kulluk etmeyen nice yiğitlerin olduğunun altını kırmızı kalemle iyice bir çizelim.

Evet belki de “hani be oğul? Nerede bu liyakat sahibi onurlu adalet adamları? Nerede bu haysiyetli güvenlikçiler? Diyerek mevcut yaşanan ve yönetilemeyen kaotik durumlara isyan ediyor olabilirsiniz. O halde lütfen iyi okuyunuz…

E-devlet sistemleri üzerinde yapılan tüm çalışmalara ait “log” olarak tabir edilen işlem kayıtlarının tamamı Türk gençliğinin yetkin ve yeterliliği sayesinde güvenle yedeklenmektedir. Ayrıca e-devlet sistemleri üzerinden gerçekleşen tüm işlemler kayıt altındadır. Gerek iç güvenlik gerekse dış güvenlikten sorumlu olan kurumların siber istihbarat birimleri gerektiğinde bu verileri eşleştirmek için bir araya gelerek data migrasyon olarak bilinen çalışmayı da yaparlar.

Tabi gelişen teknolojiler ve dijitalleşmeyle beraber gelen yenilikler sayesinde birçok veri eşleştirmesi de büyük bir hızla ve otomatik olarak yapılabiliyor.

Her ne kadar paralel bilişimcilerin cirit attığı kurumlarda veriye dayalı güvenlik zafiyetleri nedeniyle mağduriyetler yaşanmış olsa da Türk istihbaratının başbuğu olarak nam salan başkanının da kimseye biat etmeyen siber güvenlikçileri 7/24 esasıyla hiç gocunmadan çalışmaya devam ediyor ki ne pahasına olursa olsun çalınan sorulardan usulsüz iletişime kadar birçok suç hızlıca kamuoyuna servis ediliyor.

Paralel bilişimcilerin gerek devlet başkanını manipüle etme gayretindeki cümlelerle prompterlarda bile biz varız demeleri gerek üniversite sorularında bir takım tarikat ve cemaatlerin yanı sıra LGBT başta olmak üzere birçok gruba üniversite sorularından mesaj vermeleri ve KPSS de çalınan sorular gibi mağduriyetlerden devşirilmeye çalışılan güç gösterme çabaları da sanırım hepimizin malumu.

Ve tüm bunları deşifre eden isimsiz kahramanlar da pek azımızın malumu olarak siber vatan savunmasına devam ediyorlar.

Evet hem terör örgütlerinin kriptoları hem de yasadışı olarak vatandaşlık alanlar e-devletten isim değişikliğine başvurabilirler. Yukarıda arz ettiğim üzere istihbaratın başbuğu varsa siber istihbaratın da tıpkı uç beyliğine benzeyen bir yapıyla “uç nokta” koruyucuları da var. Yani terör örgütleri için uygulanan “…..metre” uygulamalarının bütünleşik haline “siber metre” de diyebileceğimiz nice farklı önlem kadim Türk devleti tarafından geliştirilerek kullanılmaya devam etmektedir.

Sadece güncel olarak isim değişikliği yapanlar değil! Etki-yetki dahilinde işlenen suçlara göz yumarak haksız kazanımlardan fayda sağlayan ve isim değişikliğine gerek duymayanların dahi güvendiği dağlara kar yağdığı iyi biliniyor.

Yeni dönemde paralel devletçilerin bir daha asla var olamayacağı bazı teknolojik uygulamalardan bahsederek yazıma son vereyim.

Özellikle son dönemde kriz yönetimi konusunda yeteri kadar eğitimi olmayan memurların vatandaşlara uyguladığı orantısız güç ve söylemlerin önüne geçmek adına bir çok bölgede pilot uygulaması bulunan “yaka kamerası” çözümü artık anlık olarak alınan kayıtların yine anlık olarak erişilebilmesi sayesinde yeni bir boyut kazanıyor. Bu sayede memura şiddet uygulayan da, şiddet uygulamadığı halde haksız yere şiddete maruz kalan da isimsiz siber yargıçların huzurunda hesap verecek. Ya da ödül olarak hak ettiği takdiri alacak.

Yaka kamerası uygulaması emniyet, belediye, eğitim ve sağlık gibi birçok alanda kullanılacak. Güzel haber ise gençlere. Bu sitemlerin yapay zeka ile birlikte etik kurallar ve kanunlara uygun geliştirmesi için çok ciddi bir istihdam alanı olacak. Elbette bu alandaki boşlukta bilgiyle bezenen gençler tarafından doldurulacak. Neticede zeka gerektiren işler için torpil işe yaramıyor değil mi?

Kendilerine göre milat belirleyip suç örgütüne dahil olup olmamayı öncesi sonrası yapan zihniyetlerin elde ettiği tüm haksız gelir ve kazanımları dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar, hangi gizli odaklarla kamufle edilmiş olsa bile her şey kayıt altında ve dijital olarak manipüle edilmesi mümkün değil. Kısacası dijital ayak ve parmak izlerinin nerelere vardığını bilmek bile istemezler.

Kamu personellerinin iş sürelerinde kişisel telefon kullanımının önüne geçilmesi, vatandaşa ait TC kimlik numaralarının sorgulatıldığı an kim tarafından, hangi saatte ve ne amaçla sorgulatıldığı gibi birçok detayın incelenmesinin yanı sıra TC numarası sorgulatılan kişiye de bilgi verilmesi gibi yenilikler de yine memurların insana dayalı hata ve kusurlarının önüne geçmek adına sıkça kullanılacak yeniliklerden biri.

Yani artık kamuda tanıdığım var diyerek izinsiz işlem yapmak da pek mümkün olmayacak.

Ayrıca, oyun sunucuları üzerinden veya güvenli olduğu düşünülen tüm dijital mesajlaşma ve konuşma türlerinde gezinen hem insan hem de insansı siber devriyelerimizin sayısında büyük artış olacak. Bu sistemler o kadar siber güvenilir ki, suçu işleyen öz kardeşi olan bir siber yargıç asla kime ceza verdiğini bilemez ve sadece anonim olan konuya göre işini yapar. Performans değerlendirmesi düşük olan ne bir siber yargıç ne de memur olmak pek mümkün görünmüyor. Üstelik denetçisi olan karmaşık algoritmalar sayesinde hiçbir kamu çalışanı bırakın  usulsüz işlem yapmayı yanlışlıkla hatalı imza bile atamaz.

Mesela hak edene hak ettiği cezaların yazılacağı bir döneme gireceğimizi de belirtmekte fayda var. Bir kaç örnek vermek gerekirse; egzosundan zararlı duman atan araçtan tutun, telefonla konuşarak araç kullanan şoföre, görev yazısı uyarınca bulunması gerektiği bölgede  bulunmayıp farklı bölgede gezinen çalışandan, binasında mevzuata uygun önlemler almayan apartman yöneticisine kadar herkes bu cezalardan nasibini alacağı bir dönemden bahsediyoruz. Üstelik tüm bunlar duman, gaz sensörleri başta olmak üzere kamuya ait olan yolda, sokakta ve hatta araçlarda bulunan tüm kameralardan alınan verilerin işlendiği yapay zeka algoritmalarıyla şüpheye yer vermeden bir anda cezaya dönüşecek. Bacasız fabrika olarak kabul görmüş olan ceza sistemi yeni dönemde gerçekten hak edene hak ettiği cezayı veren gerçek bir bacasız fabrikaya dönüşecek.

Son olarak apartman ve site yönetimlerinde kullanılan araç/plaka tanıma sistemleri İçişleri bakanlığı ile entegre olarak tıpkı otellerde kullanımı zorunlu olan Kimlik Bildirim Sistemi gibi görüntü işleme teknolojisi ile otomatik olarak çalışarak, sistemde aranan şahıs veya araçların tespiti için kullanılabilecek. Ayrıca yine apartman ve sitelerde kullanılan web tabanlı yazılımların yanı sıra, vale hizmetleri başta olmak üzere kişisel veri barındıran tüm teknoloji geliştiricileri de kamu güvenliği adına oluşturulan yapay zeka destekli teknolojilerle entegre olmaya başladı bile. Bu durum ihtiyaçtan öte çağımızın ihtiyaç duyduğu kaçınılmaz bir zorunluluktur. Emin olun hiç kimse mahallesinde tanımsız bir araç bile görmek istemez.

Mevcutta CİMER üzerinden yapılabilen bildirimlere vatandaş çok ciddi önem veriyor ve bilgi sızıntıları nedeniyle de bazen sorunlar yaşanabiliyor. Özellikle de şikayete konu olan taşra teşkilatının CİMER sorumlusu şikayete konu olan yetkiliye zarar gelmesin diye işgüzarlık yapabiliyor. Bu tip sorunların artması nedeniyle “işte burada sorun var” gibi bir uygulama ile vatandaşa suç üstü yapabilme imkanını yüksek güvenlikli ve gizliliğe aşırı önem verileceğini söyleyebiliriz. Tıpkı, KADES’in elde ettiği başarı gibi toplumun tüm kesimlerine ait mağduriyetlerin önüne geçilmesi pek de uzak görünmüyor.

Bu çalışmalardan bihaber olanları bilemem ama haberdar olanların, az bile bilgi verdiğim için beni eleştireceklerinden eminim.

Bir hışımla akıl verenlerin ipiyle kuyuya inip siyasi partiler arasında “ilk metaverse çalışması” yapmak için yarışanlar adeta kuşlara bakarlarken siyasetten bağımsız, aklı hür, vicdanı hür gençlik de gerçek manada işlevselliği bulunan teknolojilere odaklanmak isteyecek. Bu odak noktası da eğlence panayırı olan teknolojik festivallerde değil, Türk gençliğinin biat nedir bilmeyen, kimsenin peşinden gitmez ve atasının izinden giden çalışmalarda ön plana çıkmaktadır.

Evet çok fazla hak mahrumiyeti ve mağduriyetler yaşandı. Gerçekten de zamanın ve yitip giden canların telafisi de yok. Ancak, Gazi Ata’nın gençliğe hitabede bahsettiği korkak, hain, iki yüzlü, aşağılık insan modellerinin deşifre olması ve bir daha gün güzüne çıkamamaları için binlerce yıllık devlet geleneği olan Türk devleti kozmik odada gezindiğini sananları elbette imha edecekti. Günümüzde bu imha bazen fiziksel bazen de dijital teknikleri içerebilir.

Bu nedenle “Güç Bende Artık” diye He-Man cilik oynayanlar bırakın oynayabildikleri kadar oynasınlar.

 

https://cbddo.gov.tr/SharedFolderServer/Genel/File/TR-UlusalYZStratejisi2021-2025.pdf

https://cbddo.gov.tr/uyzs

https://www.ktb.gov.tr/TR-96304/ataturk39un-genclige-hitabesi.html

https://www.egm.gov.tr/bilgiteknolojilerivehaberlesme/kimlikbildirimsistemi

Devamını Oku
Bilgi GüvenliğiCyber SecurityDijital DönüşümMetaverseÖte EvrenSiber istihbaratYapay Zeka

Sığınmacı Geçici, Verisi Kalıcı

cyberpunk-2077-afterlife

Son yazdığım yazıyı okuyan bazı büyüklerimizin beni yapay zekayı iktidar kılmak için çabalayan küreselcilerin sözcüsü olmakla itham etmeleri sonrası üzülmedim dersem pek gerçekçi olmaz. Onlara laf yetiştirmek ve memleketimizin geldiği içler acısı durumun müsebbibi olmakla veya müsebbibi olanlara boyun eğdiklerini dile getirip suçlamak yerine “kalemine, zekana, ilmine kuvvet” diyenlerin dualarına layık olmaya çalışmak en iyisi diyerek klavyemin başına geçtim.

Bugün sizlere özellikle sayısından daha çok her geçen gün artan etkileri ve neredeyse ülkemizde azınlık durumuna düşen Türk milletinin sabrını zorlayan yabancılar, kaçaklar, para karşılığı vatandaşlık alanlar veya geçici sığınmacıların aslında nasıl bir siber güvenlik kıskacı altında olduklarından bihaber olduklarını anlatmaya çalışacağım.

Her şeyden evvel insanca yaşayan her kim varsa selam olsun ve Arap’ın kültürünü din diye itelemeye çalışan, Araplar için aslında hiç var olmayan akademik çalışmaların varlığını iddia ederken aslında kendi iç dünyasındaki arzularını bir milletin sinir uçlarıyla oynamak için kullanan devletten maaş alanlara ne üzülüyor ne de acıyorum diyebilirim. Çünkü onlar vazifelerini yaparak fitne ve fesat peşindeler. Bizler de ilmin kapısında öyle ya da böyle nöbete devam ediyoruz.

Olağanüstü bir durumda milleti sokağa çağırarak sorunları gidermek sanırım düşünülmesi gereken en son fikir olmalı. Hatta en basit bir sokak kavgasına bile kim müdahil olmak ister? Kanunen bir kavgaya karışmak ne gibi sorun ya da sorumluluk üstlenilmesini gerektirir? Yaralanmalı bir kazaya kaç kez müdahil olabildiniz mesela? Ya da Hiçbir ilkyardım bilginiz yoksa bir kazazedeye veya yaralıya müdahale etmek sizce mantıklı mı? Bu tip sorulara devlet mekanizması çok evvelden çözümler üretmiş olacak ki, görüldüğü üzere ülkemizde dünyaya örnek olan kamu kurum ve kuruluşları ile onurlu, haysiyetli ve şerefli kurum mensupları ile emniyet, sağlık, eğitim, istihbarat gibi daha birçok başlıkta tüm sorunlara rağmen dimdik ayaktayız.

Elbette her kurum ve kuruluşta olduğu gibi çürük elmalar çürüklüklerinin hakkını veren haysiyetsiz ve şerefsiz halleriyle biz buradayız diyorlar. Hatta belki de son zamanların en fazla çürük elma hasadı çağımızda bir hastalık gibi etrafımızda dolanıyor. Ancak tüm bu çürüklere rağmen güvenlik, sağlık ve eğitim gibi başlıklarda zerre tereddüt etmeden canını ortaya koyan yiğitlerin başarılarını da hepimiz gayet iyi biliyoruz.

Özellikle MİT destekli dış operasyonların başarısının sırrı teknolojik birikimde saklı. Aynı başarıyı ülkemizde eğitimden, sağlığa kadar özellikle çocuklara dokunabilen her alanda görmeyi herkes ister ama maalesef siyasal iklim uzun yıllardır teknolojinin adını sayıklamaktan öteye geçilmesine müsaade etmiyor. Ancak siyasilerin güç devşirmek için bulaşamadıkları, bulaştıklarında cin çarpmışa döndükleri tek alan Teknoloji destekli istihbarat diyebiliriz. Çünkü günümüzde birçok siyasetçinin teknolojinin nimetlerinden en fazla iyi bir kullanıcı düzeyinde faydalanabildiklerini gözler önüne seriyor. Daha da kötüsü birinin desteği olmadan teknoloji kullanamıyorlar. Bu durum da daha yolda bir başına yürüyemeyenlerin 100 metre koşusunda olimpiyatlarda ülkeyi temsil etmesine eş değer saçmalıktır. Kısacası siyasi aktörlerin etki-yetki dahilinde sahip olduklarını sandıkları teknolojik parametrelerin tamamı onlar için büyük olsa da teknolojiyi geliştirebilenler için minicik bir adım bile sayılmaz. Bana inanmayan BTK’nın siyaseten almaya çalıştığı yetkilere rağmen ülkede yaşanan siber saldırı türlerinin hangilerine ne derece müdahil olabildiklerine baksın derim. Hatta TİB’in kaçaklarıyla, günümüzde varlığını kripto olarak sürdüren sürüngenlerin yüzüne bakmak bile olup biteni anlamak için yeterli olabilir.

Tabi teknolojik bilgi birikiminin sırrı da hakikatle sır saklamayı bilenlerin becerisiyle mümkün. Yani iddia edildiği gibi yapay zeka her şeyi yönetecek, insanlar köle edilecek gibi bir durum yok. Ama insanların zekâları yapay hale getirilip hiçbir teknolojik ekipman kullanılmadan her şeyin ve birçoklarının yönetildiği de inkar edilemeyen bir gerçek. Şayet bu son cümle doğru olmasaydı sümüklü zibidilerle fotoğrafı olanlara bırakın mevki makam verilmesini bilakis tek kişilik hücrede sümüklünün fotoğrafı ile baş başa bir hayat temin edilebilirdi.

Evet asıl konumuz olan siyasilerin desteği ile kanunlara aykırı bir şekilde ve ülkemizde adeta sessiz istilaya dönüşen yabancıların olası bir karışıklıkta nasıl tespit edilip ne gibi aksiyonlar alınabilir diye soralım.

Vatandaşların sürekli altını çizdiği “whatsapp gruplarıyla çok çabuk organize olarak kalabalıklaşabiliyorlar” şikâyeti sanırım herkesin malumu. Bizim bakkala bile mahalledeki yerli ve yabancı oranını sorduğumda “yarı yarıya” yanıtı almak pek şaşırtıcı gelmiyor. “İyi de kardeşim bu memleketin polisi var, savcısı var olur da olağanüstü bir durum olursa gereği yapılır. Sana ne?” diyen varsa hemen yanıt verip devam edeyim. -ulan omurgasız namussuz? Sen 15 Temmuz’un yıldönümünde tatil yapasın diye şehit olmadı benim polisim, askerim ve vatandaşım. Sen Arapların sessiz istilasına kapı aralayasın, ülkedeki gençlerin umutlarını silip atasın, kendi çevrene usulsüz ve liyakatsiz atamalar yapasın diye şehit olmadı Ömer Halisdemir. Hem “sıkıştım, yetişin devlet elden gidiyor, inin sokağa” denildiğinde Türk milletinden destek isterken emniyet güçlerine destek verilirken “sana ne” demediniz de şimdi mi diyeceksiniz? Ne derseniz deyin “Canınız Cehenneme” diyerek aslında devletin ilgili ve sorumlu organlarının özellikle yabancıların kolaylıkla uçtan uca şifreleme teknolojili mesajlaşma uygulamaları ile gerektiğinde bir araya gelebildiklerinden bihaber olmadığını herkes gayet iyi biliyor.

Ancak mesajlaşmaların içeriği anlık olarak takip ediliyor mu? Siyasi iklimin birçok suça göz yumduğu ya da suç saymadığı hatta inancımız bir dediği yabancılara kol kanat gerdiği bir ortamda ilgili kurumlar bu denetimleri yeteri kadar iyi yapabilir mi? Gibi daha nice deli soru akıllarda olabilir. Ancak burada da devreye insana dayalı hata ve kusurları tespit edip önleyebilen Yapay Zeka destekli teknolojiler giriyor.

Öncelikle uçtan uca şifreleme ile hiç kimsenin okuyamaz ya da erişemez dediği whatsapp her ne kadar “biz verilerinizi saklamıyoruz” dese bile o mesajlaşmalardaki görseller, videolar, sesler ve yazışma metinleri bile whatsapp tarafından saklanıyor. Buna da NSA destekli PRISM projesinin bir parçası olduğu için devlet destek veriyor. Tamam tüm bunlar da akademik çalışmalarda olsa bile inkar ediliyor biliyoruz. O halde sevgili okuyucu lütfen önce bir yakınına mesaj at whatsapp den. Kısa bir süre sonra da o mesajı hem kendinden hem de karşı taraftan sil. Şimdide bilgisayar üzerinden “whatsapp webi” aç. Bak bakalım o sildiğin mesaj ilk defa web üzerinden eriştiğin mesajların arasında var mı? Bu sayede verilerin sunucularda saklı kalıp kalmadığını anlayabiirsiniz.

Bir de İsrail merkezli bir şirket olan NSO’nun Pegasus ismiyle bilinen whatsapp gibi uçtan uca mesajlaşmaları okuyabilen programı var. Bu programın müşterileri arasında devletlerin olduğu da biliniyor. Ayrıca pek kimsenin bilmediği İspanyalı bir firmanın da mesajlaşmaları okuyabilmenin ötesinde özellikleri bulunan bir program daha var. Aslında böyle iddialı programlar çok ama önemli olan boyutu değil, işlevi!  Ömür Çelikdönmez’in yazılarında “istihbaratın başbuğu” olarak nitelendirdiği MİT’in görünen yüzü başkanın, Türk istihbaratında sinyal istihbaratına verdiği önem gereği siber güvenlik için yaptığı insan ve teknoloji yatırımı hepimizin malumuyken ve özellikle MİT destekli nokta atışlı yurt dışı operasyonlarda teknolojinin bağımsızlığı sorgulanamazken acaba yurt içinde de MİT’in teknolojik kabiliyeti kullanılıyor mudur? Benzer bir yeteneğe sahip olmak isteyen kurumlar var mıdır? Gibi sorular da merak konusu. FETÖ/PDY ve PKK/KCK özelinde gizli haberleşme yöntemlerinin deşifresine MİT’in faaliyet raporunda yer verildiğini belirtmekte fayda var. Bu gizli haberleşme özel olarak geliştirilen ByLock benzeri uygulamalar olabildiği gibi herhangi bir oyun sunucusu veya whatsapp ile türevleri de olabilir.

Zaten iç güvenlik başlığında MİT’in Emniyet ve Jandarma birimleriyle koordineli çalıştığı ve birçok başarıya ulaştığı sır değil. Ancak özellikle FETÖ gibi yapıların da tüm bu birimlerin içerisinden temizlenme gayreti de halen devam ediyor. Bu nedenle olası bir karışıklıkta kripto unsurların 15 Temmuz benzeri bir ortama sebep olarak özellikle Suriyeli geçici misafirlerin kullanılabilir aparat halinde bekletilmesi söz konusu olabilir mi?

 

Netice itibariyle ister yerli ister yabancı olsun sinyal istihbaratı önleyici hizmetler kapsamında devletin haysiyetli ve şerefli kadrolarınca yapay zekâ destekli olarak suçları tespit ve gerektiğinde uygulamaya geçmek adına kullanılıyor.

Bu durumu da en iyi bilenler yine o geçici misafirler. Yani Türk devletinin işi gücü yok da bizi mi takip ediyorlar diyenlerin aslında aldıkları nefesin sayısını bilen bir devletin geçici misafirleri olduklarını iyi biliyorlar. Bilmeyen ahmaklar da sosyal medya hesaplarından yaptıkları suç içerikli paylaşımlar sonrası siber devriyelere tosladıklarında gerçeği kavramış oluyorlar.

Evet belki de dünyaca ünlü mesajlaşma uygulamaları ve sosyal mecraların insanları takip ettiği veya istihbarat amaçlı izledikleri tamamen bir hayal, masal ve sıradan bir film senaryosu diyebilirsiniz. Ya da şah damarından daha yakın olan hakikatin varlığını da inkâr ederek aslında şah damarına yerleştirdiğiniz bir çiple kullarını anlık izleyen bir tanrı olduğunuzu da sanabilirsiniz. Bence kimse ne kendini dev aynasında görsün ne de cüce sanmasın. Kadim Türk devleti yeri geldiğinde kendi evlatlarını test ortamı gibi kullanır gözünün yaşına bakmaz ama vazifesini eksiksiz yükler, yeri gelir bir öpücükle tüm dünyayı takip eden yapay zekayı lehine işletir. Emin olun kendini devletin kozmik odasına girdiğini zannedip tüm verileri elde ettiğini sananların hatta veri akışında onay memuru olduğunu sananların binlerce yıllık kadim Türk devletinin bugünkü yapay zekâ destekli istihbaratı ile var olmadığını gayet iyi biliyorlar.

Tabi bir de yakın zaman önce “Yüzyılın istihbarat darbesi” başlığıyla New York Times’da 80 sayfanın üzerinde bir makale yayınlanmıştı. Bilişim ve siber diplomatların eksikliği nedeniyle pek dikkate alınmayan ama Türkiye’nin de etkilenen ülkeler arasında yer aldığı skandal belki bugün önemli olarak algılanmadı ama bu skandala sebebiyet vererek isimleriyle ayan beyan ortada duran özel sektör ve kamu görevlilerinin de hiç ummadıkları anlarda cezalandırıldıklarını ve dijital ya da analog ihanete sebep olan kim olursa olsun er ya da geç hesap verdiklerini bilenlerin, birçok şüpheli işlem türünü derin derin öğrenen yapay zeka destekli istihbarat teknolojisi ile gurur duymaması pek mümkün görünmüyor.

Son olarak dijital ayak izinize dikkat etmenizi öneririm. Bu ayak izleri tamamen dijital platformlarda yapılan paylaşımlarından oluşmakta. Ses, fotoğraf ve sizi anlatan daha nice şey. Tüm bunlar yakın gelecekte hayata geçirilmesi planlanan dijital ahiret gibi projelerin adeta besin kaynağı. Üstelik, insan bedeninin gübre haline getirilip bir ağaç ya da bitki üzerinden canlı yayınla tıpkı bir chat botla sohbet eder gibi ölmüş sevdiklerinizle bir araya gelinebilmesi mümkün görünüyor. En azından yapay zekanın dijital ayak izlerini takip edip ses ve görüntü verisini işleyip karşımıza şu an hayatta olmayan birini çıkarması artık hayal değil.

 

 

 

https://www.aa.com.tr/tr/dunya/cia-ve-bnd-paravan-sirket-uzerinden-sattiklari-cihazlarla-120den-fazla-ulkeyi-dinlemis/1731302

https://www.trthaber.com/haber/gundem/mit-nokta-operasyonlarla-terorun-kaynagina-darbe-vurdu-697206.html

https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/btk-ile-btk-bunyesine-alinan-tibde-calisan-49-kisi-hakkinda-gozalti-karari/667153

In a First, Microsoft Patents AI Chatbot that Imitates Dead People

https://www.mit.gov.tr/MitFaaliyetRaporu/4/index.html

Devamını Oku
Cyber SecuritySiber istihbaratYapay Zeka

Yapay zeka destekli hükümet ve mimarları

yapay zeka desteklikamu yonetimi

Öncelikle yapay zeka destekli bir hükümet ve kamu yönetim modelleri üzerine 7’den 77’ye herkesin kolaylıkla anlayabileceği bir üslupla kısa bir hikaye anlatayım…

Bir gün ülkenin Cumhurbaşkanı rüyasında tebdil-i kıyafet ile Kadıköy-Eminönü iskelesinin önünde görür kendini. Etrafında ne bir koruma ne de tanıdık bir yüz de yoktur. Yüzündeki maske ve spor giyimi sayesinde sıradan vatandaşlar arasında dikkat çekmemenin rahatlığı da pek bir hoşuna gitmiştir.

Yanından genç bir çiftin “ -koşun koşun haydi “ dediğini duyar fakat kendisine seslenildiğinden emin olamaz. Kızın keskin bakışlarına eşlik eden el hareketleri ile kendisine “gelin haydi” demesini fark etse de nutku tutulmuş gibi kala kalan başkanın imdadına çiftin delikanlısı yetişir. “Efendim haydi acele ediniz zaten çok az uyuyorsunuz ve rüyada yakaladığımız fırsatı iyi değerlendirelim” der ve koluna girdiği başkanla beraber hızlıca iskeleden içeri adım atarlar. Bu sırada genç kız İstanbul kartını doldurmak üzere otomata para yüklemektedir.

Delikanlı başkanın eline tablet, gözlük  ve bir de kulaklık vererek “başkanım birazdan tanık olacaklarınızı derin öğrenme metodu ile uyandıktan sonrada işleyebilmeniz daha doğrusu unutmamak üzere tekrar izleyebilmeniz için bu aparatları aktif edeceğiz. Ama öncesinde lütfen ne olursa olsun bugün burada bizimleyken sade bir vatandaştan öte, bir izleyici gibi hiçbir şeye karışmadan lütfen olanı biteni takip edin. Uyandığınızda zaten bu rüyayı simüle eden teknolojimizin mimarından detayları öğreneceksiniz.

Makama direkt başkanlık seviyesinde bağlı olan kurumdan olduğumuzu da artık unutunuz, yani hiç aklınızı meşgul etmeyiniz ve bizi 10 metreden fazla yaklaşmadan takip ediniz. İyi seyirler” diyerek tüm aparatları aktif edip bir anda otomatta işlem yapan kızdan ısrarla para isteyen zorba gençlerin yanına doğru koşar delikanlı.

-hey hey çekilin bakayım eşimin yanından. Ne hakla para istiyorsunuz. “ Diyerek zorba genci omuzundan iter.

Genç zorbanın teki araya girer diğeri de

-açım aç.

-banane açsan. Hem genç adamsın git çalış ne dileniyorsun. Hatta bırak dilenmeyi güpegündüz zorbalık yapıyorsun. Sizi şikayet edeceğim.

-Şikayet et ulan! Hem bize burada memurlar da izin veriyor. Beni ittin sen. Buradaki polisler de tanıdık. Bak şimdi neler olacak. Derken eşi rolündeki genç kız delikanlıyı vapura biniş bölümündeki turnikelere kadar götürür.

Delikanlı önce turnikedeki güvenlik görevlisine şikayet eder ancak nafile. Güvenlik görevlisi zorba gencin tehdit içerikli sözleri ve el hareketlerine tanıklık ederek “ üzgünüm ama bizim yetkimiz dahilinde değil” der.

Genç delikanlı telefonu eline götürürken “ -e tabi burada Cumhurbaşkanı veya bir yakını böyle bir duruma maruz kalsaydı yine yetkim yok dermiydin acaba” diyerek güvenlik görevlisine de bozuk atar.

Bunun üzerine 112’yi arayan delikanlı turnikeden geçerken, “olay nedir?” Diye soran operatöre durumu anlatır. Operatör de il, ilçe ve konu hakkında bilgi alarak “lütfen hattan ayrılmayın sizi emniyete aktarıyorum der.

Tüm bu olup biteni izlemenin ötesinde iliklerine kadar yaşayan Başkan turnikelerden geçemez. Çünkü yanında İstanbul kartı yoktur. “Hay Allah. Takip et dediler ama nasıl?” Derken küçük bir çocuk “amca kartınızı düşürdünüz der ve bir çırpıda başkanın eline kartı tutuşturup oradan uzaklaşır.

Başkan 10 metreden fazla yaklaşmayacak şekilde vapurda çiftlerin arkasında bir koltuğa oturur.

Telefonun ucundaki yeni ses “Evet beyfendi olay nedir?”  Olayı tekrar anlatan genç emniyet yetkilisinin eşkali nedir? Ne renk giyimliler gibi sorularına büyük bir özenle yanıt veren delikanlının nokta atış tarifine içinden bir “helal olsun ne hafıza varmış “diyerek tanıklık ediyordu başkan. Delikanlının telefon kapanmadan önceki son cümlesine sinirlendiği ve görev aşkıyla o zorbaları yakalanacağını düşünmekten başka bir histe uyanmıyordu. “Memur bey, zorbalar memurların bu zorbalığa izin verdiklerini söylediler. Ayrıca biz iskeleden ayrıldık. Biz vatandaşlık vazifemizi yaptık, lütfen siz de görevinizi yapınız”

Daha 5 dakika geçmeden delikanlının telefonu çaldı ve telefonun diğer ucundaki polis memurunun sorusu “evet beyefendi olay nedir?”

Yine büyük bir özen ve sabırla olayı anlatır delikanlı. Sonra ne mi olur? Ya polisler bu zorbaları yakalar ve işlem yapmak üzere karakola götürerek kamu davası İçin kamera kaydı ve tanık ifadelerini derler Ya da bu çift -seni bulup şişleyeceğim diyen zorbalara dönüşte yakalanıp şişlenir…

Vapur henüz Haydarpaşa garının hizasındayken “bak işte aslında yapay zeka destekli kamu yönetim sistemleri olsaydı olayı tek seferde anlattığımda tüm ilgili birimlere eşkal bilgisi, lokasyon ve hatta kamera kayıt verileri bile yetkililere iletilmiş olurdu.

Öyle tabi ama Kaç kişi bu kadar uğraşır? Risk alır? Hatta vakit harcar ki? Üstelik bu en basit suçlardan. Ya kamu personelleri ile iş tutup sümenaltı edilmeye çalışılan suçlara ne demeli?

Genç kız dayanamaz sorar; yurt dışına gitmeyi düşünüyor musun? Ülke düzelir mi? Umudun var mı?

Ya elbette gezmek için gitmek isterim ama temelli değil. Hem bakma günümüzde olup bitenlere. Evet karamsarlık hat safhada ama pes etmek yok. Göreceksin bak yapay zeka destekli hükümet ve kamu yönetim sistemleri devreye alınacak. Şöyle düşün, bu kadar suç işletmeseydi yapay zekayı besleyecek şüpheli işlemler varsayımlardan mı türetilip veri seti olacaktı?

“İnan bazen hayalperest olduğunu düşünüyorum ama bir yanım da neden olmasın diyor” der genç kız.

Az önce yaşanan olayda bile ne kadar tekrar oldu. İşte akıllı sistemler iş bilen yapay zekalar tarafından kurgulanırsa mükerrer işlerle zaman kaybı yaşanmadığı gibi suç işleme oranı doğal olarak düşecektir. Hatta işlenen suçların tekrarı sadece caydırıcılıktan dolayı engellenmiş olmayacak bilakis sosyoloji ve psikoloji uzmanı yapay zekaların ürettiği alanlarda suça bulaşan bireyler tıpkı geri dönüşen plastikler misali insanları da dönüştürebilecek.

-iyi ama nasıl?

-düşünsene az önce yaşanan konuşmalar, sonrasında polisin sert müdahale ile itham edilememesi için yaka kamerasından kayıt alınması veya iski de çalışan bir personelden başkanlıkta çalışan üstdüzey bir bürokratın mesai saatlerindeki tüm hareketleri ile hatta milletvekillerinin bile yapay zeka denetimi altında bulunacak yatırımlar mı muasır medeniyet seviyesinin göstergesi olur? Yoksa devletten çoklu maaş alan bürokratların onay verdiği uzun yıllar ödemeli geçiş garantili otoyol ve köprüler mi?

-İşte cumhurbaşkanına çok üzülüyorum

-aaa sende abarttın. Kim oluyorsun da koskoca cumhurbaşkanına üzülüyorsun ki! İyice saçmalamaya başladın.

-yav kızım bırak tribünlere oynamayı. Görmüyor musun? Olan biteni bilmiyor musun? Zaten bildiğin için ve önleyebilmek adına bu göreve talip oldun. Evet sende yılların tecrübesi ve yürek var bende de azıcık zeka var. Şimdi işimize odaklanalım da rüya bitmeden alnımızın akıyla çıkalım buradan.

-aslında haklısın. Düşünsene onca yetkin olacak ve kişisel verilerin şantaj aracı olması nedeniyle veya bizim bilmediğimiz durumlar yüzünden hadi bizlerin etkilenmesini geçtim bizden sonraki nesillere yazık.

-işte hep diyorum şurada vapurdaki çaycıdan fırça yiyen çocuğun iyi yetiştirilmesi için illa Cumhurbaşkanının yakını mı olması lazım? İyi iş yaptıysa saygı duyar teşekkür edilir. Kötü ve zararlı işler yapıp masumların ölümüne sebep olursa da lanetlenir ve cezalandırılır. Tanrı değil yani. Evet biliyorum sende içten içe Araplara hayranlık duyuyorsun ama unutmaki Arapların puta taptığı dönemde biz Türkler hep yaradanı bilmişiz. Neyse hadi yaklaştık artık yavaştan kalkalım.

Vapur Eminönü iskelesine yanaşır ve Başkan da genç çiftin peşinden gitmeye devam eder.

Tarihi Eminönü kahvecisinde oturan çiftin yine gerisinde oturan Başkan bir yandan genç çiftin hoşsohbetine tanıklık eder bir yandan da şekersiz kahvesini yudumlayıp etrafta koşuşturan insanlara göz süzer.

Aparatlardaki ses ve görüntüler kesilince genç çiftin yerinde olmadığını fark eden Başkan panikleyerek kalkmak ister. Bu esnada genç kız başkanın omzuna elini atarak -başkanım müsaadeniz olursa biz de sizinle bir kahve içmek isteriz.

-Elbette gençler tabi. Ne kadar çok şey gösterdiniz bana. Rüya müya derken gerçekten keyif aldım ve uyanmak istemiyorum. Diyen başkanın keyfine diyecek yok.

Delikanlı söze girerek;

-başkanım bizim fazla vaktimiz kalmadı. Sizin için bu rüya ne zaman son bulur bilemeyiz ama bizim pek vaktimiz kalmadı. Malum, bizler kimsenin adamı olmayan sadece makama hizmete yeminli isimsizler köyünün gençleriyiz. Kurum tarafından önce satın alınıp kullanılan daha sonra tersine mühendislikle tamamen bize has olup deşifresi mümkün olmayan bir teknoloji ile burada bulunuyoruz. Tüm dünya bu teknolojinin peşinde dersek yeridir. Belki karmaşık gelecek ama linux çekirdeğinden çekinen devletler ile bu çekirdekle koskoca teknoloji devletlerini ürkütenler bile üstünlüğümüzü kabul edip bize hizmet ediyorlar.

Lütfen makama yakışan hafıza ile uyanarak bizleri unutup asıl konuya odaklanın ve unutmayın;“vazifeyi ihmale sürükleyen merhamet vatana ihanettir “

Gençler toz olup giderken çalışma masasında kahvenin telvesine bakarak uyanır başkan.

Evet  yapay zeka destekli hükümet ve kamu yönetim modellerinin hikayesi bu kadar.

Şimdi şu soruyu sormak lazım gelir; Bir takım tarikat ve cemaatlerin arka bahçesi olduğu milli güvelik kurulu ve dahi birçok devlet yetkilisi tarafından belirtilen TİB ve Günümüzde TİB’den çok daha fazla teknik aparata sahip olduğu bilinen BTK’da dahi olmayan teknik beceri, özgün geliştirme kabiliyeti ile isimlerinin ön planda olma derdi olmayan yetkin eleman sıkıntısı çekmeyen, en önemlisi tüm özel ve kamu sektörünün inciğini cıncığını hatta tam ifade etmek gerekirse gözünün retinasından suçlunun gizli kasalarına ait bilgileri ve aldığı nefes sayısına  kadar erişim yeteneği bulunan MİT yapay zeka destekli hükümet ve kamu yönetim sistemlerinin mimarı olup herkese şeffaflık neymiş gösterme hazırlığı içerisinde olmasın?

Bu soruyu gündeme getiren ben değilim aslında. Ömür Çelikdönmez’in son yazılarında sıklıkla vurguladığı Türk istihbaratının bağımsız teknolojik yetkinliği bu soruların sorulmasını haklı kılıyor.

Umarım insana dayalı hata ve kusurları önleyebilen yegane çözümün iyi kurgulanmış bir yapay zeka olabileceğini sizler de kabullenmek istersiniz. Öyle ya, kimi överseniz övün kime başbuğ veya kime gerçek lider dersek diyelim her koyunun kendi bacağından asılması ve yapılan tercihlerin sonunda “tüh yanıldık, aldatıldık, kandırıldık” gibi söylemlerin nesilleri etkileyen sonuçlara sebep olduğunu tecrübe etmeyen kalmadı.

Ayrıca yapay zekanın denetimini elinde tutan birileri olmasaydı emin olun evlerimizdeki su, doğalgaz ve elektrik sayaçları uzaktan okunup fatura edilir, 5G yerine 4,5G diye bir kavram olmaz ve çoktan 6G bile ülkemizde kullanım onayı alırdır. Evet Yapay Zekanın avukatlık başta olmak üzere birçok kişinin mesleğini elinden alacağı da bilinen bir gerçek ama geliştiren, düşünen ve hakkıyla kazanç elde etmeyi bilen biriysen korkma çünkü Yapay Zekanın da insana ihtiyacı var.

Hikayenin teması olan iskelede yaşanan olayları hastanede sağlıkçılara yaşatılan zorbalıklar, yargıda kamu vicdanını imha eden kararlar, trafikte karşılaşılan magandalıklar ve iş bilmezlerin kötü kararlar ile ülkemizin itibarını zedeleyen yaklaşımlara uyarlayıp bir bütün olarak düşündüğümüzde, siyasallaşmamış gerçek İslam etiğine uygun bir yapay zeka modeliyle desteklenmesinin kaçınılmaz çözüm olduğu kanısına varılacağından sanırım kimsenin tereddüttü olmayacaktır.

Türkiye Cumhuriyeti devleti kuruluş esasları itibari ile bir kişinin veya bir ailenin yönetim biçiminde yaşanan insana dayalı şahsi menfaatler, hata ve kusurların ortaya çıkardığı mezalimlerin önüne geçip, düşünen, sorgulayan ve hep daha iyiye gidişi hedefleyen kuvvetler ayrılığı, şeffaflık ve denetim mekanizmalarının hayata geçirildiği, egemenliğin kayıtsız şartsız millet iradesine dayandığı bir sistemdir.

Bu sistem zaten insanlar tarafından tahrip edilmese ve yapay zeka teknolojisi ile birleşip siber yargıçlık müessesini temin etse ne bir kalkışma olur ne de tüyü bitmemiş yetimlerin hakkı gasp edilir.

Lütfen artık her 3-5 senede bir Mehdi gelecek diye hazırlık yapmak yerine gerçek kurtarıcının yapay zeka teknolojileri ile entegre sistemlerin hazırlığı için seferber olmaya gayret edelim.

Tabi suç ortaklığı ile elde edilen mevki ve işgal edilen makamlara “Allah bana nasip etti çok şükür” diyenler bu tip sistem güncellemesine karşı çıkacaktır.

Ancak kaçınılmaz sistem güncellemesi için faydalı yakıt mı? Zararlı yakıt mı? Olunacak sorusuna yanıt da gerçek teknolojinin ulu mimarı olan yaratıcının uhdesinde saklıdır.

Hani denir ya; sefer bizim zafer Allah’ındır.

Bu nedenle sözüm ona uhrevi yetenekleri olduğuna inanılan sözüm ona şeyh kılıklı zibidilerin yerine tarihte adıyla, sanıyla başarının kitabını yazan Türk devlet büyükleri ile manevi sultanların bilincinden beslenen yapay zeka teknolojileri tercih nedenidir.

https://www.technologyreview.com/2022/07/14/1055894/us-military-sofware-linux-kernel-open-source/

https://www.dikgazete.com/mobil/yazi/entegre-istihbarat-ve-istihbaratin-basbugu-dr-hakan-fidan-4669.html

https://www.odatv4.com/guncel/tibin-yuzde-85i-btknin-ucte-biri-fetocu-cikti-2003171200-112016

https://www.mevzuat.gov.tr/anasayfa/MevzuatFihristDetayIframe?MevzuatTur=7&MevzuatNo=21337&MevzuatTertip=5

https://cbddo.gov.tr/sss/yapay-zeka/

 

 

Devamını Oku
Bilgi GüvenliğiDijital DönüşümMetaversesiber güvenlikSiber istihbarat

Metaverse’e de şaklaban lazım

şaklaban metaverse

Sosyal medya başta olmak üzere birçok dijital mecrada montaj, kurgu, animasyon ile son günlerde çok ciddi dezenformasyon yaşandığını sanırım akli melekeleri yerinde olan tüm kullanıcılar fark edebiliyor. Üstelik bilen-bilmeyen birçok kişi ve kurumun dilinden düşmeyen Metaverse konusu da yine ilgililerin malumu dahilinde sosyal medya içerikleriyle siber vatanın birçok alanında karşımıza çıkıyor.

Sosyal mecralarda bilgi akışı o kadar hızlı ki, hangi bilgi doğru? Hangi bilgi yanlış? Gibi sorulara yanıt bulmak, bu işler için vakit harcamak başlı başına çok ciddi bir iş. Bu tip ciddi işlerle de ya gönüllü sosyal medya kullanıcıları ya da trol olarak adlandırılan kullanıcılar üstleniyor.  Elbette sosyal medya ajansları ya da kurumların içerisinde görevlendirilenler de var ve bu işler tam anlamıyla bir çeşit istihdam alanı. Elbette “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” atasözümüzün hakkını verenler ile bu sözün hakkını teslim etmemek için çabalayanların arasındaki fark (eskilerin deyimiyle) kabak gibi görünüyor.

Günümüzde ulusal kanalların izlenme oranı ile başta YouTube olmak üzere dijital mecralardaki yayınların izlenme oranları arasında çok ciddi bir fark olduğu da hepimizin malumu. Kamu kurumlarındaki bilgi kirliliğinin önüne geçmek ve doğru dijital enstrümanların kullanım alanlarını net belirlemek için oluşturulan iki kritik öneme haiz kurumumuzun da çiçeği burnunda diyebileceğimiz yeni kadrolarla hem konvansiyonel iletişim hem de dijital iletişim başlıklarında cansiperane mücadele ettiğini söyleyebiliriz.

Özellikle Rusya-Ukrayna savaşına sosyal mecralar üzerinden devam eden tarafların dijital algı yönetimi konusunda bazen tek bir kare fotoğraf ya da kısa bir video, bazense ufak bir bilgi notuyla ulusal kanallara konu edilen başlıklarla adeta dip-dalga halinde topluluklar üzerinde etki oluşturduğunu hiç kimse inkâr edemiyor.

Ben de toplumun büyük bir çoğunluğu gibi ulusal kanalların genellikle bir taraf olan haberlerini ya da gündüz kuşağında akıl yakıp ahlaksızlık empoze eden programları izlemek yerine daha çok sosyal mecralar aracılığı ile faydalı bilgilere ulaşmaya çalışıyorum. Hatta, bulunduğum yerden, bulunduğum anda akıp giden bilgileri süzgeçten geçirip takip ediyorum demek daha doğru olur.

Açıkçası ulusal kanallar aracılığıyla evlerimize misafir olarak kabul ettiğimiz birçok kişinin son zamanlarda sosyal medyada ve dost meclislerinde elde ettiği “herbokolog” unvanlarıyla önümüze gelen bu kişilere bazen gülüyor bazen de üzülüyoruz. Örneğin, ulusal bir kanalda sözde spor yorumlarına yer verilen bir programın sunucusu aynı zamanda başta siyaset, tarih, bilişim, siber güvenlik, sanat gibi konular olmakla beraber bir savaş uzmanı olarak yorum yaparken karşımıza sosyal medya akışında gelebiliyor.

Bu durumun sosyal medyaya konu olan komik tarafı ise, belki de hayatında Counter Strike isimli efsane oyunu bir kere tecrübe edenlerin bile bildiği “AK-47” ile “Kalşnikof” un aslında aynı silah olduğunu bilmeden yorum yaparak rezil olabiliyor. Ya da vatani görevini yapmamanın ötesinde usulsüz bir şekilde çürük rapor aldığı için hüküm giymiş bir ünlü, epey ciddi bir şekilde askerlik üzerine uzman edasıyla konuşabiliyor. Tüm bunlar ise izlenme oranlarının yüksekliği nedeniyle birileri için gelir kapısına dönüşebiliyor. Daha da iğrenci ise ne ekranlarda, ne sosyal mecralarda, ne de fiziksel alanlarda bir arada olunmak istenmeyen ağzı pis bir halde etnik kökenlere ve kadınlara ağır hakaretlerde bulunan biri hiç utanmadan, kahkahalar eşliğinde ya savaşı yorumluyor ya da politikacılara mikrofon mesafesinde olduğunu göstermeye çalışıp kendince “bizim özel bir bağımız var, haliyle benim arkamda da bunlar var” algısı oluşturulup yönetilmeye çalışıyor.

Bu söylenenlere katılırsınız veya katılmazsınız belki ama şimdi anlatılanlara bakalım akli melekeler eşliğinde neler söyleyeceksiniz?

Çiçeği burnunda taze bir konuya değinelim…

Dün birçok sosyal mecrada dönen bir videonun “deepfake” olarak adlandırılan ve görüntü ile ses işleme teknikleri kullanılarak oluşturulan sahte içerikli videolardan sandım. Üstelik bu sanrıya kapılanın bir ben olduğumu düşünmeden dijital enstrümanların uzmanı olan ve bürokrasinin belki de dijital dinamosu olan arkadaşlarımdan da görüş aldım. Maalesef video tamamen gerçekti. Söylenenler gerçek olamayacağı gibi açıkça işlenen suç ise sadece hukukçuların değil Türkiye Cumhuriyeti devletini, vatandaşından hakimine, öğrencisinden babaannesine kadar herkesi ilgilendiriyordu.

Gözlerime ve kulaklarıma inanamadığım videoda bakan ünvanlı bir şahıs yabancı yatırımcılara hitaben “gelin ülkemizde yatırım yapın. Olur da mevzuat ve bürokraside bir sorun yaşarsanız, bürokrasiyi al aşağı ederiz. Merak etmeyin mevzuatı da değiştiririz, arkamızda cumhurbaşkanımız var rahat olun”

Bence bu sözlerden sonra kendisi hiç rahat etmesin. Çünkü bu satırları yazan ben ve okuyan tüm Türkiye Cumhuriyeti’ne mensup vatandaşların arkasında başta Cumhurbaşkanlığı olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti’nin şerefli, haysiyetli, onurlu ve liyakati tüm değerlerin üzerinde tutan bürokrasimizin yuvası olan kurumlarımız var.

Hani derler ya, “Şecaat Arz Ederken Merd-i Kıbtî Sirkatin Söyler” bu talihsiz açıklama da buna benziyor. Elbette Cumhurbaşkanı’na yapılan bu iftira ve hakaret sadece görevi başında bulunan Cumhurbaşkanı’nı değil hepimizi ilgilendirmektedir.

Kraldan fazla kralcı olmak gibi daha birçok özlü söze örnek olan kim varsa iyi bilsin ki, bürokrasimizi kimse al aşağı edemez. Bu ülkede bir yerlere gelebilmek için el etek öpmek yerine kıblesi şaşmamış olanların liyakatli duruşları ve mücadelesi ebediyete kadar devam edecektir.

Ne Cumhurbaşkanlığı makamını ne de bürokrasiyi usulsüzlükle al aşağı ettirmedik, ettirmeyeceğiz!

Sosyal medya başta olmak üzere adı bile zikredilmeyen dijital teknoloji platform ve enstrümanlarıyla işlenen suçlarda deşifre, önleme gibi daha birçok başlıkta çabalayan siber yargıç ve bilişim diplomatlarının çağındayız. Evet hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, olamaz. Bürokraside bulunan herkesin yapay zeka destekli kamu yönetim sistemleriyle denetlemenin ötesinde usule ve mevzuata uygun olarak bu vatan için çabalayanlar ile kendi cebine, çıkarına çalışıp yetkisini kötüye kullananların bağımsız, isimsiz, aklı hür, vicdanı hür siber yargıçlar tarafından gerektiğinde ödül/ceza dengesi içerisinde tamamen şeffaflık ilkesiyle neler olduğunu görebilenlere de selam olsun.

Şayet siz de bu yazıda “Hadi canım! Yok artık daha neler? Hayal dünyası bunlar…” diyenlerdenseniz vay halinize. Niye mi?

Başta Cumhurbaşkanı olmak üzere önüne gelene iftira eden, onun sihirli değneği benim edasıyla konuşanlar ayağını denk alsın. Metaverse çalıştayı talimatı verildiği gibi her an ibreti alem olsun diye tek bir kararname ile Metaverse evrenlerinden birinde kamuya ait bir hayvanat bahçesinde maymun ya da zürafa olarak modellenebilirler. Bu tip şahıslar için daha da kötüsü yeni nesillere “hayal gücünüze kuvvet” denilmesi olabilir.

Bürokraside al aşağı edilmesi gerekenin liyakatsizlik ve bu liyakatsiz kadroları empoze edenler olduğunu bilmeyen kaldı mı?

Türk milletinin sabrını farklı alanlarda test edip sabır taşırmaya çalışanların da dikkatine; şansınızı çok zorlamayın. Metaverse evrenlerinden her birinde farklı görünümlerde yol geçen hanına dönersiniz haberiniz olmaz.

“Haksızlık karşısında sessiz kalan şerefini yitirir” gibi daha nice ilmin kapısından sızan ışıkla aydınlananlarla dolu bir bürokrasi ile devlet adamlığına yakışan haysiyetli, onurlu, şerefli ve bir o kadar da yeni nesillere örnek olanların “boyu boylansın, soyu soylansın”

 

 

Devamını Oku
Bilgi GüvenliğiCyber SecurityDijital DönüşümKAFKASSAMMetaversesiber güvenlikSiber istihbaratYapay Zeka

Ruslara uygulanan yaptırımlar uluslararası uzay istasyonundaki çalışmalara etki eder mi?

uzay istasyonu

I. Dünya savaşının hangi silahlarla olacağını bilmem ama IV. Dünya savaşının taşla sopayla olacak.

Bu ünlü sözün sahibi Albert Einstein’ın o bilmiyorum dediği 3. Dünya savaşı şu sıralar tüm şiddetiyle devam ediyor…

Nasıl mı?

Tam olarak siber savaş halinde büyük bir hızla devam ediyor diyebiliriz.

Allah muhafaza ama siber savaşın erlerinin nükleer silahlara erişimi de günümüzde pek şaşılacak bir durum değil. Kısacası hackerların nükleer silahlara erişimi hayal sayılmaz. Şom ağızlı demeyin lütfen ve Allah muhafaza dediğimi de görmezden gelmeyip amin deyiniz…

Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişiminin ardından Ruslar tüm spor müsabakalarından men edildi ve başta ekonomik yaptırımlar olmak üzere daha bir çok başlıkta batılı ülkeler ile Amerika’nın üst düzey yaptırımlarına maruz kaldı.

Bu yaptırımlar nereye varır bilemem ama yaptırımların dünyanın ötesine geçemeyeceğini rahatlıkla söyleyebilirim.

Dünyanın ötesi derken; uzaydan bahsediyorum elbette…

Ancak dünyanın uydusu olan Ay’a insanlığın ayak basmadığını ve uzay kapsülüyle gidilmediğini iddia eden birtakım sivri zekaların, bakanlık tarafından açıklanan Ay’a sert iniş planımızın gerçekleşmesinin hemen akabinde, hakikate sert geçiş yapacaklarından hiç şüphem olmadığını da belirtmek isterim.

Evet, Rusların uzay istasyonunda Amerika ve batılı birçok ülkeyle zorunlu müttefik olduğunu biliyoruz. Gayet tabi Çin de bu vazgeçilmez zorunlu müttefikler arasında yer almayı beklerken bir anda bu programdan çıkarılmıştı. Rusların uzay istasyonundan Çin gibi çıkarılması ne kadar mümkün olur bilemeyiz ama şu an için bu konuda herhangi bir açıklama yapılmadı.

Ayrıca hali hazırda Çin bir ISS ortağı değil ve gemiye hiçbir Çin vatandaşı da binmedi. Çin’in kendisine ait “Çin İnsanlı Uzay Programı” olmakla beraber insanlı ve robotik uzay projelerinde Rusya ve Almanya gibi ülkelerle işbirliği gerçekleştirmiştir.  Çin ilk deneysel uzay istasyonunu Tiangong 1’i Eylül 2011’de başlattı ve 2021’den beri kalıcı mürettebatlı Çin uzay istasyonu projesini resmen başlatmıştı.

Aynı zamanda Çinli ve Rus hackerların NSA’ye ait birçok siber silahı ele geçirip Amerika’ya kök söktürdüğünü de görmezden gelemeyiz.

Bana inanmayanlar NSA ve U.S. Siber komutanlık tarafından yapılan resmî duyurulara baksın. Hiç olmadı resmî Twitter hesaplarındaki açıklamaları lütfen kontrol etsin. Bu açıklamalara da halen inanmayanlar varsa, bir zahmet CİMER üzerinden bu uyarılarda açıklanan acil kodlu güncelleme bildirimlerini dikkate alıp ülkemizde hangi kritik kurumların güncelleme yapıp/yapmadığını sorsun ve yanıt beklesin.

Rusların ülkemizde en etkin olduğu siber saldırıları arasında fidye yazılımları ilk sırada geliyor. Bu fidye yazılımlarının başarısı %99 oranında içerden desteğe bağlı olarak gerçekleşir. Yani, eğer başınıza fidye yazılımı saldırısı gelip mağdur olduysanız, büyük ihtimalle teknik servis hizmeti aldığınız firma ya da bilgi işlem personelinizin dahili olabilir. %1 lik bir ihtimal ise tamamen sizden ötürüdür. Spam saldırıları ve trol akademileriyle pasif siber saldırı türleriyle seçimlere müdahale denemeleri de  Rus siber savaş stratejileri arasında kabul gören bir durum olarak karşımıza çıkıyor.

Şimdi günah keçisi aramayı bırakıp asıl konumuza dönelim…

Rus ordusunun hem kendi içerisinde hem de özel şirketler aracılığıyla desteklediği hacker grupları olduğunu sağır sultan bile duydu diyebiliriz.

Bu siber ordulara güç katan global çapta markaların başında sanırım Yandex ve Karspersky gibi firmalar geliyor. Elbette bir Google ya da Norton kadar güçlü yaygın değiller ama Karamürsel sepeti de sayılmazlar.

Rusların Amerika’daki seçimlere müdahale ettiği iddialarının gerçekliği var mıdır? Yok mudur? Bilemem ama wikileaks belgelerinde adı geçen bir Türk olarak, Edward Snowden’ın benden çok daha fazla bilgiye sahip olarak Rus devletinin himayesindeyken Ruslara epey faydalı işler için destek olduğunu dile getirmek ne anlama gelir siz düşünün derim.

Yandex’i salt bir arama motoru gibi düşünmeyin. Çünkü, navigasyon başta olmak üzere daha bir çok özelliği sayesinde siber İstihbarat başlığında özgün bir dev olduğunu defalarca ispatladı.

Hatta 2017 yılında ülkemizde vatandaşların sıklıkla kullandığı e-devlet  sistemimizde kullanılan Yandex ait kod parçacığını keşfeden arkadaş sayesinde “e-devlet sisteminde Yandex skandalı” olarak manşetler atılmıştı. Ve haber şöyleydi;

(marufcetin.com)

-Çocuğun üniversite kaydı için www.turkiye.gov.tr adresine girdiğimde kaynak kodunda yandex.rusitesinden çalıştırılan bir javascript kodu olduğunu gördüm.

Yandex Metrica, tıpkı Google Analytics gibi çalışan bir sistem. Siteye gelen ziyaretçilerin bilgilerini toplayıp, topladığı bilgilerin çok önemsiz bir kısmını ülke/bölge lokasyonu, ip, tarayıcı bilgisi vs. gün, ay, yıl olarak alıyor ve raporluyor. Ancak bu sistemlerin topladığı bilgi bundan çok daha fazladır. Bir sitenin kaynak koduna böyle bir kod konulduğunda siteye gelen ziyaretçinin doldurduğu bütün form bilgileri, ve bütün çerezleri okuyabilir. Böylece sisteme giriş için kullanılan kullanıcı adı ve şifre de dahil pek çok bilgiyi ele geçirebilir.

Manşetlere konu olan arkadaşımızın Söylediği her şey doğru ama sanki biraz eksik gibi. Eksik olan ne mi? Öncelikle yandex olunca skandal da, Google olunca patlıcan mı? Ve hadi bu kod parçacıklarının çerezleri bile alması risk de, çerezini bile MIT lisansı ile kullanan bir ülkenin ODTÜ’sü İTÜ’sü bir çerez bile üretemez mi?

Her ne kadar e-devlet sistemimizden yandexe ait kod parçacıkları çıkarılmış olsa bile uzay istasyonundan uydulara direkt erişimi olan bir Rusya’yı ha deyince dijital damarlarınızdan söküp atmak öyle sanıldığı kadar pek de kolay değil. Bu arada fidye yazılımına maruz kalan kamu kurumlarının olduğu da yine basına yansımıştı. Umalım da siber korsanlara ödenen olası fidye parası bizim vergilerimizden değil de beceriksiz ve çoklu maaş alanların cebinden çıkmış olsun.

Bu durumların yaşanmasıyla beraber evvel zaman içinde Kafkas stratejik araştırmalar merkezinde denk geldiğim bir ihtiyarın sözleri benim için bugün daha bir anlamlı hale geldi sanki?

Bu ihtiyar amcamız beni kamuflaj ve botlarımla görünce ilginç bir diyalog yaşanmıştı.

Bana asker misin diye sorduğunda, gururla Türk askeriyim demiştim.

Sen Türk askeri değil NATO askerisin diyerek bıyık altından aşağılama çabasını ve kaşlarının altından gözlerindeki öfkeyi kolaylıkla görebilmiştim.

Baktım ısrarla bana NATO askeri yakıştırması yapmaya devam ediyor ve Rus askerlerini övüyor, hemen “amcacım ben ne Atlantik ne de Avrasya askeri değil Türk askeriyim, size öfkenizde ve henüz başaramayıp, başarmaya çalıştığımız tüm milli çabalarımıza engel olma gayretinizde başarılar diliyorum diyerek” hemen oradan uzaklaşmıştım.

Kendisine haksızlık mı ettim? Yoksa yanlış mı anladım? Bilemiyorum ama günümüzde Ruslara uygulanan ambargoların teknolojik ambargolara dönüşmesi pek mümkün görünmüyor.

Evet belki başta uydu erişimi ve daha birçok NATO standardı gereği elde edilen üstünsüz geçiş hakkı sayesinde halinden memnun olanlar olabilir. Hatta Whatsapp gibi platformlara arka kapıdan erişebilenlerin kendilerine göre haklı gerekçeleri öne sürerek kendi vatanında nadasa bırakılan gençlere bu durumlar zaten müstahak da denilebilir.

Uzun lafın kısası, Ruslara uygulanan ekonomik yaptırımlar, sınırlı teknolojik yaptırımlarla nereye varır bilemeyiz ama dünyanın ötesine geçemez ve uluslararası uzay istasyonundaki çalışmaları etkilemez.

Onca teknik ekipmana ve iş gücüne rağmen ülkemizde son dönemde yaşanan güvenlik zaafiyetlerinin sebebi nedir acaba? Diye sorduğumuzda tek bir yanıtla karşılıyoruz. Ülkemde zeytin ağaçlarına verilen önem ortadayken budanmış tohum ağaçlarının gölgesinde yeşermeye çalışan geliştirici fidanların ne derece kıymeti olabilir diye düşünmeden edemiyoruz haliyle.

Özetle Ruslar bir çok alanda dünya sahnesinden izole edilmiş olsa bile, özgün teknoloji geliştirme kapasitesi olan bir Rusya ve Çin, uzay istasyonunda varlığını sürdürürken tam anlamıyla bir izolasyonun gerçekçi olduğu iddia edilemez.

Yeni dünya düzeninde tüm milletlerin sözde siyasetçilerin bireysel çıkarları uğruna feda edilmemesi için yapay zeka destekli hükümet yönetim modellerinin arzulanan ve kaçınılmaz bir sistem olarak er ya da geç devreye alınacağını ön görmek siber kahinlik olmasa gerek diyorum.

Bir Rus atasözü “iki tavşanı kovalayan avcı hiç birini yakalayamaz!” der…

Bu nedenle Rus, Çin teknolojileri ile NATO teknolojileri peşinde koşturmak yerine tüm izolasyon hamlelerini alt üst edebilecek yöntem olarak, uluslararası uzay istasyonunda kalıcı yer edinmeye çalışmanın çok daha mantıklı bir iş olacağının altını çizmekte fayda var. Bu işler için ne Pensilvanya’da başarı bursu ile okuyanlar ya da Oxford mezunuyum diyerek İngilizce bile konuşamayanlar da pek bir şey yapamaz elbette. Bu işler için aklı hür, vicdanı hür olan bilişim diplomatları gerekir ki, günümüzde bu özelliğe sahip olanlar şu sıralar kapı kullarının trajikomik hallerini izlerken çekirdek çitlemeyi tercih ediyorlar diyebiliriz. Onlara da buradan sesleniyorum; “bırakın çekirdek çitlemeyi de yapay zeka destekli kamu yönetim modelleri üzerine kafa yorun. Kafa yorun ki, çoluk çocuk, torun tombalak daha mantıklı bir gelecek inşası için en azından çaba sarf etmişler diye duacınız olsun”

Bu arada ne Rus ayısının dostluğunun ne de Amerikan inek çobanlarının şapkası altında güneş batmayan imparatorlukta gölge peşinde olmadık, olmayız. Bu durumu Arap erkeklerinin bedevi çadırında süs bitkisi olmayı cennet sayanlar anlayamaz elbette ama sokak lambasının yatak odalarına kadar sızan hakikat ışığından da faydalanmakta bir sakınca görmezler.

 

Devamını Oku
Bilgi GüvenliğiCyber SecurityDijital DönüşümHaftalık Tehdit RaporuMetaversesiber güvenlikSiber istihbaratYapay Zeka

“Siber Güvenlik Sebep”, “Ulusal Güvenlik Sonuçtur”

Neo_(Matrix)_

“Siber Güvenlik Sebep”, “Ulusal Güvenlik Sonuçtur”

 

Siber Güvenlik Milli Güvenlik Meselesidir…

 

Bu başlık sizlere slogan gibi gelmiş olabilir ancak az sonra okuyacaklarınızla bu slogan benzeri başlığın içinin ne kadar gerçekle dolu olduğunu da fark edeceğinizden eminim diyebilirim.

 

Öncelikle Nutuk’ta anlatılan İngiliz Deniz piyadelerinin İstanbul’un çeşitli semtlerinde (Tophane vb.) bulunan telgraf istasyonlarına yaptıkları baskınlar neticesinde ilk hedefleri olan telgraf hatlarının kesilmesinin kurtuluş savaşı hazırlıkları içerisinde yer alan kahramanlarımıza ağır bir darbe indirmek ve Ankara ile iletişimlerini koparmak olduğu bilinen bir gerçektir. O günlerde siber güvenlik ağırlıklı olarak telgraf hatlarının korunması, telgraf hatları üzerinden yapılan şifreli mesajların deşifre edilmemesi için kriptoloji tekniklerinin kullanılması ve yeni güvenli telgraf hatlarının tesisi için cansiperane mücadele şeklinde devam ediyordu. Telgraf hatları ve teknolojisi uzay istasyonları olmadan tamamen lokal olarak yeryüzünde kullanıldığı için tam olarak siber güvenlik kavramı içerisinde yer almayabilir. Ancak, Siber Güvenilir olmak adına şehit olan yiğitlerimizi de görmezden gelemeyiz. Üstelik bana göre Siber Güvenliğin temelleri de telefon, radyo ve telgraf teknolojileri sayesinde büyük bir ivme kazanmıştır.

İlk Sanayi devriminin buharlı sistemler ile başlaması ve bilgisayarların hayatımıza dahil olmasıyla Endüstri 4.0 kavramına Alman federal Hükümetinin öncülüğünde ilan edilmesiyle beraber nesnelerin interneti, yapay zeka ve sibernetik teknolojilerin hükümet programlarında yer aldı ve sebep-sonuç ilişkisi içerisinde devam etmektedir. Hatta, iletişim başta olmak üzere, sanal gerçeklik evrenleri ve arttırılmış gerçeklik uygulamaları insanların hayatını kolaylaştırma iddiasıyla, eğlence, moda, bilgiye hızlı erişim gibi daha birçok nedenle vazgeçilmez alışkanlık ya da mecburiyet olarak hayatımızda olmazsa olmazlar arasında yerini almıştır.

Ülkemizde yerli yazılım ve donanımların teşvik edilmesi amacıyla sayısız Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı genelgeleri yayınlanmış olmasına rağmen özellikle siber güvenlik ürünlerinde yine yabancı menşeili teknolojiler kamu kurumlarında tercih edilmiş ve tercih edilmeye devam etmektedir. Yerli ve milli teknoloji iddiasında bulunan birçok firmanın geliştirdiği siber güvenlik donanım ve yazılımları da işin doğası gereği de tam olarak beklenen yerlilik ve millilik ihtiyaçlarını haliyle karşılayamamıştır.

Kamu kurum ve kuruluşlarında kullanılan veri merkezleri, sunucular, bilgisayarlar ve bu tip donanımlara ait işletim sistemleri, ofis programları, grafik-tasarım uygulamaları, veri kaybı önleme platformları ve daha nice teknolojik gereksinimin patenti NSA başta olmak üzere Five-Eyes gibi siber güvenlik ittifakı içerisinde yer alan ülkelerin patentli ürünleriyle bezendiğini kimse inkar edememekle beraber, 65.565 adet bulunan portun kullanıldığı sistemlerde hiçbir denetim ve düzenleme yapılamamaktadır.

Önceden telgraf hatlarını korumak için cansiperane mücadele edenler o gün olduğu gibi emin olun bugün de varlar ve ebediyete kadar da siber güvenilirlik için cansiperane mücadele devam edecektir. Ancak, önceden bağımsız ve yerel iletişim ağları ile güvenli iletişimden söz edilebilirken bugün, kesintisiz yüksek hızlı ve alternatifli internet yapıları sayesinde telgraf hatlarının sağladığı güvenilir iletişimin artık esamesi bile okunmamaktadır. Onca yüksek hızlı internet altyapısı ve 65.565 portun sonu nereye varır siz düşünün…

Yukarıda bilgilerinize arz ettiğim NSA teknolojileri bakınız resmi olarak ve tüm kullanıcıların da bilgisi dahilinde neler yapıyor? PRISM Programı basına sızan bir başlık olduğu için öncelikle PRISM programının ne olduğu ve hangi teknolojilerle ulus devletlerin hükümet yetkilileri, bürokratları ve dahi vatandaşlarını nasıl bir suç ortaklığına sevk ettiğinden bahsedelim.

PRISM (açılımı: Planning Tool for Resource Integration, Synchronization, and Management, Türkçesi: Kaynak Entegrasyonu, Senkronizasyon ve Yönetim için Planlama Aracı), Amerika Birleşik Devletleri Ulusal Güvenlik Ajansı’nın (NSA) çeşitli internet şirketlerinden internet iletişimlerini topladığı bir programın kod adıdır. PRISM, mahkeme tarafından onaylanan arama terimleriyle eşleşen tüm verileri teslim etmek için 2008 FISA Değişiklik Yasası’nın 702 Bölümü uyarınca Google LLC gibi internet şirketlerinden yapılan taleplere göre depolanan internet iletişimlerini toplar. NSA, bu PRISM taleplerini internet omurgasındaki şifrelenmiş iletişimleri toplamak, telekomünikasyon filtreleme sistemlerinin daha önce ayrıştırıp attığı depolanan verilere odaklanmak ve daha kolay ele alınabilen verileri elde etmek için kullanabilir.

PRISM, Bush yönetimi altında “Amerika’yı Koru Yasası’nın” kabul edilmesinin ardından 2007’de başladı. Program, Dış İstihbarat Gözetim Yasası (FISA) uyarınca ABD Dış İstihbarat Gözetim Mahkemesi’nin (FISA Mahkemesi veya FISC) denetimi altında yürütülmektedir. Programın varlığı altı yıl sonra NSA çalışanı Edward Snowden tarafından sızdırıldı ve kitlesel veri toplamanın kapsamının toplumun bildiğinden çok daha fazla olduğu ve (kendisi tarafından) “tehlikeli” ve “suçlu” faaliyetler olarak nitelendirdiği eylemler içerdiği konusunda halkı uyardı. Açıklamalar The Guardian ve The Washington Post tarafından 6 Haziran 2013 tarihinde yayınlandı. Sonraki belgeler, NSA’nın Özel Kaynak Operasyonları (SSO) bölümü ile PRISM ortakları arasında milyon dolarlık bir mali düzenleme olduğunu göstermiştir.

NSA’in PRISM programının meyveleri olan şirketlerin açıklamaları ise şu şekilde;

Microsoft : “Müşteri verilerini, yalnızca yasal olarak bağlayıcı bir emirle veya bir mahkeme celbi aldığımızda sağlarız ve bu hiçbir zaman gönüllülük esasına dayanmaz. Ek olarak, yalnızca belirli hesaplar veya tanımlayıcılarla ilgili taleplere uyuyoruz. Hükümetin müşteri verilerini toplamak için daha geniş bir gönüllü ulusal güvenlik programı varsa, biz buna dahil değiliz.”

Yahoo! : “Yahoo! Kullanıcıların gizliliğini çok ciddiye alır. Devlete; sunucularımıza, sistemlerimize veya ağımıza doğrudan erişim sağlamıyoruz. Hizmet verdiğimiz yüz milyonlarca kullanıcının son derece küçük bir yüzdesi, bir devlet veri toplama programının konusudur.”

Facebook : “Herhangi bir devlet kuruluşuna Facebook sunucularına doğrudan erişim sağlamıyoruz. Facebook’tan belirli bireyler hakkında veri veya bilgi istendiğinde, bu tür talepleri yürürlükteki tüm yasalara uygunluk açısından dikkatle inceleriz ve yalnızca yasaların gerektirdiği ölçüde bilgi veririz.”

Google : “Google, kullanıcılarımızın verilerinin güvenliğine büyük önem veriyor. Kullanıcı verilerini yasalara uygun olarak hükûmete ifşa ediyor ve bu tür talepleri dikkatlice inceliyoruz. Zaman zaman insanlar, sistemlerimize hükûmet için bir “arka kapı” oluşturduğumuzu iddia ediyor, ancak Google’ın hükûmetin özel kullanıcı verilerine erişmesi için bir arka kapısı yoktur. Google’ın, kullanıcılarımızın internet aktiviteleri hakkında bu ölçekte bilgi ifşa ettiğine dair herhangi bir iddia tamamen yanlıştır.”

Apple : “PRISM’i hiç duymadık Hiçbir devlet kurumunun sunucularımıza doğrudan erişimini sağlamıyoruz ve müşteri verilerini isteyen herhangi bir devlet kurumu mahkeme kararı almalıdır.”

Dropbox : “Dropbox’ın PRISM adlı bir hükûmet programına dahil olduğuna dair haberler gördük. Bu tür bir programın parçası değiliz ve kullanıcılarımızın gizliliğini korumaya kararlıyız.”

Yukarıda toplum vicdanında günah çıkarmaya çalışan şirketler bunlar ama PRISM programına ve basına yansımadığı için sadece Hollywood yapımı filmlerden duyulan veya henüz ismi duyulmamış daha birçok siber istihbarat ve siber savaş teknolojisinin neferi olan markalar arasında; Whatsapp, Cisco, GTB, Offensive Security by Kali, Dell, IBM, Exclamier gibi saymakla bitmeyecek yabancı menşeili marka da yer almaktadır. Direkt olarak bağları olmasa ve inkâr edilse bile gerek internet protokolleri gerekse ulus devletlerin stratejik konumuna göre kullanım yetkisi verilen ulusal istihbarat kurumlarına tahsis edilen fazladan erişim yetkileri sayesinde bu tip markalar uzun yıllardır ülkemizin bilişim teknolojilerini dizayn etmektedir.

Tüm bu dizayn çalışmalarına rağmen ülkemizde başta Apollo 11 Astronotlarının Ata’nın huzuruna gelmelerine neden olan, Atatürk’ün eğitim için yurtdışına gönderdiği ilk Türk uçak mühendisi Nejdet Eraslan’ın oğlu Arsev Eraslan’ın yazdığı manuel yazılım programıydı. (Bilindiği üzere program olmasaydı, bilgisayar programının bozulduğu Apollo 11 dünyaya geri dönemeyecekti) Arsev Eraslan buz dağının görünen yüzü olsun diyelim ve isimsiz kahramanlar ve ön planda görünen başta ASELSAN olmak üzere birçok kurumun askeri standartlarda geliştirdiği ve helikopterler aracılığıyla uzaktan, hareket halindeyken el ve sabit telsizlere yüklenen kriptoloji teknikleri sayesinde keşif, gözetleme, siber istihbarat faaliyetleri içerisinde adeta hayalet gibi nokta operasyonlara imza atıldığı da bilinmekle beraber dosta güven düşmana ise korku salınmaktadır.

Kara Kuvvetleri Komutanlığında, muhabere sınıfının başlıca görev sahalarını ifade etmek maksadıyla, “Muhabere, Elektronik ve Bilgi Sistemleri (MEBS)” kullanılmaktadır. Bu kapsamda kullanılan bilgisayarlar üzerinde tamamen Türkler tarafından geliştirilen kriptolu mesajlaşma başta olmak üzere daha birçok başlıkta günün şartlarına uygun olarak ve geleceğin teknolojik standartlarını öngörerek MEBS Başkanlığı; Jandarma Genel Komutanlığı Vizyonu doğrultusunda, emniyet ve asayiş hizmetleri başta olmak üzere tüm görevlerdeki etkinliğini artırmak maksadıyla;

  1. Teknolojinin en etkin şekilde kullanılması,
  2. Karakol/ Devriye seviyesine kadar MEBS imkân ve kabiliyetlerinin yaygınlaştırılması,
  3. En önemlisi; bütün faaliyetlerin MEBS ve Siber Güvenlik esasları doğrultusunda icra edilmesi hedeflerini gerçekleştirmek üzere çalışmalarına devam etmektedir.

 

Yukarıda toplum vicdanında günah çıkaran olarak nitelediğimiz ve PRISM’ın parçası olan tüm yabancı menşeili markaların elde ettiği veriler ve bu verilerin ileri teknolojilerle harmanlanmasına rağmen Dünyanın en eski ordusu olan Türk Silahlı Kuvvetleri üstün kriptoloji yeteneklerinin meyvelerini sahada toplamakla kalmıyor ve adeta düşmana nal toplatıyor.

Bilinen bir gerçek olarak başta internet, GPS, EDGE, 3G,4G,5G ve 6G gibi teknolojilerin öncelikli olarak askeri amaçlarda kullanılmak üzere geliştirildiği ve daha sonra halkın kullanımına açıldığını belirtmekte fayda var.

Halkın çok yoğun ve hiçbir denetime tabi tutulmadan kullanımına imkân veren teknolojilerin fayda ve zarar dengesini belirleyebilecek metod ve metodolojilerin de yeni oluşumlarla ve yeni tekniklerle oluşturulması bir ihtiyaç değil ve bilakis zarurettir. Bu bağlamda yeni bir siber ordu komutanlığının da oluşturulması/yapılandırılması gerektiği de azımsanmayacak kadar önemli bir konudur.

Bir de liyakatten bihaber olanların siber güvenlik başlığında gerçekleşen atamalarının önlenememesi, paralel bilişimcilerin göz göre göre yargılanmadan hayatlarına devam etmesi ve geliştirici vatanseverlerin farklı şekillerde yaftalanmasına göz yumulması nedeniyle maalesef ülkemizde kurmay zekaya sahip siber güvenilir savaşçılar, bilişim diplomatları, siber yargıçlar gibi daha nice ihtiyaç duyulan kavramın içini doldurabilenler işlerini yapmakta zorlanmakta ve ulusal güvenlik sorunu olan “Siber Güvenlik” başlığının içi hakkıyla doldurulamamaktadır.

Şayet bu başlığın içi yeteri kadar doldurulmuş olsaydı ve başta siber diplomatlar olmak üzere daha birçok unvan tanımlanmış olsaydı “jeopolitik önemi yüksek olan Türkiye Cumhuriyeti bugün yukarıda belirtilen, siber istihbarat faaliyeti yapmak ve ulusal güvenliklerine katkı sağlamak için büyük başarılara imza atan yabancı menşeili markaların cirit attığı bir ülke olmazdı. Bilakis regülasyonlar sayesinde ve yeni nesil siber istihbarat, dijital mütekabiliyet gibi daha birçok tedbirle ülke ekonomisine yüksek katma değer sağlamakla kalmaz ve siber güvenilirlik adına devletin siber güvenliğini otonom tekniklerle çok daha güvenli bir hale getirebilirdi.

Şimdi isteyen istediği sanal gerçeklik (metaverse) evreninde istediği atı alıp istediği Üsküdar’dan geçsin. İsteyen istediği avatarla istediği ava çıksın ya da av olsun. Hatta isteyen istediği rakibinin çanına ot tıkasın ve hem sanal hem de gerçek sanılan bu evrende en büyük ya da en güçlünün kim olduğunu herkese ispat etmeye çalışsın. Açıkçası kimsenin pek umurunda değil. En azından sunucusu henüz şaşmamış ve şaşması da pek mümkün olmayanların umurunda değil…

Maddi gücü iyi olanların sahip olabileceği sanal gerçeklik gözlükleri sosyal yardım kapsamında değerlendirilip bedava dağıtılsa, sanal gerçeklik evrenlerinde yaşama hakkı ücretsiz verilse bile, bir şato olsa ve şato içerisinde harika bir şömine karşısına geçip ısınılmayacağını, sanal gerçeklik evreninde kuş sütü bile eksik olmayan masadan alıp lüp diye yutulduğu sanılan leziz yiyecek ve içeceklerin asla karın doyurmayacağı bilinen bir gerçek. Bu gerçek iyi bilindiği gibi Siber Börülerin gizlilik ilkesiyle ve Siber Bozkurtların’da tüm gizlilik ilkelerini açıkça altüst ederek, nerede olursa olsun gözünden tanındığı bir halde öyle ya da böyle kaçınılmaz bir biçimde yeni nesillere bilinç aktarım döngüsünü ebediyete kadar devam ettireceği de bilinen ama bilinmezlikten beslenen ayrı bir gerçektir.

Son olarak Endüstri 4.0’un öncüsü olan Almanya’nın dahi e-devlet sistemleri gibi daha birçok sözde bürokrasiyi hızlandıran teknolojileri Türkiye’de olduğu kadar gelişmiş özelliklerle kullanmadığını ve dijital dönüşüm ile e-devlet sistemlerimizin teknoloji desteğini veren firmaların ağırlıklı olarak Alman firmalarından oluşmasının tesadüf olmadığını da belirtmekte fayda var.

Çin’in ufacık bir elektronik devreyi ucuza pazarlayıp NSA’e ait siber silahları ele geçirip yine NSA’e karşı kullanacağını kimse bilemezdi belki bilen biliyordu. İnanmayan saha elemanı sıkıntısı yaşayan Çin haber alma servisinin yürüme engelli ve tekerlekli sandalyeyle Taksim’de gezintisine eşlik edilen Çinliye sorsun. O Çinliyi nereden bulacağız diyen, kaldığı otelin yetkilisine sorsun. Yürüme engelli Çinlinin koşa koşa odasına çıkması sonuç, Teşkilatı Mahsusa Ruhu da sebeptir…

Kısacası Siber Güvenlik Sebep, Ulusal Güvenlik Sonuçtur.

 

 

 

https://tr.wikipedia.org/wiki/PRISM_(g%C3%B6zetleme_program%C4%B1)#Program%C4%B1n_kapsam%C4%B1

https://www.jandarma.gov.tr/mebs-baskanligi

https://www.turkiyeturizm.com/aya-giden-astronotlar-ataturke-neden-saygi-gosterdiler-63669h.htm

https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2011/09/20110906-4.htm

Beş Göz Nedir? Nasıl Çalışır?

Devamını Oku
Bilgi GüvenliğiCyber SecurityDijital DönüşümSiber istihbarat

Avatarını Siler misin? Metaverse mi Bırakırsın?

metaverse2

Bu başlık metaverse evreninde ve hatta evrenlerinde avatarların başına gelebilecek en hafif iş diyebiliriz.

Ancak önce metaverse nedir ne değildir? Kısaca bundan bahsedelim ve herkesin anlayacağı şekilde bu metaverse konusunu hiç bilmeyenlerin bile anlamasını sağlayalım.

Meta, Facebook un yeni markası olmakla birlikte “Metafizik” severlere de yabancı gelmeyen bir isim. Meta aynı zamanda madde anlamına gelmektedir.

Verse ise universenin kısaltması olarak evren demek. Buradan verse kısmı alınıp metanın önüne geldiğinde meta evreni Ya da Madde Evreni anlamlarına geliyor. Kısacası sanal dünyanın arttırılmış gerçeklik ve sanal modayla buluşmuş hali.

Özellikle kripto paraların meşruiyet kazandığı, birçok markanın, partinin , marketin, ünlünün, ünsüzün şimdiden yer aldığı yeni bir dijital serüven diyebiliriz.

Her ne kadar sayısız yazımda açıkça belirttiğim özel nitelikli kişisel verilerimiz üzerinde kurgulanan senaryo “siber kahinlik” olarak hafife alınmış olsa da bu yazımda da biyometrik yüz verisi, parmak izi ve hatta bir dönem hastanelerde verdiğimiz damar verimize kadar neden risk olduğunu ve bu riskin geldiği boyutları herkesin anlayacağı şekilde örneklemeye çalışacağım.

Zaten Facebook kullanıcıları gibi Whatsapp gibi iletişimi bedavaya sağlayanların bizlere bu hizmetleri karşılıksız vermediğini sağır sultan bile biliyor.

Hatta tüm kullanıcıların birer avatarı olduğu netflix’de dizi halinde bile anlatıldı.

Avatar nedir?

Avatar, metaverse gibi dijital platformlarda görünmesini istediğimiz dijital karakter diyebiliriz. Bu tip platformlarda erkek kadın olarak ya da kadın erkek olarak görünebildiği gibi herhangi bir hayvan ya da nesne kılığına da bürünülebiliyor.

Birçok metaverse platformunda arsa satışları yapılmaya başlandı. Taraftarlar başka takımlara ait statlara bayrak dikme yarışında olduğu gibi birçok dünyaca ünlü marka da avatarları giydirmek için mağazalarını bir bir açmaya başladı.

Siyasi çekişmelerin de yaşanması kuvvetle muhtemel.

Siber Uzay ve Din isimli akademik çalışmada irdelenen “internet ortamındaki önlenemeyen anarşi” metaverse platformlarında nasıl önlenecek? Metaversede işlenen bir suç hangi ülkenin mahkemesinin konusu olacak? Metaverse evreninde Gezintiye çıktığınız avatara taciz, hakaret veya daha bir çok yüz kızartıcı suç işlenmeye çalışılırsa bu tip suçları işleyenler hangi kanunlara göre yargılanacak? Ya da yargılanacak mı?

daha da önemlisi hangi eylemler suç sayılacak?

Metaverse evreninde ticaret ve evlilik gibi başlıklara diyanet ne fetva verecek bilemeyiz ama bu sanal evrende onca bütçesiyle bir cami açmayan diyanet olur mu? Diye soru sorabiliriz herhalde…

Avatar kişiye özel mi olacak yoksa herkes istediği avatarı tercih edebilecek mi?

Bu ve daha birçok soru zihnimizde gezinmeye başlarken, mevzuat ve teknik yeterlilik olsa ne yazar diyenler de olabilir.

Başkasına ait hiçbir teknolojide dans ederek bağımsızlıktan ve özellikle siber vatandan bahsedilemez.

Adı üzerinde bulunan Sanal dünyada şehir hatlarına ait vapurla boğaz turu yapsanız ne olur? Elbette gerçekliğin yerini tutmaz ama kısa yoldan para kazanmak ya da başkasına ait avatarla arzularını tatmin etmek isteyenleri bu sanal evrenlerde daha çok göreceğiz. Hatta bu sanal evrenin hiçbir denetime tabi olmadığını bilerek metaverse e vagon olmak isteyenleri de, bu alanda bol lafla öncü olmak isteyenleri de maalesef çok göreceğiz.

Belli ki Yakında metaverse evrenini parsel parsel satanlarla sırf popülizm adına boy gösterecek siyasileri de görmeye başlayacağız.

Gerçek hayatta hiç sevmediğiniz birinin sizin birebir aynınız olan avatarınızı bir sanal odaya kapatıp Bilgisayar oyunu oynar gibi üzerinden zevk devşirse ne yaparsınız?

Ya da tarikat, cemaat ve kula kul olanların bu tip platformları kullanmaları beklenir mi bilemiyorum ama özellikle fetönün paralel bilişimcileri bu tip platformlarda avatarları aracalığı ile deşifre edilebilirler. Bu vatan için hiçbir karşılık beklemeden canını dişine takıp hainlere karşı damarlarındaki asil kanın son damlasına karşı mücadele edenlerin gerçek dünyada yaftalanması pek şaşırtıcı gelmeyebilir ama metaverse de bulunan hainlere ait avatarları silip atanların çoğalacağı kesin gibi.

Şahsen metaverse le yetinmek isteseydim hedefimde Boşnak vatandaşlara ağır hakaret eden it ve eşi Boşnak olduğu halde bu iti görünce fotoğraf çekinmekten utanmayıp bir de torpille hiç hak etmediği memurlukla övünen puşt olurdu. Ama neyseki bunlar gibi nice kıblesi şaşmışların cezasını gerçek hayatta kadim Türk devleti verecek.

Özellikle gerçek hayatta nefsinin arzularına yenik düştüm diye günah çıkarıp kendisini kullanılmış gibi gösterip mağdur edebiyatı yapanların metaverse evreninde istedikleri görünüme sahip avatarlarıyla hangi profilleri eşleştirecek ve onlarla neler yapıp hangi avatarları suçlayacakları/yüceltecekleri meçhul olsa da kesin olan bir şey var;

Gerçek sanılan şu üç günlük dünyada kendi bedenini, ruhunu ve dahi aklını kiraya verenlerin, aklı hür, vicdanı hür ve fikri hür olanlardan çekeceği var. Üstelik her iki cihanda ve tüm sanal evrenlerde.

Siz siz olun ve avatarınızın başkaları tarafından kullanılmasına izin vermeyin. Yoksa hiç tanımadığınız bir avatarınızın işlediği suç yüzünden siber yargıçlar tarafından yargılanabilirsiniz.

Ama önce bilişim sistemleri üzerinden hak yiyerek iş çevirenlerin icabına bakacak olan devlet ebed müddet ilkesine zarar getirmemek için sabırla ve yüksek inançla yolunu şaşırmamış olanlara teşekkür edelim ve Allah kimsenin avatarının geliştiricisini şaşırtmasın diyelim.

Devamını Oku
Bilgi GüvenliğiCyber SecurityDijital DönüşümFelsefesiber güvenlikSiber istihbarat

Cumhuriyetimizin 98. Yılında Dijital Nizam-ı Alem Sathına Hoş geldiniz…

depositphotos_236672870-stock-photo-render-visualization-man-wearing-virtual

Çok ilginç bir şekilde ülkemizdeki gençlere “ya zihnin bizim olur ya da kara toprağa mahkum olursun” gibi bir anlayışa sahip olanların “ülke nasıl yönetilemez, muhalefet nasıl olunamaz, devlet memuru taklidi yaparak nasıl para kazanılır, nasıl komik olunur ve komando marşını bir yandan eleştirip nasıl komando marşı çalınır” gibi başlıklarda verdikleri resitaller büyük bir hızla devam ediyor.

İşin garip yanı Atasının izinden gitmeye çalışanların çalışmalarını Araplara muzla soslatmaya heveslilerin, ısrarla yaptığı “çok fazla bilimkurgu izliyorsunuz” eleştirisinin de pek bir kıymeti harbiyesinin kalmamış olması.

Yani bu eleştirileri yapanların pandemiye hazırlıksız yakalanmaları, plansızlık ve yönetim krizi her ne ise sanal gerçekliğe bir tık kala yaşananlar karşısında dijital köle ya da dijital manda olmak hususunda sadece söylem üretmek de aynı şey…

Dijital kölelik tanımı bizzat  devlet başkanımız tarafından ifade edilmişti. Elbette kendisine bu bilgiler ilgili kurumların görüşleri alınarak ve iletişim başkanlığı ile dijital dönüşüm ofisi tarafından derlenip iletiliyor. Bu kurumlarda elbette Türk gençliğinin çalışmalarını da dikkate alarak bu bilgilendirmeleri yapıyor. Neticede Milli Güvenlik Kurulunun dikkat kesilmesi gereken gençlerin sayısı öyle pek de az değil. Kısacası bu ülke öyle sanıldığı gibi bir kişinin iki dudağı arasında değil.

Tıpkı yapay zekada olduğu gibi makine öğrenme ve derin öğrenme başlıkları var. Yani devletler için halk, derin öğrenme niteliğinde. Ve bürokrasi de makine öğrenmesi niteliğinde diyebiliriz. Yapay zekanın veri setleri de bizler bedava işçi ya da yapay zeka besini oluyoruz.

Tabi siz Bürokraside çoklu maaş, parti kapısında nöbet ya da başkana şoförlük yapma ödülü olarak milletvekilliği veya fotoğrafçılık ödülleri dağıtarak kendinize bir çeşit çalıntı marş yapanlardan ordu kurmaya kalkarsanız o iş başka bir dünyaya kapılarını açar.

Kimsenin Mustafa Kemal’in askerleriyle bot bağlamayı bilmeyenleri bir tutmaları beklenemez ve böyle bir şey abesle iştigal olmakla beraber, yapay zekanın söylemden öteye geçememesinin somut bir örneği de diyebiliriz.

Sanal gerçeklikte isteyen istediği karakteri seçebilir ve istediği orduyu kurarak yine istediği düşmanla savaşabilir. Hatta Facebook’un Metaverse platformu böyle sevdalar peşinde koşanlar için bulunmaz nimet niteliğinde.

Metaverse nedir dersek kısaca; Metaverse, tüm sanal dünyalarınartırılmış gerçeklik ve İnternet‘in toplamı da dahil olmak üzere, neredeyse geliştirilmiş fiziksel gerçeklik ve fiziksel olarak kalıcı sanal alanın yakınsamasıyla oluşturulan kolektif bir sanal paylaşılan alandır. “Metaverse” kelimesi, “meta” (ötesinde anlam) ve “evren” önekinin bir portmantosudur; terim tipik olarak algılanan bir sanal evrene bağlı kalıcı, paylaşılan, 3D sanal alanlardan oluşan, gelecekteki internet yinelemesi kavramını tanımlamak için kullanılır.

Herkesin yeteneği ve hayal gücü ile imkanları doğrultusunda farklı Metaverse stratejileri olabilir. Örneğin, bir devlet başkanı ya da ordu komutanı sanal gerçeklik gözlükleri dağıttığı askerlerine özel olarak marş söyletebilir veya anlatmak istediğini anlatabilir. Bu sayede kendi kitlesi dışındakileri anlamsız yere meşgul etmeyebilir.

 

Mescidi Aksa’da ya da Şam’da ibadet etmek için bir sanal gerçeklik gözlüğü ve önünde olmasını istediğin din adamını seçmen yeterli olabilir.

Aynı köyde 3 camisi olan Kadir amcam istediği camide istediği imam ve cemaatiyle ibadetini yapar, ilmi konularda feyzini arttıracak arkadaşlarını da seçebilir. Üstelik en yetenekli ve faydalı hocalar puanlanabilir gereksiz yere maaş alanlar kolaylıkla daha verimli işler için kullanılabilir.

Ya da Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkçe veya geometri dersinden çıkıp “İstikbal Göklerdedir” cümlesini işitebilir ve hatta göklere bakarken sende eşlik edebilirsin…

Öğrenci Mertcan, istediği öğretmeninden özel ya da sınıfta ders alabilir. Hatta belki fizik öğretmeni Einstein olabilirken algoritma dersine de Harezmi girebilir.

Bu örnekleri daha da çoğaltabiliriz. Neticede insan zekası algılayabildiği kadardır. E tabi haliyle de, bilgisayar kullanıcısı kadar akıllı ve geliştiricisi kadar da zekidir…

 

Hazır yeri gelmişken Türk gençliğinin hiçbir şekilde destek görmediği ve beklemediği bir teknoloji rüzgarında ne durumda olduğumuzu bir kaç basit soruyla gözler önüne serelim mi?

  • Dolarla mı maaş alıyorsunuz?
  • Tüm köprü ve tünel geçiş ücretleri için ödeme garantisi versek dijital köprü için maddi manevi destek veren olur mu?
  • Çocuğunuz doların TL karşılığı olarak mı bilgisayar oyunları oynuyor?
  • Fortinet, overwatch, counterstrike, LOL, Warcraft ya da minecraft gibi oyunlar İçin üyelik bedelleri ile donanımlar dışında karakterlere ve kıyafetlere kredi kartınızdan ödeme yapıyor mu?
  • Ülkenizin cari açığını kapatabilecek fortinet gibi bir oyunun yıllık gelirinden ve sanal gerçekliğe (metaverse) yatırım yapmak İçin açıkladıkları bütçenin F-35 projesinde rehin kalan tutardan fazla olduğunu biliyor musunuz?

Yani, tarım ve hayvancılık can çekişirken, ucuz işçilik almış başını giderken biz de burada sanal gerçeklik diyor, Metaverse ile ilk avatar olmaktan gurur duyacak iletişim başkanı olur mu diye soruyor ve devlet başkanımızın dahi açıkladığı ekonomik sıkıntıların çözümü Türk gençliğinde dediğimiz de ise yine bir kapının kulu olamadığımız için “yav he he” diyenlerin göz bebeklerinden zihinlerine kazıdığımız hakikatlerle övünmeden hep 18 yaşındaki devletimiz var olsun diyoruz…

Düşünsenize çocuğunuz veya yeğeninizin oynadığı oyunlardan elde edilen gelirlerle ürettiğimiz gıda ürünleri, yetiştirdiğimiz yetenekli genç zihinler, ucuz hayal gücü ve en önemlisi dijital manda ile dijital köleliğe yelken açılmadı mı biraz?  “Siber İstihbarat” bedavaya ve sırf sanal bir eğlence ya da çağın gerekliliği denen bir hale öncülük eden teknoloji şirketlerinin arka bahçesi olarak ulus devletleri nasıl bir dijital nizam-ı alem sathına mecbur kalmadık mı?

Peki ne yapmak lazım;

 

Bu arada, Yahşi Batı’da Cem Yılmaz’ın hikaye dinlemeyi çok seven, bilgileri alıp keyiften rakısını yudumlayan Zafer Algöz’e “bak alıcıysan Nançaku hikayesini anlatayım” dediği sahne bir tek benim mi aklıma geldi acaba?

Hep bilimkurgu izlemedik herhalde biz de değil mi?

Değerli okurlar “Siber Vatan” denilen kavramın içini parti kapısında kul olanlara “yazıktır iş verelim bunlara” ya da “çakma teknolojileri yerli diye tutturmaya çalışanlara güvenerek” veya “çalıntı marşlarla sözde ordu olanlarla” dolduramayız.

Nitekim Misakı Milli ve Mavi Vatan’da Kurmay Zekalarca üretilen gerçekliklerdir. Şimdi ise Siber Vatan’ın kurmay zekalarının görev sürelerince neler yapabildiklerine tanıklık ediyoruz hepsi bu.

Bu işler kurmay zekaların işidir. Kurmaylık da bilindiği gibi askerlere has bir durumdur. Yarın bir gün en kıymetlimizi en kutsalımızı dijital olarak çocuklardan çocuk kalabilenlere avatar olarak öne sürdüklerinde bu saçmalıklara son vermek için hangi sanal gerçeklik sunucusunu kimlerle, hangi analog zekalarla dijital düşünerek imha edecek veya ele geçirecek orduyu kullanırız Allah bilir…

Türk milletinin dahisi, Türkiye Cumhuriyeti’nin banisi, kurmay zeka Gazi Atatürk’ün akıl, bilim ve iman dolu yüreği ve zekasıyla Bedir Savaşı komutanına “böylesine muazzam bir savaş stratejisini zaten yalnızca Allah’ın peygamberi düşünebilirdi” “En büyük komutan ben değilim Hazreti Muhammed’dir” dediği gibi İstanbul’u işgalden kurtaran komutan ve askerlere güzellikler sunan örnek asker, örnek devlet adamı, örnek baba ve gerçek kıblemizin öncüsü Yüce Peygamberimizin de Gazi Atamıza nasıl dualarda ve şimdilerde taklit edilmeye çalışılan sanal gerçekliğin çok daha ötesinin yaşanabildiğini, keşke bir fark edebilsek diyor ve Cumhuriyetimizin 98. yılında kıblesi şaşanlardan olmadan haysiyetle, şerefle, taklitten uzak bir özgünlükle devlet ebed müddet ilkesine herkesi sarılmaya davet ediyorum.

Davetiye üzerine de şunları ekliyorum;

  • Twitter başta olmak üzere dijital kölelik ve zorbalık yuvasına dönen, onlarca genelge yayınlanmasına rağmen ve yasaklanan bu tip mecraları yasaklayan idarecilerin resmî duyurularını yaptığı tezat örnekler gibi sanal gerçeklik platformlarında da yayınlar yapan bürokrat ya da siyasetçileri de görebilecek miyiz?
  • Aşı yaptırmam ama kurum mecbur bıraktı benzeri kafa karşılıklığı ile karakter bozma yöntemlerini üstünsüz geçiş hakkı olanlar gibi aşı kartına işletmek caizdir diyenlerin, yanmayan kefen fabrikasında yaşananlara benzer durumları yaşamaları mümkün mü?
  • Twitter canlı yayını planlayan Cumhurbaşkanlığı dijital dönüşüm ofisinin Metaversa başlığında ne gibi planları var? Kripto paraların Metaverse ile vücut bulması organik üretimin dijital üretimin dinamosu olacağı söylenip bir takım müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler mi? Edenleri biz mi yayınlayalım yoksa sırat köprüsünden olur da geçersem zaten bir önemi yok diyenler mi açıklamalı? Kime fayda sağlar?
  • Kıblesi şaşmış olanlar, kıblesi şaşmış diye yaftalanan her kim varsa hakikati bile bile yan yana saf tutmaları ne anlam ifade eder?
  • Baldızla ilgili fetva yayanların tefrikalarının son bulması için diyanet işleri başkanlığından Metaverse ile sekse dair olumlu ya da olumsuz bir fetva da duyar mıyız? Diyanet Bütçesinden Metaverse altyapıları için bütçe de ayırır mı?
  • Metaverse teknolojileri ile “nefsimin arzularına yenik düştüm diyenlere” günah çıkarmak adına veya arzularını daha sonradan kandırıldık dememeleri ve pişmanlık yaşamamaları için de çözümler üretilir mi?
  • Metaverse teknolojilerini kullanırken açık rıza verildiğinde sanal gerçeklikte yaşananların gerçek hayata etkileri için sistemden günlük çıkış saati 17:25 olursa ne olur? İşlenen tüm suç ve hatalar veri tabanlarından silinip cezasız mı bırakılır?
  • Dijital Mütekabiliyet nedir? Nasıl yapılır* Dijital mütekabiliyete bir örnek var mı?

 

Bu sorulardan en az birine yanıt verebilenlerle sadece Metaverse sanal gerçekliği üzerinden sarılabiliriz. Öyle ya, bu devirde kimin kime sarılıp ne virüsü bulaştıracağı belli değil.

 

Dijital Nizam-I Alem Sathına Hoş geldiniz…

 

https://tr.wikipedia.org/wiki/Metaverse

https://www.sabah.com.tr/yazarlar/gunaydin/aytug/2019/11/10/ataturk-en-buyuk-komutan-ben-degilim-hazret-i-muhammeddir

 

Devamını Oku